31 Ağustos 2009 Pazartesi

Bükreş Derbisi


Dün Steaua Bükeş ile Dinamo Bükreş karşı karşıya geldi. Tribün olaylı, meşaleli bir derbi olmuş. Dinamo, Tamas'ın golüyle deplasmanda 1-0 kazanmış. Hakem ise yabancı. İtalyan Mauro Bergonzi yönetmiş maçı. Steaua kötü gidiyor. 5 maçta aldığı 7 puanla 9. sırada. Dinamo ise 10 puanla 2. sıraya yerleşti.

youtube'a giremeyenler için ktunnel linki

Dk. 70


Daum'lu yılların kriz dakikası. Daum geldiği günden beri Şükrü Saraçoğlunda ki maçlarda 4 yıl geriye gitmiş gibi hissediyorum kendimi. Bazen öyle olaylar oluyor ki tribün geriliyor, hakem geriliyor, futbolcu geriliyor hatta ekran başındakiler de geriliyor. Bir tek ''Ulusoy istifa'' tezahüratı yok. Sezonda 17 maç oynanıyor bu stadda. Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor maçlarını çıkar 14. Tahminim bu 14 maçın rahat 5-6 tanesi böyle gerilmlere sahne olacak. Zamanında hakem olmayan penaltıyı vermediği için tribünde ağlayan kızlar meşhur oldu. Gerilimi yaratan sebelerin başında ise takımda eksik giden bir şeylerin olması.

Daum 70. dk gelmeden oyuncu değiştirmiyor. Önceki Daum yılları da böyleydi. Önceleri Mehmet Yozgatlı, Semih Şentürk girerdi. Bu maçta dakiklar 70 i gösterdiğinde 2 kanat oyuncusu çıkıp baklavalı dizilişe döndü Fenerbahçe. Oyuna yapılan müdahele doğru. 3 dakika sonra 10 kişi kalmana rağmen maçı kurtarıyorsun. Neden 70 dk kötü takım izlemek zorunda bırakılıyoruz anlamak zor. Bu maçta Daum'un 4-1-2-1-2 opsiyonunu görmüş olduk. Milli maç arası bitsin, yeni gelenler ritimlerini bulsun, sakatlar iyileşsin 1-2 maç sonra daha kesin yargılarda bulunuruz.

30 Ağustos 2009 Pazar

Uyuyan Güzel


Rock'n Coke'da sabahları ben de güneş altında uyandım ama hiç bu kadar huzurlu olamadım. Meike Kroeger ise Berlin'de geçirdiği her anın tadını çıkarmasını bilmiş.


fotoğraf: Marca

29 Ağustos 2009 Cumartesi

10




Real Madrid'den ayrılan 2 oyuncu da 10 numarayı kapmış. Kimilerinin kovaladıkları kimilerinin kurtarıcısı oluyor işte.

28 Ağustos 2009 Cuma

Avrupa Ligi Grupları


Genel olarak iki takımımızında grubu güzel. E ve L gibi daha zor gruplar da var. Twente 3. torbanın en güçlü takımlarından biriydi. Zaten Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Sporting Lizbon'a dramatik bir şekilde elenmişti. Steaua Bükreş ise 1. torbanın en zayıf ekibi. Sheriff'in Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Slavia Prag'ı elediğini belirtelim. Fiktür şansı Fenerbahçe'nin yanında. İlk 2 maçta 6 puan alabilirsek bu gruptan rahat çıkarız. Ayrıca bu gruptan çıkamayacaksan ileriki turlardan söz etmek çok abes kaçar.

Fenerbahçe - Twente 17/09/2009
Sheriff - Fenerbahçe 01/10/2009
Steaua B. - Fenerbahçe 22/10/2009
Fenerbahçe - Steaua B. 05/11/2009
Twente - Fenerbahçe 02/12/2009
Fenerbahçe - Sheriff 17/12/2009

Galatasaray da Panathinaikos ile liderlik mücadelesi verir. Dinamo Bükreş ile Sturm Graz bu 2 ekibe rakip olabilecek takımlar değil. Pana deplasmanı ile başlayacaklar gruba. Bu avantaj olabilir Galatasaray için. Çünkü Pana henüz hazır değil. Atletico Madrid maçlarında ki görüntüsü kötüydü. Bir Barcelona'dan kalan teknik direktör-yardımcı, Rijkaard - Ten Cate mücadelesine sahne olacak bu maç.

Panathinaikos - Galatasaray 17/09/2009
Galatasaray - Sturm Graz 01/10/2009
Galatasaray - Dinamo Bükreş 22/10/2009
Dinamo Bükreş - Galatasaray 05/11/2009
Galatasaray - Panathinaikos 03/12/2009
Sturm Graz - Galatasaray 16/12/2009

İstikamet Münih


Önce Manchester dedikodusu çıktı sonra araya Bayern girip 25 milyon euro'ya işi bitirdi. Bence Robben Los Galacticos 2'nin halkalarından biri olurdu. Eğer transfer sırf Robben'in Hollandalı olmasıysa, Perez'in mantığı çok yakın bizimkilerin mantığına. Sanırım Akdeniz insanı diye bir olgu var. Transferin tek mantıklı açıklaması Robben'den daha iyisinin alınacak olmasıdır. Bu isim de şüphesiz Ribery. Ribery dün Alman basınına transferinin söz konusu olmadığını açıkladı. Fakat Ribery'de işlerin her an değişebileceğini Türkiye yakından biliyor. Almanlar da öğenmiş olacak böylelikle. Yalnız bir hayli euro kazanarak. İbrahimoviç Eto'o takası gibi her iki kulüpte karlı çıkar kanısındayım. Özellikle de Bayern. Böylelikle Robben, Bayern'e Van Gaal'in getirdiği 2. Hollandalı oldu. Daha önceden Van Bommel vardı. Bir de Heerenveen'den alınan Hırvat Pranjic var.

Şampiyonlar Ligi Grupları


Şampiyonlar Liginde kendi takımınızın gruptaki şansını değerlendirilken ilk önce biz nasıl bir takımız demeniz ve sonrasında rakiplerle kıyaslamanız gerek. O nedenle ilk önce Beşiktaş'a bakalım. Malumunuz Beşiktaş lige kötü başladı. Mustafa Denizli'nin geleceği inşa etmek gibi bir düşüncesi hiç olmadı ve olamaz. Çünkü takımın dinamikleriyle devamlı oynayan br isim Mustafa Denizli. Mustafa Denizli gibi bir hocanın elinde bol jokerli ve tam hazır oyuncular olursa, büyük maçlarda başarıdan söz etmek olası. Görüyoruz ki Beşiktaş sezon başı itibariyle bu dengeyi kuramamış.

Şampiyonlar Liginde her ev sahibi takım yüksek konsantrasyonu sebebiyle %51 avantajlı başlar maça. Bu nedenle evinizdeki 3 maçtan 2 sini mutlaka kazanmanız şart. 3 maçı da kazanırsanız çıkmanız büyük olasılık dahilinde. 2 maçı kazandığınız takdirde deplasmanda alacağınız puanlar sizi bir üst tura taşır. Bunun yanında gruptaki 4 takım aşağı yukarı denk takımlar olursa, daha doğrusu 4.torba takımı averaj takımı olmazsa, rakiplerin de birbirini kırmasıyla şansınız atar. Tabloya baktığımızda bence Beşiktaş'ın bir üst tura çıkması mucize. 4. torbadan gelen takım nispeten Beşiktaş'tan güçsüz olsaydı 3. lüğü garanti altına alabilirdi. Zira fixtür de Beşiktaş alehine gelişmiş. B grubunda Manchester'a Wolfsburg eşlik eder. CSKA ile Beşiktaş 3. lük için kapışır. Sevindirici olan tek şey son maçın İnönü'de CSKA ile final maçı havasında oynanabilecek olması.

A, C, D, E, G gruplarında 3 takım mücadele eder. 4.ü torbadan gelenleri elenir. F grubunda çıkanlar belli. H grubunda ise Arsenal ve Olympiacos grupta çıkarlar. Ben Olympiacos' un iyi bir kura ile çeyrek finale çıkabileceğine de inanıyorum. Keşke Ketsbaia'nın yolu ileride bu topraklara düşse. A grubunda Bordeaux, C grubunda Marseille süpriz yapabilir. Marseille'nın Milan'ı saf dışı bırakacağını düşünüyorum.

Yeni sistem ile 4. torba takımları güçsüz olabilir ama uzun vadede Avrupa futbolundaki farkın kapanmasını hızlandırabilir. Debrecen, Apoel, Unirea Urziceni sadece aldıkları ayakbastı paralarıyla bile kendi çaplarında kadrolarına yıldız isim katabilirler. Yeni format bugün için çok fazla averaj takımı yaratmış olabilir ama gelecek için umut verici. Zaten Platini bu fikriyle kazandı başkanlığı.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Albert Jorquera Veda Etti


Barcelona'nın 3. kalecisi Jorquera. Katalan kimliği ile yıllardır bu takımda. Guardiola geniş kadroyu sevmiyor. Bana 2 kaleci lazım dedi ve yolladı öz vatandaşını. Aynı Oleguer'i yolladığı gibi. Geçen sezon Pinto gelince hepten arka plana düştü Jorquera. Aynı fotoğrafta olduğu gibi. Fotoğraf Jorquera'nın kulübe teşekkür ettiği basın toplantısından...

foto; alejandro garcia/marca

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Lescott & Sylvinho

Sylvinho'da hiç futbolcu tipi kalmamış. Daha çok sigortacı, avukat tipine bürünmüş. Sanki Eta öğrenmiş de Manchester City'nin muhasebesini tutacak. Zaten sözleşmesi 1 senelik. City'den sonra Arap ülkelerine iner mi bilmem.
Lescott iyi transfer. Bu sene Man. City'den çok ümitliyim. En büyük güvencem de Mark Hughes. Forvete yığılma olur gibi bir sezon geçirirlerken Lescott, Toure, Barry gibi isimleri kadrolarına kattılar. Keşke Santa Cruz'u almasalardı da onu başka takımda devamlı oynar vaziyette izleseydik.

Drenthe

Drenthe bugün basın toplantısında Real Madrid'de bu sene alın yılını yaşayacağınından bahsetmiş. Foto'ya tıklarsanız büyük halini görmeniz mümkün.

foto; beatriz guzman

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Futbolig'de Diş Dosyası


Daum'un Sion maçından sonra, adele sakatlıklarıyla ilgili olarak futbolcuları diş kontrolünden geçireceğini, diş iltihaplarının adele sakatlıklarına sebep olabileceğini söylemesi üzerine Ertem Şener komutasındaki Futbolig, diş dosyası açtı dünkü programda. "Daum'dan yanlış tehşis..." başlığıyla çeşitli diş hekimleriyle yapılan telefon konuşmalarını yayınladı. Diş iltihaplarının adele sakatlıklarıyla ilgisi olmadığı bilgisine ulaşıldı ve tek cümleye sığdırılabilecek bu konu dakikalarca İSKİ skandalı gibi işlendi programda.

Daum'un -doğru veya yanlış- tehşisi araştırma konusu olmuştu. Peki tehşisin sonucunda ne gibi riskler vardı da skandal boyutuna taşındı? Daum futbolcuları diş kontrolünden geçirme niyetinde, dişlerini çekme değil. Varsın yanlış tehşis koysun, gol sevinçlerinde sağlıklı gülüşler olsun. Kaldı ki Milan, Porto'lu Cissokho'yu adale sakatlıklarına yol açabileceği için dişlerindeki sorundan ötürü transfer etmekten vazgeçmişti. Tabi bunun da önemi yok, altı üstü bir diş kontrolü...

* * *

Şans budur ki programı da bir doktor tanıdığımla izliyorduk ve kendisinin konuyla ilgili yorumu da şu şekilde:

"Diş etlerindeki iltihaplanma sonucu kana karışan toksinler dolaşım esnasında eklemlere etki ediyor ve tendonların eklemlerle birleştiği noktalarda lokal iltihaplanmalara neden oluyor. Küçük çaptaki bu iltihaplanmalar zaman içinde kasların, eklemlere birleştiği noktaların zayıflamasına ve yüksek bir efor sarf etme durumunda yırtılmasına neden oluyor."

23 Ağustos 2009 Pazar

Gençlerbirliği 0-0 Beşiktaş


Sezon başında takımları değerlendirirken eylül ayının ortasını beklememiz gerektiğini belirtmiştik. Bunun sebebi takımların ritmini bulması ve arayışlarına son vermesiydi. Mustafa Denizli'nin arayışları devam ediyor. Bugün Holosko sağda, Tello solda, Nihat ortada oynadı. Arkalarına Fink, Ernst, Uğur İnceman dikilmiş. Bekler ise Erhan ve İ.Üzülmez. Gençlerbirliği ise Kahe, Harbuzi, Burhan Eşer ve Mustafa Pektemek ile gol arayışlarındaydı. Defans kurgusu ise son derece sağlam ve iyiydi.

Ben Nihat Kahveci'ye çok takılıyorum. Neden 2 büyük Türk teknik direktör Fatih Terim ve Mustafa Denizli tek santrafor oynatıyor bu adamı. Nihat Kahveci hava toplarında etkili biri değil. Daha çok aralara kaçıp pozisyon bulan, uzaktan etkili şutlar çeken ve aralara iyi oynayan bir isim. Yusuf olmayınca bugün orta alanda yaatıcı oyuncu sıkıntısı çekti Beşiktaş. Kanatlarda oynayan iki isim Holosko ve Tello ilk yarıda çizgiden orta açamadı. Çok vasattı bu iki isim ilk yarıda. Ayrıca Erhan Güven ve İ.Üzülmez de yeterli bindirmeleri yapamadı.

İkinci yarıya Mustafa Denizli Fink-Nobre, Erhan-Rıdvan değişiklikleri ile başladı. Amaç sıkışan oyunu kanatlara açarak pozisyon bulmaktı. Fink'in çıktığı orta saha daha çok pozisyon vermeye başladı. Sebebi Beşiktaş'ın ileride top tutamaması. Genel anlamda zaten Gençlerbirliği çok iyi hazırlanmıştı maça. İkinci yarıda maçı lehine çevirecek pozisyonları buldular. Beşiktaş'ta ise sıkıntılar devam etti. Rıdvan'ın girmesi Holosko'nun performansına bir artma sağlamadı. Nobre ise kanatlardan beslenemedi. Nihat da hazır değil zaten. İsmail oyuna girince sol kanat işlemeye başladı biraz. Tello'nun 1-2 tane tehlikeli ortası vardı.

Beşiktaş ise lige iyi hazırlanamamış bu belli. Erhan'ın yerine Rıdvan'ı alabilirsin, Üzülmez'in yerine İsmail'i alabilirsin ama Holosko'nun yerine Serdar Özkan'ı süremiyorsun. Nihat zaten hazır değil. Şampiyonlar Ligi çerçevesinde bakarsak Beşiktaş ortasaha kurgusu ile çok mücadele edebilir ama ileri uç elemanlarının uyumsuzluğu büyük sıkıntı yaşatır. Holosko'dan ve Bobo'dan verim alınamazsa koca sezon heba olur. Yusuf gibi bir oyuncu Beşiktaş'ın olmazsa olmazı durumuna geliyorsa üzerinde düşünülmesi gereken çok konu var.

21 Ağustos 2009 Cuma

Serie A Hakem Formaları

Pembe formanın bizim ligde kullanılmaması iyi olmuş. Rosetti'nin Sardinya'dan yeni geldiği belli. Gelinlik çingene gibi çıkmış.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Yekpare Rekorlar


3 gün önce "9.58 nasıl olur?"u tartışılıyorken, tekrarı olur mu deniliyordu, oldu. Hem de 2 kere üstüste, yekpare olarak koştu: 19.19.

Dün akşam Bolt'un 20.08 ile finale çıktığını 'Yenilsen de Yensen de' için kanala gittiğimde öğrendim. Ntv Spor son dakika haberi olarak duyuruyordu. Mert Aydın'ın yorumu "Bu adam dünyanın en hızlı jogger'ı" şeklinde oldu. Yarışın 30 metrelik bir kısmını bariz jogging yaparak geçirdiğini söyleyince Bağış Erten, normal koştuğunda derecesini 19.20'ye çekebilme ihtimalini sorduğunda Mert Aydın'ın cevabı net oldu: "Mümkün değil. Belki 19.50..."

Geçen Pazar, 9.58'lik rekorun geldiği yarıştan sonra Tyson Gay, Bolt için "Yarışın bittikten sonra bile yakalayamadım" demişti. Usain Bolt bugün 100 metrelik derecesini neredeyse 2 kere üstüste koştu. Çıkıştaki sıkıntıyı 2 kere yaşamamasının etkisi olmuştur muhakkak ama daha nereye kadar Hüseyin?

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi Play-Off 1.Gün Sonuçları

Merakla beklenen 2 karşılaşma vardı. Bunlardan en önemlisi Celtic-Arsenal maçıydı. Celtic kazansaydı süpriz olmazdı ama Arsenal beklenen sonuca imza atmış. Arsenal, 43.dk da kazandığı freekick vuruşunda top Gallas'ın sırtına çarparak bir şans golüyle öne geçti. 71.dk da da Cardwell'ın kendi kalesine attığı golle Arsenal turu büyük oranda garantiledi. Merakla beklenen bir diğer maç da Sporting Lizbon ile Fiorentina arasındaydı. Fiorentina 6.dk da Vargas ile öne geçti. 58.dk da Vukcevic beraberliği sağladı ama golden sonra formasını çıkrınca 2. sarıdan kırmızı kart gördü. Sporting ataklarına devam etti ve Veloso'nun harika golüyle 2-1 öne geçti. 3. golü bulacak pozisyonları da yakaladı ama maç klasik Gilardino golü ile 2-2 berabere bitti. Bu Gilardino Parma'da da böyle goller atardı. Milan'da neden başarısız oldu hala anlamam. Shakhtar'ı eleyen Timişoara ise evinde Stuttgart'a 2-0 kaybetti. Hleb'in golü evlere şenlik.

18 Ağustos 2009 Salı

Joaquin & David Silva

Çeşit çeşit stres atan var. Silva'nın amacı ne olabilir ki ?

foto; jose antonio sanz/marca

Yayın Sorunu


Haftasonu Spormax, İngiltere Premier Ligi'nden 2 gün içerisinde 5 karşılamayı canlı olarak yayınladı. Saat dilimleri en fazla 5 maç yayınlanacak şekilde ayarlandığı için 5 maç yayınlanıyor spormax'da. Cumartesi günü saat 15:00'de 6 maç vardı. Spormax Man.Uni. nin maçını yayınladı o saatte ama İngiltere'de isteyen aynı saatte yayınlanan Aston Villa-Wigan maçını canlı izleyebildi. Ligimize bakalım; Cumartesi 2 maç, Pazar 1 maç, Pazartesi 1 maç. Yani 3 güne 4 maç. Eğer bir Anadolu takımı o hafta Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray veya Trabzonspor ile oynamıyorsa taraftar özetlerden izleyebiliyor takımını.

Bu hafta enfes bir maç vardı ve izleyemedik. Eskişehirspor - Bursaspor maçı özetlerden izleyebildiğimiz kadarıyla güzel bir maç olmuş. 2 takım da iyi kadrolar kurarak yukarıyı zorlayacak transferlere imza attılar. İki takım da kendi şehirlerinin en önemli takımları. İki takımın da hatırı sayılır taraftar kitlesi var. İki il de ekonomik olarak Türkiye şartlarında refah insanların bulunduğu bir şehir. En önemlisi 2 kulüp de küme düşüp çıktıktan sonra akıllanmış ve potansiyelinin farkına vararak gelişime doğru atılım yapmış. Artık yerel kanallar da var ve bu kanallarda bu takımlar uzun uzun konuşuluyor (Eskişehir'i bilmiyorum ama Olay Tv devamlı Bursaspor'un tartışıldığı programları yapıyor).

Haftaya yine Pazartesi maçı var. Madem böyle geniş geniş takılıcağız şunu 4 güne yayalım cumartesi günü oynanacak Bursaspor-Ankaragücü maçını Cuma yayınlayalım. Ne zararı var... Hadi şimdi sıcak havalar, geç saatler falan diyoruz ama 2-3 hafta sonra 14:00, 17:00, 20:00 saatleri itibariyle 2 günde 6 maç yayınlanamaz mı? Hatta İngiltere'de ki gibi saat 17:00 ye 2-3 maç koyup isteyene istediği maçı izletme imkanı sunulamaz mı? Bu yayınlar pek ala Bursa'da, Eskişehir'de, Ankara'da hatta Diyarbakır'da satılır. ''Orası premier lig vs, vs'' demeyi bırakalım. Oradaki rekabet kültürünü Türkiye'de oturtmak için çok çaba sarfetmiyoruz. Sivasspor ve Kayserispor'un vatandaşlarını tribüne çağırıp takımlarını desteklemesi için atmadığı takla kalmadı. Sen ekranda Kayserispor'un maçını vermezsen Kayseri'li çocuk da Fenerbahçe maçları izleyerek Fenerbahçe'li olur. Lig de 3 takım arasında dönmeye devam eder.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Şimdilik 9.58


Bu adamın rekorlarını sistemli buluyorum. 9.72 rekor için yeterliydi ama yapabileceğinin en iyisi değildi. Sonra 9.69... Kötü çıkışlarla birinci bitirdiği bütün yarışlarda rakip için sinir bozucu bir rahatlığı var Usain Bolt'un. 9.54 koşacağını Dünya'nın en doğal şeyi gibi söylerken güvendiği bir şeyler olduğu açık. Zira dün yarı finalde koşarken sahil gezisi gibi yine etrafını seyrediyordu bu adam. Bence büyük bir rekor kırarak 1 ay konuşulduktan sonra popülaritesinin kaybolmasını istemiyor. Kırılamaz rekorlarını tekrar tekrar kendisi kırma peşinde. Uzun soluklu bir olimpik yıldız izliyoruz sanırım. Rekorları tüketmemek namına 9.54'ü koşmadığına inanıyorum. Gün gelir de sadece önüne bakarak koşarsa 9.50'nin altına inebilir.

Fenerbahçe 3 Sivasspor 0


Geçtiğimiz hafta içi bir arkadaşım arayıp bana Sivasspor maçının ilk yarısını Fenerbahçe'nin önde bitirme ihtimalini sordu, iddaa oynayacaktı muhtemelen. Net bir cevap veremesem de Fenerbahçe'nin önceki Daum döneminde maçlarının çoğunda ilk yarıyı önde bitiremediğini hatırlattım. Bu akşamki maçta skorun son 20 dakikada gelmesi de bir çeşit Daum karakteristiğiydi.

Maçın 2. dakikasında 2 korner 1 serbest vuruş kazanmamızla gecenin mutlu biteceğinin sinyallerini aldım. Ama Alex'in sakatlığı ve yerine giren Deivid'in Güiza'ya uzak oyunu işleyişi biraz bozdu. Orta sahada fazlaca rakibi yoran pas yapmamıza rağmen doğrudan kaleye gidemedi Fenerbahçe. Hal böyle olunca iş kanatlara kaldı. Sol kanatta Carlos'un sakatlık sonrası performansı vasatı fazla aşamayınca, Andre Santos oyunun hem hücum yönüyle hem de Carlos yönüyle ilgilenmek durumunda kaldı. Maç esnasında Carlos'un sıkça Santos'u defansa desteğe çağırdığına tanık olduk. Bu nedenle Andre Santos sol kanatta çok etkili görünmedi. Ama attığı golü uzun zaman hatırlayacağımı söyleyebilirim. Bana Anelka'yı anımsattı... Sağ kanatta ise günün en etkili 2 oyuncusundan biri olan Gökhan Gönül bölgesini ziyadesiyle doldurdu fakat ceza sahası içinde yaptığı ortaları karşılayacak bir forvet bulamadı. Kazım ise -Daum'un isteğiyle olduğunu zannettiğim- dip çizgiden uzakta, içeri kat eden bir tarzda oynadı. Bu seçimleriyle Gökhan'ın oyununu da olumlu yönde etkiledi. Zira geçen sezondan hatırladığım kadarıyla Gökhan, koridorunun kapanmasından pek memnun olmayan bir oyuncuydu. Bu sebepten önünde içeri kat eden Deivid'le beraber oynarken çok daha rahat oynuyordu. Günün diğer önemli iş yapan oyuncusu ise Emre oldu. Alex'in oyundan çıkmasından sonra orta saha organizasyonlarını başlatan isim Emre'ydi çoğunlukla. Top dağıtırken yaptığı seçimler ve aldığı insiyatifler olası puan kaybını önledi. Zannediyorum Rambo da bu sebebe dayanarak seçti sarılacağı adamı. Önder ve Bilica ikilisi birlikte son maçlarından birine çıktıklarından haberdarlardı. Durumu değiştirebilecek güveni bugün de sağlayamadılar. Gökhan'ın kademe müdahaleleri tandemin hatalarını iyi gizlemiş televizyondan izlediğim kadarıyla. Sivasspor'un golü düşünmeden oynamasına rağmen yapılan 1-2 kritik hata vardı. Bunlar bile Lugano'nun dönüşüne şükretme nedenidir. Cristian da defansın önünde iyi bir toplayıcıydı bugün. Topladıklarını da oyun kurması için yanındakine vererek zaman kaybetmek istemedi ve bu işi fena sayılmayacak düzeyde üstlendi. Zaman geçirmek istememesi ise henüz 3. dakikadan itibaren Petkovic'in oyunu duraklatarak 90 dakikayı eritme çabasından olsa gerek. Rakip kaleciden Volkan'a geçecek olursak, çok fazla tehlikeyle karşılaşmamasına rağmen 2 önemli kurtarışını anımsıyorum. Sivasspor ise az önce söylediğim gibi gol atmaktan ziyade yememeyi denedi. Halbuki Fenerbahçe'nin bugünkü defans yapısı yoklanmaya değerdi. Enteresan geldi bana bu kapalı ve oynatmamaya yönelik oyunları.

Yazıya bir telefon konuşmasıyla başladık, başka bir telefon konuşmasıyla bitirelim. Maçtan önce Bursa'dan Selçuk adında bir arkadaşım aradı ve maçla ilgili olarak Andre Santos ve Kazım'ın gol atacağını hissettiğini söyledi. Tebrik ve selam ediyorum...

16 Ağustos 2009 Pazar

Lugano Fenerbahçe'de Kaldı


Benim tanık olduğum en uzun pazarlık süreci oldu bu. Bu sebepten fazla bir beklentim kalmamıştı. Dün Ntv Spor'da Murat Kosova sabah bültenlerinde Lugano'nun Fenerbahçe'yle anlaşmak istediğini, olayın gün içinde netlik kazanacağını söylerken; Sine Büyüka öğleden sonra sunduğu bültenlerde aksini duyuruyordu.

Sürecin uzunluğu ne kadar sıkıntı verse de Lugano'nun kalması iyi haberdir, takımın defansif kalitesini arttırmıştır. Ama daha önemli bir sıkıntı mevcuttur ki, eğer Bilica ile yanyana oynayacaksa Edu'yla olan uyumunu arayabiliriz. Çünkü ne Bilica ne Önder Lugano için tamamlayıcı niteliklerde birer oyuncu değil. Görünen o ki bu sene defansın göbeğinde 2 tane tek hamleli stoperle oynayacağız. Risktir ama an itibariyle durumu toparlayacak orta sahayla sezonu çıkarabiliriz diye düşünüyorum. Sözleşme 4 yıllık, hayırlı olsun Fenerbahçe'ye...

Ribery

Bayern Münih'in Bundesliga'nın 2. haftasında evinde Werder Bremen'le 1-1 berabere kaldı. Geçen hafta sakatlık bahanesi ile oynamayan Ribery, bu hafta sakatlığını tam olarak atlatamamış olacak ki ilk 11 başlamadı. İkinci yarıda oyuna dahil oldu ve doğrusunu söylemek gerekirse Bayern'e hareket getitirdi. Bir bayan hayranı da elinde ki Fransız bayrağını andıran pankartı ile formayı kapıyor. Göze batan iğrenç görüntü ise iç çamaşırı.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Arjantin Liginin Dengesi


Arjantin'de kulüplerin futbolculara olan borçları nedeniyle lig, federasyon tarafından süresiz olarak durduruldu. Taraftarlar isyanda. Federasyon binasının camlarını kırıp, duvarlarını boyuyorlar. Federasyonun ligi durdurma kararı şüphesiz ki futbola büyük bir darbe. Futbol oynanmadan kulüpler nasıl para kazanabilir? Federasyon yayıncı kuruluşun kulüplere daha fazla para ödemesini teklif etti. Ekonomik krizdeki ülke futboluna Avrupa'dan ve Arap ülkelerinden devamlı transfer teklifleri geliyor. 20 kulübün 15'i yıldız futbolcularını sattı. Transferi kesinleşen isimler şöyle;

Rodrigo Palacio - Boca Juniors - Genoa (5.000.000 euro + sonraki satışın %20'si)
Pablo Ezequiel Fontanello - Tigre - Parma (4.000.000 euro)
Franco Zuculini - Racing - Hoffenheim (4.600.000 euro + sonraki satışın %15'i)
Daniel Gaston Montenegro - Independiente - America(Meksika) (3.600.000 euro)
Hernan Bernardello - Newell's - Almeira (3.000.000 euro)
Ruben Caruso - Godoy Cruz - Udinese (4.000.000 euro)
Victor Alberto Figueroa - Chacarita Juniors - Al Nasr (1.750.000 euro)
Diego Hernan Valeri - Lanus - Porto (2.300.000-kiralık)
Jose Gustavo Sand - Lanus - Al-Ain FC (7.000.000 euro)
Gabriel Penalba - Argentinos Juniors - Lorient (1.500.000 euro)
Santiago Bertolo - Banfield - Palermo (4.000.000 euro)
Radamel Falcao - River Plate - Porto (bonservisinin %60'ı 4.000.000 euro)
Sebastian Prediger - Colon Santa Fe - Porto (3.300.000 euro)
Mariano Gonzalo Andujar - Estudiantes - Catania (2.500.000 euro)
Javier Pastore - Huracan - Palermo (7.000.000 euro)
Satiago Solari - San Lorenzo - Atlente (Meksika) (?)

Bu sezon dış ülkelere futbolcu satışından yaklaşık 55m euro kar elde etmiş Arjantin. Geçen sezon rakam daha yüksek. Yaklaşık 87m euro. 2007/08 sezonunda rakam daha da yüksek(100m euro u geçiyor). Kulüplerin genel olarak dış ülkere sattığı oyuncularda ki kar oranı gittikçe düşüyor*. Ben burada 2 sonuç çıkarıyorum. 1- Ligdeki kaliteli oyuncu sayısının giderek azalması, 2- Kriz nedeniyle oyuncuların daha ucuza elden çıkarılması. Arjantin liginden en çok tanıdığımız 2 isim Palacio ve Falcao gerçekten çok düşük maliyetlerle takımlarından ayrılmışlardır. Ayrıca geçmiş sezonlarda kulüplerin dışarıya ihraç ettiği futbolculardan çeşili nedenlerle başarısız olanlar artık geri dönmüyor. Geri dönen oyuncular bir nebze düşen ligin kalitesini arttırıyordu (Riquelme, D'Alessandro gibi). Dönenler de düşük ücretler karşılığında geri gelen nispeten düşük kalitede isimler. Özellikle bu sene ligin ne zaman başlayacağı belli olmadığı için geri dönüşler çok az. Güney Amerika'da futbolun ibresi daha çok Brezilya'ya kaymaya başlamış durumda. Brezilya liginde 10 Arjantin'li bulunuyor. Bunların arasında D'Alessandro ve Maxi Lopez gibi isimler var. Arjantin'de ise Brezilya'lı sayısı sayısı sadece 1. Brezilya Serie A, yükselen kalitesiyle seyir zevki açısından daha iyi bir alternatif sunuyor.


(*) Rakamlar takımların dış ülkerden kazandığı toplam meblağın, dış ülkelerden aldıkları oyuncuların meblağlarından çıkartılarak elde edilen miktarlardır.

13 Ağustos 2009 Perşembe

55

Yıl 2005, mevsim kış. Bir hafta sonunu kuzen ile evde geçiriyoruz. Ziyadesiyle canımız sıkılıyor. Birden yürü gidelim Galatasaray maçına dedim. Galatasaray Gaziantepspor ile oynuyordu ve ben Gaziantep'ten mutlak puan bekliyorum. Kuzen Galatasaray'lı olduğu için itiraz etmedi ve otobüse atladığımız gibi Mecidiyeköy'ün yolunu tuttuk. Hava soğuktu ve yolda kar atıştırmaya başladı. O zaman anlamıştım Mecidiyeköy'ün gerçekten yüksek bir yere konuşlanmış olduğunu. İnönü'de veya Şükrü Saraçoğlun'da kar yoksa Ali Sami Yen'de de olmayacağı anlamına gelmez. Her neyse geldik gişelerin önüne fiyatlara bakınıyoruz. Eski açık 8 milyon, yeni açık 13 milyon. Diğer fiyatlara bakmadık bile. Yeni açıktan aldık 2 bileti. Hasan Şaş'a edilen küfürler eşliğinde maç 5-1 Galatasaray'ın galibiyeti ile bitti. Dolayısıyla umduğum kadar zevk alamadım maçtan. O gün o maçı izlememin tek sebebi maçın zevkli geçeceğini düşünmem, gitmemin tek sebebi ise cüzi bilet fiyatları.

Bu pazar günü Fenerbahçe Sivasspor ile oynayacak. Sivasspor'un her ne kadar sıkıntılı olduğunu bilsek de futbolseverler tarafından izlemeye değer görülecek bir maç. Kale arkası fiyatları açıklandı. 55 lira talep ediyor bu maç için Fenerbahçe yönetimi. Geçen sene de 44 ytl talep etmişlerdi. Sezon başındaki tepkilere rağmen değişen hiç bir şeyin olmadığını görüyoruz. Yönetim derse ki ''Yahu bizim stadyumun üstü kapalı kar gelmez kafanıza. Hem ısıtma sistemi de var üşümezsiniz. Ayrıca şöyle konforlu, böyle kolaylığı var'' gibi bir beyanatla karşıma çıksa benim için farketmez. Ayrıca milyonlarca Fenerbahçe taraftarı için de fark etmez. Ben o stadda girip maçı izleyim de nasıl olursa olsun izleyim. Eminim milyonlarca Fenerbahçe'li bunun derdinde. Konfor arayana sen yine sun yeniliklerini, sat fahiş fiyattan biletini. Bir gün benim de çok param olsa bakmam heralde locanın fiyatına, alırım locadan biletimi.

Geçen sene de aynı politika eleştirilmişti. Bu sene bazı şeylerin değişiceğine gerçekten inanmıştım. Görüyorum ki değişmeyek ve bu sistem böyle devam edecek. Seneye 65 tl olacak bu tribünün fiyatı. Ondan sonraki sene 75 tl. Türkiye'de ki bir çok insanın sosyal eğlencesi giderek pahalaşıyor. Öyle ki Avrupa'da ki emsallerinin de üzerinde bir fiyat politikasıyla. Önümüzdeki haftalarda bir yönetici stadda ki boşlukları kastederek taraftara hangi yüzle serzenişte bulunabilir acaba. Şu günlerde benim gibi bir çok insan çeşitli dertlerden muzdarip. En büyük zevkimiz de bu şekilde baltalanınca iyice canım sıkılıyor. Blogda önümüzdeki aylarda daha alternatif konular işleyebileceğimizi söyleyebilirim.

2010 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri

Dün oynanan hazırlık maçlarının yanında 5 grupta 5 maç daha oynandı. Fırtınanın esas kopacağı maçlar Eylül ayının 5. ve 9. günlerinde oynanacak.

3. Grup

Slovenya : 5-0 : San Marino

Süpriz gelişti bu lig. 5 Eylül'de Polonya Kuzey İrlanda ile karşılaşıcak, Çek Cumhuriyeti ise Slovakya ile deplasmanda oynayacak. Polonya ve Çek Cumhuriyeti kader maçlarına çıkıyorlar. Dün oynanan hazırlık karşılaşmalarında Polonya Yunanistan'ı güzel bir futbolla 2-0 mağlup ederek umut verdi.










4. Grup
Azerbaycan: 0-2 :Almanya

Almanya henüz gruptan çıkmayı garantilemedi ama çok avantajlı. 5 Eylül'de Rusya Liechtenstein ile Azerbaycan da Finlandiya ile karşılaşacak. 10 Ekim'de Rusya evinde Almanya ile karşılaşacak. O maç birincilik maçı olabilir.









6. Grup
Beyaz Rusya: 1-3 : Hırvatistan

Neden ismini Beyaz Rusya olarak belirlediğimiz ülkeye bazı spikerler hala Belarus der anlamış değilim. Kelime israfından kaçınıyoyorlar heralde. Grupta Beyaz Rusya önemli bir fırsatı kaçırdı. Hırvatistan maçını kazansalardı 1 maçları eksik olduğu halde 2.liğe yerleşeceklerdi. 5 Eylül'de bu sefer Hırvatistan deplasmanına gidecekler. Dünya Kupası için pek şansları kalmadı artık. Ukrayna'nın 2 Andorra maçı hala cepte. Diğer maçları ise deplasmanda Beyaz Rusya ve evinde İngiltere maçları. Hırvatistan ise Beyaz Rusya ile evinde, İngiltere ve Kazakistan ile deplasmanda oynayacak. İngiltere'nin lider çıkacağı grupta Ukrayna ile Hırvatistan'ın şansarı eşit. 2'li averajda Ukrayna önde.










7. Grup
Faroe Adaları: 0-1 :Fransa

Koskoca Fransa ite kaka ilerliyor ve Domenech hala görevde. Gol kralı Gignac ile geçtiler Faroe Adaları'nı. Romanya evinde hem Litvanya'ya hem de Sırbistan'a yenilerek havlu attı. Litvanya bu grupra süpriz yapabilirdi ama onlar da evinde hem Romanya'ya hem de Fransa'ya yenildi. Değişik maçlara sahne olmuş bir grup. Sırbistan 5 puan önde ama maç fazlası var. Lider 9 Eylül'de Sırbistan ile Fransa maçında belli olur.









9. Grup
Norveç: 4-0 :İskoçya

Norveç tamam mı devam mı diyeceği maçı oynadı ve 4-0 kazandı. 31. dk da İskoçya kırmızı kartla 10 kişi kalıca bu rahat skora imza attılar. 3. takım arasında ki müthiç çekişme devam ediyor. 5 Eylül'de İskoçya-Makedonya ve İzlanda-Norveç maçları var. 9 Eylül'de Norveç-Makedonya, İskoçya-Hollanda ile maç yapacak. İkincilik tahmini vermek zor.

11 Ağustos 2009 Salı

Lippi'nin Seçimleri


İtalya Dünya Kupasını kazandıktan sonra Lippi görevi bırakmıştı. Yerine geçen Donadoni Euro 2008 sonunda pek parlak maçlar çıkartamadı. Lippi ortalığı toparlamak için geri geldi ama İtalyanlar pek mutsuz. İtalyanların milli takım için en çok konuştukları konu Lippi'nin seçimleri. Neden Totti ve Cassano alınmıyor? Totti kendi rızasıyla milli takımı bıraktığını açıklamıştı. Yalnız oynaması yönünde baskılar var Totti'ye. Totti'de dönebilirim mesajı gönderdi ama Lippi onu kadroya dahil etmedi. Etmeyeceğini de açık bir dille belirtti. Cassano için ise ''Hem teknik hem de ruhsal açıdan değerlendirip karar vereceğim'' demiş. Cassano'nun asi bir çocuk olduğu biliniyor ama bazı otoriteler onun olgunlaştığını ve milli takıma güç katacağı görüşündeler. Açıklanan son kadroda ki forvet hattına baktığımızda Di Natale, Gilardinho, Iaquinta, Qugliarella ve Rossi'yi görüyoruz. Luca Toni de kesik yiyenlerden. Cassano'nun 2. forvet olarak kadroya girmesi için ya Rossi'yi ya da Di Natale'yi kesmesi gerek. Her geçen gün üstüne koyan Rossi'yi kesemeyeceğine göre Di Natale ile Cassano arasında seçim yapmak zorunda Lippi. Di Natale'yi severim ama Cassano formuyla 1 adım önde gibi. Gerçi Cassano da Lippi'nin kendisinden nefret ettiğini düşünüyor. Ayrıca Lippi'nin İsviçre ile oynanacak hazırlık maçı için Gattuso ve De Rossi'yi de kadroya almadığını belirtelim. Criscito, Marchisio, Bocchetti ve Davide Santon gibi gençler kadroda.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Yanar Döner Steve Nash


Steve Nash futbola oldukça meraklıdır. Kurucusu olduğu ''Football for Good'' adında bir hayır kurumu da var. Bu hayır kurumuna destek veren futbolculardan biri de Kaka. Real Madrid Toronto'ya maç yapmaya gelir de Nash gitmez mi? Gider ama biz Nash'i Barcelona'lı bilirdik :)

9 Ağustos 2009 Pazar

Manchester United 2 - 2 Chelsea (1-4) Community Shield


Her yönden ilginç bi maç oldu. Maça damga vuran oyuncu şüphesiz Evra'ydı. İlk yarı boyunca gönyesi bozuk Chelsea ortasahasının sağ kanadını Evra ve Nani çökertti desek yeridir. Nani yeni Ronaldo olma çabasında. Harika bir gol attı. Omzundan sakatlandığı sahne çok dramatik. Oyundan çıkarken görülen 15-20 sn lik görüntülere üzülmeyen insan yoktur. Resmen içinden ''neden, neden, neden'' diyordu. İlk yarı Chesea'ye nefes aldırmadı Man. United. Pozisyonlar Cech'in ellerinde eriyip gitti. Park teknik açıdan Man. United'da oynayabilecek bir isim değil ama inanılmaz bir görev adamı. Murat Kosova'nın anlatımı ile tempolu, harika bir ilk yarı izledik.

Maça damga vuran pozisyonlara geçelim. İkinci yarıda aksayan sağ kanada Ancelotti Ballack ile hamle yaptı. Klasik sağ kanat oyuncusu olmayan Chelsea hala soldan akınlar yiyordu. Evra-Ballack pozisyonlarının ilkinde Evra dirsek vurunca hakem Man. Utd. atağını durdurdu ve iki oyuncu arasındaki ilk elektriklenme burada başladı. Hakem oyunu durdurdu ama faul vermedi. İkinci pozisyonda yine soldan gelişen bir Man. Utd. atağında dirseği bu sefer Ballack vurdu. Hakem oyunu devam ettirdi. Top da Rooney'de kalmıştı, bu arada Evra yerde. Murat Kosova bir kaç kez hakemin avantaja bıraktığını söyledi ama hakem pozisyonun avantaj olduğunu belirten bir harekette de bulunmadı. 2 pas sonunda top Chelsea'ye geçti. Ortasahayı çabuk geçen Chelsea, Evra'nın yerde olması ve geri dönüp kademeye girmemesi nedeniyle Lampard ile 2-1 öne geçti. İngiltere'de yerde olan bir oyuncu için maçı futbolcu taca atarak durduramaz. Bu tip pozisyonlarda ancak hakem durdurabilir maçı. Hakem de pozisyonun faul olmadığı görüşünde olduğu için devam ettirdi. Sonucunda gol oldu. Bu pozisyondan sonra maç sırasında, maç sonunda, topun durduğu her dakikada Evra ve Man. United lılar çenesini kullandı. Maçın devamında da Evra psikolojik olarak bitti. İkinci pozisyon ise Man. United'ın uzatmalarda attığı gol. Çok bariz bir ofsayt. Yan hakem bu pozisyonu nasıl atlayabilir mümkün değil. Sonrasında kullanılan penaltılarda da Giggs'e yakışmayacak bir vuruş ve psikolojik olarak çökmüş Evra'nın vuruşlarından kaçan 2 penaltı ile Chelsea kupayı kazandı.


Man. United'da merak edilen Owen ve Valencia'ın futboluydu. İkisi de sonradan oyuna girdi. İkinci yarı bir çok kez durduğu için performanslarına çok fazla şey söylemek yanlış olur. Yalnız genel manada Owen'da bir hareketlilik var. Faydası olacaktır. Ayrıca kale sıkıntı oluşturabilir. Ferguson'un güven verici açıklamalarına rağmen Foster hiç güven vermiyor. 1-2 pozisyonda geri topu sağlıklı uzaklaştıramadı.

İstanbul'a gelip sonradan caydığı için Ancelotti'yi hiç sevmem. Keza futbol mantelitesini de hiç sevmem. Nasıl gönyesi bu kadar bozuk ortasaha yaratılır anlamıyorum. Sağ kanadı ne hücumda ne defasta kullanabildi. Mikel defansif ortasaha, onun önünde Lampard, sol kanatta Malouda, sağ içte Essien. İleride Drogba ve onun çevresinde gezinen Anelka. Ortasahaya alternatif düşünceler üretmek zorunda Ancelotti. Joe Cole'un sakatlık sonrası durumunu bilmiyorum ama sağ kanada biri lazım gibi. Sağ kanadın ofansif faydasını geçtim defansta da sıkıntı yaşıyor Chelsea. Onun dışında bu maçta futbolcular bir hayli gergindi. İlk yarı itibariyle bu maçı Chesea alır deseler inanmazdım. Klasik Ancelotti sonucu diyebiliriz.

Ceyhun Gülselam & Engin Baytar


Almanya alt yapısı almış oyuncu Türk futbolcusuna göre daha disiplinlidir diye biliriz. Genelde sorun çıkarmaz gurbetçi oyuncular. Mustafa Doğan Fenerbahçe'ye ilk geldiğinde oynamadığı maçlar sonrası sorun çıkarmak yerine ''bir gün benim de sıram gelecek'' şeklinde beyanat vermişti. Sonrasında uzun yıllar giydi o formayı. Ceyhun Gülselam da böyle bir oyuncu. Bu sene de ilk 11 başlamadı. Sivasspor maçında sonradan oyuna girdi ve çok iyi performans sergileyerek takımının galibiyet golünü attı. Lampard vari muhteşem şutlar çıkarıyor. Defansa yönelik orta saha oynuyor ama stoperde de aynı performansı sergilediği söyleniyor. Bana göre Almanların yeni hediyesi bu çocuk. Milli takımda da uzun yıllar oynar.

Engin Baytar da Almanya doğumlu. O teknik açıdan daha yetenekli, daha hızlı bir isim. Yalnız Ceyhun gibi bir disipline sahip değil. Gençlerbirliği'nde de sorun oldu Eskişehirspor'a kiralandı. Orada da Youla ile kavga etti. Sivasspor maçında önüne gelen topa şut çekti. 1-2 pozisyon var ki neden vurduğu belli değil. Ne oyun içi disiplini var, ne saha dışı disiplini. Mahallenin asi çocuğuna benziyor. Ben mahallenin asi çocuğu Türkiye'de yetişir sanıyordum. Almanya'da da yetişiyormuş meğerse. Türkiye'de, İngiltere'den de Almanya'dan da daha çok teknik oyuncu yetişiyor ama sırf mental özellikleri nedeniyle kaybolup gidiyor. Bu da bizim genlerimizde var sanırım.

7 Ağustos 2009 Cuma

Avrupa Ligi Play-Off Eşleşmeleri

Fenerbahçe - FC Sion
100. yılını (1909) kutlayan başka bir ekiple karşılaşacak Fenerbahçe. İlk maç 20 Ağustos'ta 20.000 kişilik Stade Tourbillion'da. Daha önce Galatasaray ile 1997 ve 2007 yılları olma üzere 2 kez eşleşti. 1997 de oynanan maç Şampiyonlar Ligi elemesiydi. Deplasmanda oynanan ilk maçı Galatasaray 4-1 alırken zevkli bir gün geçirdiğimizi hatırlıyorum. Maçı TGRT vermişti sanırım. Ümit Aktan'ın Hagi ve Arif Erdem'in verkaçlarını ''Hacı Arif Bey'' olarak nitelendirdiği karşılaşmadır. 2. karşılaşmayı da Galatasaray 4-1 kazanmıştı. Bir diğer eşleşme 10 yıl sonra gerçekleşti. Bu maç da çok enteresan geçti. İlk maçı deplasmanda 3-2 kaybetti Galatasaray. Zihinlerde kalan Sion'un çok hızlı atak varyasyonları yaptığı ve Lincoln ile Linderoth'un umut pompalamasıydı. 2. maçı da zorlanmadan 5-1 kazandı Galatasaray ve tur atladı. Sion'un en tehlikeli futbolcusu olarak Kolombiyalı ofansif ortasaha Dominguez'i ve santrafor Emile Mpenza'yı gösterebiliriz.

Galatasaray - Levadia Tallinn
Levadia henüz 10. yılını kutluyor. Buna rağmen 6 kez Estonya şampiyonluğu, 6 kez Estonya Kupası kazanmış. Maçlarını 4.750 kişilik Kadrioru Stadyumunda oynuyor. Şampiyonlar Ligi 2. turunda Wisla Krakow'la deplasmanda 1-1 berabere kalıp, evinde 1-0 yenerek eledi. 3. turda Macaristan'ın Debrecen takımına evinde ve deplasmanda 1-0 yenilerek elendi.





Trabzonspor - Toulouse FC
Bir çok Fransız takımı gibi ''Parlat-Sat'' prensibiyle hareket eden bir kulüp. Geçen sezon Elmander ve Emana gibi isimlerden para kazanmıştı. Bu sezon Elmander'in yerine gol kralı Gignac'ı çıkardılar. Ligi de 4. sırada tamamladılar. Trabzonspor için tehlikeli bir kura. Gignac'ın yanı sıra 19 yaşındaki orta saha Moussa Sissoko'u tanıyabiliriz. Geçen sezon Saint-Etienne'de parlak bir performans sergileyemeyen Portekizli santrafor Paulo Machado'ya 3,5m euro vermesi de ''bir bildikleri var heralde'' şeklinde yorumlanabilir. Geçtiğimiz sezon futbolcu satışından 12m euro, ondan önceki sezon da 22,5 m euro kazandılar.

Sivasspor - Shakhtar Donetsk
Shakhtar en yakından tanıdığımız ekip diyebiliriz. Rumen Timişoara'ya elenerek süpriz yapmıştı. Lucescu kalp krizi geçirdiği için bu maçlarda takımın başında değildi. Transfer döneminde Lewandovski ile Fenerbahçe, Chyhrynskiy ile Barcelona, Srna ile bir çok büyük kulüp ciddi bir şekilde ilgilenmişti. Takıma katılan tek isim Kayseri'den Aghahowa. Ciddi bir kayıp da yaşamadılar. Uefa şampiyonu kadrolarını koruduklarını söyleyebiliriz. Timişoara'ya elendikleri için bu turu çok daha ciddiye alacakları aşikar.





Şampiyonlar Ligi Play-Off Eşleşmeleri


Yeni uygulama ile ilginç bir hal aldı Şampiyonlar Ligi. Gruplardaki maçların kalitesi bir nebze düşecektir ama böylece yeni kurulan Avrupa Liginin kalitesi artacaktır. Kendi ülkelerinde şampiyon olamayan takımlar şampiyon olanlara göre daha kaliteli. Adı Şampiyonlar Ligi olan bir turnuvanın da çeyrek finalde 4 İngiltere, 2 İspanyol, 1 Portekiz, 1 Alman ekibiyle oynanması da bir garip oluyor tabi ki. Ülke şampiyonlarının tablosuna bakarsak Olympiacos, M.Haifa, Kobenhavn ve Levski daha önce de Şampiyonlar Liginde yer aldılar. Ne kadar zevkli bir turnuva olacağını maçlar başlayınca daha net göreceğiz.

Avrupa Ligi 3.Ön Eleme Sonuçları


Avrupa Ligi 3. ön eleme maçlarında büyük bir süpriz yaşanmadı. Athletic Bilbao ilk maçta kendi evinde Young Boys'a yenilmişti ama 2. maçta deplasmanda 2-1 kazanarak telafi ettiler ve tur atladılar. Ülkeler bazında bakarsak, Avusturya(3), Türkiye(2), İsrail(2), Çek Cumhuriyeti(2), Slovakya(2), Romanya(2), Hollanda(2), Danimarka(2), Ukrayna(2), Sırbistan, Azerbaycan, Polonya, Norveç, Bulgaristan, Yunanistan, İngiltere, Belçika, Almanya, Fransa, İrlanda Cumhuriyeti, Bosna-Hersek, İtalya, İsviçre, İspanya, İsveç takımları tur atlamış.

Hırvatistan(3), Portekiz(2), Kıbrıs Rum Kesimi(2), Norveç(2), İsveç(2), Polonya(2), Finlandiya(2), Sırbistan(2), İskoçya(2), Gürcistan, Karadağ, Makedonya, İsrail, İrlanda Cumhuriyeti, Slovenya, Litvanya, Bosna-Hersek, Danimarka, Rusya, Macaristan, Bulgaristan, Belçika, İzlanda, İsviçre, Liechtenstein takımları ise elenmiş.

Coğrafi olarak biraz çıkarım yaparsak; İskandinav takımlarından 4'ü tur atlarken, 8 tanesi elenmiş. Aynı şekilde Balkan ülkelerinin de 4'ü tur atlamış ama 8'i elenmiş. Hırvatistan'ın 3, Portekiz'in de 2 takımın elenmesi göze çarpan diğer hususlar. Sizin de çıkarımlarınız varsa yorum kısmına ekleyiniz.

Düne göre bugün Avrupa kupalarında daha heyecanlı bir gün olacak. Çünkü kura çekimi var. Kura çekimleri her zaman heyecanlı olmuştur. Sabırsızca ekran karşısında beklenir ve kendi takımımız kurada çıkınca hemen rakip nasıl bir takım diye internete girilir. Yöneticiler, yorumcular ne diyecek diye zapın dibine vurulur. Saat 13:00 de Şampiyonlar Ligi play-off, saat 14:30 da Avrupa Ligi play-off kuraları çekilecek. uefa.com'dan takip etmek mümkün. İnternette Star'ın yayın akışında gösterilmiyor. Star Tv muhtemelen Avrupa Ligi kura çekimini verir ama sadece Şampiyonlar Ligi kura çekimini mi verir bilemem.

kura çekimi;
http://www.uefa.com/live/competitions/uefacup/draw/2010.po/draw_basic.html

6 Ağustos 2009 Perşembe

Huntelaar'ı Karşılama



Hava alanında Forza İnter pankartıyla karşılanmış Huntelaar. Adamın teki elindeki 2 A4'e hemen çiziktirmiş sallıyor. İnter'de Milito sağlam geliyor. Yanında Eto'o su, Balotelli'si var sallar tabi. Huntelaar da Seedorf abisiyle takılır artık.

Sevilla'nın Fabiano için 20m euro isteğine 14m euro verebiliriz demişlerdi. 15m euro'ya Huntelaar'ı almayı seçtiler. Berlusconi kendini 5m euro karda görüyor heralde. Viagra zihinde geriliğe yol açar mı?.

Şampiyonlar Ligi 3. Ön Eleme Sonuçları


Son derece süprizlere açık ve keyifli maçlara sahne olmuş bu tur. Bu maçlar sonunda Platini'den mutlusu yoktur heralde.

- Maccabi Haifa ilk maçta evinde Aktobe ile golsüz beraberlikle kalarak az da olsa dezavantaj ile gitti Kazakistan'a. Aktobe ilk 15 dakikada 3-0 öne geçmesine rağmen Maccabi Haifa 4-3 kazandı bu maçı. (edit: aktobe ilk maçı kendi evinde oynamıştır. bu yorum kısmen kenidini imha etmiş oldu :))
- Celtic evinde 1-0 kaybettiği maçı deplasmanda 2-0 kazanarak telafi etti. Maçın özetinden izlediğim kadarıyla turu Dinamo Moskova'nın daha çok istediğini söyleyebilirim. Tekrarını izleyemedim ama Samaras'ın 90. dk da attığı gol ofsayt gibi geldi bana. Diğer gol 44.dk da McDonald'dan geldi.
- Evinde kaybetip deplasmanda kazanan bir diğer takım da Zürih'ti.
- Olympiakos rakibini kolay geçmiş. Bu sene Ketsbaia yönetimindeki Olympiakos'tan bir çeyrek final görürsek şaşırmayalım.
- Bir diğer Yunan takımı Panathinaikos Prag'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşını 3-0 ile alarak Sparta Prag'ı elemiş oldu.
- Elenen bir Prag takımı da Slavia. Kendi evlerinde oynadıkları maçın 15. dk sında öne geçmelerine rağmen Sheriff son dakikada eşitliği sağlayarak turu atlamış.
- Son dakiklarda bulduğu gol ile tur atlayan bir diğer ekip de Sporting Lizbon olmuştu salı günü. Twente için gerçekten talihsiz bir goldü. Resmen kendi ağlarına yolladılar topu.
- Geçen sene gruplarda yer alma başarısı gösteren BATE Borisov'da Ventspils'e elendi.
- Gecenin süprizine pek tabi ki Timişoara imz attı. Önce Shakhtar ile deplasmanda 2-2 berabere kaldılar, dün gece de skoru koruyarak 0-0 ile tur atladılar.

Poli Timişoara

Ülke bazında bakarsak Yunanistan(2), İsrail, Belçika, Avusturya, Bulgaristan, Portekiz, Litvanya, Romanya, Macaristan, Moldova, Kıbrıs Rum Kesimi, İsviçre, Danimarka ve İskoçya takımları tur atlamış. Çek Cumhuriyeti(2), Kazakistan, Türkiye, Rusya, Azerbaycan, Hollanda, Beyaz Rusya, Ukrayna, Estonya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Norveç, Hırvatistan takımları elenmiş. Buradan eski Yugoslavya'nın 3 ülkesinin (edit: rıza yaşar'a teşekkürler) (Sırbistan, Slovenya, Hırvatistan) takımları elenirken Makedonya tur atlamış. Süpriz sonuçları sezon başına bağlayabiliriz şu an için. Bundan sonraki turun süprizlere daha az yer vereceğini söyleyebiliriz.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Bülent Uygun


Geçen hafta tavan yapan ve uzun süre yüklendiğimiz bir isim var, Bülent Uygun... Kendisine bu kadar yüklenilmesinin sebebi de kendi yaptığı açıklamalar. Yaptığı bir çok açıklamanın içinin boş popülist söylemler olduğunu kendisi de biliyor. Kasten yaptığını da söyleyebilirim bu açıklamaları. Neden bu kadar aykırı ve hedef saptırmak adına popülist söylemlerde bulunduğunu da merak ediyorum. Zaman zaman yapmasını anlayabiliyorum ama bu kadar çok neden yaptığını anlamıyorum daha doğrusu.

Devamlı onu söylemleriyle yargılıyoruz. Sivasspor'u Sivasspor yapan özelliklerini çok az konuşuyoruz. Belki de o fırsat vermiyor konuşmamıza, yazmamıza. Yoktan var ettiği bir takım var ortada. Kadroda bulunan gencinden yaşlısına tüm oyuncular onun bilgisi, isteği ile geldi. Kendi futbol mantelitesini kusursuz denecek kadar zariflikte takımına uygulattı. Sinekten yağ çıkarırcasına tüm futbolcularından tam kapasite yararlanabiliyor bu adam. Keyif almıyorum bu takımın futbolundan ama büyük bir akvaryumdaki balıklara gözünü ayırmadan bakan bir çocuk gibi 11 irili ufaklı çarkın nasıl döndüğünü merakla izliyorum.

Sivasspor 6. Avrupa Kupası maçına çıktı bugün. 6 sı da Bülent Uygun yönetiminde son 2 sene de oynanan maçlar. Belki de takımdaki tüm futbolcuların oynadığı Avrupa Kupası maçlarını toplasan Bülent Uygun'nun Fenerbahçe forması ile çıktığı Avrupa maçlarına denk gelir. Bu denli de tecrübesiz bir takımı var. Belli ki istediği transferleri de yapamamış takımına. 84 doğumlu Onur Tuncer 3. sezonunu oynuyor bu sezon Sivasspor'da. Geride kalan 2 sezonda sadece 26 kez forma giymiş, 7 kez ilk 11 çıkmış. 977 dakika oynamış Süper Lig'de. Uzatmalarla toplasan 10 tam maç yapar. Bırakın Avrupa kupasını doğru dürüst Süper Lig'de forma giymemiş bu adam.

Anderlecht bir şanstı hem Bülent Uygun hem Sivasspor için. Kurada çekebileceği en iyi takımı çekmişti ve eleme ihtimali bulunan tek takımdı. Eleseydi bizim için süpriz olmazdı ama Avrupa için süpriz olurdu. Pencereye bir de şudan bakalım. xxxspor eleseydi Anderlecht'i haber olurdu, biter giderdi. Mesela Rıza Çalımbay Lyon'u eledi. Rıza'yı kaç kişi tanıyor acaba Avrupa'da. Peki Bülent Uygun'un ekibi eleseydi. Bence mutlaka çıkardı 1-2 popülist söylem Avrupa basınında. Elediği taktirde zaten büyük bir takım gelecekti kurada. Arsenal geldiğini düşünsenize.

Ben hiç ciddiye almıyorum popülist söylemlerini. Daha öncede almadım zaten. Onun da kasten yaptığını biliyorum bu söylemleri. Bazı kelimeleri o kadar belli ki hedef saptırmak için. Keşke birilerine şirin gözükmek adına ''5 yeriz 6 yemeyiz'' demeseydi. Eğer birgün yine ''Alan savunmasını Aydın Örs ile tartışıyorum'' derse dinlerim kendisini.