30 Ekim 2008 Perşembe

Yorulmak


"oynarken ibrahime de söylüyordum. ya ibo sen bana bakma ortanı kes diye. nasılsa gelmeyecek o top bana. boşuna arka direğe koşup yorulmayayım."

sergen yalçın ibrahim üzülmez'in yaptığı ortalardan bahsederken...

İstanbul Sanat Fuarı



"TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi-Büyükçekmece’de düzenlenen 18. İstanbul Sanat Fuarı / ARTİST 2008 1-9 Kasım 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilecektir."

Fuarın teması bu sene 68 hareketinin değişim ve yıkıcılığı olacakmış ve 34 ülkeden katılımcılara ev sahipliği edecekmiş. Fuarda beni asıl ilgilendiren Ada Dans Tiyatrosu topluluğunun gösterisi. 1-2 Kasım ve 8-9 Kasım tarihlerinde Koridoor Çağdaş Sanat Programı dahilinde gösterisini sunacak grubu izlemenizi öneririm eğer yolunuz düşerse. Fuar alanına günün muhtelif saatlerinde ücretsiz servisler kalkıyor. Servis saatleri fuar sitesinde mevcut.



Yukarıdaki arabayı yıllar önce Kadıköy'de görürdüm Masal Evi'nin karşısında. Jun’ichiro Ishii isimli bir Japon'un elinden çıkmış, adı Silkworm (ipek böceği) imiş. Deli işi gibi, sanat gibi, ilginç gibi, değil gibi...

29 Ekim 2008 Çarşamba

Dünyayı Değiştiren Gün


Time Dergisi'ne göre 'Dünyayı değiştiren 80 gün'den biri bugün. Bize göre en önemlisi. 85. yılı kutlu olsun cumhuriyetimizin...

blogger kapanmasına digitürk'ün cevabı

aklı selim insanların yazdığı tepki mailleri vardır hani. şuraya mail atın tepkinizi gösterin derler. öyle bir yazı bulup yollamıştım digitürk'e. onlarda beni kaale alıp cevap yazmışlar. belki de onlar da hazır kopyala/yapıştır mail yolladılar. her neyse işte cevap;


DIGITURK'den Merhaba;

Google'in Blog hizmetlerinin kapatilmis olmasindan biz de mutlu degiliz. Soz konusu olaya neden teskil eden; yayin haklari sirketimize ait olan Turkcell Super Lig ve Fortis Türkiye Kupasi maclarinin, izinsiz, illegal olarak yayinlanmasina onlem almak istememizdi.

Mac goruntulerimizin 'izinsiz' olarak yayinlanmasi Digiturk'un, bu konudaki butun haklarinin ihlali anlamina gelmektedir. Bu ihlalin engellenmesi icin hukuki yollara basvurmak kacinilmaz olmustur.

Erisimi engellenen site yoneticilerinin iletisim adreslerine de soz konusu sitelerde yayin haklarimizin ihlal edildigini ve maclarin 'izinsiz canli' olarak yayinlandigini bildirdik. Kendilerine 1 haftadan fazla sure de verdik. Ancak, geri donus alamadigimiz icin hukuki yola basvurduk.

Sulh Ceza Mahkemeleri, bu tarz davalarda genel yetkili mahkemelerdir ve buradan cikan mahkeme kararini uyguladik.

Ozetle, biz 'KORSAN YAYIN' yapan sitelerle ilgili, kanuni cozum yoluna gittik. Yoksa bloglarin kapatilmasi , iletisim ozgurlugunun engellenmesi gibi bir soylem asla soz konusu olamaz. Bizim amacimiz da tam olarak 'iletisim ozgurlugune ve etik yayinciliga' cozum bulmak
icin basvurulmus bir aksiyondu.

Saygilarimizla,

DIGITURK Musteri Hizmetleri

Tel:0212 473 73 73
Fax:0212 473 73 03
Mailto:destek@digiturk.com.tr

ligimizin en iyi 10 tane 10 numarası

malumunuz dünya futbolunda klasik 10 numara pek fazla kalmadı. bunda avrupa futbolunun da büyük etkisi var. yalnız ülkemizde hala el üstünde tutulan oyuncu tipleri bunlar. en azından 3 büyüklerimiz 10'larsız yapamıyor. aşağıdaki listede ligimizin en iyi 10 tane 10 numarasını dizmek istedim. zor oldu çünkü ligimizde de klasik olarak adlandırabileceğimiz 10 numaralardan 10 tane yok. kendimizce bir sıralama yaptık. beğeninize sunuyoruz.


1- alex de souza - fenerbahçe

şüphesiz ki listenin en başını hak ediyor. alex'in ligimizde ki 5 senesi bu yıl. attığı goller, yaptığı asistler ile takımın lideri konumuna geldi. 5 yıl önceki haliyle karşılaştırıldığında farklar görebiliyoruz. özellikle son 2 sezondur avrupa futboluna daha yatkın oynuyor. parma ona avrupa tecrübesini yaşama fırsatı tanımadı ama o sadece türkiye liginde yaptıklarıyla fenerbahçe'de kaldı. bu sezon sözleşmesi bitecek. tahminin bir 2 sene daha sözleşme imzalanır kendisiyle.


2- cassio lincoln - galatasaray

2. sıra için lincoln ile delgado arasında gidip geldim. ikiside istikrarsız bir performans sergiledi türkiye'de bulundukları süre içersinde. fakat lincoln'ün yetenekleri delgado'dan daha iyi derecede. onun da 10 numara kaprisleri var. taraftar da onu arda'dan kewell'dan ayrı olarak 10 numara görüyor. takımın en büyük vazgeçilmezi diyemeyiz ama tekniği, şutları onu farklı kılmaya yetiyor.




3- mattias delgado - beşiktaş

basel'den ayrıldığında ağlayanları oldu. basel başkanı da kendisini çok seviyordu. basel'in mutlu uefa macerasında ki futbolunu takip edip beğenmiştim kendisini. tabi gözünüzün önünde daha farklı görüyorsunuz. açıkçası çok umutluydum kendisinden. kesinlikle kötü performans sergilemiyor ama daha iyi olabilir. lakin daha genç. ileride futbolunu geliştireceğini düşünüyorum.




4- rodrigo tabata - gaziantepspor

''ben pele'nin 10 numara giydiği bir kulüpte, 10 numara giyerek buraya geldim'' sözlerinin sahibi 27 yaşındaki japon göçmeni brezilyalı oyuncu. tipik bir 10 numara kendisi. kendisini oynatan hocası nurullah sağlam'da onun oynayacağı zemini hazırlamış durumda. başarılı bir giriş yaptı ligimize. ileride büyük kulüplerimizde göremeyeceğiz ama şu an da kendisini izletebilir durumda. ilk maçında fenerbahçe'ye attığı gol de kaltesini belli ediyor.

5- mehmet topuz - kayserispor

kayserispor'un gözbebeği. aslında sadece kayserispor'un değil 4 büyüklerinde göz bebeği. ısrarlı tekliflere rağmen kayserispor onu bırakmadı. o da kayserispor'a inanıyor ve oynamaya devam ediyor. kayserispor her zaman iyi bir takım görüntüsü çizdi ama hiç bir zaman 3 büyük takımın arasına gircek gibi gözükmüyor. bence stadyum projesi son şansı mehmet topuz'un. yaşı 25 şu an. kayserispor bir sonraki basamağa atlayamadı takdirde mehmet topuz'da ileride sadece kadir has stadyumunun bir köşesinde resmini görebilecektir.

6- yusuf şimşek - bursaspor

anadolu'da yıldızı parlayan her oyuncu gibi denizlispor'dan fenerbahçe'ye büyük umutlara geldi. zaman zaman iyi, zaman zaman kötü performans sergiledi. istikrarsız yapısının en büyük nedeni istanbul'du. fenerbahçe'nin de senede 3 hoca değiştirdiği dönemlere denk gelince istikrar tutturması zaten çok zordu. daum 6 ay sonra onu gönderdi. kendisi de evlenip düzenli bir hayata geçince futbolu yavaş yavaş yükselişe geçti. lakin yaşı da bir hayli ilerledi. kendisi de yaptığı açıklamalarla pişmanlığını dile getiriyor. ona göre fenerbahçe'de kalsaydı bugün alex'e ihtiyaç yoktu.

7- stjepan poljak - eskişehirspor

şu sıralar yükselişe geçen eskişehirspor'un arka planda kalan yıldızı. eskişehirspor onu hırvatistan'ın slaven belupo koprivnica takımından 350.000 euro ya transfer etti. teknik ve çevik bir oyuncu. doğup, büyüdüğü topraklardan paylar almış bir isim. fiziksel olarak. vatandaşı luca modric'e benzerliği ile dikkat çekiyor. youla'nın ihtiyacı bir isim. klasik bir 10 numara diyemeyiz ama eskişehirspor'un ortasahasında ki en önemli isim olduğu aşikar. 25 yaşında. umarım ligimizde uzun süreler bulunur.



8- mehmet çakır - ankaraspor

geçlerbirliği oftaş çıkışlı bir isim. gençlerbirliğin'de yıldızı parladı. hatta o kadar çok parladı ki, 2 sezon önce az alkmaar transfer etmek istedi kendisini. büyük takımlarda görebileceğimizi zannetmiyorum ama ankaraspor için şu an önemli bir oyuncu. ileride gidebileceği muhtemel anadolu takımları içinde önemli oyuncu seviyesine çıkacaktır.




9- mohammed ali kurtuluş - sivasspor

briantinli saçları ile hollywood'un italyan mafya adamlarını anımsatıyor bana. bu sezon forma şansı bulamıyor (henüz 5dk oynadı). onun bu listeye girmesindeki en büyük özelliği geçen sezonki performansı. son demlerini yaşıyor kendisi. 34 yaşında. geçen sezon inönü'de oynanan beşiktaş-sivasspor maçında frikik için topun başında bulunan arkadaşına ''sen git sevin'' diyerek duran toplarda ki ustalığını ve özgüvenini tarif ediyordu aslında. yaşlı ve oynamıyor ama o tipik bir 10 numara.

10- erman özgür - gaziantepspor

çanakkale dardanelspor'dan beri hep göz önünde ama bir türlü o büyük basamağı atlayamadı. aslında trabzonspor onun için bir şanstı. değerlendiremedi o şansını. bir çok anadolu kulübü gezdi. zaman zaman büyük takımlara karşı gösterdiği iyi performanslar göze battı. anadolu takımlarının tipik 10 numarası yakıştırması gayet uyar kendisine.




ufakta bir not düşelim. gençlerbirliği'nde hakkında çok az şey bildiğim james troisi adında bir genç var. daha 20 yaşında ve son 2 sezonunu newcastle united'ın daha çok reserv takımında geçirmiş birisi. avustralya'nın 2008 olimpiyat kadrosunda da yer aldı. bir umut bekliyoruz. inşallah geçen sene gelen ve 6 ay sonra veda eden vatandaşı nick carle kadar ömrü kısa sürmez.

28 Ekim 2008 Salı

Patron Milletinin Puşt Tabiatı #3


Alışık değilsin tabi cezalara
Mutlak suretle haklısın da
Mamafih patron sen değil, o
Arttırmaz maaşını, o şimdi Milano
Vakıf değilsin sen bu işlere
Elinde sefer tası, bak işine
Laleli'de oturmak senin suçun
Akşama cefasını çekersin yolun
Kurumlu yollar, boyanır burnun
İnsansın sonuçta ağrır boynun
Nafile çabalar, nafile çabalar...

Şimdi geldin evindesin
Uzan hemen, sabaha işindesin

Yorgunluk sıkıntılı şey
Elinden iş gelmez ha deyince
Gidip bir şeyler hazırlamak istersin
Ama mutfak 1 km ötede
Nasıl olur dışardan söylesen
Eninde sonunda bitecek o para.

Çok pahalı gelmez yemekten önce
Ama ne zaman doydun, bir düşündün
Razıydın yarım saat önce
Şimdi yanarsın yediğin yemeğe
Ama ne var ki keyfin yerinde
Mahalleli sakin, uyur evinde
Bir sonraki iş günü yakındır artık
Acaba yatsam mı der durursun
'
Yatağa bir metre kala uyursun
Işığı açık unutma yamulursun

Tüm gece kafanda döndü dosyalar
Üşümemek ayrı dert, olsun o kadar
Küfretme boşuna uyumaya bak
Evvela gece bitiyor, mesai yakındır
Tahriklere kapılma, bak işine sen
Taktikler üretme, bak işine sen
İnsanlık ölmedi, ama git işine sen
Kalabalık yollar seni bekler uyan.

Patrondur o, kuralları koyan
Elinde telefon sana saydıran
Rakı sofrasında elbet sevimlidir
Velhasıl patrondur hala
Alkolü fazla kaçırsa taşırsın
Sen kaçırma kaşınırsın
Ilık kahve en büyük yardımcın
Zamanı tüket için ısınsın
Camdan güzel İstanbul, çıkmak istersin
Ama ne var ki içeride kilitlisin...



sansüre ithafen...

* * *

27 Ekim 2008 Pazartesi

harbici amelia

Marco Amelia

gilardino geçtiğimiz haftasonu oynanan palermo maçında elle gol attığı gol için italya futbol federasyonu tarafından cezalandırılmış. 2 maç müsabakalarda oynayamayacak. işin ilginç yanı ise palermo kalecisi amelia'nın demeçleri. amelia pozisyonun zaten penaltı olduğunu, eğer hakem golü vermeseydi penaltıyı vereceğini söylemiş. hakem emidio morganti'nin de iyi bir hakem olduğunu sözlerine eklemiş. bir yanda bazı oyuncuları sahtekarlıkla suçlayan mourinho, bir yanda da amelia. ben yine de mourinho'yu severim.

26 Ekim 2008 Pazar

Boş Gazetenin Boş Tribünleri

Photobucket

Hürriyet'e göre Bursaspor maçında boş kalan tribünler.
Fotoğraf maçtan 1 saat kadar önce çekilmiş...

25 Ekim 2008 Cumartesi

kral döndü

deivid

deivid bugün kendisine yakışan, çok duygusal bir şekilde geri döndü. tribündekiler o duygu yoğunluğunu ne kadar yaşadı bilmiyorum ama televizyon başındakiler de muhakkak duygulandı. deivid'i seviyorum çünkü bu adam ''ben paramı alırım gerisine karışmam'' demiyor. adam sakat ve sahalara dönmek için büyük çaba sarfediyor. bugün oyuna girdikten sonra top ezmekten ve 2 tek pas yapmaktan başka hiç bir şey yapmadı ama deivid'in ne olduğunu gösterdi bizlere. galatasaray maçına kadar tam olarak hazır olacağını düşünmüyorum ama o maçta da deivid'in etkinliğini hissedeceğiz mutlaka. büyük bir hoşgeldini hak etti gerçekten.

hazır başlamışken şunu da belirtelim. aragones bariz bir şekilde takımı tanımaya çalışıyor. bunu yaptığı oyuncu değişiklikleri ile hissediyoruz. 2 hafta öncesine kadar hiç oynamayan ali bilgin, son 3 maçtır görev almaya başladı. daha önce de önder'in stoper oynayabileceğini birileri fısıldamıştı. benim hala aragones'ten yana umudum var. evet kötüyüz, belki de çok kötüyüz ama sabretmemiz, şans vermemiz lazım. bu maçta da umutlar yeşerdi. daha bi olumlu buldum takımı.

not: daha önce nasıl suya yazmadıysak, büyüklerimiz bize bunu nasıl hissettirdiyse bu günde suya yazı yazmadığımı biliyorum. en azından üşenmeyip bir şekilde bu sitelere giren insanlara saygımızdan dolayı eskisi kadar olmasa da yazı yazmaya devam.

24 Ekim 2008 Cuma

Bunu da Gördük

Photobucket

Türkiye'deki 'internet sansürcülerinin' yeni eğlencesi bloglar olmuş gibi görünüyor. Google kapansa bütün sorunlar çözülür halbuki, bu da benden bir öneri olsun hayrına.

Millet hala 'doğudaki okullara bilgisayar götürelim' diye uğraşmakta, ne işe yarayacaksa o bilgisayarlar. Paint'i yasaklamak için fırsat kollayanlar mevcutken...

Ekşisözlük'ten prettypink ne güzel açıklamış:
"bu gidişle bu kış kitaplarımızı yakarak ısınacağımızın habercisi olan hadise."

T.C. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 tarih ve 2008/2761 sayılı kararı gereği bu siteye erişim engellenmiştir. Aklınızda bulunsun...


(aracı siteler üzerinden yazı yazmak cidden zormuş. yorum onayı da yapamıyoruz, umuyoruz hallolacak bir vakit...)

backham milan'a

david beckham milan'a transfer oluyor ara transfer döneminde. kiralık olarak forma giyecekmiş. milan için gerekliliği sorgulanabilir. milan beckham'ı ortasahanın sağından çok göbeğinde kullanmak istiyormuş. pirlo'ya alternatif olarak düşünüyorlar. mutlaka faydası olacaktır. benim gözümde futbolcu görevini yapıyorsa varsın ciks olsun, gay olsun, sigara içsin, ortamlara aksın farketmez. açıkçası beckham'ın futbolculuğunu beğenirim. koşmaz, pas vermez, defansa gelmez gibi özellikleri yoktur. gayette güzel defansa yardım ediyor beckham. kesinlikle faydası olacaktır milan'a ama milan'ın sorunu daha çok santraforda. kanım ısınmıyor boriello'ya.

olayın mali yönünede bakarsak milan yine karlı çıkıyor. forma ve bilet satışlarında ciddi bir talep olacağı söyleniyor. milan heralde birazda düşen reytingini toplamaya çalışıyor.


not: blogger'da bir sorun var. ktunnel'den yazıyorum bu yazıyı. resim bile yükleyemedim. hatta şu yazıyı italik bile yazamıyorum. bazı bloglarda hiç açılmıyor. youtube kararlarına dönmesin sakın. heyecanımız kaybolmadan güzel güzel yazalım.

23 Ekim 2008 Perşembe

Şampiyonlar Ligi: 3. Maçlar

A grubu

chelsea 1 - 0 roma, sıkışan maçın kilidini 77.dk da john terry açarken

bordeux 1 - 0 cluj


B grubu

inter 1 - 0 anorthosis

panathinaikos 2 - 2 werder bremen

C grubu

shakhtar 0 - sporting lizbon, shakhtar da işler iyi gitmiyor. lucescu ile shakhtar'ın yolları bu sezon sonunda kesin ayrılacak gibi. belki sezon sonundan daha erken bu ayrılık gerçekleşir.

basel 0 - 5 barcelona


D grubu


psv 2 - 0 marsilya


atletico madrid 1 - 1 liverpool

E Grubu

man. uni 3 - 0 celtic

villarreal 6 - 3 aalborg, hadi villarreal'i anladık da aalborg'a ne oluyor.

F Grubu


bayern 3 - 0 fiorentina, beni en çok şaşırtan maçlardan biriydi. maçın özetini izleyince anlaşılıyor. fiorentina çok gol kaçırıyor. sadece bu maç için değil, genel olarak çok kaçırıyor. luca toni de bu maçta sessiz kalmayı tercih etti.

steaua bükreş 3 - 5 lyon, lacatus'un sonu oldu bu maç.


G Gurubu

porto 0 - 1 dinamo kiev, porto yenip 3. lüğünü garantileyebilirdi. d.kiev'in şansı bu sene hem porto'nun hem de fenerbahçe'nin kötü durumda olması. kim derdi d.kiev çıkıcak, porto ile fenerbahçe uefa için kapışacak.

fenerbahçe 2 - 5 arsenal


H Grubu

zenit 1 - 1 bate borisov, fatih tekke'nin golü çok güzel. zenit için 2 puan kaybı. rövanşta uefa kapışması izlenecek.

juventus 2 - 1 real madrid, kaptan her zaman görevinin başında.


Puan Tablosu

22 Ekim 2008 Çarşamba

senaryo yazalım


kaçınılmaz arsenal mağlubiyeti ile birlikte aragones'e olan tepki fazlasıyla arttı ve kellesini isteyenler çoğunlukta. dünkü maçtan sonra hocanın kellesini isteyen kişilerden biri de rıdvan dilmen'di. 2 aydır hayretle dinliyorum rıdvan dilmen'i. 2 ay önsesinden başlayarak yavaş yavaş aragones'in kellesine kadar dayandı. arsenal maçından sonra aklı başında bir teknik direktörün porto'yu yenip uefa kupasında fenerbahçe'nin yola devam edeceğini söyledi. o hocanın da ligde ilk yarıyı en az hasarla kapatıp, şampiyonluktan kopmamasını sağlayacağını, devre arasında yapılacak transferle şampiyonluğa oynayacağını da belirtti. acaba hangi hocadan bahsediyor? eminim en az benim kadar fenerbahçe'nin başarılı olmasını istiyor. kendisi ligin 5. haftasında istifa edip gitmiş biri. yani o kendine bile şans tanımadı. o günden bu yana ders almadığını görüyorum.

peki aragones kovulursa neler olabilir. aziz yıldırım ve aziz yıldırım sayesinde bizler bu konuda oldukça tecrübeli olduğumuz aşikar. rıdvan gittiğinde bir yabancı hoca geldi. çek asıllı italyan zdenek zeman. pendik faciasını tv de izlemiş biriyim. öğretmenlerden, manavdan, esnaftan kurulu pendikspor fenebahçe'yi türkiye kupasında eledi. ardından turhan sofuoğlu ile geçiştirildi sezon. 2 yıl sonra günü kurtarmakta üstüne adam tanımadığım mustafa denizli diyarbakır dönüşünde ki günü kurtaramadı. yerine gelen werner lorant o şartların iyi bir sonucu sayılabilecek 2. likle takımın başında kaldı. ertesi yıl o da fazla kalamadı ve devre arasında türk hocaya oğuz çetin'e bıraktı görevi. oğuz çetin transferler yaptı. çift ön libero lu 4-5-1 den bahsetti. pembe tablo 3 ay sonra karardı. tamer güney ile 6. lıkla bitti sezon.

türk gitmiş, yabancı gelmiş sonuç alınamamış. yabancı gitmiş türk gelmiş sonuç alınamamış. aragones gitse kim gelecek. medyada türk hoca beğendirme yarışı var. bülent uygun ve rıdvan dilmen'in isimleri ön plana çıkıyor. aziz yıldırım'ın sivasspor ile olan ilişkisinden dolayı bülent uygun şu an görevde olmasına rağmen bir telefonla istanbul'a inebilir durumda. rıdvan'da şu an trafiğe takılmazsa 1 saatte ntv stüdyosundan kadıköye gelir durumda. yabancı hocadan bahsedersek şu dakikadan sonra guus hiddink gelse bile (ki alamazsınız zaten) bir şey katamaz bu takıma.

gelecek yabancı hocanın bir şey katamayacağını, yerli hocanın ise şu an ki krizi yönetebileceğini sanmıyorum. sadece fenerbahçe değil diğer büyüklerde bu tip uygulamalardan hiç bir sonuç alamadı. her zamanda aklımda del bosque örneği vardır tabi ki. türk hocalarımızdan bir del bosque yaratabilirmiyiz bilemiyorum.

21 Ekim 2008 Salı

Körfezin Ayırdığı Biladerler


Geçen sene İzmir'li bir arkadaşım, bir msn sohbetinde bahsetmişti bana bu belgeselden. "Şu ara bir Göztepe-Karşıyaka belgeseli çekiyoruz." demişti. Yıllardır namını duyduğum rekabetle ilgili detaylı bir belgesel veya program seyretmediğimi o ara anladım. Hazır olunca izlemek istediğimi belirttim. Belgesel hazırlandı, İzmir Kısa Film Festivali ve İstanbul'da Independent Films festivalinde gösterildi. Daha sonra sağda solda adı duyulan ve merak edilen bir hal aldı ama internet üzerinde pek materyallerine rastlanamadı. Geçtiğimiz bayramda İzmir'e gittiğimde belgesel dvd'sini, hazırlayan ekipteki arkadaşım Toros Mutlu'dan bizzat aldım. İzlemeden önce belgesel ve rekabet üzerine de konuştuk. Tahmin ettiğimden çok daha fazlası olduğunu sohbet esnasında öğrendim. Özellikle son yıllarda rekabetin çığırından çıktığından bahsettiler bana. Hatta öyle ki artık İzmir'de Karşıyaka-Göztepe karşılaşmalarının oynanmasına izin verilmiyormuş. "İstisnasız olarak her maç öncesi birileri ölüyordu." dediler, yok artık dedim içimden. Eve gidip belgeseli izlediğimde olabilirliğini gördüm, çünkü taraftarlar kameraya açık bir şekilde rekabet uğruna yapabileceklerinden bahsediyorlardı.

Tamamen rekabeti yaşayan insanların anlatımıyla şekillenen bu belgesel, İzmirli olmayan birine mevcut ortamı en iyi yansıtabilecek materyallerden biri. Genel hatlarıyla keyif aldığım bir çalışma ama süresi beklenenin biraz altında. Festivale yönelik hazırlandığı için 28 dakikayla sınırlandırmak zorunda kalmışlar. Bu nedenle bir çok materyali elemek zorunda kalmışlar, ki imkanım olsa izlemek isteyeceğim şeyler olduğunu tahmin ediyorum. Ayrıca videonun İngilizce alt yazılı olduğunu da belirtmek isterim. Bu arada afişe de değinmek isterim. Çok orijinal bir tasarım olmuş. DVD kapağını gördüğümde izleme isteğim bir kat daha artmıştı. Afişteki resimlerin tamamı belgeselden kareler bu arada...
Belgesel ile ilgili Toros'un tanımı ise şu şekilde;

"İzmir denince, akla ilk gelen şeylerden birisi, hiç şüphesiz ki Göztepe ve Karşıyaka semtlerinin futbol kulüpleri arasındaki amansız savaştır. Kimi taraftarların ölümüyle sonuçlanan olaylara sebep olan bu savaş, nasıl İzmir'in simgesi haline geldi? Peki İzmir'in simgesi haline gelmiş bu ayrılığın, daha doğrusu bu husumetin gerçek sebebi nedir? Bir kavga, ülkenin en büyük şehirlerinden birinin simgesi olabilir mi? Bu kavgaya sadece basit bir spor çekişmesi gözüyle bakılabilir mi? Körfezin Ayırdığı Biladerler, iki genç taraftarın (Ramazan ve Yetkin) gözünden bu sorulara yanıt bulmaya çalışıyor. Film, körfezin ayırmış olduğu bir şehirde bizlere, kimi zaman holiganlığı, kimi zaman şiddetin en gerçekçi halini, kimi zaman da kardeşlik ve dostluğun en mükemmelini gösteriyor."

* * *

Youtube veya benzeri video paylaşım sitelerine koymak istememişler bu belgeseli, mevcut haliyle kalsın istediklerinden. Toros'dan bu konuda aldığım izinle videoyu mp4 formatında sizlerle paylaşıyorum. Umarım keyif alırsınız ve sizler için de bilgilendirici olur. Ama süresinin beklenenden kısa olduğunu tekrardan hatırlatmak isterim....

20 Ekim 2008 Pazartesi

fenerbahçe vs yılmaz vural


fenerbahçe ağır yaralı, deplasman galibiyeti alamamış ve ligin sonuncusu kocaelispor oynuyor. hani kocaelispor da pek iyi değil zaten. fenerbahçe için yaralarını sarabileceği güzel bir maç diyebiliriz. ama saha kenarına bir bakıyoruz kocaelispor'un yeni teknik direktörü yılmaz vural. şimdi işler değişir tabi ki. yılmaz vural'ın fenerbahçe ile oynadığı maç klasik lig maçı olmaktan öteye gider. yılmaz vural-fenerbahçe maçı olur o maç.

18 ekim 2008 gecesi izmit'te oynanan kocaelispor-fenerbahçe maçı da öyle bir maç oldu. yılmaz vural iyi motive etmiş takımını. öyle ki fenerbahçe kalecisi volkan aut atışını kısa oynayamayacak şekilde pres var kocaelispor'da. vural oyuncusunu çağırıyor ve tv ekranına bizlerin orta okul ve lisede yaptığı taktik kağıdına benzer bir kağıtta oyuncusuna taktik verilken görülüyor. işte budur yılmaz vural. 2.yarı ise yılmaz vural'ın daha çok devreye girdiği anlardır. kamera sık sık yılmaz vuralı çeker. sakatlanan oyuncusu yerine alacağı oyuncu için, 1 dakikada 3 kez fikir değiştirir ve 3 kez taktik anlatır. aragones'te farkında olmadan bu heyecana ortak olur. uğur'u çıkarıp yerine deniz'i koymayı düşündüğü anda uğur golü atar. deniz ve tercüman hocayı dinlemeyi bırakıp gole sevinirken, aragones deniz'i dürter, ''dinle oğlum bişi anlatıyorum burada''.

dakikalar 90+6 yı gösterdiğinde fenerbahçe'nin golü gelir. o an yaşanan heyecan nasıl bir heyecansa 50 yaşında ki adamın 12 yaşındaki çocuk gibi verdiği tepkiyi görürsünüz. öyle bir maçtı işte bu maç. insan istiyor ki faik çetiner ile bizim stadyum hala eski heyecanıyla devam etsin bu maçın klibini çıkarsın.

19 Ekim 2008 Pazar

Heykeli Dikilecek Adam

“Kendisine bu fikrimizi söylediğimizde ‘Benden önce Baba Hakkı’nın sporcu kimliği ile heykelini dikin’ dedi." diyor Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal. Beşiktaş tarihinin en saygın isimlerinden olan Süleyman Seba'nın heykeli, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray camialarının biraraya geldiği bir törenle açıldı. Şansal Büyüka'nın dediği gibi, adı bile 'sosyal birleştiricilik' adına önemli bir yer tutuyor. Ayrıca yıllardır karizmasını kaybetmemiş başkan, not olarak düşelim...

18 Ekim 2008 Cumartesi

Futbol Blog


aceto, merakla beklenen programına başladı. biz blog yazarlarını bir tık ötesine taşıyarak gösterdi. ilk program olması münasabetiyle tanıtım ile geçti süre. bizler zaten biliyoruz kim ne yazıyor, nasıl yazıyor. önemli olan bilmeyen kişilere aktarmaktı sesimizi ki bir nebze olsun çıkmıştır diye düşünüyorum. keyif aldığımı söyleyebilirim. ilk programın olumsuz eleştirisi olmaz zaten.

program saati mi? 90 dakikalık maçı 2 saat konuşan bir millet olarak, 45 dk lık süre tabi ki kısa.

hazırlama basın bildirisi


ertuğrul sağlam istifa ettiği sırada herkesin dikkatini çeken birşey olmuştu. elindeki kağıttan çıkan kelimeler aslında onun ağızından çıkabilecek kelimeler değildi. belli ki profosyonel birinden yardım almış, o yazıları yazdırmış. aynı elektiriği ümit davala'dan da aldım. elindeki kağıdı okurken yaptığı tonlamalar, sarfettiği cümleler onun değil. iki konuşmada da başkana ve yönetim kuruluna yönelik eleştiriler bulunuluyor. hem de benzer şekilde.

istifa eden, kovulan soluğu o x kişisinden alıyor. kim acaba o x kişisi.

DAVALA; Bana yapılanları asla hak etmedim. Medyadan, olaydan sonra defalarca açıklama yapmam istendi. Ama G.Saray’a olan sevgim ve mesleki ahlakım nedeni ile sustum.
SAĞLAM; Kendime olan saygım, Beşiktaş'a olan sevgim, Türk antrenörlüğünün de saygınlığı için istifa ediyorum

Futbolu Neden Seviyoruz #7

Futbolu sevme nedenlerini düşünürken aklıma ilk gelen şeylerdendir şu spor; adı curling. Fotoğraftan ne demek istediğim anlaşılabilir. Birkaç kez televizyondan izlediğim curling sporunu anladığım kadarıyla tarif edeyim biraz. İnce uzun bir buz pist ve sonunda halkalar var. Adamın biri elindeki ütüye benzer yuvarlak şeyleri buz üstünde kaydırarak pistin sonundaki halkalara doğru yolluyor. Maksat ütünün halkaların içinde kalmasını sağlamak. Bu süreçte elinde paspaslarla 2 kişi beliriyor ve inanılmaz bir titizlikle yolu temizliyorlar. Yaptıkları bu işlem ütüyü hızlandırıyor mu yavaşlatıyor mu bilmiyorum. Ütünün buzda yavaşça kaydığı sancılı süreçte paspaslı sporculardaki gerginlik sizi de geriyor. İşin ilginci ütü hedefe yani halkaların içine geldiğinde gerginliğinizden kurtulamıyorsunuz. Ardından bir yenisi yola çıkıyor. Ekşisözlük'ten Rhy ne güzel söylemiş: "deli miyim gider misket oynarım dedirten oyun, spor, kelime..."

Anlatırken öyle gerildim ki, hemen futbola geçmek istiyorum.

Ama futbol öyle mi? Yağmurda da çamurda da buzda da toprakta da oynanan bu oyunda kimin ne yapmak istediğini kolayca anlayabilirsiniz. Çekilen bir şutta kimse topa eskortluk etmez, kafayı araya sokarlar gerektiğinde. Ayrıca bu sporu yapanların neye göre seçildiğini kolayca kestirebilirsiniz. İzleyeni zaman zaman gerdiği gibi gevşetmesini de bilir. Kullanılacak olan bir frikik öncesi gerginliği had safhaya çıkmış taraftarda topun auta çıkmasıyla bir rahatlama gözlenebilir. Keza 90. dakikada önde olan takımın kalecisi topa sahip olduğunda da aynı durum. Bir futbol maçının sonunda tribünlerde sevinç, üzüntü, sinir, sıkıntı, buruk sevinç gibi türlü duygular olur. Hiç gitmedim ama muhtemelen Nou Camp'ta da olur.
#futbolu neden seviyoruz 6
#futbolu neden seviyoruz 5
#futbolu neden seviyoruz 4
#futbolu neden seviyoruz 3
#futbolu neden seviyoruz 2
#futbolu neden seviyoruz 1

bahis


iddaa denen melet ne kadar oldu ki çıkalı. fazla kaptırmadım kendimi bu oyuna. bazen arkadaş ortamıyla, bazen can sıkıntısıyla oynadım kısa süreli. lakin bir zamanlar vardı ki ayrı heyecanı vardı.

yanlış hatırlamıyorsam 7 sene önce, bir sonbahar akşamı benim kuzen geldi eve. elindeki kağıt parçasını göstererek açtırdı interneti. o zamanlar adsl yok. 56k modemle bağlanıyoruz. dakikası para bu meletin. neyse girdik livescore.com sitesine. bi elindeki kağıda, bi de ekranda ki maçlara bakınıyoruz kupon tutmuş mu diye. tek maçtan, parma maçından yatıyor kupon. sonra başlıyor anlatmaya, bu iş şöyle şöyle oluyor diye. kafama da yatıyor tabi. kendi belirlediğin maçları seçiyorsun sonuçta. ertesi hafta tutuyoruz bostancı yollarını. bildiğiniz bir kahvehane ortamına giriyoruz, üst kata çıkıyoruz. alıyoruz elimize bülteni başlıyoruz doldurmaya. bir adam geliyor, benim kuzene ''sen çık dışarda oyna öyle gel'' diyor. ben de bitirmiştim o ara zaten kuponu. ''tamam abi bitti zaten kupon'' diyoruz yol veriyoruz. yatırıyoruz kuponu doğru eve, livescore mesaisine. real madrid'e basmışız kafadan. lakin 2-1 yenik real. dakika 88 oluyor çakıyor 1 tane portillo. 93. dk da bi tane daha çakıyor portillo maç 3-2 real lehine, uçuyoruz evde. uçuşumuzun nedeni feyenoord'a banko bakmamız. o maçta 5-3 bitiyor feyenoord lehine. kazanamıyoruz. çünkü feyenoord -2 handikapla başlamıştı maça. yırtıyoruz kuponu. fakat yılmıyoruz. ertesi hafta bir daha gidiyoruz. bu sefer rapid wien yatırıyor bizi. o zamanlar yeni yeni öğreniyorum banko denen şeyin aslında o kadar da banko olmadığını. her neyse bu sefer ben gitmiyorum. elimizde ki bülten den seçiyoruz maçları. kuzene diyorum sen git oyna bu maçları. kuzen o hafta gidiyor kahvehane kapalı. ertesi hafta arena'ya çıkıyor bizim kahvehane. uğur dündar'ın ekibi palto altından gizli çekimler yapmış. öğretmenin teki öğrencilerini kastederek, pek keyifli bir halde ''bana da öğretti keretalar'' diyor. ulan zaten yasak bahis oynamak. bi de öğretmenlere öğretmiş çocuklar. ahh bu endüstri meslek liseleri yok mu...

3. hakkım olmuyor o kahvehanede bahis oynamaya. 2 sene sonra iddaa çıkıyor ortaya. bir hevesle saldırıyorum. hiç unutmam oran 8 di. 3 milyona kazanmışım 24 milyon. 1-0 önde başlıyoruz bu sefer maça. tabi bi rehavet havası oluyor, tecrübesiziz. 2 inci, 4 üncü, 6 ıncı derken hep kaybediyorum. sonradan farkediyorum portillo bitirmiş, helak etmiş kendisini.

18-19 ekim 2008 kuponu
352 psg - lorient 1 1.40
445 sivas - ankaragücü 1 1.30
542 hull city - west ham üst 1.70
524 genoa - siena 1 1.60
622 bilbao - barca üst 1.60

toplam oran 7,9

herkese bol şans

17 Ekim 2008 Cuma

Patron Milletinin Puşt Tabiatı #2


Pekala başladık mesaiye diyelim
Ezanla kalkınca yollar daha bir uzuyor
Rastlantı mı demeli bilmem ama
Şaşırmamalı her sabah, otobüste aynı tipler oluyor
Evvela aynı yolun yolcularıyız
Mesai kovalıyoruz farklı ücralarda
Bilmesek de sormasak da
Eninde sonunda öğreneceğiz her halükarda
'
Nahoş gelebilir ilk vakitler
İnsani bir durum sonuçta
Nafiledir ama kibar talepler

Güzelim yatağı terkedip gelmişsin
Elinde sefer tası gerilmişsin
Lüzumu var mıydı diyip durursun
İyisi mi sorgulama derim ben sana
Şartlı tahliye var 6'dan sonra
İkinci bir emre kadar dinlen de gel

Çok değil daha 2 yıl öncesiydi
Aklına estiğinde yemek vaktiydi
Rızan olmadan kılın kımıldamazdı
Şimdi ne oldu ey külhanbeyi
Arkana bakmaz kaçar gidersin bıraksalar
Mecburiyetten geldin arzunu sormazlar
Büyük iş kovalamak da bir yere kadar
Ansızın ofisboy olabilir insan
'
Dün bir bugün iki dur biraz
Ayaklar şiş surat beyaz
Nafile çabalar, kibar talepler

Bahane türetecek vaktin sayısız
Elle tutulur bir keyfin de yok artık
Lakin emir kulusun, tadını alan bu
Lordlar gibi ağırlanmayacağını bil yeter
İnsanlık ayrı mesele... Mesela...

Ortamlardan kopmadan yürü
Lifli gıdalar işin özü
Unufak et çiğnerken
Rahatsızlık vermesin, tadını almasın

Derken ilk iş günü biter
Elinde bir dosya, eve bunu kim taşıya
Rahatına bak otobüsün çiftli koltuğunda
Lahana yemeği seni bekler
Evini hiç bu kadar sevmemiştin
Renk kattı bu patron sana...
* * *

16 Ekim 2008 Perşembe

fatih terim'li milli takım #2


ilk yazımızda ilk yarıları önde kapatamadığımıza dair istatistik veriler sunmuştuk. o yazıya burdan erişebilirsiniz. bosna hersek ve estonya maçlarından sonra istatistik gelişti ve 26 resmi maçın sadece 5 inin ilk yarılarını önde kapattığımızı hatırlatalım.

fatih terim çoğu kez tek forvet oynatıyor. kimleri oynatıyor tek forvet? nihat, mevlüt, halil altintop. bu isimlerin hepsi 2. forvet adamı ama. nihat'ı tek forvet oynatan sadece terim vardır heralde. diyeceksiniz ki eldeki kadro kısıtlı, sakat çok. mehmet yıldız gibi bir adamın bugün en formsuz hali sahaya girer. neden? çünkü adamın belli özellikleri var. defans oyuncuları ile koro kor mücadeleye girişiyor, kafa topuna yükseliyor, vuramasa bile rakibe rahat vurma imkanı tanımıyor. topu rakip ceza sahasında mümkün olduğunca çok tutmaya çalışıyor. bu özelliklerini en formsuz döneminde yapabilir bu adam. formda olduğu zaman (ki formda zaten) neler yapıyor? topu ayağında tutabiliyor, ver kaça girebiliyor, uzaktan şut çekebiliyor. mevlüt'ün ise koşu yoluna top atabilirsin. mevlüt kanatlara kaçtığında pas verebilirsin asist pozisyonuna sokarsın. estonya ve bosna hersek gömülüyor sahasına bir süre sonra. uzun oynadığın topa mevlüt kafayı vuramaz. mevlüt çabuk oyuncudur. o uzun topu mehmet yıldız indirir mevlüt çıkar bir yerden vurur, golünü atar.

anlatmak istediğim mevlüt, mehmet yıldız veya nihat değil. o tip oyuncuyu kastediyorum. yani tek forvet oynayacaksan semih'i, mehmet yıldız'ı, ümit karan'ı, fatih tekke'yi hatta batuhan'ı hatta ve hatta nobre'yi oynat. ikinci adam olarak yanına nihat'ı, mevlüt'ü, halil'i koy.

maç içinde de yanlış oyuncu tercihleri eklenince kazanmamız imkansız hale geliyor. estonya maçında kazım çıkıyor uğur giriyor. yahu kazımı çıkardın madem mehmet yıldız'ı koy yine. kanattan adamın mı eksilmiş oldu senin. zaten beklerin olmuş orta saha o dakikada. en kötü ihtimalle mevlüt'ü sağa kaydır. diyebilirsiniz ki mehmet yıldız'a takmışsın sen. evet arkadaş estonya gibi bir rakip ile berabere kalıyorsak mehmet yıldız'a takarım ben. oynatacaksın bu adamı. çünkü seçtiğin kadroda mehmet yıldız dışında alternatifin yok. ne yaptı uğur oyuna girince. top ezdi. hiç şaşırmadık çünkü bu aralar top ezmekten başka bir şey yapmıyor sahada.



# fatih terim'li milli takım

2010 dünya kupası elemeleri 4. maçlar

1.grup
malta 0-1 macaristan
portekiz 0-0 arnavutluk






2.grup

letonya 1-1 israil
lüksenburg 0-0 moldova
yunanistan 1-2 isviçre




3.grup
çek cum. 1-0 slovenya
slovakya 2-1 polonya
kuzey irlanda 4-0 san marino




4.grup
rusya 3-0 finlandiya
almanya 1-0 galler






5. grup
bosna hersek 4-1 ermenistan
estonya 0-0 türkiye
belçika 1-2 ispanya




6. grup
hırvatistan 4-0 andora
beyaz rusya 1-3 ingiltere





7. grup
litvanya 1-0 faroe adaları
avusturya 1-3 sırbistan






8. grup
gürcistan 0-0 bulgaristan
irlanda 1-0 güney kıbrıs





9. grup
norveç 0-1 hollanda
izlanda 1-0 makedonya