31 Temmuz 2009 Cuma

Martin Caceres Juventus'ta


Bir Villarreal oyuncusu olmasına rağmen Villarreal forması giymeden 2007/08 senonunu kiralık geçirdiği Recreativo Huelva'dan Barça'ya dikey geçiş yaptı. Büyük umutlarla transfer edilmişti. Hatta öyle güveniliyordu ki, sözleşmesinde 50m euro luk serbest kalma maddesini bile vardı. Milito sakatlığı sonrası kadroda yerini Pique'ye kaptırdı. Geçen sezon transfer edilen fakat Leverkusen'e kiralan Henrique'de geri dönünce yedeğin yedeği oldu resmen. En azından Barcelona yatırımını Henrique'ye yapacak artık. Şimdi Juventus'a kiralandı. Juventus'un 12m euro'ya satın alma opsiyonu var bu transferden. Juventus'un ihtiyacı olan bir isimdi. Siyah beyazlı forma yakışacaktır kendisine. Yeni bir Paolo Montero beklemekteyiz.

Fenerbahçe 5 - 1 Honved


Geride kalan kötü bir sezon, yeni umutlar için getirilen teknik direktör ve yeni bir kaç futbolcu. Kocaman umutlar ve bu umutları yeşertebilecek bir resmi maç. 5 yıldır hemen hemen aynı diziliş ile oynayan bir takım Fenerbahçe. Teknik direktör mantelitesi değişiyor sadece. Tekrar Daum mantelitesine yöneldi Fenerbahçe. Çünkü bizi biz kadar bilen ender yabancılardan biri o.

Erkendir bugün uzun uzadıya yorum yapmak. Köprünün altından daha çok sular akacak. Eskileri konuşalım. Bugün kadroda Uğur Boral, Selçuk, Edu ve Lugano yoktu. Uğur'un yerine Deivid oynadı desek yanlış olmaz. 13. dk da Andre Santos beke geçti. Andre Santos'u daha iyi değerlendirmek için sol açıkta 5-6 maçını izlemek gerek. Selçuk'un yerine Cristian oynadı. Bugün Selçuk oynasa yine 5-1 biterdi maç. Çünkü sahada Daum'un takımı vardı. Eskilere gelince... Bir kaos ortamında futbolcunun hükmünün verilmesini yanlış buluyorum. Aynı geçen seneki Kazım gibi. Tabiri cizse kellesini istediler. Haklılardı da. Çünkü ben hayatımda bu kadar umursamaz, keyfine düşkün bir adam görmedim. Yönetim bir ayar çekti kendisine, rötüşları Daum yapmış. Zaten karşısında çerezlik futbolcular vardı. Klasının yanında mücadelesini de gösterdi bugün. Aynı 6 yıl önce takımdan kopma noktasına gelen Serhat Akın gibi Daum onu da yoluna koyacak gibi. Bu adamı göndermek en kolayı ama kazanmak zor. Adam keyfi yerine gelince Ashley Cole'a kafa tutyor. Buraya bir artı yazalım.

2. ve en büyük artı Emre'ye. Klasik olacak ama bu sezon öncesi kampı gerçekten çok önemlidir. Kendimden biliyorum 14-16 yaş kategorisinde oynarken geç başlamıştım antremanlara. Elin oğlu takır takır mücdele ederken ben adım atamıyordum. Ligin ilk yarısı boyunca (ilk yarı zannedersem 6 veya 7 haftaydı) hiç bir şey yapamamıştım. Aynı geçen seneki Emre gibi. Emre'de 2. yarı toparlanma sinyalleri verdi ama takım çok kötüydü. O kötü takımdan zaman zaman sivrilen isimdi Emre. Bu sezon 3 yıl aradan sonra ilk defa sezon başı kampını kaçırmadı. Daum'da biliyor ki ortasahada oynatacağı ondan daha efektif yerli isim yok elinde. Her şey Emre ile başlıyor artık Fenerbahçe'de.

Bilica ve Önder. Kısaca güven vermiyor bu 2'li. Önder 2 yıl öncesine kadar nasıl oynamaz dediğim bir futbolcuydu. 2 yıldır da doğru düzgün forma yüzü görmedi. Form tutar mı, Bilica ile iyi anlaşabilir mi göreceğiz. Edu'da kilitleniyor tabi mesele. Edu giderse mutlaka alınacak birileri. O alınacak birileri kim olur orası önemli işte. Hamleli, hızlı bir oyuncu gelmeli elbette. Lugano geri dönerse çok mutlu olmam. Elbette Önder'den daha iyi bir performans sergileyecektir ama Bilica ile benzer özellikte bir isim Lugano.

Ve Güiza. Hani diyoruz ya takım kötüydü geçen sene. Bunu sadece Aragones'e bağlamak da yanlış. Çünkü elinde ne bugünkü Emre vardı ne de adam akıllı bir defansif ortasaha oyuncusu. Ortasahası olmayan bir takımın hücum varyasyonları ne kadar olgun olursa Güiza'da o kadar olgundu. Bugün Kezman olsa o bile atardı gollerini. 3 yıldır doğru düzgün hücumda çoğalamıyor Fenerbahçe. Ha bügün Honved'e karşı çoğaldılar doğru ama ileride bu kadar seri pas alış verişini sürdürebilirsek Güiza daha fazla gol atacaktır.

Umut ve moraldir bu maçlar. Geriye bakmayı severim ders alınabildiği için. Serkan Balcı, Mehmet Yozgatlı, Ümit Özat gibi futbolculardan maksimum performans alan biri Daum. Şu an elindeki oyuncular eskisine nazaran daha kalifiye. Elano'nun gelmesi ile daha zevkli bir lig izleyeceğimiz kesin.

foto; Ufuk Tuncaeli/İHA

30 Temmuz 2009 Perşembe

Elano Galatasaray'da


Derenin suyu nerden geliyor bilen varsa söylesin. Giden yok, gelenin haddi hesabı yok. Servet gidecek, gelen parayla iyi bir transfer yapılacaktı. Hatta belki Mehmet Topal, İspanya'daki taliplerine yol alacaktı. Ama ne Servet gitti, ne Mehmet. Lincoln gitti, getirisi olmadı. Ama transfer bir şekilde yürüdü. Tebrik etmek lazım Galatasaray yönetimini. Giden Lincoln'ün yerini daha iyisiyle doldurdular. Mor formayı sattırabilecek böyle bir isim gerekiyordu. Bu sezon maçlardan önce taraftar "Haldun Abi"yi tribüne çağırırsa şaşırmam. Yumruk şov yapar gibi transfer yaptı adam.

Alex'le de kıyaslamak gerekirse; Alex'in koşanı, Lincoln'ün disiplinlisi ve milli takımda oynayanı !...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Futbolcunun Ederi


Mehmet Demirkol bugün, Türkiye'ye transfer olan futbolcuların maliyetleriyle ilgili bir yazı yazmış. Fakat genelde düşünce tarzını beğendiğim Demirkol, bu sefer biraz desteksiz yazmış ve yazısını tutarsız örneklerle desteklemeyi denemiş.

Türkiye'ye transfer olan futbolcuların ne kadar pahalıya patladığını görmek için bir önceki bonservislerine bakma yoluna gitmiş Mehmet Demirkol. Verdiği örnek doğrultusunda Fenerbahçe yeni transferleri olan Andre Santos ve Cristian'a bir önceki bonservislerinin 10 katını vermiş. Ama problem ödenen paranın çokluğu mu yoksa bir önceki bonservis ücretlerinin azlığı mı belirtmemiş. Duruma üstünkörü bir açıklama yapmak isterim ama saf saf bunu açıklamış olmaktan da utanırım. Kaka gibi bir futbolcunun bir önceki bonservisinin 8,5 m € şu anki bonservisinin 67 m € olduğu örneğini verelim, kalsın öyle. "Ama o Kaka. Aradaki fark da 10 katı değil" diyenler olursa örnek türetme sıkıntısı yaşamayız sanıyorum.

Transfer maliyetleriyle ilgili bir başka gözden kaçan veya umursanmayan değişken ise zaman. Ali Şen'in ne zaman ağzını açsa verdiği bir örnek vardır: "Biz Högh'ü 650 bin Mark'a getirmiştik." Bunu söylerken demek istediği şimdikilerin futbolcuya çok para harcadığı. Ama bunu söylerken kendisi de biliyor ki bugün o paraya Can Arat'ı getiremez Fenerbahçe'ye. Ama yine de söylüyor, bundan etkilenenler olduğunu düşünüyor -ki yok değil-. Ama emin olmayanları uyandırayım, futbol artık daha çeşitli yönleriyle pazarlanıyor ve endüstri büyümeye devam ediyor. Buna bağlı olarak da her şey gibi futbolcu maliyetleri de artıyor. İlerleyen zamanlarda da artacak gibi. Futbol bu hızda değer kazanmaya devam ederse bugün astronomik bulduğumu yıllık ücretlerin ileride yedek kalecilere verildiğini görebiliriz. Bu nedenle 15 yıl öncesiyle bugünü karşılaştırıp böbürlenmemek lazım. Aynı hesapla Hagi 31 yaşında Barcelona'dan Galatasaray'a gelirken ödenen bonservis ücreti 5.2 m €'ya tekabül ediyor. Hatta aynı Hagi'nin tavan yaptığı Amerika '94 sonrası Barcelona'ya transferi için Brescia'ya ödenen ücret 4.1 m €. Ama Högh gibi 15 yıl önce işte...

Futbolcunun ederi her zaman için tartışmaya açıktır ve verimli bir tartışma konusudur. Ama bunu 15 yıl önceki piyasayla veya eski bonservis ücretleriyle kıyaslayarak yapmak komik duruma düşmenin kestirme yoludur.

26 Temmuz 2009 Pazar

Ortega Dönüyor

Kanada'da Everton ile hazırlık maçı yapmış River Plate. Kaptan Ariel Ortega şık bir golle dönüş yapmış sahalara. Fiziki olarak da iyi görünüyor şu an. Yaşı da 35 olmuş ''el burrito'' nun. River Plate hala bir şeyler bekliyor Ortega'dan. Fena olmaz tabi, Ortega oğlum bu.




tic espor'da gördüm

Fernando Morientes


Perez'in Los Galacticos hayali kurbanlarından biridir Morientes. Onun Real Madrid'de kalmasını Raul bile sağlayamadı. Gol ise gol, futbol ise futbol. Her zaman Real Madrid'e bir şeyler katabiliyordu ama takımda kalamadı bir türlü işte. Ronaldo takıma katılınca Monaco'ya kiralandı. Monaco'da harika bir Şampiyonlar Ligi performansı sergiledi. 2003-2004 yılında Monaco Şampiyonlar Ligine final oynarken, Morientes 9 gol attı. Bu performansına rağmen Real Madrid'e geri dönemedi. Çünkü Owen transfer edildi bu sefer. O da Liverpool yolunu tuttu. Liverpool'da pek etkili olamadı. Oradan Valencia'ya geçti. Zaten bu gel-gitler hep bizim medyaya yaradı.

3 yıllık Valencia kariyeri bu sezon son buldu. Valencia'da kendisi ile sözleşme yenilemedi. Hala boşta. Gazetelerimiz artık yazmıyor ismini ama başka ülkelerde yazılıyor Morientes'in transferi. Marseille istiyor onu. Özellikle de Deschamps. Yani Monaco'da berber final oynadıkları hocası. Kulüp başkanı da doğruladı transferi ve kısa süre içerisinde biteceğini belirtti.

24 Temmuz 2009 Cuma

Shaq


Ne kadar da keyifli

Brezilya'nın Piyasası


Fenerbahçe'nin yaptığı son 2 Brezilya'lı transferi ile uçan milyon euro lara yanıyor medya bu aralar. Genel kanı tanınmamış 2 oyuncuya Fenerbahçe'nin büyük paralar verip kazıklandığı. Aynı medya Juan Figer'in Brezilya'dan getirdiği hiç bir futbolcu hakkında bu tarz yorumlar yapmamıştı. Merak ediyorum kaç kişi Konfederasyon Kupasını izleme zahmetine katlanıp Andre Santos'un varlığından haberdar oldu. Biz daha çok Brezilya Liginin istatistiki kısımları hakkında ilgileniyoruz. O da iddaa yüzünden. Eğer bir gün Türkiye'de de futbolcular üzerine bir bahis geliştirilirse mutlu olacağım.

Rakamlar şişkin olabilir bunu kabul ediyorum ama Brezilya'da piyasa bu. Ünü kıta dışına yayılması beklenen bir futbolcunun 3-4 tane sahibi var. Bu sahiplerin baskısıyla, bazı futbolcuların milli takıma alınıp piyasasının daha da yükseltildiği de biliniyor. Mascherano'nun ve Tevez'in modern bir köle gibi kullanılmasından herkes haberdar. Aşağıda son 2 yılda Brezilya dışına satılan bazı futbolcuların listesi var. Bazıları fiziki yetersizlikten, bazıları uyum sürecini aşamamaktan ve bunun gibi çeşitli sebeplerden başarısız olup geri dönenler de var. Bir çoğu başarılı da oluyor. Asıl olan şu ki en teknik futbolcular Brezilya'da yetişiyor. Avrupa kulüpleri bu futbolculara gerekirse disiplin, mücadele gücü, mentalite özellikleri katarak faydalanmaya çalışıyor. Rakamların şişkinliğine rağmen bu risk her zaman Avrupa kulüplerince alınmaya devam edecektir. Çünkü Avrupa aynı teknik özellikte futbolcu yetiştirememe sıkıntısı yaşıyor.

Rafael Carioca - Gremio > Spartak Moskova - 4.000.000 euro (yaş 20)
Guilherme - Cruzeiro > Dinamo Kiew - 5.000.000 euro (yaş 20, 4 kez u20)
Marcelo Moreno - Cruzeiro > Shakhtar - 9.000.000 euro (yaş 21, 12 kez Bolivya A milli)
Charles - Cruzeiro > Lokomotif Moskova - 5.000.000 euro (yaş 24)
Diego - Palmeiras > Liverpool - 4.400.000 euro (yaş 26)
Jorge Valdivia - Palmeiras > Al Ain FC - 8.000.000 euro (yaş 24, 30 kez Şili A milli)
Souza - Flamengo > Panathinaikos - 3.000.000 euro (yaş 26, ülkesine geri döndü)
Renato Augusto - Flamengo > Leverkusen - 10.000.000 euro (yaş 20, 3 kez u20)
Edinho - İnternacional > Lecce - 3.000.000 euro (yaş 26)
Alex - İnternacinacional > Spartak Moskova - 5.000.000 euro (yaş 27, 2 kez A milli)
Fernandao - İnternacional > Al Gharafa - 7.000.000 euro (yaş 31, 1 kez A milli)
Sidnei -İnternacional > Benfica - 7.000.000 euro (yaş 18)
Wellington - İnternacional > Hoffenhaim - 4.500.000 euro (yaş 21)
Renan - İnternacional > Valencia - 5.000.000 euro (yaş 24, 7 kez A milli)
Thiago Silva - Fluminense > Milan - 10.000.000 euro (yaş 23, 5 kez A milli)
Thiago Neves - Fluminense > Hamburg - 6.500.000 euro (yaş 23, 1 kez A milli)
Ramires - Cruzeiro > Benfica - 7.500.000 euro (yaş 22, 12 kere A Milli)
Maicon - Cruzeiro > Porto - 1.100.000 euro (yaş 20)
Leandro Almeida - Atletico Mineiro > Dinamo Kiev - 4.500.000 euro (yaş 22)
Keirrison - Palmeiras > Barcelona - 14.000.000 euro (yaş 20)
Carlos Tevez - Corinthians > Man. City - 29.000.000 euro (yaş 25, 49 kez Arjantin milli)
Javier Mascherano - Corinthians > Liverpool - 22.500.000 euro (yaş 24, 49 kez Arjantin A milli)

23 Temmuz 2009 Perşembe

Ayda 1 Milyon


Birimini de yazalım pekişsin: Sterlin. Manchester City'nin patronları, paralarının sallanmamasından olduçka gocunmuşlar gibi. Daily Mail'in haberine göre Terry'yi transfer etmek için düz hesaba gitmişler ve aylık 1 milyon Sterlin önermişler futbolcuya. Bu adamlar bu işten ne zaman sıkılırlar diye endişeyle bakıyorum, yoksa 15 milyar Sterlinlik servetin bu şekilde tükenmesi pek mümkün değil. Terry teklifi kabul eder mi bilmiyorum ama etse yeridir. Bir defans oyuncusu olarak en çok kazanan futbolcular listesinin tepesine oturma şansı geçmiş eline. Ama Terry teklifi kabul ederse bu transfer Şeyh Bin Zayed'i doyurur mu, emin değilim. Aksine şevklendirebilir bile. Yarın öbür gün Messi'ye haftalık 1 milyon önermeyeceğinin garantisi yok çünkü. Platini'nin Şubat ayında açıkladığı bir City önlem planı vardı, umarım ilerleyen sezonlar için devreye sokabilir bu planı. Yoksa Abrahamovic'e henüz alışmışken -ki o bile gayet makul birimler kullanıyormuş- artan şeyh popülasyonunu kaldıramayabilir bu piyasa.

D'Agostino Bilmecesi


Bu sene transferi yılan hikayesine dönen oyunculardan biri de D'Agostino. Juventus Melo transferi öncesi peşinden çok koştu. Udinese '' Ya 20m euro ya da hiç'' diyerek Juventus'a kapıyı gösterince Sportif Direktör Alessio Secco, '' Biz Juventus’uz. Ültimatomları kabul edemeyiz. Eğer Udinese Başkanı Giampaolo Pozzo D’Agostino’nun daha yüsek bir ücret edeceğini düşünüyorsa, onu başka bir kulübe satabilir '' diyerek Udinese'yi ''aç gözlülükle'' suçladı ve Felipe Melo'da karar kıldı. Fiorentina'da Melo'nun gidişi üzerine nabız yoklayanlardandı. D'Agostino gerçekten Fiorentina'ya gitseydi çok komik bir transfer sirkülasyonu görebilirdik. Asıl D'Agostino'nun fiyatını yükselten ise Real Madrid. Real Madrid'in defansif bir ortasaha aradığı ortada. Yöneldiği isimlerden biri de D'Agostino. Tabi ilk öncelik Xabi Alonso'da. Real Madrid bu transferden vazgeçerse 2. seçenek olarak D'Agostino'ya yönelecek.

Quagliarella gibi bir oyuncuyu 16m euro'ya satan bir kulübün D'Agostino'da zorluk çıkarmasının bence tek bir sebebi var. Avrupa'nın yeni kazı olarak görülen Real Madrid'in araya girmesi. Juventus'un 14m euro'ya kadar çıktığı pazarlıklarda geri adım atmayan Udinese'ye Real Madrid de sırt çevirirse neler olur acaba. Tabi hiç bir taraftar iyi bir oyuncusunun takımdan ayrılmasını istemez ama böyle fırsatlar da çok ele geçmez. Udinese tok satıcı rolü oynuyor ama bence 27 yaşındaki bir oyuncu için fazlaca rol yaptı.

Fenerbahçe 2009-2010 Formaları


Fenerbahçe'nin yeni sezon forma tanıtımı dün akşam yapıldı. Son yıllarda ilk kez hemen hemen herkesin -şu ana kadar fikir aldığım- tamamen memnun olduğu bir forma grubu sunuldu. Forma tasarımlarının ne zaman yapıldığındna emin değilim ama Abdullah Kiğılı'nın yeni formalara müdahil olduğunu zannediyorum. Yönetime dahil olduğunda ilk olarak yeni formaların tasarımı ile ilgili iddialı açıklamalar yapmıştı ve herkesin almak isteyeceği orijinal bir tasarım sunacaklarını söylemişti. Zannediyorum bahsi geçen forma "Arma 2009" adındaki lacivert forma. Tasarımını oldukça beğendim ama tasarımından çok kullanılan lacivert tonu etkiledi beni. Her ne kadar Fenerbahçe laciverti olmasa da fosforlu sarı ile uyumlu, ağır bir ton olmasından ötürü hoşuma gitti.


Çubuklu forma ise son yıllardaki alternatiflerine nazaran daha ideal bir formda. Daha az ayrıntıyla daha sade bir tasarım olmuş. Öndeki Avea yazısının beyaz olması ayrıca hoşuma gitti. Umarım çoğunlukla beyaz şortla beraber kullanılır. Bundan sonraki seneler için çubuklu formadan beklentim ince çizgili bir tasarım. Ama bu seneki çubukluların beni tatmin ettiğini söylemem gerek.


"Kuruluş 2009" adını verdikleri sarı-beyaz forma ise maçlarda görmekten keyif aldığım bir modeldi zaten. Lacivert tonların arttırılması daha farkedilir bir hale sokmuş formayı. 2 sene önce Şampiyonlar Ligi'nde takımın uğuru olmuş formanın bir türevini tekrardan görmek güzel. Tabi bir öncekinin kazandığı sempatiyi kazanması zor.

Geçen sezonun beni en çok etkileyen forması siyah kaleci formasıydı. Tasarımcılar da bu ilginin farkındalar sanırım, kaleci forması tasarımını fazla değiştirmemişler. Üstelik bu sene kaleci formaları bu sene diğer formalarla beraber raflarda bulunacakmış.

Formalarla ilgili hoşuma gitmeyen tek şey sırttaki isim bölümünde bulunan Ülker reklamları oldu. Daha fazla reklam alınması gerekiyorsa sesimi çıkarmam ama reklamın yeri konusunda biraz tutucu olmakta fayda var. Numara üstü isim formunu bozacak bu dizayna bir çare bulunur umuyorum. Formalar bugün satışa çıkıyor. Forma fiyatları 89 TL olmuş bu sene, taraftar formaları ise 57 TL.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Umut

21 Temmuz 2009 Salı

+2 Kim Olur


Şu an kampta bulunan yabancılar Alex, Deivid, R.Carlos, Bilica ve Güiza. Yeni gelen 2 Brezilya'lı ile birlikte sayı 7'ye yükselecek. Edu'nun sakatlığı sürüyor ama ne durumda, ne zaman takıma katılacak gibi sorular kulüp tarafından güncelleşmemiş durumda. Daum transfer bitmedi diyor. Stoper ikilisine baktığımızda ''dehşete kapılıyoruz'' ! Bilica - Önder şu an oynamaya en yakın isimler. Alternatif Bekir gözküyor. Eğer yabancı bir stoper transfer edilirse Edu'nun sözleşmesi dondurulacak gibi gözüküyor. Yani Fenerbahçe 3 yıldır oynattığı Lugano-Edu ikilisini kaybetmiş görünüyor.

+2 kim olur diye bakıyoruz kadroya. G.Gönül-Önder-Bilica-R.Carlos devam edecek bir süre. Cristian'ın orta sahaya, Andre Santos sol kanatta oynayacağı kesin. İleride Güiza, arkasında Alex ilk 11'in 6 yabancısı konumunda gözüküyor. Yabancı stoper getirilirse (ki çoğunluk bu fikri destekliyor) bu altı isimden kim kesilecek. İleride Güiza'nın yerine Semih'in oynaması düşünülebilir. Daha önceden Daum'un değişikliklerine aşinayız. Maç zora dönünce, gol sıkıntısı baş gösterdiğinde, Cristian'ın çıkıp Güiza'nın oyuna girmesini, Semih'le forveti ikilemesini görebiliriz. Bir bakıma şu kesin ki Deivid +2 in ilk yabancısı olacak. Alex veya Güiza 2. den biri olabilir. Alex zor ihtimal. Daum döneminde çok maç bilirim ekran başında kriz geçirirken hiç bir zaman Alex oyundan çıkmazdı.

İbrahimoviç <> Eto'o


Yılın takasını bekliyor Avrupa. Ronaldo tok satıcıdan 94 milyon euro'ya alındı. İbra için de durum farksız. Rakibinin en santasyonel isimleri almasına cevap mutlaka verilmeli. Türk insanı da Mehmet Topuz'un Fenerbahçe'ye katacaklarından çok, Beşiktaş'a atılan çalımdan bahsediyor. Akdeniz ülkelerinde durum böyle.

İbrahimoviç=Eto'o + Hlep (kiralık) + 40m euro eder mi? Etmez ama piyasa bu oldu bu sene. İbrahimoviç prestij sağlar Barça'ya. Eto'o da çok aratmaz İbra'yı İnter'de. Bana göre 2 takımda karda olacak. Mourinho, Quaresma ve Mancini'den büyük kazık yedi. Alın size fırsat. Üstelik sizin yarattığınız bir fırsatta değil bu. Hleb'de satın alma opsiyonu ile gelir büyük ihtimalle. Eski formuna geri dönerse İnter için büyük kar.

Bu transferle Serie A'nın piyasası La Liga'ya göre biraz daha düşmüş olacak ama düzeltmek de Serie A kulüplerinin elinde. Milan alamadı bir türlü Luis Fabiano'yu. Milan'ın 14m euro verdiği, Sevilla'nın 20m euro istediği yazılıyor. 20m euro Milan için dertse Berlusconi satsın o Milan'ı artık.

Andre Santos ve Cristian Oliveira Fenerbahçe'de


Yine korkmaya başlamıştı Fenerbahçe taraftarı, transferin sezon açılışına sarkmasından. Gidişat da o yöndeydi ama neyse ki sezon öncesi hazırlıklar bitmeden yapıldı transferler. İsim beklentisinde olanları üzmüş gibi yeni transferler. Öyle ki şimdiden kombine aldığına pişman olanların varlığından bile haberdar oldum. Hemen hemen aynı kişilerdi yıllardır Fenerbahçe'nin transfer politikasını eleştiren, nokta transfer yapamamasından dem vuranlar. Ama üzülmesinler, yıllardır dillere dolanan "doğru mevkiye doğru transfer" uygulamasını hayata geçirmek üzere 2 transfer yapılmış oldu bu sene.

Öncelikle Andre Santos'a değinmek isterim. Fenerbahçe'de izlediğim son adam akıllı sol kanat oyuncusunu hatırlamazken yapılmış olması münasebetiyle memnun olduğum bir transfer. Tabi sadece mevkisinden ötürü değil. Kendisinin şu an için Brezilya Milli Takımı'nda oynaması ve son Konfederasyon Kupası'nda sürekli kadroya girmiş olması nedeniyle izleyebildiğimiz bir oyuncuydu. Deivid gibi forvetten devşirme bir oyuncu olmaması öncelikle önemli benim için. Her ne kadar Konfederasyon Kupası'nda sol bek olarak izlemiş olsak da ofansif yetenekleri de takımın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde. Zaten Brezilya'da çizgi oyuncusu olarak sadece bekler vardır ve bunlar 70 metrede oynayabilirler. Kanat oyununun da kanat oyuncularıyla oynanmasından daha çok keyif alan biriyim. Kaldı ki Andre Santos izleyebildiğim kadarıyla fizik olarak güçlü, tekniği ortalamanın üstünde ve sağ ayağını da gerektiğinde kullanabilen bir oyuncu. Uğur Boral'ın üstüne çok isabetli olduğuna inandığım bir futbolcu kendisi.


Cristian Oliveira ile ilgili olarak ise ilk olarak öğrenebildiklerim iyi bir kesici olduğu, iyi bir fiziğe sahip olduğu ve uzun mesafeli etkili şutlarının olduğu. Fenerbahçe'nin 2 senedir birinci derecede ihtiyaç duyduğu 2 mevkinin transferi bu gece gerçekleşti. Bu nedenle ayrı bir önemi var bu transferlerin. İki oyuncu da 26 yaşında ve değerlerini Fenerbahçe'de yükseltebilecek oyuncular.

Yazının başında da belirttiğim gibi yıldız isim bekleyenleri hayal kırıklığına uğratan 2 transfer yapıldı. Ama transferin işleyişi açısından umut verici transferler olduğunu söyleyebilirim. Transferlerin Aykut Kocaman tarafından yürütülmesi ve gerekli mevkilere uygun transferlerin yapılmasından memnunum ben taraftar olarak. Gol sevinçlerinde anons edeceğiniz isimler yeni öğreneceğiniz isimler olsa da izleyeceğiniz futbolun sınıf atlayacağı kesin. Bunun için kombine almaktan çekinmeyin derim. Roland Koch süzgecinden geçecek olan bu 2 oyuncunun sahada yaptıklarından keyif alacağımızı zannediyorum. Hayırlı olsun...

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Vedat Okyar


Bazı insanlar öldüğü için saygı görebiliyor ülkemizde malesef. Yalnız Vedat Okyar o isimlerden değildi. Gerçekten saygı duyulan bir isim Vedat Okyar. İnanılmaz derinlemesine futbol yorumları yaptığı için saygı duyulmuyor kendisine. Bizzat adamlığı saygıdeğer biri. Prensip olarak Beşiktaş dışında pek konuşmazdı. Beşiktaş'ı konuşurken de sağa sola saldırmazdı. Bir programda sunucu soruyor ''Peki Vedat abi Beşiktaş'tan kimler gitmeli'', Vedat Okyar ''Ben isim vermem. Kimsenin ekmeğiyle oynamak istemem'' diyor. Sırf bu yüzden ben bu adamın önünde saygı ile eğilirim. Ruhu şad olsun.

19 Temmuz 2009 Pazar

kısa kısa


- Şu resmi gördükten sonra liechtenstein da yaşayasım var. Herkesin dost olduğu, hiç kimsenin derdinin, tasasının bulunmadığı, güllük gülistanlık bir şehir. Gündüzleri gayet esnek çalışma ortamının olduğu bir yerde çalışıp, akşamları mark'ın barında takılabilirim. Amatör olarak futbol oynarım, belki de milli takıma seçilirim. Eminim orada ki antrenör bütün bir idmanı salt kondisyonla geçiştirmiyordur. Yan komşum Jürgen'nin çiçek açan menekşelerini göstererek ''Hey baksana bunun çiçekleri beyaz dostum. Mor çiçekli menekşeyi nerden bulacağım'' sorusuna ''Çiçekleri 1-2 gün mürekkepte beklet Jürgen'' demek istiyorum. Aynı zamanda asla ve asla orada ki küfürleri öğrenmeyeceğim. Prens'i kafalayıp Schalke 04-Dortmund maçına beraber gideceğiz. Hem de locadan, ''Şu viskiyi içmeden maç izleyemiyorum dostum ahahahah''.

- Lily Allen kadar tatlı ''fuck you'' diyen görmedim. Lily Allen, Nil Karaibrahimgil gibi şarkı tarzları hoşuma gidiyor nitekim. Fuck You'nun videosu da görülmeye değer. Not Fair de önerdiğim diğer şarkı olsun Lily'den. Bir de Lily Allen'ın gözleri milletin çok hoşun gidiyormuş. Eşek gözlerini tercih ederim. Şarkıları güzel ama kadın öyle çok güzel değil millet.

- Beşiktaş'ın formaları görücüye çıktı. Newcastle, Udinese ve Marsilya esintileri sunmuş adidas. Juventus esintisi sunsa daha iyi olurdu. Eğer buna benzer formalar Fenerbahçe için çıkarsa benden bi 90 lira kaybetmiş olur Fenerbahçe ve adidas. Açık konuşuyorum adidas yetkilisi, vaktin varken düşün.

- South Park'ta ki ''ike'' gibi oğlum olsun isterim.

- İş bulmak için kariyer.net'te amaçsızca ona buna, önüme gelene başvuruyorum. Çünkü mezun olduğum bölümle alakalı çalışmak istemiyorum. Birinden mesaj geldi. Telefon edin, randevu alın falan yazmışlar. Cuma günü aradım ''yarın toplantı var, sizde buyrun dediler''. Şirket franchising tarzı çalışan bir emlak şirketi. Franchising tarzı bana göre genelde hep kafa ütüler ve sizin de başkalarının kafasını ütülemenizi ister. Açıkçası bana göre bir iş değil. O işe girmeyeceğimi de bilerek gittim görüşmeye. Merak ettim doğrusu ne ayaklar dönüyor bu işlerde diye. Verdikleri adrese gittim sağa bakıyorum yok, sola bakıyorum yok. Koca şirket yok yahu. Adresi mi yanlış aldım diye bir arkadaşımı aradım adresi teyit ettirdim. Adres doğru. Adresin olduğu yerde de başka bir franhising sistemiyle iş yapan emlakçı var. Binaya yaklaştım telefon numarasını farkettim. Telefon numaraları tutuyor. Aradığım yer oraymış. Sonra neden böyle bir şey olduğunu öğrendim ama geçeyim oraları. Her neyse toplantıya girdim Benle birlikte 3 kişi vardı. Patrondan gelen ilk söz muhteşem ''Ne içersiniz, çay, kahve, soda. Ofisimizde her şey var''. Patron belli ki çok kazanıyor. Şık bir ofis, patronun blackberry'si, en sevdiğim tekerlekli dönerli sandalyeler, kapalı camlar, odalarda klima, yerler parke, etrafta kibar ama kafa ütüleyen cümleler, koridordan gelen cezbedici topuklu ayakkabı sesi ve kıçı başı bir olmuş patron. Yapılabilir bir iş ama 250 liralık eğitim ve ''çok ama çok çalışmalısınız'' sözleri bana göre değil.

- ntvspor'da futbol tatilde programında bir gün İbrahim Üzülmez konuktu. Deli ibo tatile gitmemiş evinde takılıyormuş ailece. Bahçesini ve orada yetiştirdiği domatesleri gösteriyordu. İçimden ''Neden bu adam tatile gitmemiş ki. İnsan bi denize falan girer'' diye düşündüm. Sonradan farkettim adamın evinde havuz var.

- Askerde zaman zaman denk geliyordum düğün tv'ye. Bazı kere uzun uzun izledim. Olanlara anlam vermeye çalışıyorum. Gösterilen klasik düğün ama aklımı sağ alt köşedeki yazı tırmalıyor. Viyana/Avusturya... Düşünüyorum, düşünüyorum nasıl Viyana, hangi Viyana. Makara olsun diye mi Viyana yazılmış. Çünkü düğün salonunun Güngören düğün salonundan farkı yok. Basık bir mekan, bol ekolu mikrofon sesi, çifte telli, halay... Hayır hayır burası viyana olamaz diye düşünüyorum. O düğün bitiyor yenisi başlıyor. Paris/Fransa... Gelin damat almışlar kameramanı Eyfel Kulesi'nin önünde poz veriyor. Oradan geçiyorlar Seine Nehri'nde tur atıyorlar 5-6 poz daha çekiliyorlar. Çok mutlular... Sonra düğün salonuna geçiyorlar. Bir anda nasıl Bağcılara gittiler diyorum. Biraz önce gösterlen Eyfel Kulesi ve Seine Nehri ile aynı yer olamaz diyorum. Aynı basık mekan, bol ekolu mikrofon, çifte telli, halay... Bir yanda Paris, bir yanda Viyana, bir yanda Güngören, Bağcılar derken, ha Paris, ha Viyana, ha Güngören, Bağcılar diyorum ve bu yazıyı noktalıyorum.

- Eskisi kadar eğlenceli yazı yazmıyorum blogda farkındayım. Yalnız bu biraz da benim neşemle alakalı. Bu aralar neşesiz olduğum içim dolayısıyla eğlenceli yazılar çıkmıyor. İnşallah bir gün neşeli günler geçireceğim vakit gelir. O gün için size söz veriyorum.

- Souht Park'ın tüm sezonlarını baştan izlemeye başladım. Şu an 2. sezon 13. bölümdeyim. İyi vakit geçiriyor Terrence and Phillip osurukları.

- Dünya Fenerbahçe'liler günü mü ne oluyor bugün. Tüm dünyada ki Fenerbahçe'lilerin günü kutlu olsun. Ali Şen torununu sezeryen ile bugün doğurtmuştu yanlış hatırlmıyorsam. O çocuğun da doğum günü kutlu olsun.

- Gözlemlerime göre bu sene şampiyon Fenerbahçe olacak (hep böyle içi boş bir müjdeyi vermeyi istiyordum).

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Rahiplerin Futbolu

Bhutan'da Phodrang Dechen Manastırı'nda futbol oynayan rahip adayı çocuklar. Blog arşivinde rahip çocukların futbol sevdasını konu alan Phörpa filminden bahsetmiştik. O yazıya da buradan ulaşabilirsiniz;
Phörpa (the cup)

foto; reuters

avrupa'da transfer 2008/09 vol.7

Carlos Tevez - Man. United - Man. City (30.000.000 euro)
Luis Jimenez - İnter - West Ham (kiralık)
Kevin Doyle - Reading - Wolverhampton (7.600.000 euro)
Roberto Jimenez - Recr. Huelva - A.Madrid (1.250.000 euro)
Ivan Marcano - Rac. Santander - Villarreal (6.000.000 euro)
Miguel Angel Moya - Mallorca - Valencia (5.000.000 euro)
Fabian Vargas - Boca Juniors - Almeira (bedelsiz)
Javier Pastore - Huracan - Palermo (7.000.000 euro)
Gabriel Tamas - Din. Bükreş - Auxerre (kiralık)
Gelson Fernandes - Man. City - Saint Etienne (3.500.000 euro)
Bakary Sako - Chateauroux - Saint Etienne (3.000.000 euro)
Charlie Davies - Hammarby - Sochaux (4.000.000 euro)
Luan - Sao Caetano - Toulouse (2.500.000 euro)
Stephane M'bia Etoundi - Rennes - Marseille (12.000.000 euro)
Jaroslav Plasil - Osasuna - Bordeaux (3.000.000 euro)
Cedric Carrasso - Toulouse - Bordeaux (8.000.000 euro)
Mathias Fernandez - Villarreal - Sporting Lizbon (3.600.000 euro)
Enzo Maresca - Sevilla - Olympiakos (1.500.000 euro)
Alexander Frei - Dortmund - Basel (4.250.000 euro)
Barry Ferguson - G.Rangers- Birmingham (1.200.000 euro)
Stewart Downing - Middlesbrough - Aston Villa (13.000.000 euro)
Lucio - Bayern Münih - İnter (8.000.000 euro)
Maxwell - İnter - Barcelona (4.500.000 euro)
Sunny - Valencia - Betis (kiralık)
Michel Bastos - Lille - Lyon (18.000.000 euro)


#avrupa'da transfer 09/10 vol.6
#avrupa'da transfer 09/10 vol.5
#avrupa'da transfer 09/10 vol.4

17 Temmuz 2009 Cuma

Delgado&Tabata&Quaresma&Buonanotte


Delgado sakatlanınca yabancı transferine yelken açma niyetinde Beşiktaş. Eğer transfer gerçekleşirse Delgado'nun sözlemesi askıya alınacak yani ismi TFF ye bildirilmeyecek. Sonuçta Türkiye Liglerinde futbol oynamayacak ama parasını takır takır alacak. Peki Delgado kötü topçu mu? Değil tabi ki... Basel'in UEFA Kupası maçlarında harika işler yapmıştı Delgado. Resmen oyunu domine ediyordu. Potansiyel anlamda Türkiye'ye gelen en umut verici oyuncuydu gözümde. Geçen yıllar onun ne bir Hagi, ne de bir Alex olamayacağını gösterdi. Tabi Beşiktaş'ın çalkantılı döneminde oynadı hep. Mustafa Denizli sever aslında bu tip oyuncuları. Belki de Mustafa Denizli ile beraber atılım yapacaktı ama sakatlıklar yakasını bırakmadı. İyi bir Delgado gerçekten keyif veren bir isim ama ona ritmini kazandıracak birileri yoktu malesef Beşiktaş'ta. Gitmeli mi, Kalmalı mı? Bence gitse de olur, kalsa da. Hocanın inancına bağlı bir şey bu.

Gelelim yerine düşünülen isimlere. Tabata yazılıyor, çiziliyor. Gaziantepspor'un Potekizli Teknik Direktörü 8 milyon euro yu duyunca ''satın 88 tane Tabata buluruz'' demiş. Gaziantep yönetimi bunu yalanladı. Tabata iyi güzel oyuncu da 8 milyon euro eder mi? İsmail Köybaşı'nın 6,5 milyon euro + 3 futbolcu ettiği yerde eder tabi ki. Gerçekten eder mi? Aynı paraya daha iyisi alınır mı? Alınabilir. Adaylar türüyor yer yer. Taraftar Quaresma istemiş başkandan. Gazetelere göre başkan talimatı vermiş Quaresma ile görüşülecekmiş. Güiza'yı 14 milyon euro'ya aldığı için ucuza satmaya kıyamıyor Fenerbahçe. Minimum 10-14 milyon arası veren bir kulüp çıksa ertesi gün satarlar. Peki İnter 24 milyon euro verdiği bir oyuncuyu ucuza verir mi? En azından 15 milyon euro yu göstereceksin ki adamlar satsın Quaresma'yı. Ki zaten Quaresma'nın fiyatı düşse Beşiktaş'tan önce davranacaklar olacaktır.

Arjantin'de iyi piyasa var gibi bu günlerde. River Plate Falcao'nun bonservisinin yüzde 60'ını Porto'ya sattı 4 mlyon euro ya. Boca Palacio'yu sonraki satışın yüzde 20'si + 5 milyon euro ya Genoa'ya sattı. Javier Pastore 7 milyon euro ya Palermo'ya gitti. Bir ara da Türk medyasında Beşiktaş için Buonanotte yazılmıştı. Gerçekçiliği var mıdır bilmiyorum. Şu gerçek ki hem Quaresma'dan hem Tabata'dan daha çok fayda sağlar Beşiktaş'a. Hele ki Palacio'nun, Falcao'nun transferlerini duyunca bir insanın ağzının sulanmaması elde değil. River Plate satmaya niyetli ise kaç para isteyebilir ki. Taş çatlasa 10 ister üstüne de performans bonusu ister. Denemeye değer bence. Yanlış hatırlamıyorsam Ali Şen Galatasaray'ın derbi maçı öncesindeki bilet talebini haklı bulup ''Gelsinler tabi. Onların da Anelka'yı, Appiah'ı, Alex'i izlemeye hakkı var'' demişti. Ben de Beşiktaş Buonanotte'yi getirsin izlemeye giderim arkadaş diyorum.

Uefa Avrupa Ligi 3. tur Eşleşmeleri


Fenerbahçe'nin rakibi Macaristan'ın Honved takımı oldu. Honved Budepeşte takımı ve Fenerbahçe 2 yıl üst üste Budapeşte'yi ziyaret edecek. Avrupa'da deplasman kaçırmayan taraftar memnun olmuş mudur bilemem. Ordu takımı olarak 1909'da ilk kurulduğunda adı Kispest AC'di. O yıllarda atletizm, güreş, jimnastik, boks, tenis gibi branşlarda faaliyet gösteriyordu. Futbol'da Puskas, Kocsis, Bozsik gibi isimler yetiştirdi. 13 kez Macaristan Ligi, 7 kez de Macaristan Kupası şampiyonu oldu. (edit: honved aldığı ceza nedeniyle evinde ki maçı seyircisiz oynayacakmış. Deplasman kaçırmayan taraftara geçmiş olsun)

Galatasaray ise Tobol'u geçtiği takdirde Sliema Wanderers(Malta) - Maccabi Netanya(İsrail) galibi ile karşılaşacak. İlk maçları berabere bitmiş. Netanya'nın turu geçeceği düşünülüyor. Yalnız Netanya Tobol gibi güçsüz bir ekip değil. Futbolda ilerleme adına çalışmalar yapan bir takım. Matthaeus bir dönem teknik direktörlük yaptı bu takımda. Hakkında bir yazı çıkarılabilir.

Şampiyonlar Ligi 3.tur eşleşmeleri


Sivasspor'un 5 takımdan biri ile eşleşecekti. Shakhtar, Sporting ve Celtic en güçlüleri idi. Anderlecht eşleşebileceği en iyi 2 rakipten biriydi. Şampiyonlar Ligi zaten bir rüya Sivasspor için. Keza Anderlecht'i geçtiği takdirde Arsenal, Fiorentina, Lyon, Stutgart, A.Madrid gibi ekiplerle eşleşecek. Anderlecht'i eleyip, Asenal'i de Sivas'ta ağırlarsa ziyadesiyle herkesi memnun edecektir.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

İnter Amerika'da






Manchester City'nin 1+8'leri


Ronaldo 1997/98 sezonunda İnter'e transfer olunca Zamorano'nun 9 numarası Ronaldo'ya verilmişti. Zamorano'da 18 numarayı seçerek ortasına + takmıştı. Bu şekilde takımın tek numarasının Ronaldo olmadığını, kendisinin de hala 9 numarayı giyebilecek kapasitede olduğunu ifade ediyordu Zamorano.
Adebayor transferi ile birlikte Manchester City'de 9 numaranın talipleri bir hayli fazlalaştı. Tevez, Bellamy, Mwaruwari, Santa Cruz, Bojinov... Kim gider? Tevez, Adebayor ve Santa Cruz kulübün yeni isimleri. Bojinov 2 senedir pek gözükmüyor ortada. Hala genç sayılabilecek 23 yaşında kendisi. Mwaruwari Portsmouth'tan yıldızların arasına değil, kendi yağıyla kavrulan Manchester City'e gelmişti. Bellamy'de geçen sene pek bir varlık gösteremedi. Mwaruwari Fransa'ya, Bojinov İtalya'ya döner mi? Bence dönmek zorundalar.

Bedelsiz Gidenlerden


Fenerbahçe’nin 3 yıldır süreklilik gösteren takımın dinamosunu bonservissiz kaçırma durumu ağırlıklı olarak yönetimin yetersizliği olarak gösterildi. Son 3 yılda yönetimin en çok eleştirildiği konu başlığı da buydu zaten. Fenerbahçe en iyi oyuncularını sırasıyla Avrupa’nın büyük liglerinde oynama isteğine kurban veriyor. Önce Tuncay “Premier Lig’de oynamak istediğini” söyledi, sonra Aurelio “La Liga’nın hayallerini süslediğini…” Şimdi ise Lugano Serie A’yı işaret ederek sözleşme yenilemiyor.

Futbolcuların bu istekleri bir yana, yönetimin izlediği “yanlış” politika eleştiriliyor hep. Peki Fenerbahçe yönetimindeki sıkıntı nedir? Futbolcuları hak ettiklerinin daha altında bir ücrete mi oynatmak yoksa beceriksizlik mi? Tuncay’ın gidişini bir yana bırakırsak bence ilkelerden taviz vermeme adına yaşanmıştır bu kayıplar. Aurelio’nun gidişinde, opsiyonlu sözleşmesi devam eden futbolcuya menejeri tarafından 3 milyon Euro civarında bonservis ücreti istenmiştir. Doğal olarak kulüp bu parayı vermeye yanaşmamıştır ve bu parayı Josico transferinde kullanmıştır. Fenerbahçe sportif olarak kar mı etmiştir? Kesinlikle hayır. Ama bana göre doğru olanı yapmıştır. Aurelio konusunda yönetiminin bugüne kadar eleştirildiği nokta hep “biraz daha para verip Aurelio’yu takımda tutmaması” oldu. Ama burada yönetimin tavrı parayı değil ilkeleri kurtarmak namınaydı. Sonuç olarak kendi oyuncusuna bonservis ödemediği için oyuncu gitti.

Tuncay’ın durumu ise daha farklı. Oyuncu gitmek istedi, maddi olarak istekler karşılanmasına rağmen oyuncunun isteği sabitti. Hatta yine Aziz Yıldırım’ın açıkladığı üzere, Tuncay giderken 5 milyon Euro’luk bir anlaşma imzalayıp gitmek istemiş ve Aziz Yıldırım bunu kabul etmemiş. Bu kararın doğruluğu tartışmaya açıktır. Bugün Tuncay’la böyle bir anlaşma yaparsanız yarın Gökhan Gönül de sözleşme yenilerken 5 milyon Euro’ya serbest kalma maddesi talep edebilir veya Aziz Yıldırım farklı bir düşünceyle reddetmiş olabilir. Ama en azından bu teklifle Tuncay’ın kulübe duyduğu saygı göz önüne serilmiş oldu.

Bugün hala sonuca ulaşmamış olsa da Lugano’nun durumu da benzerlik gösteriyor. Bugüne kadar anlaşılamayan oyuncunun durumuyla ilgili Aziz Yıldırım dün detayları açıkladı. Daha önce basında çıktığı gibi istenen yıllık ücret 4 milyon Euro. Olay bundan ibaret olsa yüksek ücretten ötürü anlaşılamadı deriz. Ama işin detayı çok daha enteresan. Talep edilen paranın sadece yarısı Lugano için. Toplamda istenen 16 milyonun 8’ini peşin olarak Juan Figer istiyor. Yani yapılacak 4 yıllık anlaşma karşılığı yıllık 2 milyon da menejer maaş istiyor. Durum bu kadar komik bir hal aldığında anlaşma sağlanamıyor ama olay tarihe “Fenerbahçe’nin tutmayı beceremediği bir başka oyuncu” olarak geçiyor. Bu nedenle ilkelilikle beceriksizliği birbirinden ayırmak gerek. Konuyla ilgili daha ilginç olan şey ise yeni bir transfere bonservis ücreti ödemek yerine ne istiyorsa verilmesi gerektiğini düşünen beyinler. Bugün sen her isteneni verirsen, yarın senden isteneni açıklamaya yüzün olmaz.

12 Temmuz 2009 Pazar

Yaratıcı Forma Tanıtımı

Rapid Wien forma tanıtımını Viyana Şehir Parkında bulunan ünlü vals sanatçısı Johann Strauss anıtı önünde gerçekleştiriyor. Ortada ki Erwin Hoffer'ı aralarında en ciddi tanıtım mankeni seçiyorum. Sağda ki Yasin Pehlivan'nın ise en azından keman yayını tutmak için birinden ders alması lazım.

Bristol Rovers tanıtımını baraj kurarak seçmiş. Arkası dönük arkadaşlar ise toptan kendilerini hala korumayı sürdürüyor.

İspanya Milli takımı ise Konfederasyon Kupası öncesi adidas'ın sloganı ile poz veriyor. Yüzlerine boyalar sürerek savaşa hazırız mesajı vermek istiyorlar galiba. Gerçi Senna'nın boya sürmesine gerek yoktu.

Benfica ise 3. formasını taraftarın oylamasına sunuyor. Turuncu forma oyların yaklaşık %45 ini alarak birinci sıraya çıkmış durumda. 31 Temmuz'a kadar sürecek oylama.
Bir kaç avrupa takımı daha bu şekilde taraftar oylamasına sunuyor formalarını. Bildiğim kadarıyla Real Soseidad 3 farklı tarzda hazırlanan 1. formasını oylamaya sunmuştu. ''3. formada taraftara süprizimiz var'' diyerek tanıtım yapılacağına, bu tarz bir tanıtım daha mantıklı geliyor bana. Satış açısından daha garanti bir yol gibi.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Sistem Dediğin...


Futbolda sistemlerin varlığını ilk olarak bir Commodore 64 oyunu olan Kick Off ve Sensible Soccer’da görmüştüm küçükken. Çok da hoşuma gitmişti. Geriye düşünce 3 forvet, öne geçince 5 defansla oynamak. Her zaman işe yaramamıştı ama beni rahatlattığı kadar rakibi de tedirgin etmeye yarardı bu sayısal sistemler. O zamanlar 3-5-2’nin hakim olduğu dünyada 4-4-2 ile ilk tanıştığımız zamanlardı. Tabi mecbur kalmadıkça 3-5-2’den sapmak istemiyorduk. Çünkü kadroları ona göre kurmaya alışmış bünyelerimiz orta sahadan birini kesmeye kıyamazdı. Tabi bek kavramı da henüz yerleşmemişti.

Ne zaman ki 4-4-2 yaygınlaştı ve 3-5-2 tedavülden kalkmaya yüz tuttu, birçok yeni terimle terimle tanışmak durumunda kaldık. Kağıt üstünde defansta oynuyor görünen oyuncular rakip ceza sahası civarında görünmeye başladığında anlamıştık bir gariplik olduğunu. Bek oynuyorlardı ama geride görünmüyorlardı pek. Hatta açıkta oynayan oyuncular onların yerine geçiyordu ara ara. Önlibero olayına hiç girmiyorum, onun kabulü biraz daha zor olmuştu çünkü. Libero dediğin Müjdat’tı ve Müjdat’ın önünde de kimseye gerek yoktu kafamda.

4-4-2 denilen sistem zamanla kendi içinde çeşitlenmeye başladı ki budur asıl kafaları karıştıran. Bugüne kadar 3-5-2, 4-4-2, 4-3-3, 3-4-3, 5-3-2 gibi 3 haneli sistemlere alışmaya çalışırken 4-2-3-1, 4-1-3-2, 4-1-4-1 ve hatta 4-1-2-1-2 gibi ne idüğü belirsiz kavramlar çıkmaya başladı. Normalde defans-orta saha-forvet hattından oluşan sayısal sistemler artık defans-defansif orta saha-ofansif orta saha-forvet şeklinde dizilmeye başlamıştı. Baklavaya falan değinmiyorum yine.

Ama gelin görün ki tahta üstünde muntazam şekilde dizilen bu sistemler sahaya dağılıp oyuna başladığında o kafa karıştıran hallerinden uzaklaşıyorlar. Kadro yapısına göre bu takımları kimi zaman klasik 4-4-2, kimi zaman ise 3-5-2 dizilişiyle izliyoruz farkında olmadan. Zaten ön liberolu 4-4-2 sistemleri 3-5-2’nin oyun içi revize edilmiş halidir. Hızlı ve ileri çıkma alışkanlıkları olan beklerle oynayan takımlarda bekler çıktıkça defansif özellikleri yüksek olan ön liberolar defansın arasına kaynayınca farkında olmadan uzun süreler 3-5-2 oynayan takımlar izliyoruz. Özellikle ülkemizdeki büyük takımlarda bu özellik kaçınılmaz. Bir de 4-2-3-1 gibi çift ön liberolu oynayan ve oyun içinde ağırlıklı olarak 4-3-3 dizilişiyle izlediğimiz takımlar vardır. Bunun kağıt üstü ayrımı biraz daha açıktır aslında. Kanatlarda forvetten devşirme oyuncular görülür daha çok. 4-4-1-1 vardır bir de. Bu gizli kahraman 4-4-2’den başkası değildir. Genellikle orta sahadaki “1” forvetle takılmaktan hoşlanır ve hocanın söyledikleri diğer kulaktan çıkmışçasına 4-4-2’ye yelken açar bu takım. Belki de hoca eksik anlatmıştır. 4-1-3-2 ise başta bahsettiğim 3-5-2’nin ta kendisidir. 4’lüdeki bekler aslında orta sahanın kenarlarında takılırken oradaki “1” yalnızlığını tandemdeki ikiliyle beraber gidermeyi tercih eder. 4-1-2-1-2 vardır bir de. Kafaları karıştırmaktaki başarısı türevlerinin çok önündedir. Bu sebepten kendisine baklava sistemi de denir. Orta sahadaki 4’lü taktik tahtasında baklava şeklinde dizilir ve orta saha kanatsızdır. Böyle söyleyince hemen tanıdınız sanıyorum. Evet bu akıllara zarar sistem de 3-5-2’den başkası değildir. Süratli ve çift yönlü yeteneklere sahip bekler kanatları çekip çevirirler, rakibin domine etmesini önlemekle görevlidirler.

Bu arada geç de olsa belirtmek isterim, bütün bunları bilgilendirme maksatlı yazmıyorum. Sadece bol rakamlı sistemlere yorulan kafalara üzüldüğümden bu çaba. Yanlıştır demiyorum. Sayısal olarak örnekleri çoğaltılabilecek bütün bu sistemler kendi içinde doğrudur ama hepsi bir şekilde bilinen en basit sistemlerin tarifidir. Bugünlerde transfer döneminde sıkça duyduğum sistem oyuncularına üzüldüğümdendir biraz da bu yazı. “O oyuncu 4-3-3 oyuncusu değil” diye nice istikballer köreliyor kim bilir. Bu sebeptendir ki sistem karmasaşına pek itimadım yok. Benim için sistem çeşitliliği Amerika ’94’te Kamerun’un 1-1-8’inde saklıdır. Kaldı ki yeniliklere bu kadar açık olmayan dünya futbolu da barındırmadı bu sistemi. Halbuki ne koçyiğitler bu sistemle kendini bulabilirdi...

Sadece Santrafor


Berlusconi gibi rahat bir adam zor bulunur. ''Transfere ihtiyacımız yok. Pato, Ronaldinho, Pirlo gibi yıldızlarımız ve gelecek vadeden bir çok genç oyuncumuz var. Teknik açıdan baktığımızda, İtalya’da hiçbir ekip bizim kadar güçlü değil, Inter bile” diyebilecek rahatlıkta bir adamdan bahsediyoruz. Bu sözler sonrasında Curva Sud Milanello'yu basıyor.

Shevchenko'dan gelen parayı Oliveira ve Ronaldo'ya basmışlardı. İkisi de hüsranla sonuçlandı Milan adına. Zaten uçuracaklarını da kimse beklemiyordu. Gençleştirme adın aldıkları Gourcuff bile ellerinden kaçırdılar. Kaka'dan gelen para ise nereye harcanacak merak ediyoruz. Adebayor'dan vazgeçmişler. Dzeko, Luis Fabiano ve Eto'o isimleri geçiyor. Berlusconi pahalı olduklarından, Real Madrid'in piyasayı çok yükselttiğinden şikayetçi. Dzeko ve Luis Fabiano için geçerli olabilir bu durum ama Barça zaten satmak niyetinde Eto'o yu. 3 isimde Milan'ın bu seneki santrafor ihtiyacını giderebilecek kapasitede. Galliani Onyewu'nun gelişiyle Cissokho transferinden vazgeçtiklerini(Cissokho ile Onyewu'nun ne alakası varsa), Pirlo'nun takımda kalacağını ve sadece 1 tane santrafor alacaklarını açıkladı.

Eto'o yu Milan alsa, David Villa'yı Barça alsa, Güiza'yı Valencia alsa, halamın da bıyıkları olsa...

avrupa'da transfer 2008/09 vol.6

Yuri Zhirkov - Cska Moskova - Chelsea (21.000.000 euro)
Karim Ziani - Marseille - Wolfsburg (7.000.000 euro)
Eljero Elia - Twente - Hamburg (9.000.000 euro)
Josip Suminic - Herta Berlin - Hoffenheim (7.000.000 euro)
Juan Arango - Mollarca - B.Mönchengladbach (3.600.000 euro)
Michael Owen - Newcastle - Man. United (bedelsiz)
Luis Valencia - Wigan - Man. United (19.000.000 euro)
Gabriel Obertan - Bordeux - Man. United (3.500.000 euro)
Daniel Sturridge - Man. City - Chelsea (5.800.000 euro)
Ross Turnbull - Middlesbrough - Chelsea (bedelsiz)
Jo - Man. City - Everton (kiralık)
Gael Givet - Marseille - Blackburn (4.000.000 euro)
Christian Benitez - Santos Laguna - Birmingham (9.000.000 euro)

Lisandro Lopez - Porto - O.Lyon (24.000.000 euro)
Karim Benzema - O.Lyon - Real Madrid (35.000.000 euro)
Raul Albiol - Valencia - Real Madrid (15.000.000 euro)
Didier Zokora - Tottenham - Sevilla (9.000.000 euro)
Oguchi Onyewu - S.Liege - Milan (bedelsiz)
Felipe Melo - Fiorentina - Juventus (20.000.000 euro)
Ismael Bangoura - Dinamo Kiew - Rennes (11.000.000 euro)
Lucho Gonzales - Porto - Marseille (18.000.000 euro)
Souleymane Diawara - Bordeux - Marseille (6.500.000 euro)
Cedric Carrasso - Toulouse - Bordeux (8.000.000 euro)
Thimothee Atouba - Hamburg - Ajax (bedelsiz)
Fernando Belluschi - Olympiakos - Porto (5.000.000 euro)
Sebastian Leto - Liverpool - Panathinaikos (4.000.000 euro)

#avrupa'da transfer 09/10 vol.5

7 Temmuz 2009 Salı

Kabil'de Futbol

foto; AP

Yeni Kaptan


8-9 yıl önce mahalledeki futbol kulübüne giderdim. Mehmet Hoca maç öncesi tahtaya ilk 11 i yazardı. Haftalarca kalırdı o yazı. Çünkü sadece rakamlar yazardı. 2 sağ bek, 3 libero, 4 stoper gibi. Elinde ki kağıttan okurdu kim kaç numarayı giyecekse. Yedeklerde ise 12 kaleci, 13 oyuna ilk gircek olan kişi olurdu.

Ambrosini de Mehmet Hoca'nın mantığına göre Milan'ın 13 numarası. Gattuso, Pirlo veya Seedorf'tan biri dinlenecekse yada sakatsa Ambrosini formayı giyer. Hakkını da her zaman verir. Leonardo'nun yeni sezondaki kaptanı olacak Ambrosini. 13 senedir terletiyor bu formayı. Milan'ın gelenekçi yapısını yazmaya gerek yok. Pirlo satılmazsa, önümüzdeki sezon da yeri gelince oynayabilir Ambrossini. 2. kaptan Gattuso. Saha içerisinde Ambrosini'den daha çok Gattuso'yu görebiliriz kaptan olarak ama Milanello'da sözü geçen isim Ambrosini olacak.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Faustino Asprilla'ya Veda

Bir fırtına gibi girmişti Avrupa futboluna. Çabuk söndü yalnız. 1992/96 yılları arasında ki Parma kariyeri ile hatırlarız onu. Parma ile 1 UEFA Kupası, 1 Kupa Galipleri kupası, 1 Süper Kupa kaldırdı. Güçlü fiziğinin yanı sıra driplingleri ve top tekniği ile ön plana çıkmıştı. 2 sezonluk Newcastle kariyerinde (benim hatırladığım) sadece Barcelona maçı vardır ki inanılmaz bir futbol sergilemiştir. O maç dışında tam bir hayal kırıklığı oldu. Eski günlerine dönüş için tekrar Parma'ya döner ama yakalayamaz eski formunu. Ne var ki kendisi pek disiplinsiz ve umursamaz bir adamdı. Bugün görkemli jübilesini yaptığında 39 yaşında idi kendisi. Yanındaki abla ise Kolombiya'nın ünlü modellerin Claudia Perlwitz. Jübilesine eşlik eden futbolcular ise; Roque Junior, Ailton, Carlos Valderrama, René Higuita, Victor Aristizabal, İvan Cordoba, Alexis Garcia, Mario Yepes, Diego Osorio Adolfo. Maldini, Cannavaro ve Zola'ya ulaşılamamış. Kendisini ekenler ise Ronaldinho, Shearar, Crespo, Veron ve Thomas Brolin.


5 Temmuz 2009 Pazar

Sinan Ayrancı


Tam adı Ali Sinan Ayrancı. Transfer haberleri sık sık geçiyor ülkemizde. İsveç ligi takımlarından Brommapojkarna'da oynuyor. Devre arasında adı Galatasaray ile anıldı. Sezon sonu geldiğinde de Fenerbahçe dahil 2-3 Anadolu ekibiyle daha adı anılıyordu. Gençlerbirliği anlaşmış genç oyuncu ile. Pazartesi günü Gençlerbirliği ile antremanlara çıkacak.

Milli takımımızın unutulmaya yüz tutmuş yeteneklerinden biri. 5 kez u-15 takımında oynamış. 1990 doğumlu ve 1,90 m boyunda. İtalyanlara göre ''yeni Zlatan''. Geçtiğimiz yıl Mourinho ile görüşerek İnter'e transferi gündeme gelmiş. Aynı şekilde Juventus da ilgilenyordu kendisi ile. 2005 yılındaki bir turnuvada Bursaspor'un dikkatini çekmiş ama daha yaşı küçük olduğundan, okul sorunu sebebiyle transferi gerçekleşememiş. Çünkü babası Sinan'ın eğitimine çok önem veriyor. Sinan kendini şu ifadelerle tanıtıyor, ''Pivot santrforum. Yani topu saklayan, hava toplarına hakim ve teknik bir oyuncuyum".

3 Temmuz 2009 Cuma

Medya Baskısı


Geçen sene Christiano Ronaldo'nun adı Real Madrid ile çok fazla anılmıştı. İspanyol gazetelerinin durmaksızın haberleri ve Ronaldo'nun beyanatları Alex Ferguson'u çok kızdırmıştı. Araya Ronaldo'nun annesi bile girerek röportaj veriyordu. Alex Ferguson Ronaldo'yu satmak istemediğini, haberlerin kasten yapıldığını ve futbolcusunun medya tarafından baskı altın alınığını idda etmişti. Aradn 1 sene geçti ve Ronaldo sonund imzayı attı Real Madrid ile.

Şu an da aynı baskı Ribery için uygulanıyor. Her gün 1 değil birkaç haber görüyoruz artık. Ribery'in beyanatları Real'e gitmek istediği yönde. Rummenige ise gönderemeyeceklerini çünkü yerini doldurmanın çok zor olduğunu söylüyor. Bir ara araya Zidane da girmişti. Şimdi de Benzema girmiş araya ''Ribery benim dostum, onunla Real'de oynamak isterim''. Hitzfeld de Real Madrid'in 70-80 milyon euro verdiği takdirde Bayern'in Ribery'i satacağını söylemiş. Perez elindeki parayı tüketmişmidir bilemiyorum. Şu gerçek ki Ribery bir gün Real Madrid forması giyecek.

"Diego Armando Maradona"


"Benim adımın söylendiği ve insanların bunun ne anlama geldiğini bilmediği bir gün asla olmayacak."
fotoğraf: Steve Powell / Allsport
(Belçika - Arjantin, 1982 / Camp Nou)

2 Temmuz 2009 Perşembe

Vassel İmzaladı


Konuyla ilgili açıklama NtvSpor yoluyla başkan Cengiz Topel'den geldi. Vassel önümüzdeki sezon Ankaragücü forması giyecek. 1 yılı opsiyonlu 3 yıllık anlaşma yapılmış.

Ankara'da büyük işler başarabilecek 1 kulüp varsa o da taraftarı sayesinde Ankaragücü. 100. yılda Ankaragücü için büyük bir isim getirdiler. Vassel'in son yıllardaki performansı beni hiç alakadar etmiyor. Vassel lige renk katacaktır. Çok da büyük işler başaracağını sanmıyoum ama getirdiği heyecan yeter. Bolca Ceyhun'un pasları ile Vassel'in araya kaçışlarını izlemeyi umuyorum. Taraftarlar da Vassel'den memnundur heralde. Bu zamana kadar çoğu kez yönetim için tezahürat yapan ''gecekondu'' 100. yılda takımına mutlaka sahip çıkacaktır.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Benzema Real Madrid'de


Perez'in atakları sessiz ve derinden devam ediyor. Kaka, Ronaldo ve Albiol'den sonra talibi çok olan Karim Benzema'yı da kaşka gözle bitirdi Real Madrid. Resmi açıklama Lyon'dan geldi. Bu sefer Real Madrid'in kasasından çıkan miktar 35m € olmuş. Böylelikle Perez'in transfere harcadığı para ayağının tozuyla 200m €'yu buldu. Bu arada David Villa için Barcelona'nın yolu açıldı. Barcelona daha ne kadar sessiz kalır merak ediyorum ama az ve öz bir transferle sezonu kapatacaklarını tahmin ediyorum.

Real Madrid'in transfere ayrılmış daha ne kadar bütçesi var bilmiyorum ama defansa da birkaç takviye yapılacak muhtemelen. Zira mevcut transferlerle hücum hattı defansı ziyadesiyle tartıyor. Aynı ağırlıkta takviyeler olması olanaksız olsa da beklere yapılacak takviyelere hala ihtiyaç var. Bu yaza kattığı heyecan için Florentino Perez'e bir teşekkür de bizden gelsin. Bakalım Maicon kimin elinde kalacak...