7 Ekim 2008 Salı

Bir Fenerbahçe Masalı

Önceki gün, hayatımda seyrettiğim en enteresan maça tanık oldum. Her açıdan, Kadıköy'deki Fenerbahçe'nin durumu, başkanın taraftar karşısındaki durumu ve tribünlerin durumu...

Öncelikle Kayserispor'a 1-4 yenilen Fenerbahçe'nin durumu çok büyük sürpriz olmasa da bu şekilde bir kayıp kimsenin aklına gelmezdi Şükrü Saracoğlu'nda. Fenerbahçe'yi bu kadar çaresiz gördüğüm son maç Milan'a Kadıköy'de 4-0 kaybettiğimiz maçtı. Tabi ki o daha kabul görür ve makul bir skordu. Fenerbahçe'nin sahadaki başarısızlığını şimdilik bir yana bırakıyorum.

Gelelim başkana. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe tarihinde Şükrü Saracoğlu ve Faruk Ilgaz'la beraber kulübe en çok saygı gören 3 başkandan biridir. Hatta geniş çaplı incelendiğinde kulübe en önemli atılımları yaptıran başkan olduğu da göze çarpar. -bunu da ileride başka bir yazıda inceleyelim- Aziz Yıldırım doğrusuyla yanlışıyla bütün icraatlarını gerçekleştirirken hiçbir şeyden çekinmeyen bir profil çizerdi. Ama son olaylarda durum böyle olmadı. Pazar gecesi oynanan Kayserispor maçında ilk kez taraftardan çekindiğini gördüm Aziz Yıldırım'ın. Tribünlerden aldığı ilk tepki değildi elbet ama en yoğun olanıydı bu sefer. Maçın büyük bölümüne hakim olan protestoların tamamı ne Aragones'e, ne futbolculara (1-2 bireysel durum hariç), ne de yönetime yönelikti. Protestolar Aziz Yıldırım içindi pazar gecesi. Hatta ikinci yarıdaki "I love you Zico" tezahuratları da spor programlarında söylendiği gibi Aragones'e yönelik değildi tabi ki... Tepkiler ilk yarıda yenilen 2. golden sonra yoğunlaştı. 2. golle birlikte Fenerium Alt Tribün'ün neredeyse tamamı Aziz Yıldırım'a tepkisini bedensel olarak gösterirken diğer tribünler sesli olarak veriyordu. Devre arasında Protokol Tribününün önüne bir sıra özel güvenlik diziliyordu ki bence bu en kötüsüydü. Zira oradan kimsenin başkana ya da bir başka kişiye zarar verecek hali yoktu. Başkanın ilk kez taraftardan korktuğunu görmek üzdü beni. Genç Fenerbahçeliler konusundaki görüşlerini ne kadar desteklesem de izlediği yol hem kendisi hem de Fenerbahçe için pek parlak değil. Haklıyken haksız duruma düşmemek lazım.

Tribünlerin durumuna gelince; başta bahsettiğim 'en enteresan maç' olayı bu bölümle ilgili. Tribünlerde Pazar gecesi futbol yoktu. Holiganizm falan da yoktu. Sadece sıkıntılı bir eğlence mevcuttu tribünlerde. Fenerbahçe'nin uğradığı hezimeti eğlenceye çeviren tribünler vardı. İkinci devrenin ortalarında boşalan tribünlerde geriye kalanlar işin eğlencesindeydi artık. Kayseri'nin kazandığı her top, dağlara taşlara giden her şut, rakibin yaptığı her atak eğlence konusu olmuştu bir yerden sonra. Tribünlerin bir kısmı saha içiyle eğlenirken bir kısmı cep telefonlarıyla tepedeki sniper modeli kameramanları çekiyordu, bir kısmı ise "ne beşiktaş ne cimbom ne de trabzon, bu sene sensin şampiyon" tezahuratları yapıyordu. Bir kısım ise "Biz Fenerbahçeliyiz ulan!" diye ritim tutuyordu ki halinden en memnun görünen grup buydu. Evet bu geceden keyif alan Fenerbahçeliler de vardı ve bunu göstermekten çekinmediler. Fenerbahçe Kadıköy'de 4 yedi, hem sonunu merak ettiğimden, hem de bir daha böyle maç göremem diye kaldım ben de. Umarım görmem. Sonunda da enteresan bir şey olmadı zaten...

Netice itibariyle unutmayacağım maçlardan biri olarak kalacak gibi aklımda. Massimo'nun bahsettiği 10 yıl öncesine dönme olayına gelince; bana göre 10 yıl öncesinden daha kötü durumdayız. Zira 10 yıl önce kaybederdik, "ne olacak bu Fener'in hali" derdik ve sonraki haftayı beklerdik. Şu an en az sahadaki kadar büyük problemler tribünde ve kulüp bünyesinde var. Fenerbahçe daha önce ligi zirvenin çok uzaklarında da bitirdi ama her zaman gurur duyulacak bir yanı vardı. Şimdi ise sanırım sadece masa tenisi takımımız...

Bu arada maç sonrası Fenerium hala doluydu, insanlar kasalara para sayıyordu. Bunu da atlamamak gerek...

* * *

Maçtaki bir başka enteresan şey de Migros Tribünü'nde asılı olan pankarttı. Maç boyunca en tepede asılı kalması beni şaşırttı. Pankart Gerçek Genç Fenerbahçeliler'e aitti...


* * *

Maç sonunda tanık olduğum şu diyalogu da bayram şekeri niyetine ikram ederim:

Bir taraftar: Şerefsiz kaleci en az 10 dakika çaldı.

Bir diğeri: Çalmasaydı da 2 tane daha mı yeseydik?

1 yorum:

Barizzio dedi ki...

Beşiktaş ne kadar fevri ve Fenerbahçe ne kadar sabırlı.
Aynı şehrin iki garip kulübü.
Ortasını bulmak gerekebilir aslında.