29 Mayıs 2012 Salı

Milli takım forması


Dün akşam eve geldiğimde Nike'dan gelen bir paketle karşılaştım. Poşetten içeriye bakınca 'sanırım suluk gönderdiler' dedim (Aklıma istemsizce bisiklete bindiğim dönemler geldi. Hayatım boyunca isostar suluğa sahip olamadım nedense). Sonra poşetten çıkardım baktım şişenin içerisinde forma var. Kapağını açtım, formayı çıkarmaya çalıştım ı-ıh, çıkmıyor. Anne mantığıyla şişe lazım olur diye de kesmek ilk etapta aklımda yoktu ama 2-3 dakika debelendikten sonra 'napalım mecbur keseceğiz' diyerekten önce dışındaki kağıdı çıkardım ki meğersem şişe zaten kesikmiş. Formayı, çıkardım ve giydim, evet güzel.

Bir formanın plastik şişelerden üretildiğini vurgulamak için konsept oldukça güzel. Her bir forma için ortalama 13 geri dönüşümlü plastik şişe kullanılmış. Daha detaylı teknik analizleri basın bülteninden zaten okursunuz, ben biraz kişisel görüşümü yapayım.


Milli takım futbol endüstriyelleşene kadar bantlı, üzerinde ay-yıldızlı formayla oynadı. Nasıl ki Fenerbahçe'nin çubuklu forması özdeşleşmisse milli takımın da o forması özdeşleşmişti. 20 yılı aşkın süreden beri kullanılmayan bu forma son 2 yılda kullanıldı. Herkes beğenmişti, çok da klasdı. Sanıyorum ki formanın 2 yılda bir değişmesi şart gibi birşey. Şu an giydiğimiz düz kırmızı formaya da daha yukarıdan ince bant çekilmiş, ay-yıldız da göğüse konmuş. Forma şık olmasına şık ama beyaz formamızın aynı konsepte olmaması tercihimdir. Şu an giydiğimiz tasarıma birkaç ekleme ile bize özgü olarak tekrar piyasaya sürülebilir.



BASIN BÜLTENİ




Nike tarafından üretilen ve çevre dostu özelliklerle donatılan Türkiye Milli Takımı’nın iç saha maçlarında giyeceği forma, Türkiye'nin ilk maçında ve sonraki 40 yıl boyunca giydiği formanın tasarımının geliştirilmiş bir modeli. Beyaz bisiklet yakalı kırmızı t-shirtün göğüs bölümünde yine kırmızı bir bant ve bandın sol tarafında, kalbin üstüne denk gelen kısımda ise ay yıldız bulunuyor. Yakanın arka iç kısmında, taşıyana şans getirdiğine ve nazardan koruduğuna inanılan bir simge olan Nazar Boncuğu grafiği yer alıyor.

Nike’ın üstün sportif performans ve düşük çevresel etki sözü doğrultusunda, yeni formalarda şortların kumaşı %100 geri dönüşümlü polyesterden üretilirken üstlerde en az %96 geri dönüşümlü polyester kullanıldı. Her bir forma, ortalama 13 geri dönüşümlü plastik şişeden üretildi.

Vücuttan teri uzaklaştırmak amacıyla Nike Dri-FIT teknolojisi kullanılarak üretilen formaların kumaşı Nike’ın önceki formalarından %23 daha hafif ve %20 daha güçlü bir örgü yapısına sahip. Forma üstlerindeki lazerle kesilmiş havalandırma delikleri bölgesel serinleme sağlarken oyuncuların maç sırasındaki vücut ısısını düzenlemeye yardımcı oluyor.

Kırmızı renkte olan deplasman şortları daha fazla konfor, hareket serbestliği ve koruma sağlayan gelişmiş tamponlama özelliğine sahip. Çoraplar da kırmızı renkte ve üst kısımda beyaz bir şerit bulunuyor.

Nike Pro Combat

Nike’ın ürettiği ‘spor üniformaları’ kapsamında, günümüzde fiziksel ve teknik açıdan daha zorlu geçen maçlarda oyunculara daha fazla koruma ve rahatlık sağlamak amacıyla sunulan Nike Pro Combat forma içlikleri her federasyon için ülkeye özel tasarlandı.

Federasyonlara özel geliştiren forma içlikleri, oyuncuları serin tutmayı ve rahat ettirmeyi sağlayan, ter emici kumaşla üretilen Nike Pro Combat Hypercool 2.0 üst içlikleri ve vücutta nemi hapsetmeden ısıyı vücuda geri veren boğazlı yakası ve fırçalanmış tüylü iç yüzeyiyle soğuk havalarda oyuncuları sıcak tutan Thermal Mock üst içlik seçenekleriyle sunuluyor.

Nike Pro Combat Hyperstrong Compression erkek alt içlikleri de oyunculara ek koruma sağlıyor. Bel ve kasık bölgesinde sağlanan ekstra koruma sayesinde oyuncular sahada güvenle mücadele ederken file kumaş vücudun en çok ısınan bölgelerinin nefes almasına izin veriyor.

Antrenman ve Yaşam Tarzı Koleksiyonu

Yeni milli takım formalarını tamamlamak üzere Nike, koleksiyonun bir parçası olarak antrenman ve yaşam tarzı serisini geliştirdi. Antrenman yaparken oyuncular, her türlü hava koşulunda rahatlık sağlayan seçeneklerden oluşan yenilikçi kıyafetleri sahada giyebilecek.

Taraftarlar ise, yeni çıkan kapüşonlu sweat-shirt, eşofman üstü, tişört, sweatshirt, şapka ve ceket ile takımlarından duyduğu gururu ve verdiği desteği ifade edebilecek.

13 Mayıs 2012 Pazar

Mantık, duygu, umut


TT Arena'da oynanan 3 maçta Galatasaray'ı 2 kere mağlup eden Aykut Kocaman, Şükrü Saracoğlu'ndaki 3 maçta da galip gelmeyi başaramadı.

Son 10 küsür yılda genellikle coşkuyla oynayan ve çoğunluğu evire çevire zaferlerle donatılan Galatasaray'a karşı olan galibiyetler serisine ara verilmeye devam ediyor. Normal sezonda oynanan maç da gösterdi ki Fenerbahçe'nin geçen yılki takım savunmasından eser yok. Dolayısıyla olgunlaşamayan kontra ataklarla da gömülmek zorunda kalan sarı lacivertliler geçmiş yıllara oranla daha teknik ayaklara sahip olan Galatasaray'a karşı dün düşük bir tempoda oynamayı tercih etti. Kademe kademe tempo arttırılacak, son yarım saatte de seyirciyi de arkasına alan Fenerbahçe oyuna sonradan girmesi muhtemel Alex, Bienvenu, Topuz, Caner gibi isimlerinin de katılımıyla kaleye abluka altına alacaktı. Lakin Dia tüm stratejiye turp sıktı!

Mesele de burada patlak veriyor işte. Sonuçta bir şampiyonluk maçı ve acaba bu şampiyonluk maçında strateji hatası yapıldı mı? Fenerbahçe diğer yıllar gibi coşkuyla oynamalı mıydı? Öne geçseydi bunu maçın sonuna kadar koruyabilir miydi? Aynı maçı tekrar imkânı olmadığı için pek tabi ki bu soruların da cevabı yok. Belki şuna cevap bulabiliriz: Aykut Kocaman gelecek adına umut verdi mi?

İnönü'deki Beşiktaş maçında da Aykut Kocaman maç içerisinde oyuncularına sürekli sakin olun, ayağa oynayın, gelişi güzel uzun top atmayın talimatı verdi. Daum ve Zico döneminde benzer şekilde oynayan Fenerbahçe yetenekli ayaklarını çokluğu sebebiyle genellikle sonuca gitti. Daum Avrupa Kupaları'nda başarısız oldu çünkü hızlı oynadı, kendisine denk veya daha iyi takımlar yüksek tempoda sarı lacivertlileri yere serdi. Zico Avrupa Kupaları'nda başarılıydı çünkü düşük tempoda oynuyordu, yetenekli ayaklarla sonuca gidebiliyordu ama ligde de yeterince hızlı oynatamadığı için sahaya zaten 1 puanla çıkmış rakibinin etten duvarını kimi zaman da aşamıyordu.

Aykut Kocaman'ı daha Avrupa Kupaları'nda izleyemedik (ilk senesini hariç tutuyorum çünkü kısa zamanda takıma mantalite uygulanamaz ve dolayısıyla Aykut Kocaman takımı izlemiyorduk). Bu sezonun da açıkçası saha içini konuşamadık, çünkü maçların büyük çoğunluğu duygusal açıdan oynandı. Lakin bazı maçlardan bazı ip uçları kapabildik. Yönetimin, özellikle de başkan Aziz Yıldırım'ın da desteğini arkasına alan Aykut Kocaman ve teknik ekibinin yapılacak transferlerle birlikte gelecek sene neler ortaya koyabileceğini merakla bekliyorum.