30 Kasım 2008 Pazar

Futbolu Neden Seviyoruz #9


bu günkü kurbanımız su topu sporu olsun istedim efendiler. su topu sporunu bi tanıyalım öncelikle. 2 takım maksimum 15'erden havuzun kenarına dizilirler ilk önce. bu arkadaşlar iri yarı, kıyım tiplerdir. formalarını kafalarına geçirdikten sonra bu 15 arkadaştan 7 si suya atlar. geride kalan 8 kişi yedek bekler (gördüğünüz gibi oyuncudan çok yedek var). içerisi havuz suyundan dolayı hamam ılıklığında ve full rutubet. havuzun iki ucunda halı sahalardan araklanmış japon kaleler bulunur. hakemler ise us polo'lu veya dockers'lı halleleriye, bill gates'in bodrum sahillerinde gezdiği gibi suya girmeden havuz başında maçı yönetir.

topa sahip olan takım 35 saniye içinde hücumu sonlandırmak zorundadır. top sizdeyse her zaman hücumdasınız, böyle de bir güzelliği var. topu sürecek olan arkadaş topu önüne bırakır yüzmeye başlar. top iri kıyım arkadaşın kah kafasına, kah koluna dalga eşliğinde çarpa çarpa ilerler. rakip bastırınca topu en yakın arkadaşa verirsiniz. sık sık futboldaki gibi küçük üçgenler kurarlar. al gülüm ver gülüm eşliğinde kaleye yaklaşınca şutunuzu çekersiniz. bi de yerden şut vardır. taş sektirir gibi. gerilir piiuuvvv diye atarsınız topu. 1, 2, 3 sekti derken kaleye girer top. kalecilerde umumiyetle slow motion hareket ederler. faul itirazları da bir gariptir, ''hoca görmüyor musun ya boğuluyordum valla''. kavgaları ise daha bi garip. iki eli topuz yaparak, su üzerinde 60 derecelik açı çizmek. ''aha gözüme su attı, al sana dalga vuuroooovvv''. izleyene de pek zevk vermez. tribünde maçı 2d football manager izler gibi izlersiniz. sadece renkli kafalar falan. hoş onuda izleyemezsiniz zaman zaman sıçrayan sulardan.

ah ah oysa futbol öyle mi. kızınca alırsın topu ayağına başlarsın çalıma. gergin ortamda 1. , 2. derken 3. indirir seni aşağıya. horozlanırken birbirinize o arada diğer çocuklar gelir. her an valencia - inter maçına dönebilir kavga. uçan tekmeler, sağ kroşeler. ayrıca hücum süresi diye bir şey yok. kötüysen hücum yapma şansın çok az. buna rağmen topu şişirerek pozisyon bulman da olası. 'su topu'nda olmayan topun yuvarlaklığı burada geçerli işte. futbolu izlerken aldığınız keyfin tarifi zor. yeşil çimlerin üzerinde çalımları, şutları, pasları izlemek açık ve net. toprak sahada bile toz bulutundan oyuncu göremedim diyen yoktur. hiç gitmedim ama heralde nou camp ta bile pozisyonu göremedim diyen yoktur.

fenerbahçe : 2 - 1 : beşiktaş


fenerbahçe için ligden kopmama adına önemli bir maçtı. mutlak kazanması gereken maçta sahaya ofansif gücü yüksek bir kadro ile çıktığını görüyoruz. tek defansif ortasaha ve önünde 4 ofansif isim. fazla ofansif oyuncu oynatmak çok pozisyon bulacağınız anlamına gelmez. bence aragones zorunluluktan bu isimleri oynattı. ortasahada top yapabilmen için deivid ihtiyaç. yanına selçuk'u ikileyecek josico'da ihtiyaç. 6 yabancı yüzünden birini feda etmen gerekiyordu. josico'yu seçti aragones.

kornerden 1-0 öne geçti fenerbahçe. mutlaka mustafa denizli buna dikkat çekip, oyuncularını uyarmıştır ama aslında uyarmasına bile gerek yok. fenerbahçe'nin korneri nasıl kullanacağını bilmeyen yok heralde. ön direğe çakılı bir adam dikmişler selçuk'u da toraman'a vermişler. pozisyona rüştü'de dahil olunca 4 oyuncu birbirine girdi. kafayı selçuk vurdu. tabi golde rüştü'nün de hatası büyük. diğer gelen 2 gol 100 metrelik kaleci pasları. atılan 3 golde skandal düzeyde goller.


fenerbahçe'nin oyunu forse edebilecek orta sahasında kim iyi oynadı. deivid mi, alex mi, uğur mu, kazım mı? hepsi vasat performans sergiledi. hele alex 60 dakika yürüdü. çok açık ki sakatlığı geçmemiş. ikinci yarı tam beşiktaş'ın etkin olduğu dakikada alex'in josico ile yer değiştirmesi doğru karar. ne zico, ne de daum alex istemedikçe bu değişikliğe gitmezdi. josico ile nefes alan orta saha daha çok top kazanmaya ve pas yüzdesini arttırmayı başardı. risk alan beşiktaş'a karşı da pozisyonları buldu. lakaytca harcanan pozisyonlardan biri bile gol olmayınca beşiktaş oyundan kopmadı. fenerbahçe devamlı beşiktaş'ın nefesini ensesinde hissetti.

beşiktaş neler yaptı peki. kısaca 40. dakikada tüm planları alt üst oldu mustafa denizli'nin. onun öncesinde kötü bir futbol sergilemedi. en az fenerbahçe kadar top yapıp, pozisyon buldu. en çok ekrem dağ'ı beğendim. golün asistini de yaptı kendisi. ben beşiktaş'ın sağ kanadı daha sık kullanacağını ve tehlikeli olacağını zannediyordum ama başarılı olamadılar. bunda roberto carlos'un da iyi formu etkendi. holosko belki o bölge için ikinci yarı düşünülen bir silahtı. tabi 40. dakikada 10 kişi kalmaları beşiktaş'ın istediklerini yapmasını engelledi. ikinci yarı oynaması gerektiği gibi oynadı. evet pozisyon verdi ama gol atması için de mecburdu risk almaya.


bir sözümde güiza'ya. yahu şunu biliyorum. golcülerin bazen kendilerine güvenleri kaybolur. gol atmakta zorlanırlar. istedikleri vuruşları yapamazlar. ama çok güzel bir gol attıyorsun. tribünler ''nasıl koydu güiza'' diye hep bir ağızdan tezahürat yapıyor. heralde o an kendine güvenin maksimum olduğu zamandır. şimdi güiza'nın ilk yarıda kaçırdığı iki gol kendine olan aşırı güvenden mi, yoksa güvensizlikten mi. ulan bi psikopat gidiyor, yerine aşırı duygusal adam geliyor. maç sonrasında ''istediğin topları alabiliyor musun'' diye soru sordular. güiza ''tabi ki alıyorum'' diye net cevapladı soruyu. sorun ne arkadaşım. psikolog mu tutulacak ne yapılacaksa şu adama bi çare bulsun yönetim. yok mu şu dünyada fenerbahçe'ye uygun eli yüzü düzgün golcü.

talento eklentisi:
(son cümleye ithafen bkz: hayalimdeki fenerbahçe forveti)

29 Kasım 2008 Cumartesi

fenerbahçe beşiktaş derbisi son 10 maç

daha önce ligde oynanan 102 karşılaşmada fenerbahçe'nin 35, beşiktaşın ise 34 galibiyeti bulunuyor. 33 maç berabere bitti. toplamda 318 maçta fenerbahçe 118, beşiktaş ise 116 kez galip geldi. 84 maç berabere bitti. son 4 maçta ise fenerbahçe'nin 4 galibiyeti bulunuyor. bu maçların 2 si inönüde oynandı. toplamda şükrü saracoğlu'nda ise galibiyetler eşit (27-27), inönü'de ise fenerbahçe 58-55 üstün. ik takım arasında oynanan son 10 maç ise şöyle gelişti;

* * *

29 mart 2008 - beşiktaş 1 - 2 fenerbahçe
goller; alex(0-1), serdar özkan (1-1), alex (2-1)
beşiktaş; rüştü, ibrahim toraman, gökhan zan, baki, ibrahim üzilmez (dk 46 ali tandoğan), serdar özkan(dk 85 batuhan), cisse, delgado, tello, holosko, nobre. teknik direktör; ertuğrul sağlam
fenerbahçe; volkan, gökhan gönül, edu, lugano, vederson, kazım, aurelio, maldonado, uğur(dk 65 semih), alex, kezman(dk 82 ali bilgin). teknik direktör; zico

bu maçta ertuğrul sağlam'ın ibrahim üzülmez'e 45 dk sabretmesi bile tartışılmıştı. kazım, deivid'in cezalı olduğu bu maçta herkese parmak ısırtan bir futbol seyrettirmişti. 2. yarıda baki mercimek'in katı savunmasıyla durdu.

* * *

3 kasım 2007 - fenerbahçe 2 - 1 beşiktaşgoller; bobo (0-1), deivid (1-1), semih (2-1)
fenerbahçe; volkan, gökhan gönül, lugano, edu, r.carlos, aurelio, deniz(dk76 appiah), deivid, vederson, alex(dk76 tümer), semih(dk87 kazım). teknik direktör; zico
beşiktaş; hakan arıkan, ibrahim toraman, ibrahim üzilmez, gökhan zan(dk16 diatta), ali tandoğan, cisse, koray(dk82 batuhan), serdar özkan, burak yılmaz(dk64 higuain), bobo, delgado. teknik direktör; ertuğrul sağlam

maça damgasını vuran olay son dakikada cereyan etti. higuain'in attığı gol öncesi hakem faul verdiğini iddia ederek golü geçersiz saydı. bu maç sonrasında müsait durumdaki arkadaşına pas vermeyen batuhan sıkça eleştirildi. batuhan'ın ''kral yapmayacaksın, kral olacaksın'' sözleri çok tartışıldı.

* * *

5 ağustos 2007 beşiktaş 1 - 2 fenerbahçe (süper kupa)
goller; deivid (0-1), bobo (1-1), kezman(1-2)
beşiktaş; hakan arıkan, serdar kurtuluş, ibrahim toraman, ibrahim kaş, ibrahim üzülmez, koray(dk87 can erdem), cisse, mehmet yozgatlı(dk60 serdar özkan), ibrahim akın(dk46 tello), delgado, bobo. teknik direktör; ertuğrul sağlam
fenerbahçe; serdar, önder, can, edu, r.carlos, deniz, aurelio, deivid, uğur(dk63 ali bilgin), alex(dk78 kazım), kezman(dk89 selçuk). teknik direktör; zico

beşiktaş bu maça ligin rövanşını almak için çıkmıştı. almanya'da oynanan maç sorunsuz geçti. gönderilmesi gündemde olan deivid, formuyla zico'yu mahçup etmedi.

* * *

5 mayıs 2007 beşiktaş 0 - 1 fenerbahçegol; kezman (1-0)
beşiktaş; runje, mustafa doğan(dk61 ali tandoğan), gökhan zan, ibrahim toraman, baki mercimek(dk67 ibrahim akın), serdar kurtuluş, ibrahim üzülmez, delgado(dk46 bobo), ricardinho, burak yılmaz, nobre. teknik direktör; jean tigana
fenerbahçe; serdar, önder, lugano, edu, ümit özat, tuncay şanlı(dk 59 selçuk), appiah(dk 87 mehmet yozgatlı), deniz(dk74 serkan balcı), tümer metin, alex, kezman. teknik direktör; zico
kırmızı kart; ibrahim toraman (dk81)

bu maçı kazananın şampiyonluğuna kesin gözüyle bakılıyordu. kezman'ın erken attığı gole beşiktaş ilerleyen dakiklarda pozisyon bulmasına rağmen karşılık veremedi.

* * *

26 nisan 2007 fenerbahçe 1 - 1 beşiktaş (türkiye kupası yarı final 2. maçı)goller; tümer (1-0), nobre (1-1)
fenerbahçe; serdar kulbilge, önder, edu, lugano, ümit özat(dk79 uğur boral), tuncay şanlı, aurelio, deniz barış(dk102 deivid), tümer, alex(dk97 olcan adın), kezman. teknik direktör; zico
beşiktaş; runje, baki, mustafa doğan, ibrahim toraman, gökhan zan, ibrahim üzülmez(dk102 ali tandoğan), serdar kurtuluş, delgado(dk 70 mehmet sedef), ricardinho, burak yılmaz(dk59 bobo), nobre. teknik direktör; jean tigana
kırmızı kart; lugano (dk118)

büyük olaylara sahne olan bir maçtı. hakemin verdiği kararlardan çok vermediği kararlar tartışıuldı. normal süresi 1-0 biten karşılaşmada, nobre uzatmalarda kornerden gelen topu gol yapınca finale çıkan beşiktaş oldu.

* * *

11 nisan 2007 beşiktaş 1 - 0 fenerbahçe (türkiye kupası yarı final 1. maçı)gol; bobo(1-0)
beşiktaş; runje, mustafa doğan(dk53 ali tandoğan), ibrahim toraman, gökhan zan, baki, koray, serdar kurtuluş, delgado, burak(dk62 bobo), ricardinho(dk 90 kleberson), nobre. teknik direktör; jean tigana
fenerbahçe; serdar kulbilge, serkan balcı, önder, lugano, ümit özat, deniz(dk86 alex), aurelio, deivid, tuncay, tümer, semih. teknik direktör; zico

türkiye kupası yarı final ilk maçına zico sezon başı vermiş olduğu kararla yedek ağırlıklı bir kadroyla çıktı. tümer metin ilk defa inönü stadında fenerbahçe forması giydi. sık sık tezahürat yemesine karşın maçta tatsız olaylar çıkmadı.

* * *

19 kasım 2006 fenerbahçe 0 - 0 beşiktaş
fenerbahçe; volkan demirel, önder, edu, lugano, ümit özat(dk55 uğur boral), appiah, deniz, tümer(dk85 aurelio), tuncay, alex, deivid(dk71 kezman). teknik direktör; zico
beşiktaş; runje, ibrahim toraman, gökhan zan, koray, ibrahim üzülmez, burak yılmaz, kleberson, serdar kurtuluş, delgado(dk71 ricardinho), ibrahim akın, nobre. teknik direktör; jean tigana

son derece zevksiz bir mücadeleye sahne oldu. maçın kritik anı deivid'in attığı fakat ofsayt nedeniyle sayılmayan golüydü.

* * *

3 mayıs 2006 beşiktaş 3 - 2 fenerbahçe (türkiye kupası finali)goller; tümer (1-0), gökhan güleç (2-0), alex (2-1), mehmet yozgatlı (2-2), tümer (3-2)
beşiktaş; cordoba, ibrahim toraman(dk86 sergen yalçın), gökhan zan, koray, ibrahim üzülmez, okan buruk(dk72 ali güneş), tümer, kleberson, mehmet sedef(dk79 ali tandoğan), gökhan güleç, bobo. teknik direktör; jean tigana
fenerbahçe; volkan, deniz, luciano, önder, ümit özat, selçuk(dk46 mehmet yozgatlı), aurelio, appiah, tuncay(dk46 semih), alex(dk102 serkan balcı), anelka. teknik direktör christoph daum
kırmızı kart; aurelio(dk110)

beşiktaş için kötü geçirdiği bir sezonun ardından telafi maçı oldu (zaten beşiktaşı bu telefi maçları bugünlere getirmedi mi). beşiktaşın attığı gollerdeki hakem kararları çokça eleştirildi. maç da son derece zevkli geçti.

* * *

26 şubat 2006 - fenerbahçe 2 - 2 beşiktaş

goller; tuncay (1-0), sergen (1-1), sergen (2-1), nobre (2-2)
fenerbahçe; rüştü, serkan, luciano, önder turacı, ümit özat, appiah, aurelio, alex, tuncay(dk80 semih), nobre, anelka. teknik direktör; christoph daum
beşiktaş; cordoba, mustafa doğan, koray avcı, gökhan zan, çağdaş atan, mehmet sedef(dk67 ibrahim akın), kleberson, ahmed hassan, tümer, sergen, gökhan güleç(dk71 bobo). teknik direktör; jean tigana

zevksiz geçen ilk yarıyı, ikinci yarı bertaraf etti. maç öncesi fenerbahçe mutlak favori göstrilirken bunda beşiktaş'ın son haftalardaki formsuzluğu etkendi.

* * *

18 eylül 2005 - beşiktaş 1 - 2 fenerbahçe

goller; anelka(0-1), kleberson(1-1), tuncay(1-2)
beşiktaş; cordoba, adem dursun, tayfur, ibrahim toraman, ali güneş(dk75 ali güneş), koray avcı, pancu(dk46 ahmed hassan), tümer, kleberson, youla(dk34 ibrahim akın), ailton. teknik direktör; rıza çalımbay
fenerbahçe; volkan, serkan, önder, luciano, ümit özat, appiah, aurelio, selçuk şahin, tuncay şanlı, alex(dk75 nobre), anelka. teknik direktör; christoph daum

bu maç sadece anelka'yı izlemek için değerdi. attığı gol ve yaptırdığı penaltı enfesti. maçın son dakikalarına yaklaşırken beşiktaş kleberson ile beraberliği sağladı. maçın son dakikasında golü atan ise fenerbahçe'li tuncay'dı.

28 Kasım 2008 Cuma

White Russian

Görünüşünden de belli olduğu üzere naif ve narin bir içki. Fakat adıyla da bir o kadar paralel niteliklerde. Her ne kadar tatlı olsa da çarpıcılığı da o kadar yüksek. Tadına kapılıp hızlı tüketmemek lazım. Tercihen ev gibi zamanın bir nebze yavaş ilerlediği ortamlarda tavsiye ederim. Dışarda ise sonlara bırakılması, hem ağızdaki tadı dengelemesi hem de içerdiği Kahlua'yla uykuyu açması namına yerinde olur.

Hazırlama aşamasında Tekel Votkası'nı hiç tavsiye etmem. Bu güzel tadı keskin alkol kokusuna teslim etmemek lazım. Bir de sütün fazla kaçması pek hoş olmayabiliyor. Keyifle içiniz...

-2 ölçü votka
-1 ölçü süt
-1 ölçü Kahlua

kısa kısa


- youtube 16:9 sisteme geçmiş. helal lan size.

- beyaz show da çalan çek git bebeğim uzaklara şarkısının tam versiyonun dinledim. nerede antik kuntik olay varsa bu alamanya'da ki gurbetçi çocuklardan çıkıyor. antik ile kuntiği sevdiğim için bu çocuklarıda seviyorum. ne şekilde nefes aldıklarını bilmek güzel.

- ıssız adam filmini izledim.dikkatimi çeken ilk şey vatandaşın yoğun ilgi göstermesiydi. özellikle bayan sayısı fazlaydı. salon tamamen doldu. biz de salonun en boktan yerine, en önde yer bulabildik. sağolsun abiler yatış pozisyonu hazırlamış o kısma. koltukların önünde minderler vardı ayak koymak için. herkes gibi yatar vaziyette izledim. ben yattım, yanımdaki bayanlar yattı, film yattı. pozisyonuda değiştiremiyorsun çünkü perde eşşek kadar senin olduğun bölgede. kıçım ağrıdı.

- ıssız adam filmi için bişi yazmayacağım. yalnız genç patron alper'in iş yerindeki hal ve tavırları benim eski genç patronuma benziyordu. acayip ayar oldum, gıcık kaptım. öğlen vakiti işe gel, önlüğü giy, milleti motive edici ''haydi beyler çalışıyoruz'' diye bağır. lan bok kafa biz sabahtan beri çalışıyoz zaten. sen 2 saat çalışıp çekip gidicen. biz yine çalışıcaz. bırak kafa rahat kalsın öyle çalışalım. niye bu tribler. sonra niye manitayı sokuyon mutfağın içine. yok hıyar konuşurmuş, hıyarı dinlicekmişsin. bizim patronda atölyenin içine sokardı. tamamen şov amaçlı, ''bakın yeni manitam nasıııı'' havaları.

- turkcell gönlümde uzatmaları oynuyor. daha önce sahip olduğum 9 yıllık hattın sayesine göz yumdum. adamlar beni bi kampanyaya sokmuyor efendim. ulan bende kampus cell i olmak istiyorum, 10 dakikası 1 kontöre sıçarken bile konuşmak istiyorum, beleş mesaj atmak istiyorum. niye yapmıyon olum beni kampus cell.

- şu an da çıkan sagopa kajmer şarkıları beni çok çok mutlu etmiyor. şarkıdaki agresif adamı göremiyorum. oysa ki bi 10 kurşun albümü var ki. dinlemeyen sago severlere tavsiyemdir. şimdi dinliyorum ve kiremit kırasım var.

uefa kupası 3. maçlar



27 Kasım 2008 Perşembe

alexander manninger

buffon sakatlanınca herkes tedirgin oldu. dünyanın en iyi kalecisinin sakatlanması herkesi tedirgin eder tabi. fakat arkasından çıkan manninger ''keşke buffon sakatlanmasaydı'' dedirtmedi juventus'lu taraftarlara.


manninger'i bir çoğumuz uzun yıllardır tanıyor. taaa arsenal yıllarında ismini dünyaya duyuran süper yedekti kendisi. seaman'ın arkasındaki isimdi manninger. her zaman bekledi kaleyi devralmayı. arsenal'de genç eldivene güveniyordu zaten. 1997/98 sezonunda seaman sakatlanınca kaleyi devraldı bir süre. 1998 martında ayın kalecisi ödülünü bile kazandı. takip eden sezon'da juventus istedi manninger'i. gelseydi peruzzi'nin koltuğuna aday olacaktı. peruzzi'den sonrada büyük ihtimalle kaleyi devralacaktı. arsenal satmadı onu. 1 sene daha kadrosunda tuttu yedek olarak. 2001/02 sezonunda da fiorentina'ya kiralandı. arsenal de yerine yüksek bir bonservisle richard wright'ı aldı. fiorentina'da 24 maça çıktı. buna rağmen bir daha geri dönemedi arsenal'e. arsenal manninger'i espanyol'a sattı. fakat burada işler umduğu gibi gitmedi. espanyol bonservis ücretini ödeyemeyince fifa'lık oldular arsenal ile. manninger yarım sezon oynayamadı. devre arasında rota torino idi.

torino'da da yarım sezon yedek bekledi. sezon sonu istikamet bologna oldu. bolongo'da geçirdiği 2 yıllık yedeklikten sonra siena'ya kiralandı. yalnız bu sefer siena'da şans buldu kendisi. 19 maç forma giydi siena'da. sezon sonu geldiğinde italya defteri kapandı kısa süre için. ülkesine, futbola başladığı salzburg takımına transfer oldu.

1 sene salzburg'da oynadıktan sonra siena'nın 1. kalecilik teklifine tamam dedi. 2006/07 sesonunda 38 maçın tümünde yer aldı kendisi. kiralık sözleşmesi 1 sene daha uzatıldı. sakatlandığı roma maçından sonra 12 hafta takımda yer alamadı ve 14. haftada tekrar sahalara döndü. geri kalan sezonun tüm maçlarında forma giydi. sezon bitince de salzburg onu udinese'ye sattı. 1.800.000 euro olarak transfer olduğu udinese'de yaz tatili sırasında bir borsa kağıdı gibi değerlendi ve 3 hafta sonra juventus'a 2.500.000 euro ya transfer oldu. böylesine takım değiştiren bir kaleciden de böylesine bir transfer beklenirdi zaten. udinese de handanoviç ile çekişmek yerine rahat olduğu yedek kulübesini, buffon'un yedekliği seçti. bu transfer için kendisi şıunları söylüyor, ''daha küçük kulüplerde tecrübe edindim. arsenal'den sonra büyük bir kulüpte daha oynamak istedim''.

juventus'ta da şu an görevini layıkıyla yapıyor. bir çok futbol severin de istediği bir şey bu. yıllardır herkesin birbirine sorduğu ''ya bi manninger vardı ne oldu o'' sorusuna cevap veriyor karizmatik isimli kaleci.

Şampiyonlar Ligi: 5.maçlar, 2. gün

A Grubu;

bordeux 1 - 1 chelsea
cluj 1 - 3 roma

ROM
9
CHL
8
BDX
7
CLU
4


B Grubu;

anorthosis 2 - 2 werder bremen
inter 0 - 1 panathinaikos

INT
8
PAN
7
ANO
6
BRM
4


C Grubu;

shakhtar donetsk 5 - 0 basel
sporting lizbon 2 - 5 barcelona

BAR
13
SCP
9
SHA
6
BSL
1

D Grubu;

atletico madrid 2 - 1 psv
liverpool 1 - 0 marseille

ATL
11
LIV
11
MAR
3
PSV
3

26 Kasım 2008 Çarşamba

Liberté Pour Santos

Dün akşamki Fenerbahçe - Porto maçı öncesi Vamos Bien grubu, Marsilya'lı taraftar Santos Mirasierra'ya destek amaçlı "Liberté Pour Santos" (Santos'a özgürlük) yazılı bir pankartla stada yürüyüp burda kameralara Atletico Madrid - Marsilya maçındaki olaylarla ilgili tepkilerini belirten bir bildiri okudular. Bildiri sonrası "Liberté Pour Santos" yazılı tişörtleri giyen 8 taraftar meşale yaktıkları gerekçesiyle gözaltına alındı ve maç sonuna kadar gözaltında tutuldu. Göz altına alınanlar arasında Kaptan Orta Kapı blogunun yazarı Evren de vardı, ki olayı maç sonrası kendisinden öğrendim.

Stad dışında yakılan bir meşale nedeniyle göz altına alınma olayı ilk kez duyduğum bir şey. Bir taraftarın hakkını savunmaya çalışan taraftarlar farklı haksızlıklara uğramışlar. Gözaltına alınan taraftarların Porto maçını izleyememiş olmaları bir yana, yaşadıkları ironi daha vahimdir. Tamamen duygusal bir şekilde Fransız bir taraftarın uğradığı haksızlığı dile getirmeye çalışırken uğradıkları haksızlık üzüntü verici. Meşale taraftarın vazgeçilmez aksesuarıdır. Stadlarda yasaklandığından beri istisnai durumlar dışında stadlarda kullanılmayan meşaleler maç öncesi veya sonrası bir renk olarak kullanılırken bunun bir gözaltı nedeni olması komik. Bunun bir sonraki aşaması olarak çevreyi rahatsız etmekten ötürü tezahurat yapanların toplanmasından korkuyorum. Herneyse, konuyu fazla saptırmadan Vamos Bien'in mevzubahis bildirisini sizlerle paylaşıyorum. Yorum sizin...


"Takım sevgisinin bedeli nedir?

Bizler sevdalandığımız renkler uğruna, her koşulda takımımızın yanında olmaya çalışan taraftarlarız. Her şeyin, aşkın, sevdanın bile endüstrileştiği, paraya tahvil edildiği bu dünyadan, futbol camiası da payını alıyor. Şifreli kanallara üye olan, yüksek fiyatlı bilet politikalarına itiraz etmeyen, futbol takımını hafta sonu eğlencesi olarak kabul eden bir "seyirci" profili, karşılıksız, çıkarsız sevgiyi tribünlerde yaşatmaya çalışan taraftarların yerine konulmaya çalışıyor. Bugün endüstriyelleşen futbol sektörünün hedef tahtasında taraftar vardır. Başta endüstriyel Batı ülkeleri olmak üzere her yerde taraftarlar, suçlu, çapulcu, düzen bozucu olarak yansıtılmaya çalışılıyor. Daha geçen hafta, sevdasının peşinden maça giderken pompalı tüfekle öldürülen Karşıyaka taraftarı Özgür arkadaşımızın ardından atılan "taraftar terörü" yalanına cenazede bir araya gelen her renkten taraftar omuz omuza yanıt verdi.

Dünyanın her yerinde endüstriyel futbolun bu pervasız saldırısına direnen taraftarlar var. Bunlardan biri de Marsilya taraftarı, Ultras sözcülerinden arkadaşımız Santos Mirasierra. Santos, İspanyada oynanan Atletico Madrid-Marsilya maçından sonra tutuklandı ve şu an 8 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Bütün kamera görüntüleri tam aksini gösterirken, Santos bir ispanyol polisini yaralamakla suçlanıyor. Dünyanın tüm tribünlerinde yankı bulan Santos'a özgürlük çağrısını biz de buradan bir kez daha haykırıyoruz.

Adı Santos olsun, Özgür olsun ne olursa olsun, biz taraftarlar, potansiyel suçlu, çapulcu muamelesi görmek istemiyoruz. Bizim tek suçumuz sevdalandığımız renklere çıkarsız, paha biçilmeyen sevdamız."

* * *


Dün yaşanan olaylar bana, Palermo maçında yaşanan Pink Mafia olayını hatırlattı. Sakıncalı bulunup gözaltı nedeni olmuş pankarttaki ironiyi anlamayan polis dün de göz doldurdu...

Şampiyonlar Ligi: 5.maçlar, 1. gün


şampiyonlar liginde evinde oynayan takım her zaman avantajlıdır ve galibiyete yakındır. güç farkı ne olursa olsun. aaborg çatır çatır mücadele ediyor. yapabileceği en iyi işi yaptı bu grupta. bir dönem biz de böyleydik. rapid wien'i falan yenerdik evimizde. juventus'a karşı çatır çatır oynardık. hey gidi günler hey.
villarreal ve mancheter united arasında bir sihir var. pozisyon bol ama gol yok. özetlere bakınca da maç bir hayli güzel geçmiş.


bayern toparlandı ve işleri sorunsuz gidiyor şu an için. klose gibi bir adamın olunca toni kaçırsada sorun yaşamıyorsun. ayrıca klose'nin toni'ye attırığı gol harkulade. adam merkez kaç kuvvetini hesaplayarak pas veriyor resmen.
lyon'da juninho son psg maçında gördüğü kırmızı kartı affettirmek için çıkmış gibiydi maça. 2 frikiği direkte patladı. fiorentina ise gol sorununu çözememiş. gilardinho parma günlerindeki gibi oynuyor. gol atamayınca kontra yersin sıkça. karşındaki lyon olunca ciddi tehlikeler oluşur. sonucunda kaybedersin. böyle bir maç işte.


arsene wenger takımı gençleştireceğim diye fazla uçuyor gibi geliyor bana. 20 yaş ortalaması ile oynamak takdire şayan ama bu takım tam kapasteyi yansıtıyor oyuna. kilit noktalara biraz tecrübe şart. devre arasında planlar olduğu konuşuluyor. iyi olur arsenal için.


uefa şampiyonu patentiyle geldiği şampiyonlar liginde çok şey bekliyordum zenit'ten. evindeki tüm maçlarda güzel pozisyonlar bulup değerlendiremediler. arshvin, danny, pogrebnyak gibi isimlerin varsa atman gerek. 3 maçta evinde 1 puan aldı. juventus ise bol pozisyon buldu. soğuktan atamadı diyeceğim çünkü juventus kalibresindeki bir takımın atması gereken pozisyonlar var. 2. yarının başında bir karambol oluştu. net 3 şut çektiler. sissoko kendini aştı vurdu olmadı.
real higuen de sakatlanınca saviola'nın ellerine kalmış. bu maçta bate'nin beraberlik koparacağını umuyordum. juventus son maça yedek ağırlıklı çıkabilir ama o maçta da puan alamazlar heralde.

fenerbahçe : 1 - 2 : porto


açıkçası bugün fenerbahçe'nin kazanacağını düşünüyordum. maça da çok iyi başladık. golle sonuçlanacak pozisyonda bulduk. 15 dakika sürdü fırtına. porto ilk pozisyonunda golü bulmayı başardı. sonrası kondisyonu rezalet ortasaha ve bir dolu pas hatası. kondisyon olmayınca yardımlaşmada olmuyor. top kötü porto ile kötü fenerbahçe arasında gidip geliyor. pozisyon yokken 2 gol buldu porto.

genel olarak yazdığım 1 post dışında hakemlere yer vermiyoruz blogumuzda. türkiye ligindeki hakemleri konuşmanın bi mantığı yok çünkü. şampiyonlar ligi düzeyinde hakemi konuşmanın da aslında bir mantığı yok ama bu hakem ciddi kötü. o topa o şekilde vurabilmesi için elinin yardımıyla düzeltmesi lazım. yani pozisyonu görmene bile gerek yok. bu kadar yorum fazla bile maça dönelim.

fenerbahçe kazım'ın girişiyle hareketlense de 75.dk da belli oldu sonuç. daha fazlasını veremiyor takım. kafama hulk takılıyor. bu adamın bonservisine 5 milyon euro ödedi porto. japonya'dan transfer kendisi. porto'nun iş yapabilecek tek oyuncusuydu bugün. hulk lakabını küçükken ailesinden almış ama ben inanmıyoum. antrenörlerinden biri takmıştır bu ismi. çünkü bu adam gerçekten futbolun hulk seviyesine ulaşmış.

matematik söylüyorsa şans vardır. hele söz konusu futbolsa. mühim olan şansın fazlalığıdır. bugün yorganın altında zenit-juventus maçını izlerken üşüdüm. ukrayna tehlikeli ülke. sahada kar olmasa bile bir yerden bulup dökerler. dinamo kiev o günü her türlü lehine çevirir. fener'in kazanma şansı o günkü hava sıcaklığı kadar.

25 Kasım 2008 Salı

juan sebastian veron


"giggs ve keane nasıl ingiltere milli takımına çağrılmaz, anlamıyorum"
2004

24 Kasım 2008 Pazartesi

#17

"Sonunda herşeyin bitmesi Freddie'nin kararıydı. Ölüm için uygun zamanı seçti. Onun geldiğini biliyordu. Yaşamının kalitesi çok dramatik bir şekilde değişmişti ve her geçen gün daha büyük bir acı içerisinde oluyordu. Görme yeteneğini kaybediyordu. Vücudu güçsüzleştikçe, hafif nöbetler geçiriyordu. Onun bu şekildee fenalaştığını görmek o kadar üzüntü vericiydi ki... Birgün herşeyin yeterince yapıldığına karar verdi ve o ana kadar hayatta kalmasını sağlayan tüm tıbbi müdaheleleri durdurdu. Altında ezildiğim şey onun bu inanılmaz cesaretiydi. Ölüme karşı baktı ve şöyle dedi; 'Güzel... Bunu şimdi kabul edeceğim. Gidiyorum...' Fakat huzurluydu ve yüzünde bir tebessüm ile hayata veda etti."
Mary Austin / 2000


Freddie Mercury gideli 17 yıl, ben kendisini tanıyalı 11 yıl olmuş.

Giderayak kaydettiği son parça Mother Love oldu ama parçanın son bölümüne kadar dayanamadı. Kendisinden sonra tamamlanan parçanın müsveddesi yukarıda. Sanırım bu kağıt, Freddie'nin son karaladıklarından biri...

Yönetim bu takım senin eserin


''Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.''

güney amerika semaları

güney amerika'nın en çok takip edilen 2 ligi brezilya serie a ve arjantin apertura'da son haftalara girildi. apertura'nın bitimine 3 hafta var. boca, san lorenzo ve tigre'nin 2 puan üstünde lider konumda. arkadan gelen takımlar da var. apertura'da işler karışık.


Kalan maçlar;
20. hafta
boca juniors - racing clup
tigre - river plate
huracan - san lorenzo
lanus - arsenal sarandi
newells old boys - velez
gimnasia la plata - colon
godoy - estudiantes

21. hafta
gimnasia la plata - boca juniors
san lorenzo - independiente
rosario central - tigre
velez - lanus
san martin - newells
colon - estudiantes

22. hafta
boca juniors - colon
argentinos juniors - san lorenzo
tigre - banfield
lanus - san martin
huracan - velez
newells - racing club
estudiantes - river plate


brezilya'da ise vaziyet daha açık. sao paulo en yakın rakibine 5 puan fark atmış durumda. ligin bitimine 2 maç var. sao paulo evinde fluminense ve deplasmanda goias ile oynayacak. gremio ise deplasmanda ipatinga ve evinde atletico mineiro ile karşılaşıcak. sao paulo önümüzdeki hafta evinde turu atar. ama ne var ki hala bu ligden keyif alamadım ve ilerde de alabileceğimi zannetmiyorum malesef...

Gol Atan Galip

Bu hafta Turkcell Süper Lig'de oynanan 9 maçın 5'inde gol olmamış, diğer 4 maçın 3'ünde de taraftardan biri gol atamamış.
Toplam bilanço; gol atamayan 13 takım, 7'si 1 maçta olmak üzere atılan toplam 12 gol.
Bu şekil kayıtlarda dursun dedim. Gol atanın galip olduğu bir hafta olmuş...

batan sadece iskele değildi

23 Kasım 2008 Pazar

Ego


Son kadeh içilmiş,
Son söz edilmişti.
Bir düşünce sardı hepsini..

Bir hatıra,
Bir hırs,
Bir kıskançlık,
Bir yanıltı,
Bir kardeşlik,
Bir yanlışlık,
Bir kin,
Bir ümid,

Bir şey..
İnsana ait.
Ö.A.

pembeliler


galibiyet ayakkabıdan da güzeldi materazzi.
inter milan: 1 juventus: 0

22 Kasım 2008 Cumartesi

Sende mi Brütüs


dün, yani 21 kasım 2008 günü saat 21:00 seferine yetişmek için 20:55 de otobüsten karaköy'e indim. koşmak adetim değildir. hızlı adımlarla vapur iskelesine doğru yöneliyorum. sadece ben değilim hızlı adımlarla yürüyen, başkaları da var. akbil kuyruğunda sıra var. yalnız milletimiz otomatlara biraz soğuk heralde. ne diye akbil sırası bekliyorsun. gereğinden fazla, tam 3 tane akbil doldurma otomatı var. 10 liralık doldurdum otomattan. turnikeye akbili bastım ve içeri süzüldüm.

içeride cuma günün fırsat bilen kızlı erkekli liseliler var. dünya size güzel saint benoit lılar. belli ki takılmışlar istiklal'de biraz. yoksa o saatte ne arasınlar orada. devam ettim ilerliyorum. ilerliyorum ama nereye. bir şey beni sola doğru çekiyor. tamam burası yüzer iskele ama niye hep sola çekiliyorum. durdum önce sağa baktım, sonra sola, sonra tekrar sağa baktım. evet iskele yaklaşık 15 derece açı ile eğilmiş. sol taraf aşağıda. saatte 21:00 oldu ama vapur ortada yok. normaldir, lodos var bugün. millet sağdaki kapıya toplanmış. belli ki oradan kalkacak vapur. bi 15-20 kişi de sola toplanmış vaziyette. meraklı bir vaziyette yürüdüm sol taraftaki pencereye. iskelenin bir kısmı denizin içine girmiş. iskeleye dalga vurdukça kapının altından su sızıyor epeyce. adamlar, kızlar var kapı önünde. ayakları ıslandıkça gülüyorlar. böylede mal bir milletiz.

ayrıldım ordan sağa, kapıya doğru yöneldim yavaş yavaş. büfeye yetişmek isteyen biri çarptı bana. bu büfeyi de hiç sevemedim. ne bir gazete satar, ne bir dergi. sanki bir ara dergi satıyordu ama yarım saatlik vapur yolculuğu için 5 lira dergiye de vermedim hiç. kahvesini içtim ama. kahve + sınırsız şeker. kahveyle birlikte tost da yemişimdir bazen. zaman zaman da üçgen dardanel ton sandviç. sıkça da papağan kuruyemiş rafına takılmışımdır, fındıklar, fıstıklar. hep baktım, belki daha sonra diyerek hiç almadım fındık, fıstık. ne alanı ne de yiyeni gördüm.

her neyse kadıköy'e gittim. halı saha maçına iştirak edip, bir başkasının arabası ile eve döndüm. yattım, kalktım, interneti açtım bir de ne göreyim. iskele batmış ulan. koca iskele batmış dostlar. lodostan şundan bundan bahsediyorlar. ne lodosu ya. bu iskele eminim ne lodoslar gördü. geçen sene olsa gerek, ceviz gibi sallandığımı bilirim vapurda. rüzgar öyle bir denizi coşturmuş ki, kimisi dışarıda vapura çarpan dalgalarla bereber oovvv uuvvv çeker, kimisi kusardı. dün böyle insanlar yoktu vapurda. efendi efendi gittik kadıköy'e. suçu lodosa atmasınlar. suçlu belediyedir. iskelenin görününen tarafı güzel hoş da, ya içi, iç aksamı. belli ki bakım yapmamışlar.

iskele batmış, belki de içinde 3 otomat ile birlikte ve benim 10 liramda hala o otomatta iken. iskele batmış, içinde onlarca akbil turnikesi ile. iskele batmış, belki de veznedeki paralar ile. iskele batmış, benim verdiğim vergilerle alınıp, yere vidalanan koltuklar ile. iskele batmış, içindeki büfe ile. büfe de ki colalar, tostlar, sosisler, üçgen dardanel ton sandviçler, nescafeler ve nescafe otomatı ile birlikte. iskele batmış, hatıralarım ile.