31 Temmuz 2008 Perşembe

kısa kısa karmaşa #1


- hergün akşam google reader denen psikopata giriyorum tüm blogları okuyorum. alayınızı takip etmeye çalışıyorum. bu da yaklaşık en az 1 saatimi alıyor.

- bi de arada google analytics psikopatına giriyorum. türkiye'den sonra en çok amerika bağlanıyormuş. open dns ile alakası olabilirmi bilmiyorum. eskisi kadar kafam basmıyor heralde. eskiden mirc script falan yapardım.

- sago'yu kestim artık. eskisi kadar dinlemiyorum. zaten bok bi yaşam tarzı sürdürüyorum. sago dinledikçe daha da bok olduğunu düşünüyorum. sultana'ya takılıyorum bu aralar. çok hoş hatun.

- geçen gün zippo mu aldığım yere gösterdim. zira benzini 1 hafta anca gidiyordu. adama nedenini sordum, adam ''yaz'' dedi sadece. ''ne yazayım'' dedim. meğerse sıcaklardanmış. fitilini uzatıp, ucunu kesti sadece. şu an iyi gidiyor.

- dişim için röntgen çektirdim. 300 ytl ye envayi çeşit görüntü hazırlamışlar. fotoğraf albümü gibi verdiler elime. odonton tabakasının hacmini, çapını, enini, boyunu, yüksekliğini kısaca hepsini çıkarmışlar.

- yakın zamanda mezun olmak için dilekçe vereceğim okula. aralık ayında askerlik gözüküyor.

- babam klozetin kapağını değiştirmiş. gitmiş minderli yerine sert plastik takmış. birazdan gidip teessüf edicem kendisini.

9 Yıllık Hesaplar


9 yıllık hesaplar haftası oldu benim için. Önce Metallica, sonra MTK. Şimdi de Türkiye kupası kuralarını bekliyorum, Pendikspor gelsin yönünde dualarım...

Fenerbahçe : 2 - 0 : MTK


etkisiz bir rakibe karşı 90 dakika boyunca oyunu domine eden bir fenerbahçe izledik. mtk kontra bile yapamadı. tabi ilk maç ve rakip de güçsüz olduğundan kesin yorumlar yazamıyoruz. dikkatimi çeken bir kaç husus var onlardan bahsedeyim.

- sanki bu 4 lü orta saha sırıtıyor. daha zorlu maçlara yine 5 li orta sahaya döneriz. hatta 34 lig maçının heralde bi 20 tanesini 5 li orta saha ile oynarız gibime geliyor.

- kazım kendine güveni olan bir oyuncu. yalnız ben kazım'ı bu maçta daha özgüveni yüksek gördüm. rakip zaten çıtlatmalık çekirdek gibi. mtk sol kanadı isyan etmiştir heralde.

- ceza sahası çevresinde çok çabuk hareket edemiyoruz. belki de rakip 7-8 kişiyle gömüldüğünden kaleyi gerektiği kadar rahatsız edemedik.

- güiza'nın zamana ihtiyacı var. yani inşallah tek ihtiyacı zamandır. takım bi ara sadece güiza'ya çalıştı.

- ertem şener'i çoğu kişinin aksine seviyorum. en azından nefret etmediğimi söyleyebilirim. ''güizaaa, ispanya la liga gol kralıııı'', ''penaltısız tam 27 gol. güizaaa, ispanya gol kralı güizaaa'' replikleri sıktı beni.

- emre sindirilir mi sindirilmez mi tartışması hala yapılırken şunu gördüm ki emre çoktan bağırsaktaki yerini almış. emre kenara geldi, kahvehane ortamı inledi.

- çubuklu formayı pek beğenmedim. okul önlüğü gibi olmuş. kesmek lazım o yakaları. sokakta da gördüğüm kadarıyla kuruluş forması ve bayrak forma bu sene çubukludan fazla satar.

- bu gün saat 13:00 gibi kadıköy'deydim. şans eseri rambo okan'a rastladım. önümdeki adamlar durdurup konuşmaya başladılar. bu tarz muhabbete katılan bi adam değilim ama yanlarından geçerken kulak misafiri oldum. rambo ''şimdi telsim'e gidiyorum, tırmanıcam telsimden'' dedi. evet rambo stada girmeyi başarmış ve maçtan önce r.carlos'a yapışmış.
* * *
talento'nun notu:
Aynı maç için tekrardan yazı yazmaya gerek duymadım, aklımda kalan birkaç şeyi buradan aktarıyorum. Öncelikle senenin ilk resmi maçına giderek stad sezonunu açtık. Sigara yasağı gelmiş, stada giderken serviste öğrendim. Nasıl sağlarlar diye merak ediyordum, adı yetmiş gibi göründü. Zira bulunduğum tribünde (Telsim D Blok) maç boyunca sigara içen 4-5 kişi gördüm en fazla. Herkes devre arasını sigara arası olarak kullandı. Tribün arasındaki kapalı alanlar ise dumanaltıydı. Artık ben gitmeden ne dediyse Aziz Başkan, lise tuvaletlerine çevirmiş tribünleri, gizli gizli sigara içilen.
Maça gelince bilindiği üzere ayırt edici bir maç değildi ama ciddiyet vardı futbolcularda. Orta saha eksikliğinden bahsetmeye gerek yok her ne kadar dün sorun yaratmasa da. Çözümü bulunacaktır diye umuyorum.
Bireysel olarak özellikle beni rahatsız eden bir oyuncu yoktu dün sahada.
Kazım'ın başlarda gözüme Anelka gibi görünmesi uzun sürmedi, ilerleyen dakikalarda "Ne Anelka'sı, Yattara'yım ben" dedi tribünlere. En azından kanat oyuncusu.
Gökhan sakatlıktan çıkmış olmasına rağmen doyurucu bir futbol oynadı. Mesafeye vurulursa muhtemelen sahanın en çok koşan oyuncusuydu.
Carlos bildiğimiz gibi, her türlü gideri var. Uzaktan ilk golünü attı Fenerbahçe'de, omuzlarından büyük yük kalktı.
Stoperler pek zorlanmadı ama dikkatimi çeken şey Edu ve Lugano'nun oyun kurma aşamasında atağa katkılarıydı. Rakibin vasatlığıyla birebir ilgili midir bilmiyorum ama sezon içinde bu katkıyı sağlayabilirlerse tribünler inanılmaz keyif alacaktır.
Volkan'a pek iş düşmese de birkaç gereksiz çıkışı oldu, maçı tam anlamıyla ciddiye almayan tek oyuncu gibiydi.
Selçuk dün hatasızdı ama böyle bir rakibe karşı biraz daha yaratıcı olması lazımdı eğer kadroda kalabilmeyi istiyorsa. Oyun kurmada Lugano kadar etkisi yoktu.
Alex orta sahanın yetersizliği yüzünden atağa yeterli desteği veremedi. Dün kendisini çokça stoperden topu alıp kanada aktaran adam olarak gördüm.
Uğur'un Carlos'la uyumunu beğendim, orta yapma konusunda biraz daha becerikli olsa rakip birkaç santra fazladan yapabilirdi.
Semih, Alex'in forvet hattına fazlaca yaklaşamadığı zamanlarda orayı organize etti, bencil oynamaması hem kendine hem Güiza'ya yarar. Alex ve Güiza'yla zaman zaman kurdukları üçgenlerde seyirciyi heyecanlandırdılar.
Güiza dün sahanın en hırslılarındandı. Sanırım bu nedenle Kazım'a zaman zaman sinirlendiği oldu. Hiçbir şartta hücum prese üşenmemesi Nobre'yi hatırlattı. Faydalı olacağı kesin, göze batan bir hatası yoktu.
Emre 15 dakika oynamasına rağmen hücumda takımın etkinliğini arttırdı. Güiza'ya güzel bir ortası ve son dakikada muazzam bir şutu vardı direkte patlayan. Ama Semih'in yerine oyuna girdikten sonra açıkçası nerde oynadığını anlamadım.
Gürhan'dan umutluyum. Geçen sene kulübün verdiği bir yemekte konuşma fırsatı bulduğumda bana "Abi bana üstüste 2 maç lazım, bak o zaman neler yapıyorum. Zaten tribünle de aram iyi..." demişti. Sanırım şu sıralar ondan mutlusu yoktur.
Aragones oyuncu değişikliği için 70. dakika kotası koymamış kendisine. Ama daha kritik maçlarda da görmek gerek.

30 Temmuz 2008 Çarşamba

futbolu neden seviyoruz #3


daha önce bahsetmiştim türk insanının voleybola bakışından. erkek voleybolu kadar bayan voleybolu da izleniyor. hatta ülkemizde bayan voleybolu daha çok izleniyor heralde. erkek voleybolunun alman kaleden pek farkı yok bence. kaldır topu, vur havadan. çoğu servis sert smaçla başlıyor, her oyun smaçla bitiyor. bayan voleybolu daha çok hoşuma gidiyor. yanlış anlaşılmasın, ''karı var'' mantığına bürünmüş abazan triplerinden değil. erkek voleybolunda gelişim belli. vur servis smacı rakip karşılasın. diğeri yumuşatıp kaldırsın. bir diğeri tekrar smaçla yollasın. maçın büyük bölümü bu tekrarı içerir. bayan voleybolunda ise smaç servis atanı var, atamayanı var. gelen servisi karşılayanı var, karşılayamayanı var. sayı kazanınca seviçten bokunu çıkaran var, çıkarmayanı var. zaten adam gibi smaç vuranı efsane oluyor (bkn: neslihan). bayan voleybolundan da beceriksizlikten ve güçsüzlükten oluşan durumlardan ötürü sıkılıyoruz bu sefer. tribünlerde de genelde sayı olunca sevinirsin. yani sevinmen lazım ama o kadar çok sayı oluyor ki bi zaman sonra sevinmekten vazgeçiyosun. uzaktan bi ''aferim'' yolluyorsun.

oysa ki futbol öyle mi? kimi lampart gibi allah kitap dinlemez abanır, kimi deivid gibi kalçasından güç alıp vurur. kimi santrafor defansın arkasına sarkmayı sever, kimi santrafor ceza sahasını karıştırıp karambole girer. 10 numara ceza sahası çevresinde topu aldığında herkesi bir anda heyecan sarar. o an ki desibel 10 saniye önceki desibelden bariz bir şekilde yukarıya çıkar. ''hadi oğlum, vur olum'' gibi herkesten ayrı bir ses çıkar. hiç gitmedim ama heralde nou camp'da da çıkar.

bir kale daha yıkıldı


forma reklamında 2 yıl önce barça için söylentiler çıkmıştı. 100 milyon euro lardan bahsediyorlardı. barça formayı dünya barışına adayarak unicef e destek oldu. athletic bilbao ise bu işin en koyu taraftarı idi. bir kale yıkıldı. ispanya menşeili bir petrol firması olan petronor ile anlaştılar (ne zaman petrol deseler aklıma kapitalizm gelir). petronor senede 2 milyon euro verecekmiş. sudan ucuz. bu kadar ucuza gideceğini bilsem aziz yıldırım'ı arar söylerdim. athletic bilbao fenerium reklamıyla dolaşırdı stadlarda.

şorta reklam


federasyon şorta reklam alınmasına izin vermiş. yakında formanın göğüs kafesine, sırtına, beline, altına, üstüne de reklam koymaya izin verirler. formaların şu an ki reklamlarına(göğüs ve kol) karşı değilim. sonuçta geliri var ama her tarafı reklam olan bir forma nasıl dışarda giyilebilir ki. hem iyi dizayn edilmiş bir reklam o formayla özdeşleşebiliyorda. aynı ajax'ın abn-amro ortaklığı gibi (bu sene onu da göremeyeceğiz). o.lyon forması ile gezdiğinizi düşünsenize. ayaklı reklam tabelasından farkınız yok.

Bürokrasi

Önemli not: Bu yazı bürokratik sıkıntılardan bahsetmektedir ve size de sıkıntı verebilir.


Yaklaşık 10 gündür buralara uğrayamamamın birincil nedenlerindendir bürokrasi. Eğer son birkaç haftada kendisiyle karşılaşmasaydım şu anda Hamburg civarında bir yerlerden daha farklı şeyler yazıyor olabilirdim.

Benim derdim vize almaktı, önümde herhangi bir gözle görünür engel de yoktu. Dün (28 Temmuz) başlayacak olan bir organizasyon için Almanya'ya kültürel vize alma çabasındaydım. Organizasyon tarihinden yaklaşık 20 gün önce vize randevusu almaya kalktık, 28'ine verdiler. O zamana kadar uygun vakit yokmuş, olabilir. Normaldir. 28'inden önce vizeyi alamamış olursam gidemeyeceğim için alternatif türetme yoluna gittim. Bir arkadaşımın da önerisiyle Ankara'daki Alman Büyükelçiliği'nden randevu almayı denedim. Ne de olsa İstanbul kadar yoğun olamazdı. Denedim ve tahmin ettiğim gibi İstanbul'dan 1 hafta önceye randevu aldım. Benimle aynı durumda olan 2 kişiyle birlikte 21 Temmuz sabahı Ankara'da olmamız gerekecekti. Fakat randevu alırken de bize hatırlatıldığı üzere ikamet ettiğimiz şehrin bağlı olduğu yerden, yani İstanbul'dan almamız gerekiyordu. Ama İstanbul da zamanında vermiyordu. Ankara'ya gittik evrakları tamamlayarak.

8,5 saatlik kısmi uykusuz bir tren yolculuğu sonrasında Ankara'ya indik ve büyükelçiliğin yolunu tuttuk. Görüşme için içeri girdiğimizde camekanların arkasındaki teyzelerin insanları kadrolu olarak terslediğini gördük. Hiçbiri sevimli görünmüyordu. Bizim üçlüden ilk olarak ben görüşmeye girdim. Evraklarımı inceleyen bayan beklenen şekilde İstanbul'dan neden almadığımı sordu, ben de açıkladım durumu; uçaktan sonraki günlere randevu verdiklerini ve çok geç olduğunu. Kısacası buradan alamazsak gidemeyeceğimizi. Bürokrasi bizim için bu noktada başladı:

Teyze kalkıp biyerlere gitti. Bir süre sonra geri geldi ve diğer arkadaşlarını da çağır dedi, çağırdım. Amiriyle konuştuğunu ve İstanbul'a durumumuzun aciliyetini bildiren bir mail attıklarını söyledi. Bu durumda İstanbul'dan bize erken bir görüşme ayarlanacak ve vizeyi zamanında alabilecektik. Telefon numaramı aldı ve gün içinde arayacağını söyledi. İlginçtir aramadı. Aynı gece Ankara'ya geldiğimiz aynı trenin aynı vagonunda İstanbul'a döndük. Sabah direkt Konsolosluğa gittik başımızın çaresine bakmaya. Kapıdaki konsolosluğun sahibi edalı amcaya durumdan bahsetmeye çalıştık ve şöyle bir çalışma çıktı ortaya:

- Buyurun ne vardı?
- Vizeyle ilgili bir acil durumumuz vardı, kiminle görüşebiliriz?
- Bizde acil durum doğum ve ölümdür, size ne oldu?
- Durumumuz bu, böyle böyle randevu sorunu yaşadık, Ankara'ya gittik, ordan bizi buraya yönlendirdiler. Buraya da bir yazı göndermiş olmaları lazım.
- Hahahahhaaa sizi uyanıklar, Ankara'ya gittiniz demek. Hahahahahahaa. Çok mu akıllısınız siz?
........

* * *

Alman disiplini dedikleri garip bir şeymiş. Nihayetinde adam bize bir numara verdi ve burayı arayıp durumu anlatın, şansınızı deneyin dedi. Bir telefon kulübesinden arayarak durumu açıkladık. Telefonun diğer ucundaki kadın bize bir fax numarası verdi ve oraya bir dilekçe yazmamız gerektiğini söyledi. Bu arada günlerden Salı ve en geç Cuma'ya kadar vizeyi almış olmamız gerekiyor. Hemen bir internet kafe bulduk ve aciliyet belirten bir dilekçeyle durumumuzu anlattık. Hangi tarihler arasında Almanya'da olmamız gerektiğini ve nasıl bir programa katıldığımızı. Dilekçeyi email ve fax yoluyla gönderdikten sonra beklemeye başladık. Bekleme esnasında Schengen alabileceğimiz başka ülkeleri düşünmeye başladık ve Fransız Konsolosluğu'na da geçerken uğradık. Aracı bir firmayla anlaşmış Fransızlar ve şaşırtıcı derecede hızlı bir sistemleri var. Randevusuz çalışıyorlar ve gün içinde evraklarınızı teslim ederek 2 gün sonra pasaportunuzu alıyorsunuz. (Tabi gerekli evrakları ertesi güne yetiştiremediğimizden Fransa fırsatını da değerlendiremedik.)

Şimdi insan düşünüyor, Almanya'ya vize almak için 3 hafta sonrasına sadece randevu alabilirken Fransa'ya vizeyi toplam 2 günde alabilmenin mantığı nedir? Bürokrasi dedikleri sabır turnusoluna bağlılıklarından geliyor Almanların yayvanlığı sanırım...

Sonuç olarak dün sabah Almanya'da olmamız gerekiyordu. Konsolosluk yetkilileri sağolsunlar dün öğleden sonra mailime cevap verdiler. Almanya'ya kültürel mi, ticari mi, turistik mi gitmek istediğimi sormuşlar. Ona göre yardımcı olacaklarmış. Dilekçede 2 haftalık bir öğrenci programına katılacağımdan bahsetmişim ama sanırım okumaya üşenilmiş. Sabrımdan taviz vermedim ve kültürel vize almak istediğimi söyledim. Vizemi de dün sabaha yetiştirmelerini rica ettim. "Ama dün geçti" tadında bir cevap gelmezse her şeyi hoş görücem. Zira konsolosluk adam gibi çalışsa muhtemelen Metallica'yı ilk ve tek canlı izleme fırsatını kaçıracaktım. Ayrıca Çarşamba MTK maçını sms'ler ile takip edecektim. Buna da şükür, hem milli piyango biletime de amorti çıktı...

29 Temmuz 2008 Salı

plaj futbolu


takip edemiyorum bu organizasyonu ama geçen gün portekiz - italya maçının son dakikalarına denk geldim. ara ara izleyince çok hoş geliyor insana. devamlı havadan oynamanın gerektirdiği bi stili varya hani. arkan kaleye dönükken rakip sana yapışıyor, ayak parmaklarınla kaldırmaya çalışıyorsun topu. nitekim kaldırıyorsunda. çakıyosun rövaşatayı. top zaten devamlı havada. alman kale misali havadan doldurmalar falan. gelişine çak voleyi, çak rövaşatayı. sonradan dikkat ettimde başka bi numara yok. oynayana büyük keyif verdiği kesin ama benim gibi izleyiciyi sıkıyor. hep ronaldinho aramam. araya gattuso girmesi lazım.

kezman ve maldonado kadroda yok!


anlaşılan o ki 2 si de yolcu. yabancı bir ön libero kesin. aziz yıldırım sezon başında yurt dışında oynayan yerli bir santrafor alabileceğini söylemişti. santrafora yerli bir oyuncu alınırsa 1 yabancı hakkı daha kazanıyor fenerbahçe. yıldırım kontenjanı boş bırakmaz. tahminim deivid in yerine bir tane sağ açık alır. her ne kadar ütopya gibi görünse de xabi alonso transferi hala yalanlanmadı. gelirse büyük olay olur.

organize tepkinin sonucu


fenerbahçe yönetiminin bilet fiyatlarındaki kararına tepkiler sürüyor. fenerbahçe taraftarı yıllardır türkiye'de ki herkesten pahalıya maç izliyor. ben bir taraftar olarak yıllardır pahalı buluyorum biletleri. 2005-2006 yılında şampiyonluğa oynayan galatasaray'ın ali sami yen de ki bir maçına gitmiştim. bilet fiyatlarını görünce gerçekten çok şaşırdım. çünkü 8 ytl ye bile (eski açık) bilet satılıyordu (buna rağmen o stad o gün dolmadı).

fenerbahçe'nin taraftar sitesi antu'da bir model geliştirmiş. bayağı kafa patlatıldığı belli. oynanacak takımın kalitesine ve turnuvanın ismine göre bir düzenleme yapmışlar.yukarıdaki resime tıklamanızı ve büyük halini görmenizi öneririm. benim gördüğüm şükrü saraçoğlu'nu bayağı kesip biçmişler. buna gerek yok ama antuda ki mantık sadeleştirilip, daha mantıklı fiyatlar belirlenebilir. bu sene geçti heralde ama zannediyorum ki fenerbahçe yönetimi bunu dikkate alacaktır. 100. yılda antu forumlarında dönen çubuklu sarı-lacivert forma yorumları ertesi sene dikkate alınmıştı ve o forma şu an efsane statüsnde.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

pirinç unu


bir fla-flu derbisi hikayesi. 60 lı yıllarda fluminense burjuva ve ırkçı bir takımdır. halkın takımı olarak bilinen flamengo ile kıyasıya bir mücadele içindedirler. fakat flamengo fluminense'yi hep yenmektedir. flu'lu oyuncular bir gün başkana giderek carlos alberto'nun onları kurtaracağını söyler. başkan bunu mümkün olmayacağını, carlos alberto'nun zenci olduğunu ve kadroya dahil edilemeyeceğini söyler. flu'lu futbolcular yılmaz. carlos alberto'yu pirinç unu ile beyazlatıp fla-flu derbisine sokarlar. 200.000 kişilik maracana'da hiç kimse çakmaz bu durumu. fakat carlos alberto terledikçe siyahi bedeni gün yüzüne çıkar. vaziyet şu ki, carlos alberto o maçta harika bir futbol sergilemiş ve fluminense maçı kazanmıştır. hiç bir fluminense'li bu durumdan artık rahatsız olmaz. o günden beri fluminenseli taraftarlar pirinç unu ile kutlama yaparlar.

27 Temmuz 2008 Pazar

aragones'le ısınma

Avrupa'da Transfer vol.9


Khalid Boulahrouz - chelsea - stutgart (5.000.000 euro)
Sunny - valencia - osasuna (kiralık)
David N'Gog - PSG - liverpool (1.500.000 euro)
Brad Friedel - blackburn - aston villa (2.500.000 euro)
Paul Robinson - tottenham - blackburn (4.400.000 euro)
Valon Behrami - lazio - west ham (6.300.000 euro)
Amr Zaky - zamalek - wigan (kiralık-1.200.000 euro)
Pascal Chimbonda - tottenham - sunderland (?)
Marvin Emnes - sparta rotterdam - middlesbrough (4.000.000 euro)
Freddy Adu - benfica - monaco (kiralık)
Claude Makeléle - chelsea - PSG (bedelsiz)
Sulley Ali Muntari - portsmounth - inter (15.000.000 euro)
Ruben Olivera - juventus - genoa (?)
Gianluca Comotto - torino - fiorentina (4.300.000 euro)
Hulk - tokyo verdy - porto (5.500.000 euro)
Sidnei - internacional - benfica (5.000.000 euro)



sunny'e ispanya'nın gelecekteki yeni senna'sı gözüyle bakılıyor. 19 yaşında nijerya asıllı bir ön libero. ispanya'da yapılan göçmen turnuvasında beğenilmiş. pişmesi için bu sezon osasuna'da. N'Gog da yeni anelka olarak görülüyor. çok cüzi bir miktarda liverpool'a transfer olmuş. heralde sözleşmesinde sanırım bir kaç detay daha vardır. çünkü gelecek satılıp kezman'la ilgilenilmez. adu yeni pele idi. monaco da patlarmı bilemiyoruz. premier lig de nba takaslarıa benzeyen kaleci satışları yaşandı. gomes tottenham'a, robinson blackburn'e, friedel aston villa'ya. galatasaray'da ki friedel'ın premier lig'in gediklisi olacağını kim söyleyebilirdi ki. aykut'un friedel'a 5 derecelik açıdan kafayla attığı gol hala aklımda. heralde galatasaray'da ki kalecilerin kaderini fener'in golcüleri çiziyor. muntari basamakları tek tek çıkarak inter'e geldi. çok beğeniyorum bu adamı. milli takımda sol açık, portsmounth da ön libero oynuyor. tam mourinho'nun aradığı adam. yeni bir essien yaratabilir. yaşı daha 23. ileride real de görebiliriz. amr zaky'yi ilk defa duyuyorum. mısır milli takımında 48 maçta 27 gol atmış bir isim. daha önce l.moskovada şansını denemiş ve geri dönmüş. premier ligde zannetmiyorum çok gol atsın. kuzey afrikalı oyuncular her zaman şansını ilk önce fransa ve hollanda da denemesi gerek. olivera juventusta ki şansını değerlendiremedikten sonra 3.sezonunda da kiralık git gel yapacak. portekizliler de 2 brezilyalı genç kapatmış. son söz makelele ye. istikrar abidesi. real'i çökerten şahsiyet. aynı triplerle aurelio ayrıldı fener'den. rahat 2 sene daha oynar. geçen sene carlos'u alan yönetim keşke bu sene de makelele yi alsaydı.



kaynak; transfermarkt.de

26 Temmuz 2008 Cumartesi

cebinde akrep var


bayern münchen bu sene bedelsiz olarak kapattığı jörg butt ve tim borowski dışında transfer yapmadı. kadrodan da önemli bir isim ayrılmadı. 2006-2007 sezonunda yaşadığı hayal kırıklığının reçetesini bir çok futbolcuya kesip yerlerine yenilerini almışlardı. sattıklarından 36 milyon euro kazanıp aldıklarına 80 milyon euro para vermişlerdi. heralde aradaki 44 milyon euro bütçede açık çıkardı. geçen sezona flaş transferleriyle flaş bir başlangıç yapmışlardı. ilerleyen haftalarda form düşüklüğü kendini göstersede ligi şampiyon olarak tamamladılar. avrupa kupalarında getafe'yi dramatik bir şekilde elediler ama zenit ten kurtulamadılar. geçen sezon çok fazla yararlanamadıkları bir podolski var. euro 2008 de ki performansı onu bayern de tuttu. bu sene podolski'yi kazanırlarsa en iyi transferleri olur. ribery'nin yokluğunda sağda bastian, solda podolski. hamit'in de bir an evvel iyileşip göbekteki yerini almasını ümit ediyoruz. birde sistemi oturttum, şampiyon yaptım hadi bana eyvallah diyen ottmar hitzfeld'in yerine gelen klisman neler yapıcak ona bakacağız. bence takviye şart bu deve.

Fenerin Kalesi


fenerbahçe'nin yeni kaleci antrenörü crespo volkan babacan ve mert günok'un iyi kaleciler olduğunu yeni bir kalecinin alınmasına gerek olmadığı belirtmiş. yönetimde şu an için yeni bir kaleci arayışına girmeyecekmiş. volkan babacan çocuk yaşından itibaren milli takımların çeşitli yaş kategorilerinde forma giyiyor. geçen sezon gerek serdar'ın sakatlığı, gerek kadrodaki alt yapı oyuncu bulundurma zorunluğu nedeniyle sezonun büyük bölümünü yedek kulübesinde geçirebildi. alanya maçında oynadığını hatırlıyorum ve o maçta yediği 3 golde de hatası vardı. mert günok da swindon town maçında forma giydi. feci aşırtma bir gol yedi. mert günok için iyi veya kötü olarak bir söylenti gelmedi kulağıma ama herkes volkan babacan dan çok ümitli.

fenerbahçe zaten engin ipekoğlun'dan itibaren kale hep yedeklere devir teslim edilerek korundu. engin'in yedeği rüştü, rüştü'nün yedeği volkan demirel ve recep, volkan demirel'in yedeği serdar. ben serdar kulbige'yi volkan demirel'den daha çok beğenirdim bi dönem. gösterişsiz iyi bir kaleci. volkan'la beraber girdiği forma mücadelesi ise fenerbahçe'nin kalesine kalite getirmişti. fakat serdar biraz akılsızlık yapmış gibime geliyor. senede 1,7 milyon euro istemiş yönetimden. o parayı alamayınca da gitmek istedi. gittiği takımda kocaelispor. 500 bin euro bile aldığını zannetmiyorum kocaeli'den. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyesim geliyor.

25 Temmuz 2008 Cuma

2008-2009 fenerbahçe formaları


neon forma buradan gözümü alıyor. hiç beğenmedim. çubuklu zaten klasik lafın yok. sarı beyaz olan(kuruluş forma) yanlış hatırlamıyorsam bayern münih'in geçen seneki kırmızı beyaz formasının sarı beyaz olanı. hoş bi forma. zaten talento almanya'ya gideceği zaman bi tane toni bayern forması ısmarlayacaktım. almanya'nın euro 2008 de giydiği formanın sarı laciverti de çok hoş olmuş.
neon gereksiz bi hareket. neden 4 forma çıkar onuda anlamış eğilim. taraftar bu konuda zaten çok hassas. mustafa denizli döneminde bir ara devamlı beyaz forma giymeye başlamıştık. tabi taraftar tepkisini göstermişti. zaten sıklıkla çubukluyu giyeceğiz. deplasmanda kuruluş forması giyilebilir. beyaz da yer yer geçen seneki turkuazın yerni alırdı. ha eğer forma satışı, çeşit falan diyolarsa bilemem. senede 2 kere giyilen bir formayı da taraftar neden alır onu hiç bilemem.

kezman yolcu


aziz yıldırım her ne kadar ''kezman'ın kalmasını istiyorum. ayrıca bu sene 3.5 değil 2.5 milyon euro alacak'' dese de DHA ya göre PSG ile görüşmeler başlamış. fenerbahçe'nin istediği bedel ile PSG nin önerdiği bedel arasında fazla fark yokmuş. görüşmeler olumlu, gelişmeler olumlu, kezman gidici. hele birde transferde adı geçen hiç bir ön liberonun haberi yalanlanmayınca umutlanıyoruz.
olaya PSG cephesinden bakınca biraz garip geldi. pauleta artık yok. genç yetenek david n'gog 1.5 milyon paund a satıldı. tahminim 4-5 milyon euro dan aşağı kezman'ı alamazlar. peki neden n'gog bu kadar ucuza satıldı...

24 Temmuz 2008 Perşembe

diş


geçen gün dişçime gittim. daha çıkmamış olan ama çıkmaya çalışan 20'lik dişimde bi sorun vardı aylardır. dişçim beni istanbul üniversitesi diş hekimliği fakültesinden bir arkadaşına nakletti. ertesi sabah saat 9:00 da fakülteye gittim, profesörü beklemeye başladım. adam sabahın 10'un da geldi. inceden bi rahatsızlık başladı tabi bende. her neyse vurdum hocanın kapısını içeri girdim. kapıdan girerken ucundan bi bilgisayara baktım adam facebook açmış, altta da msn, dırının dırının sesler geliyor. anlattım durumu profesöre, röntgeni gösterdim. hoca röntgene baktı cebinden cep telefonunu çıkardı. telefonu da şu yeni çıkan anten tv li, kalemli telefonlardan. asistanını aradı oracıkta. aistan hemen koşa koşa geldi bulunduğu yerden hocanın odasına. tabi aralarında konuşurken kendi terimlerini kullandıklarından bişi anlamıyorum. en son şu cümleyi sarfetti ki iyice terledim oracıkta. ''yiğitciğim enteresan bir vak'a ile karşı karşıyayız. biz deniz hocanla çok yaptık bu tür ameliyatları. sana güveniyorum hasta senindir.'' dedi. içimden lan noluyo neyin pazarlığı bu derken yiğitcik dışarı çıktı. profesöre döndüm, ''hocam dişçim ameliyatımı bizzat sizin yapmanızı tavsiye etti'' dedim. profesör ''korkulacak birşey yok. ben arkandayım. merak etme sen'' diye gaz verdi bana. ardından yiğitcik geldi tekrardan odaya beni dışarı çağırdı. profesör yiğitciğe ''3 boyutlu röntgenini de alalım yiğitciğim. hadi sana güveniyorum'' bana da tekrar ''korkma sen ben arkandayım'' diyerek omuz bölgemi eliyle destekledi.


yiğitcik ile muayenehane ye girdik. hayatımda böyle bir ortam görmemiştim. 15-20 tane dişçi koltuğunu sıralamışlar, her koltukta birer hasta, her hastanın başında asistanlar, her asistanın yanında doktorlar ve asistanların ellerinde katliyam aletleri. ben bir yandan mal mal yiğitciğe bakıp durumu anlamaya çalışırken, yiğitcikte benim anlayacağım dilde operasyonu anlatıyordu. söylediğine göre kötü bir durum yokmuş. dişin çıkmasını engelleyen kemikleşmiş yapıyı(ozon la başlayan bişiydi bunun adı unuttum) alacaklarmış. yalnız detaylı bi röntgen gerekiyormuş. yiğitcik verdi elime reçeteyi. ben ise kendi doktorumdan habersiz bi işe girişmiyorum tabi. doğruca gittim kendi dişçime durumu anlattım. dişçim o reçeteyi atıp kendisi aynı reçeteyi yazdı. cumartesi günü röntgeni çektirmeye gideceğim. daha da kötüsü bu iş gittikçe uzuyacağa benziyor. zaten nefret ediyorum dişçiden. kaçıp kurtulasım var valla.

neeaa davids mi?


çağdaş kocaeli gazetesi'nin haberine göre edgar davids kocaelispor'a gelebilirmiş. parası bile hazırmış. yıllık 2 milyon euro verilecekmiş. önümüzdeki hafta biter diyorlar bu iş. üstelik kluivert da gelebilirmiş.

çocukluğumun kahramanlarından ikisidir davids ve kluivert. kluivert eşine rastlanmayacak bir düşüşle tepetaklak oldu. davids ise hala oynar gibime geliyor. hele premier ligdeki örneklerini görünce. gerçi bu haber büyük ihtimalle yalandır. fakat nereden uydurmuşlar davids ile kluivert'ı. manisa da 1.lige çıkınca denilson bombasını patlatmıştı.

zaten bugün asabım bozuk. efsane fotosporun verdiği büyük boy fenerbahçeli eto'o posterini kaçırdım.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

fenerbahçe formalı emre fotoğrafı


yukarıda ki fotoğraf için ek$i sözlükte fenerbahçe formalı emre belözoğlu fotoğrafı ile ilgili bir yazı yazmıştım daha önceden. yıllar önce çekilen tek resimden sonra bugün yenilerini çekmişler. bu resim için sadece hayırlı olsun diyorum.

fikstür?



2008-2009

27.hafta; galatasaray - fenerbahçe
30.hafta; beşiktaş - fenerbahçe
34.hafta; trabzonspor - fenerbahçe


2007-2008

28.hafta; beşiktaş - fenerbahçe
32.hafta; galatasaray - fenerbahçe
34.hafta; trabzonspor - fenerbahçe


2006-2007

31.hafta; beşiktaş - fenerbahçe
32.hafta; fenerbahçe - trabzonspor
33.hafta; galatasaray - fenerbahçe


bi değişiklik göremiyorum fikstürde. son 3 senedir ligin ikinci yarısında oynanan hiç bir derbi maçını evimizde oynayamıyoruz. 2006-2007 de allahtan 3'ünü de üst üste oynamışızda trabzon saracoğlun'a gelmiş. artık ilk 6 haftada derbi oynanmasını geçtim biz ikinci yarıda kendi evimizde derbi oynayamaz olduk.

22 Temmuz 2008 Salı

galatasaray yorum


kadroda ki en büyük eksik bence stoperdi ve alınabilecek en iyi isimle kapattılar bu açığı. meira'nın bonservisine 2.5 milyon euro, kendisine de 1.2 milyon euro verilmiş. maddi açıdan da çok iyi bir transfer. servet'le de çok iyi bir ikili oluştururlar.

tahminimce bu sene 4-2-3-1 sistemiyle mücadele edecek galatasaray. klasik 4'lünün önünde linderoth ve m.topal, sağda arda, solda kewel, orta da lincoln orta sahası çok iş yapabilir. tabi lincoln tartışılan isim. ne verecek yeni sezonda bekliyoruz. alex modeli arkasında 2 oyuncu ile faydalı olacaktır diye düşünüyorum. zaten şu an da kezman vari taraftara oynamaya başladı lincoln. taraftarı da arkasına alacaktır.


tartışılan diğer bir isimde kewell. aslında kewell'ın tartışması sakatlığında. futbolculuk geçmişine diyecek bir şey yok. tekrar sakatlanır mı bilinmez. kewell, kewell gibi oynamasın, 34 maçın 30 unda sahada ortalamayı tuttursa türkiye ligi için yeterde artar bile galatasaray'a. zaten yedek olarak ayhan hazır olacaktır. arda da diğer kanatta olunca pek bir sorun gözükmüyor. ayrıca zaman zaman serkan çalık da sağ açıkta düşünülebilir.

şüphesiz ki galatasaray'ın en büyük artısı ön liberolarda. m.topal rüştünü euro 2008 de de ispatladı. galatasaray iyi bir linderoth ile kolay kolay geçit vermeyecektür orta sahada.

forvette ise nonda ve ümit karan bulunuyor. nonda iyi bir golcü. bence geçen sezon galatasaray formasını daha çok giymesi gerekirdi. bir de yaser yıldız konuşuluyor. iyi topçu alabileceği söyleniyor. galatasaray'ın en büyük artısı bu genç isimleri piyasaya sunabilmesi zaten. gerçekten merakla bekliyorum yaser yıldız'ı.

transferi konuşulan mevkiler ise kaleci, sağ bek ve santrafor. bunların içinden olmazsa olmazı sağ bek bence. sadece uğur'a bağlı kalmak, uğur olmadığı zamanlarda sabri'ye sarılmak zarar veriyor galatasaray'a. ayrıca uğur'un sakatlığının çok ciddi olduğu söyleniyor. buraya alternatiften daha çok oynayabilecek bir adam lazım. kaleye ise eğer gerçekten sağlam bir kaleci alınacaksa alınması taraftarıyım. aykut'tan çok üstünse olabilir ama aykut zaten ışığı olan bir kaleci. oynadıkça açılacağını düşünüyorum. forvet konusunda ise asparagastan öteye geçilmedi. oliviera, crespo dolanıyor. itibar etmiyorum bu isimlere. crespo depoyu tüketmiş bir isim. oliviera ise 10 milyon euro dan fazla eder bir topçu. alabileceğini düşünmüyorum galatasaray'ın.

21 Temmuz 2008 Pazartesi

voleybol



voleybol türk insanı için, öğrencilikte beden hocalarının sunduğu alternatiflerden biridir. orta okulda bir beden hocamız vardı voleyboldan sözlü yapardı. ulan voleybolun sözlüsü mü olur. oluyor işte, bu hoca yapıyordu. listedeki 5. öğrenciye sıra geldiğinde ona şu soruyu sordu ''voleybol sahasını 2 ye ayıran çizginin adı nedir''. çocuk bilemedi, hoca listedeki 6. ya da aynı soruyu sordu. o da bilemedi. sonra 7. ye, 8. ye, 9. ya derken 25. sıradaki bana geldi aynı soru. tabi ki bilmiyorum bende sorunun cevabını. ''orta saha çizgisi'' diyerek sallama bir cevap verdim. hoca koca bir aferim oğlum dedi bana. 25 puanı haneme çizdi (gerçi o sözlünün sonucunda 35 de kaldım). tabi hoca takmış voleybola herkes öğrenecek oynayacak. hoca okul takımı bile kuruyor. yine bir beden dersinde bahçede voleybol oynuyoruz. top tam dışarı çıkarken biri ayakla müdahele etti topu içeri çevirdi. karşı takım ayaklandı ''hocam ayak var, hocam ayak var''. hoca da ''ayakla vurabilirsiniz'' dedi. biri ''kafayla da vurabilir miyiz hocam'' diye sordu. hoca ''elbette'' dedi. hoca bu lafı söyledi ya tamam artık. topa elle dokunan yok. kafayla paslaşmalar, ayak içi doldurmalar gırla gidiyor. voleybol oldu ayak tenisi. hoca baktı olacak gibi değil milleti uyarmaya başladı. sonra hoca okul takımı kurdu. bunlar idman yapıyor. tabi takıma girenler havalarda. hocayı dinlemiyorlar. topu hala ayakla, kafayla oynuyorlar. hoca, uyarıları dikkate almayan bir kaç kişiyi disiplinsiz davranşları nedeniyle kadro dışı bıraktı. sonra maçlar yaklaştıkça geri çağırdı falan. hoca tam bir basiretsizlik örneği sergiliyor. sonra maçlara çıktı bu çocuklar. hepsinde yenilip geri döndüler. futbola aç olan çocuklara yaramıyor bu voleybol aşısı. aynı özeni futbol için harcasaydı hoca belki 1-2 topçu çıkardı o okuldan.

20 Temmuz 2008 Pazar

umut sarıkaya #9



19.07

Vize telaşıdır derken Dünya Fenerbahçeliler Günü'nü atladık. Ama unutmadık tabi, sadece buraya aktarmamışız. Gecikmeli de olsa tüm Fenerbahçelilere kutlu olsun. Ayrıca aynı gün doğum günü olan Brian May'in de ellerinden öpüyorum, ne güzel çalıyor Bijou falan...

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Avrupa'da Transfer vol.8


Orlando Engelaar - twente - schalke 04 (6.000.000 euro)
Søren Larsen - schalke 04 - toulouse (3.000.000 euro)
Aliaksandr Hleb - arsenal - barcelona (15.000.000 euro)
Sebastien Squillaci - o.lyon - sevilla (6.500.000 euro)
Christian Poulsen - sevilla - juventus (10.000.000 euro)
Ronaldinho - barcelona - milan (21.000.000 euro)
Gaby Mudingayi - lazio - bologna (6.000.000 euro)
Cristian Ionut Sapunaru - rapid bükreş - porto (6.000.000 euro)
Pablo César Aimar - r.zaragoza - benfica (6.500.000 euro)
Andreas Isaksson - m.city - PSV ( ? )
Gilberto Silva - arsenal - panathinaikos (2.500.000 euro)
Ludovic Giuly - roma - paris st. germain (2.500.000 euro)
Bakari Koné - ogc nice - marseille (9.000.000 euro)




hleb'i nedved e benzetirim hep. mücadele eder, pres yapar, iyi top kullanır, kanatta da oynar göbekte de. ronaldinho ve deco nun satılmasıyla alınabilecek en iyi isimi aldı barca. ronaldinho ise yeni bir heyecana katılıyor. 3 r den (ronaldo, rivaldo, ronaldinho) sonuncusu da milan forması giyecek. başarılı olup olamayacağını kestirmek zor ama bence başarılı olur. rivaldo ve ronaldo son demlerinde giymişlerdi kırmızı-siyahlı formayı. juventus 10 milyon dolar fazla verip xabi alonso'yu almadı. juventus'a yakışmıyor poulsen. engelaar'ı euro 2008 de beğenmiştim. schalke bu sene çok iyi bir transfer sezonu geçiriyor. toulouse ise elmander'in yerine schalke den larsen'i kadrosuna kattı. son durumunu bilmiyorum larsen'in. bundan 2 sene önce ümit vaadeden bir oyuncuydu. sevilla sene ki kötü defansını squillaci yi katarak güçlendirdi. zaragoza küme düştüğünden beri bekliyorum aimar nereye gidecek diye. eski aimar'ı görmek istiyor gözlerim. tabi sadece avrupa kupalarında izleyebileceğiz artık aimar'ı. PSV gomes'in yerine isaksson'u aldı. ileride sene sonra onu gomes kadar bir fiyata satamazlar ama iyi bir transfer PSV için. gilberto silva heralde aziz yıldırım'ın içinde bir ukte olarak kalmıştır. aurelio nun gidebileceğine inanmadılar bence. aziz yıldırım ilgilenmese spor basınımız ilgilendirirdi fenerbahçe ile g.silva'yı. keşke onu bu sene fenerbahçe forması altında görebilseydik. giuly de son demlerini ülkesinde geçirmek istedi heralde.



kaynak; transfermarkt.de

kazık


fenerbahçe mtk maçının bilet fiyatları açıklandı. kale arkası 66 ytl. diğer kısımların ne kadar olduğuna bakmadım bile. aziz yıldırım bu milletin nasıl para kazandığını biliyor mu acaba çok merak ediyorum. hafta içi ikitelli'de ki iş yerimden çıkıp koştura koştura kadıköy'e gideceğimi ve 66 ytl + yol + yemek parası verip maça geleceğimi zannediyorsa yanılıyor. belki gelmezsen gelme çok da umrumda diyordur. öyle değil işte. taraftarız lan biz. şükrü saraçoğlu'nda maç izlemek orta gelirliyi de aştı artık. ayrıca shakhtar donetsk ile oynanacak hazırlık maçının kale arkası bilet fiyatları da 33 ytl.

18 Temmuz 2008 Cuma

'Onu almam, çok sakatlanıyor'


''Başkanım senin Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'la aran iyi. Hem onlar futbolcularına yüksek miktarda garanti para veriyorlar. Benim için konuşur musun?''
(Gökhan Zan, Celal Doğan'a soruyor)
Spor haberlerinden aldığım hazzı başka bir şeyden alamamamın nedenlerinden biri de budur...

17 Temmuz 2008 Perşembe

Habersiz Transfer


fahri tatan sevdiğim, beğendiğim bir oyuncudur. tamer güney'li fenerbahçe döneminin yıldızı parlayan isimlerindendi. o dönemden bir tek semih kaldı takımda. oysa fahri ve bilal de kalsaydı şu an da sarı lacivertli formayı giyebilecek oyuncular olurlardı.

fahir transfer olduğu çaykur rizespor'da gösterdiği performansla önce milli takıma yükseldi sonra beşiktaş'a imza attı. beşiktaş hiç bir zaman yeterli forma şansı vermedi fahri'ye. hatta geçen sezon ön libero'da cisse tek kaldı. yanlış hatırlamıyorsam serdar özkan'ı 1 maçlığına oynattılar ön liberoda. kamptan gelen haberler fahri'nin çok başarılı olduğu. buna rağmen beşiktaş anlamsız bir şekilde konyaspor'a sattı fahri'yi. hadi takasla oyuncu alsan verirsin de durup dururken neden satıyorsun. ne kadar bonservis kazanacaksın ki bu transferden(800.000 euro) yada kadronda dursa ne kadar para kaybedeceksin ki. otursun kenerda adam lazım olur ki illaki olacak.

olayın asıl skandalı ise bu transferden fahri'nin haberi olmaması. bir telefon geliyor ''fahri seni konyaspor'a sattık'' bu kadar basit mi bu iş. 2 gün önce barcelona, ronaldinho milan'ı istiyor diye manchester city'nin daha fazla olan teklifini reddetti. c.ronaldo'ya biri bu transfer hikayesini anlatsında köle gibi davranış nasıl oluyor anlasın biraz.

16 Temmuz 2008 Çarşamba

bir şoförün duyguları


Büyük körüklü bir İETT otobüsü ve o otobüsü dolduramayan 20 civarı insan topluluğuna bugün o otobüsün şoförü de eklendi. İki haftadır sabit bir şoförümüz vardı. Diğer şoförlere nazaran daha iyi. Trafikten sıyrılmasını ve kestirme yolları iyi biliyor. Bu şoför amca iki gündür gelmiyordu ve o iki gün bizim için ızdırap içinde geçmişti. Bugün otobüs durağa geldiğimizde eski şoförümüzün geri geldiğini gördük. Herkes bir yandan akbilini basıyor bir yandan da şoföre hoş geldin diyordu. Şoförü yüzüne karşı öve öve bitiremediler. Bu sefer şoför uzun uzun konuşmaya başladı. Yolcunun biri ''Diğerleri senin gibi değil be kaptan. Doğru dürüst yolu bile bilmiyorlar. Sen bizi bırakma, hep sen gel'' dedi. Cevap gecikmedi: ''Bana bağlı değil ki ya. Samimiyetimle söylüyorum en sevdiğim hat bu hat. Çok rahatım ama siz de sabahları gelmiyorsunuz. Sabah 5-6 kişiyle yolculuk yapıyorum. İnsanın canı sıkılıyor yolcu olmayınca. Siz gelin ben sizi 8'e 5 kala yetiştiririm buraya'' dedi. İçimden vay çektim, bir şoför bu kadar mı hassas, bu kadar mı duygusal olur. İçim sıkıldı valla. Sabah bizim şoförü mü beklesem acaba.

Futbolu Neden Seviyoruz #2

Yıllardır duyarım Dünya'nın en fazla kazanan sporcusunun Tiger Woods olduğunu. Adı da üstündedir zaten; zengin sporu. Peki olayı nedir golf sporunun ve neden zenginler oynar? Olay şudur ki 2 zengin biraraya gelirler, oyun alanına kurulurlar, topu yerleştirir ve birbirlerine artizlik yaparlar:

- 15'le atmalısın bence.
- Yok bu havada 13'ten şaşmam...

Kaldı ki vurduktan sonra topu görmeyecekler, ağaçların arasında giden top için zengin samimiyetsizliğinde "iyi işti dostum" diyerek kapısız arabalarına binecekler. Sonra başka deliğe gidecekler. İşte bu nedenle zengin sporudur golf. Hayattan artık yeteri kadar zevk alamayan zenginlerin son umududur. Zevkli ne varsa denemişlerdir, bir golf kalmıştır.

Peki futbol öyle midir? Bir kere Titanic gibidir stadlar. Zengin yeri ayrı, fakir yeri ayrı, ortadirek ayrı. Ama hepsine yer var. Sonra stadın neresinde olursan ol topa vurulduğunda top kaleye mi girdi, tribünlere mi gitti görürsün ve samimi bir şekilde o zevki en az stadyumdaki diğer kişiler kadar yaşayabilirsin. Hiç gitmedim ama heralde Nou Camp'ta da yaşayabilirsin.

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Köle Muhabbeti


blatter ''ingiltere kulübü ronaldo'nun gitmesine izin vermeli. bir oyuncu, başka bir kulüpte oynamak istiyorsa buna bir çözüm bulunmalı. mutlu olmadığı bir kulüpte oynamasının, ne oyuncu ne de kulüp için bir faydası vardır.'' diyerek futbolcuları ''modern kölelere'' benzetti.

iyi de arkadaşım manchester ronaldo'ya hatırı sayılır bir bonservis parası ödemiş mi? ödemiş. ronaldo sözleşmeye imza atmış mı? atmış. peki ronaldo neden 2 yıllık imza atmıyorda 5 yıllık(ya da herneyse) imza atıyor. aynı olay başka topçular içinde geçerli ayrıca. ronaldo gibi başarılı değilde son derece başarısız olmuş bir futbolcu için de kulüpler boşa para veriyor o halde. appiah fenerbahçe'de parasını günü gününe alıyor ama 1 sezon boyunca forma giymedi. bu nasıl kölelik. sen imza at sonra evet beni köle gibi kullanıyorlar de. ronaldo gitmek istiyorsa gitsin real'e imzasını atsın. tazminatı neyse ödesin real de. gerçi kuralları bilmeden atıp tutuyorum ama türk futbolunun başından çok hikaye geçti böyle.

güiza istanbul'da



yenge biraz çakala benziyor. hadi hayırlısı :)

13 Temmuz 2008 Pazar

Ofsayt Osman

Yazık bu adama. Türkiye'ye geldiği sene saç baş yolduran bir performans sergiledi. Hatta Gebzespor'la oynanan hazırlık maçında gol atmasına rağmen ıslıklarla oyundan alındı. Yaz boyunca gitmesi beklendi, yedekte oturması için takımda tutuldu. Appiah'ın dönüşü olmayan sakatlığıyla da takıma yerleşti. Sonra ne oldu? Muazzam bir azimle, yeteneği doğrultusunda takıma azami katkıyı sağladı. Kısa zamanda kendisini seven sevmeyen herkesi, maçı döndüren adamlardan olduğuna inandırdı. Yetmezmiş gibi performansını Şampiyonlar Ligi'nde de sürdürdü. Hem de öyle böyle değil. Inter karşısındaki galibiyet golünü atan, CSKA maçının son dakikalarında mağlubiyetten kurtaran golü atan, Ramon Sanchez Pizjuan'da Sevilla'ya 2 gol atıp maçı çeviren, sonrasında Chelsea maçında ikinci yarıya yenik başlayan Fenerbahçe'nin galibiyet golünü atan bir adam.
İşte bu adam tam tavan yaptığı dönemde sezonun ilk antrenmanında ayak bileğini kırmıştır. 4-6 aydan bahsedilmektedir sahalara dönüşü için. Olayın üzerinden 1 hafta geçmişken annesini kaybetmiş Deivid. Gün içinde Sao Paulo'ya gitmeye hazırlanan Deivid'i Almanya'da doktoru kontrolden geçirmiş ve seyahat etmesinin sakıncalı olabileceğini söylemiş. Sonrasında kampa dönen Deivid annesinin cenazesine de gidememiş. Bu da gol değil işte... Adam kırılan bileğine mi üzülsün, bileği yüzünden annesine gidemediğine mi?
ekleme; deivid 2 aylık bir bebekken babasını da kaybetmiş.

Fenerbahçe Yorum

şüphesiz ki aurelio'nun gidişi kesinlikle orta alanda bir eksiklik yarattı. fenerbahçe elinde ki mevcut oyuncularla bu açığı kapatması biraz zor. hem selçuk hem deniz alternatif isimler. direk kadroya koymak zor bu isimleri. zaten fenerbahçe'nin 5 yıldır süren bir yapılanma süreci var. iyiden iyiye bir sistem takımı olma yoluna girdi fenerbahçe. klasik 4 lü defans, biri defansa yardımcı biri ofansa yardımcı 2 ön libero, önlerinde alex, bir sağ açık, bir sol açık ve santrafor şeklinde oynuyor. aurelio, appiah'lı dönemde defansa yardımcı, appiah sonrası ofansa yardımcı rol üstlendi. maldonado'nun ofansa yardımcı bir özelliği yok. ayrıca maldonado'nun verecekleri tartışılıyor. appiah'ın da sanırım kulüple ilişkisi kesildi. yeni transfer emre belözoğlu ofansa yardımcı bir rol üstlenecek. türkiye liglerinde alableceğin yerli oyuncu sadece selçuk inan vardı ama o da trabzon yolunu tuttu. gazetelerde xabi alanso ismi geçiyor. xabi alanso düne kadar juve ile adı geçen bir oyuncuydu. juve nin almama sebebi ise liverpool'un 18 milyon euro luk bonservis bedelinde indirim yapılmaması. bu transfer biraz yalan duruyor (hatta bu sayfaya bile girmesi beni şu an düşündürüyor). daha gerçekçi isimlere baktımızda gökhan inler ön plana çıkıyor. görüşüm gökhan'ın aurelio dan daha iyi bile olabileceği. fakat udinese onu satmaz, satsa bile çok yüksek meblağlara satacaktır. ayrıca gökhan inler'in türkiye'de oynamak isteyebileceğinide zannetmiyorum.
ayrıca fenerbahçe'de bir santrafor sorunu var. biri ispanya gol kralı ve 14 milyon euro luk bir adam. diğeri türkiye gol kralı ve avrupa şampiyonasında 3 gol atmış bir adam. 1 tane daha var ki son sene büyük sorun çıkarmış ve zincirin en zayıf halkası. kezman tek santrafor oynayamıyor deyip işin içinden çıkmak olmaz. oynayamıyorsa göndereceksin. hem maddi hem manevi takıma zararı var bu ismin. kontenjanı da meşgul etmemek adına kezman'ı yollamak en hayırlısı. yerine mevlüt erdinç ve eren derdiyok düşünülebilir. kezman iyi bir paraya okutulursa bu isimlerle kafa kafaya takas imkanı doğacaktır. tabi burada yazdıklarımızın aziz yıldırım'ın daha önceden fbtv de yaptığı açıklamalarda etkili. kendisi belki bir tane avrupada oynayan türk çocuğu alabilirim demişti. maldonado'dan da şikayetlerini dile getirmişti.
sağ kanatta ki deivid'in sakatlığına gelecek olursak burada takım içinde alternatif üretebiliriz. gökhan gönül bu mevkide oynayabilecek kapasite de bir oyuncu. sağ arkayı önder turacı'ya emanet ettiğimizde önünde oynayacak bir gökhan gönül'le çok rahat oynayabileceğini düşünüyorum. tabi ki kazım kazım'ı unutmadım. kazım'la ilgili bir yazı yazmıştım daha önceden. kazım hakkında görüşlerim hala aşağı yukarı aynı. bu sene performansını daha da yükseltebilir kazım. burak yılmaz'da düşünülebilecek bir oyuncu fakat ben sağ açıkta pek güvenmiyorum bu isime. burak daha çok forvet yardımcısı bir adam. gerçi deivid de geçen sene bu bölgede klasik sağ kanat oyunu oynamadı. alex'e yardımcı bir pozisyonda idi.

özetle herkesin evet bu diyeceği bir ön libero şart. ayrıca kezman'ı satıp yerine yedek kalma tahammülü bir forvet almak şart. hatta hem kezman hem de maldonado gönderilip yerlerine ön liberoya bir yabancı, sağ açığa bir yabancı ve santrafora bir türk forvet alınması çok iyi olur. her şeyi geçtim yabancı ön libero şart. koskoca bir yazı ön libero'nun şart olmasına dayandı sonunda. bi hareket aziz başkan, bi ön libero yahu.

boca t-shirt


4 gün önce boca dan bahsetmiştik. şans işte dün bir tane boca t-shirt ünde denk geldim. ykm'den alım bu t-shirt ü. zannedersem seri sonu bir ürün. belki outletlerde bulunabilir. fiyatı 29,90 lira.

12 Temmuz 2008 Cumartesi

Avrupa'da Transfer vol.7


miralem sulejmani


Renato Augusto - flamengo - b.leverkusen (10.000.000 euro)
Manasseh Ishiaku - duisburg - köln (2.000.000 euro)
Ariel Ibagaza - mallorca - villarreal (2.000.000 euro)
Joseba Llorente - valladolid - villarreal (5.000.000 euro)
Damián Escudero - ca valez - villarreal (7.650.000 euro)
Jozy Altidore - ny red bulls - villarreal (6.500.000 euro)
Paulo Assunção - porto - a.madrid (600.000 euro)
Joffre Guerrón - quito - getafe (4.000.000 euro)
Jaime Gavilán - valencia - getafe (4.500.000 euro)
Mehmet Aurelio - fenerbahçe - real betis (bedelsiz)
Peter Crouch - liverpool - portsmounth (13.700.000 euro)
Danny Guthrie - liverpool - newcastle (4.300.000 euro)
Amantino Mancini - roma - inter milan (13.000.000 euro)
Daniele Dessena - parma - sampdoria (4.000.000 euro)
Asamoah Gyan - udinese - rennes (8.000.000 euro)
Dario Knezevic - livorno - juventus (300.000 euro)
Miralem Sulejmani - heerenveen - ajax (16.250.000 euro)
Stephane Sessegnon - le mans - PSG (9.000.000 euro)
Jon Dahl Tomasson - villarreal - feyenoord (bedelsiz)


amantino mancini


geçen sezon 27 gol atan güiza nın asistçilerinden biri olan ibagaza 2 m euro gibi cüzi sayılabilecek bir ücretle villarreal e gitti. tabi bunda 31 yaşında olmasının da etkisi büyük. bu sezon şampiyonlar ligine katılacak olan villarreal kadrosunu güçlendiriyor. geçen seneki kadrosundan hemen hemen hiç güç kaybetmediler ama yararlanmadıkları futbolcuları ciddi fiyata satılar. 22.500.000 euro tranfere harcarken sadece caceres ve mavuba'nın satışından 23 m euro kazandılar. assuncao sözleşmesi gereği porto'dan alması gereken parayı bonservis olarak ödeyerek 600.000 euro gibi bir maliyetle a.madrid yolunu tuttu. fiyata göre süper bir transfer. crouch devamlı forma giymek adına liverpool'dan ayrılarak portsmounth yolunu tuttu. her ne kadar ayağına topu yakıştıramasamda iyi bir oyuncu. suleymani ise geleceğin yıldız adayı. geçen sezon heerenveen kulübünde 34 maç forma giydi ve 14 gol, 10 asist le oynadı. totti'nin kalemini kırdığı mancini inter'e transfer oldu. şampiyonlar liginde çok da kötü bir performans sergilemedi aslında mancini. her 2 kanatta da oynayabilen bir oyuncu. tabi mourinho işini bilir. mancini inter'de başarılı olacaktır. rennes için ciddi bir rakam 8 m euro. gyan için bu parayı saydılar udinese'ye. rennes gibi kulüpler bu fiyatta oyuncu almazlar ama vardır bir bildikleri diyorum.


peter crouch


kaynak; transfermarkt.de

11 Temmuz 2008 Cuma

Mimarsinan Spor Tesisi


mimarsinan spor tesisi, inşaatı uzun yıllar süren, çocukluğumda temeline biriken sulardan kurbağa yakaladığım, yakaladığım kurbağaları yine burada bulduğum aymar tenekesine koyduğum, inşaat kumunda yuvalandığım ve gençliğimde de formasını terlettiğim mimarsinan spor kulübüne yapılan bir tesisti. yıllarca sokaklarda, yaşlılardan azar işiterek koşturduğumuz topumuzu artık burada, toprak sahada oynuyorduk. tribünleri bile olan hatta açılışını yavuz bingöl'ün bıyıklı halinin şenlendirdiği bir yerdi. bir ara çimlendirmişlerdi bile. çim sahamız vardı ama oynayamıyorduk orası ayrı dava (oynandığınıda hiç görmedim). yan tarafında kauçuktan yapılan basket ve tenis sahaları bile vardı. basket sahasında basket oynandığı görülmüştür ve oynamışımdır fakat tenis sahasında tenis oynayan olmamıştır hiç bir zaman. o da ayrı bir minyatür futbol sahası kıvamıydı bizim için. zamanla sabahın köründe kalkıp yürüyüşe gelen bayanların da adresi olmuştu burası. ara ara antreman sahası olmayan karagümrük futbol takımının da antremanlarını yaptığı bir yerdi. artık hiç bir sporsal aktivite yapılamıyor bu tesislerde. binbir zahmetle ve (tahminimce) yüksek meblağlara yapılan bu tesise ilk kepçe girmiş durumda. muhtemelen yıkıp bırakacaklar. yıkıntıları bile toplamayacaklar buradan. belki yarısını yıkıp yarısını harabe halde bırakacaklar. böyle bir devlete böyle bir belediyeye sahibiz işte. kasımpaşada yenilenen recep tayyip erdoğan stadyumu istemiyoruz. şu hali bile yeteri buradaki futbolcu çocuklara. mimarsinan spor kulübüne mensup futbolcu gençler yine ilkokul bahçelerinde idmanlarını yapacaklar.

Arsene Wenger'in evi


geçen gün ntv spor'da cesc fabregas show vardı. programa cecs'in hocası olarak arsene wenger'i de çağırmışlar. arsene wenger futbol da ki ev sistemini anlattı. wenger'e göre;

temel: futbolcunun teknik özellikleri. başarılı bir futbolcu olabilmek için 7-14 yaş arasında ki teknik gelişimine bakmak gerekir. eğer 14 yaşında yeterince iyi bir tekniğiniz yoksa asla iyi bir futbolcu olamazsınız.

1.kat: futbolcunun fiziki yapısı. 14-17 yaş arasında güçlü ve hızlı olmanız gerekmektedir. 17 yaşınıza kadar bu özelliklerinizi geliştirmelisiniz.

2.kat: ne kadar başarı istiyorsun. eğer cuma akşamı diskoya gitmek yerine haftasonundaki maça konsantre olursan başarılı olabilirsin.

ve çatı: çatı burada teknik direktör oluyor. eğer evinizin iyi bir çatısı yoksa eve su dolar.

diyor arsene wenger. ben türk futbolcusunun 2. katta sorunu olduğunu düşünüyorum. yıllarca temel ve 1. katta sıkıntı yaşayan türk futbolu 80 li yıllarda bu sorunu hallettikten sonra şu vakitte 2. kat sorununa maruz kaldı. bire bir futbolculara baktığımız zaman özellikle ortasahada pek yaratıcı oyuncu eksikliği görmüyoruz. şu an milli takıma 2. hatta 3. bir orta saha kurgusu bile çıkartacak gücümüz var. ayrıca alt yapı hocalarına şunu sormak istiyorum. he mahallede 2-3 tane bulunan maradona tipli çocuklar hangi cehenneme kayboldu.

OSJB: Libadiye Cumhuriyeti

OSJB 3. stüdyo albümü Libadiye Cumhuriyeti ile sevenlerinin karşısına çıkıyor. Grup elemanlarının üniversite döneminde 4 yılını geçirdiği Libadiye'yi konu alan albüm grubun yeni dönemine bir adımın da habercisi. Albümün prömiyeri 07.12.2008 gecesi internet üzerinden yapıldı. İlk aşamada dinleyenlerden olumlu tepkiler toplayan albümü sizlerin beğenisine sunuyoruz.

Arzu edenler albümü buradan indirebilir, arzu etmeyenler ise yine albümü buradan indirip arzu eden arkadaşlarına hediye edebilir.

* * *

Ayrıca gruba aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz, önceki albümlerini talep edebilirsiniz...

http://www.myspace.com/osjb

http://www.facebook.com/group.php?gid=15549974739&ref=ts