29 Nisan 2009 Çarşamba

Katar'a Kayan Yıldız (!)


Türkiye'ye geldiğinde çıktığı ilk resmi maçtan sonra Gürcan Bilgiç kendisiyle ilgili umut dolu sözler sarf etmişti. "Türkiye'ye gelmiş en iyi yabancılardan biri, hatta mevkisinde Uche'nin tahtını alabilir" tadında bir şeyler söylemişti Gürcan Bilgiç, Diatta'yla ilgili. İlerleyen haftalarda rakibin bir duran top organizasyonunda kendi takım arkadaşını tutarken görüntülendi. Sonra usulca gönderildi. Newcastle United'a gittiğini duyduk. Orada ne yaptı, nasıl oynadı veya oynadı mı bilmiyorum. Kendisi şu an 33 yaşında ve Katar takımlarından Al Ahli'yle anlaşmış. Yaşlı yıldız cenneti Katar'a gittiğini öğrenince, Gürcan Bilgiç'in öngörüsü aklıma geldi. Acaba gerçekten o kadar iyiydi de biz mi bilemedik kıymetini?

25 Nisan 2009 Cumartesi

Silindir Yarışı

24 Nisan 2009 Cuma

Aziz Yıldırım


Bence de devam etmeli. Ama bunu resmi site söylememeli. Resmi site "devam ediyor" ya da "etmiyor" şeklinde duyursun yeter. Zaten taraftarın oyuyla başkan seçilmeyeceği için bu şekil bir duyurunun kimseye bir faydası olmayacaktır.

Güven Sazak, Lefter Küçükandonyadis, Mehmet Ali Aydınlar, Şenes Erzik, Fikret Kırcan, Faruk Ilgaz, Eşref Aydın, Tahsin Kaya, İsmet Sezgin, Rıdvan Özdin ve Uğur Dündar'ın Aziz Yıldırım'la ilgili görüşlerinin çoğunu desteklerim. Başkanlığı boyunca önemli sportif hataları ve son birkaç senede futbol takımına tesir eden ciddi hataları olmuştur Aziz Yıldırımın. Ama bunların hiçbiri Fenerbahçe'yi getirdiği noktayı değiştirmez. Aziz Yıldırım'ın gündeminde şu an 1 milyon üye projesi var. En azından bu projeyi gerçekleştirene kadar görevinde kalması taraftarıyım. Evet bence de, Aziz Yıldırım devam etmeli.

geri dönüşüm


askeriyeye 2 gün takmıştım askeriye de bana 3 gün taktı. 19 mayısta evdeyim. ayrıca bugün benim doğum günüm. çarşı ve doğum günü güzel bir ikili oluşturdular gibi.

23 Nisan 2009 Perşembe

23 Nisan Derbisi: Kırmızı Takım 14 Beyaz Takım 16


Derbilerin favorisi olmaz derler ama Beyaz Takım'ın kazanması büyük bir sürpriz olmadı. Defansın göbeğinde çakılı Mustafa Doğan ve ileri uçtaki kule Hakan Şükür'le rakibi her alanda boğdular. Bloklar arası bağlantı ise Oktay'ın işiydi, o da oldu bir şekil. Kırmızılar ise Sergen'in ayağına bakıyordu. Kondisyon sıkıntısı yaşadığı dakikalar olsa da takımın bütün hücum organizasyonlarında baş roldeydi. Tabi takımın itici gücü Hamza'yı da atlamamak lazım. Hakan Ünsal'ın kritik kayıpları olmasa skor çok farklı sulara sürüklenebilirdi.

Maçın ilk yarısında genç oyuncuları ön plana çıkarmaya yönelik oynayan yıldızlar, gençlerin kendilerinden pek geride olmadıklarını görünce olaya ağırlık koyma yoluna gittiler. İnsiyatifler alındı, müsait pozisyonda arkadaşını görmeden şutlar çekildi. Kaleciler insafsızca kurtardıkça büyükler hırs yaptı. Hatta bir ara Sergen'in kornerden kaleye göndermeyi denediği top gözden kaçmadı. Sonrasında ne oldu? Kaleciyle karşı karşıya pozisyonda durumu zorlayan Sergen inandırıcılıktan uzak şekilde yere serilirken Ahmet Çakar fütursuzca çaldı penaltıyı. O ana kadar yerde kıvranan Sergen kararı görünce ayaklandı zaten. Hakeme sonda ayrı bir parantez açmak boynumuzun borcu.

Beyaz takıma dönecek olursak Mustafa Doğan'ı atlamamak lazım. Maça mutlak galibiyet parolasıyla çıktığını anlamak zor değildi ki zaten yorumcu Yılmaz Vural da verdiği anektodda, maçtan önce Mustafa Doğan'ın yaptığı takım konuşmasında mutlaka kazanmak için sahaya çıkacağını dilegetirdiğini söyledi. Zaten ilk yarıda uzunca bir süre gol yememelerinin nedeni de buydu. Kırmızı Takım ilk golü bulmak için baya çaba ve zaman sarf etti. Ne zaman ki ileride Hakan ve Oktay'ın formu düştü Kırmızılar defanstan daha rahat çıkmaya başladılar. İkinci yarıda dengeyi kuran Kırmızı Takım'da Sergen'le beraber hücum yükünü çeken Tayfun da özellikle dikkatimi çekti. Sergen'den gelen arapasları muazzam değerlendiren Tayfun bana Güiza'yı düşündürdü. Tayfun'un sahip olduğu önsezi yeteneği Güiza'da olsa şu an Fenerbahçe için şampiyonluğu konuşuyor olabilirdik. Beyaz takımda ise gözüme çarpan oyuncu Görkem oldu. Maçta atılan 30 golden aklımda kalanlardan biri kendisine aitti. Takımının 14. golünde, sol kanattan sol ayağının içiyle doksana gönderdiği top maçın en güzel gollerinden biriydi. Kendisi şu an Fenerbahçe alt yapısındaymış. Yaşı biraz daha müsait olsa Uğur Boral'a mahkum olmazdık o bölgede.

Son olarak hakeme gelecek olursak Ahmet Çakar bu maçı yönetmeyi kabul ederek doğru bir karar mı verdi, emin değilim. Zira bundan sonra bugünün şartlarında hakem eleştirirken hatırlaması gereken daha yakın bir tarih olacak. Futbol oynatmaya yönelik zihniyetini anlıyorum ama bir de skora etki edecek hatalar yapmasa iyiydi. Sergen'in kolpa düşüşünü yemesini pozisyonlara uzak kalmasına bağlıyorum. Ama her haliyle eyyam kokan, oyunu beraberliğe sürüklemeye yönelik bir karardı bana göre. Bakın "Ahmet Çakar eyyamcıdır" demiyorum ama karar eyyam kokuyordu...

Bir not da spiker ve yorumcuya düşelim. Ercan Taner her şartta heyecanını koruyan üslubunun örneğini sergiledi yine. Sahada bir de Hagi olsa, Ercan Taner'in anlatımı daha da renklenebilirdi. Yılmaz Vural ise yorumculuğun samimi yüzüydü. Maçın ilk yarısında, Sergen'in klas hareketler serisi üzerine sarf ettiği bir söz hala aklımdan çıkmıyor: "Malesef yetenek kaybolmuyor..."

22 Nisan 2009 Çarşamba

Kartal Kimi Korkuttu?


Lig Tv'nin internet sitesinde Beşiktaş - Ankaraspor maçıyla ilgili haberin başlığı bu. Kartal taraftarını korkutmuştur, ama bırakın bunu taraftar siteleri bu şekilde duyursun. Lig Tv'nin finalde bir Fenerbahçe - Beşiktaş eşleşmesi istemesi kadar doğal bir şey yok tabi. Kimsenin de buna diyecek bir şeyi olduğunu sanmıyorum. Ama bunun dışavurumu iyi bir intiba değil kendileri açısından. Gerçi Lig Tv'nin intibası daha önce sayısız vukuatla yerle bir olduğundan bunu pek düşüneceklerini sanmam. Şu anki şansları Ankaraspor'un taraftarsız bir belediye takımı olması. Yoksa daha büyük bir kitleyi adamdan saymamış olacaklardı.

Ayrıca peşinen belirtmek isterim. Bunları yazarken Beşiktaş'ı durumun tamamen dışında tutuyorum. Eleştirdiğim şey Lig Tv'nin haber adabından uzaklığı. Bu nedenle Beşiktaşlı arkadaşlar tarafından yanlış anlaşılmak istemem. Kendilerini tebrik ediyorum.

Öğrenilmiş Çaresizlik...


KPSS hazırlık kitaplarında da yer buldu sonunda bu derbi. Bakalım başka bir yayından misilleme gelecek mi?

* * *

Soru: Galatasaraylı futbolcuların Fenerbahçe maçından önce daha önceki maçlarda aldıkları sonuçlar akıllarına gelmekte‚ (6-0‚ 4-0‚ 3-2‚ 4-3) ve Galatasaraylı futbolcular "Ne yaparsak yapalım yine kazanamayacağız" dyerek daha az çalışmakta ve yine başarısız olmaktadırlar. Bu durum öğrenme teorilerindeki hangi kavrama örnek olabilir?


A) Habercilik
B) Tepkisel koşullanma
C) Kendini gerçekleştiren kehanet
D) Öğrenilmiş çaresizlik
E) Sistematik duyarsızlaştırma

21 Nisan 2009 Salı

Tanrılar Çıldırmış Olmalı!


Futbolun tanrılarından bahsediyorum, İngilizler yine coştu. Chelsea - Liverpool gibi bir maç bir daha ne zaman olur derken arayı açmadılar. Bu sefer izleyemedim, internetten skor takibi yaparken Arshavin'in görmemiş gibi 4 tane attığını görünce bununla ilgili bir post için buraya geldim, 90'da Liverpool yine bırakmadı. Yakın zamanda tekrarını izlemek gerek. 8 gol 3 futbolcudan geldi. Fıkra gibi; bir İspanyol, bir İsrailli, bir de Rus... İşin ilginci böyle bir maçta sadece bir tane sarı kart çıkmış. Bu kadar mı futbol doluydu diye düşünüyor insan.

* * *
Liverpool 4 - 4 Arsenal

36' Arshavin (0-1)
49' Torres (1-1)
56' Benayoun (2-1)
67' Arshavin (2-2)
70' Arshavin (2-3)
72' Torres (3-3)
90' Arshavin (3-4)
90' Benayoun (4-4)

Nike Halı Saha Ligi: "Asla Pes Etme"


Halı sahalar ülkemizde en yaygın şekilde bir sporun icra edildiği mekanlar. Hatta öyle ki futbolu bırakan profesyonellerin de oynama ihtiyaçlarını giderdikleri yerler. Hazırlık sürecinin zahmetsizliği ve birbirini tanıyan kişilerin futbol dışı uyumu da olaya dahil olduğunda tadından yenmeyen karşılaşmalar oluyor. Hal böyleyken bu işin organizasyona dökülmesi ve oynayanların rekabet isteğini körüklemek olaya ekstra heyecan ve şevk katıyor.

Bir süredir çeşitli mecralarda reklamına rastlamamanın mümkün olmadığı geniş çaplı bir halı saha turnuvasını Milli Takım sponsorlarından Nike üstlendi. Bu sefer "Amansız Ol" demiyorlar, zira keyif işi bu. Bu organizasyonun mottosu "Asla pes etme!". Öyle ki halı saha müsabakalarının altın kuralıdır bu, her skordan maç dönebilir. Ayrıca "Göster Kendini" sloganı da tam olarak yerini bulmuş. Şu an Premier Lig'de boy gösteren Tuncay'ın bu sahalardan çıktığını bilmek, kendini göstermek için gayet yeterli bir neden bence.

Turnuva, İstanbul, Ankara, İzmir ve Çorlu'da toplam 14 tesiste gerçekleşecek. Turnuva şampiyonu takıma, elemelerden çıktığı halı sahada 1 sene bedava üyelik ve Nike Futbol koleksiyonundan hediyeler verilecek. Başlangıç için hiç fena sayılmaz bence. "Bir de bizi görsünler" diyen takımların 30 Nisan'a kadar 8 kişilik kadrolarıyla turnuvaya kayıtlarını yaptırmaları gerekiyor.

Son olarak naçizhane önerim; amansız olmayın, keyif alın, şahsi oynamayın, ayağa pas yapın...

20 Nisan 2009 Pazartesi

Yenilsen de Yensen de

Bugünden itibaren yayınlanmaya başlayacak olan, taraftar bakış açısıyla 3 büyüklerin gündeminin tartışılacağı spor "Yenilsen de Yensen de" Pazartesi, Salı ve Çarşamba akşamları 18:30'da Ntv Spor'da.


Pazartesi (Fenerbahçe)
Salı (Galatasaray)
Çarşamba (Beşiktaş)

19 Nisan 2009 Pazar

Are You Player?


Fenerbahçeli futbolculardan dün akşamki maçta muazzam pozlar çıkmış. Ama dikkatimi çeken üzüntü anları bile inceden falsolu gibi. Hani "üzülmüş taklidi yap" dersin, beceremediğinden abartılı hareketler yapar karşındaki. Bu da aynen o hesap olmuş. Maçın hangi dakikasında çekildi bu fotoğraflar bilmiyorum ama bu kadar acılı dakikalar yaşadıklarını farketmemişim ben.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Ankaraspor 1 Fenerbahçe 0


Kalan haftalarda Fenerbahçeli olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşadığımın farkına vardım bugün. Evde oturdum, muhabbet arası göz ucuyla maçı izledim. Arada 1 gol yedik, ikinci yarıdaydı. Kim hatalıydı kestiremedim. Sonra birkaç atak yaptık. Bir ara İlhan girdi oyuna. 1 top da direkten döndü. Bu kadarını hatırlıyorum. Hakemler nasıldı inanın bilmiyorum, hatta hakem kimdi? Kalan maçlar bu havada olacak gibi. Beşiktaş maçında derbi havası doğarsa kendini izletir belki. Kupada finale çıkmamız kafi kalan haftalarda. Takıma teşekkür ediyorum, bizleri futbolun stresinden uzaklaştırdıkları için. Bu akşam takım nasıldı, eksikler yerine oynayanlar nasıl oynadı? Dikkatli izleyen varsa, yorumlarda paylaşırsa sevinirim.

Peace Cup 2009


2003'ten beri düzenlenen kupanın 4.'sü bu sene 24 Temmuz - 2 Ağustos tarihleri arasında İspanya'da düzenleniyor. Ne var ki böyle bir organizasyonun varlığından daha düne kadar haberdar değildim. Daha önce bir şekilde duymamışım veya dikkatimi çekmemiş. Bu sene Fenerabahçe'nin katılımıyla haberdar oldum. Gerçi turnuva 2003'te ilk kez düzenlendiğinde katılımcılar arasında Beşiktaş da yer almış ama bir şekil gözümden kaçmış. Önceki senelerde 8 takımın katıldığı turnuvada takım sayısı bu sene 12'ye çıkarılmış. Turnuva şampiyonu 2 milyon €, finalist 1 miyon €, yarı finalistler de 500'er bin € ödül alacak. Fenerbahçe grupta Olympique Lyon ve Porto'yla eşleşti. Turnuvanın halli gruplarından biri. Zor gruba düştük diye hayıflanan taraftarlar olabilir. Zira daha önce düzenlenen 3 turnuvanın finalisti Lyon, 1 kere de kupayı kaldırmış. Bana sorarsanız çok ideal gruptayız. En azından adam gibi 2 hazırlık maçı olacak Fenerbahçe için. Yıllardır Köln Yurdumspor, Memleketimspor'larla yapılan hazırlık maçlarında Gürhan'lardan Messi yaratılmasından bıkmıştık. Bu sezon hazırlıklarında 9 farklı galibiyetler göremeyebiliriz ama işe yarar ve belirleyici bir hazırlık dönemi olacağı kesin.


* * *

Grup A

Sevilla (İspanya)
Juventus (İtalya)
Seongnam Ilhwa Chunma (Güney Kore)


Grup B

Real Madrid (İspanya)
LDU Quito (Ekvator)
All-Ittihad (Suudi Arabistan)


Grup C

Malaga (İspanya)
Aston Villa (İngiltere)
Celtic (İskoçya)


Grup D

Olympique Lyon (Fransa)
Fenerbahçe (Türkiye)
FC Porto (Portekiz)
edit: Kupaya Fenerbahçe'nin yerine Beşiktaş dahil oldu.

17 Nisan 2009 Cuma

UEFA Kupası Yarı Final


Yarı finalde 2 Alman, 2 Ukraynalı... Finalde 1'er tane olacaklar. Simetrik bir eşleşme olmuş.

Nerede İtalyanlar, nerede İngilizler, nerede İspanyollar? Futbol işte...

* * *
Dimamo Kiev - Shakhtar Donetsk
Werder Bremen - Hamburg

İlk maçlar 30 Nisan, rövanşlar 7 Mayıs'ta.

* * *




Cezai Müeyyide


Cezalar açıklandı, beklenene paralel sonuçlar çıktı. Çeşitli yorumlar okudum, genel tepkiler Emre, Volkan ve Sabri'ye gelen cezalar üzerine. Tek tek bakalım kim hangi cezayı neden almış olabilir.


Lugano - 5 Maç: Tahminler 5'ten açılıyordu zaten. Kimse için sürpriz olmadı. Az bulanlar varsa, olur mu öyle şey diyemem. Zira Emre'yi açık açık dövdü arbedede.

Emre - 2 Maç: Benim bu cezadan anladığım, görüntüler itibariyle çok suçlu bulunmamış Emre. Biraz Lugano'nun burnundaki kan ve karnındaki diş izlerinin etkisiyle kendisine direkt kırmızı kart ritüeli uygulanmış.

Semih - 3 Maç: Arda'ya attığı 2 yumruğun faturası diyelim. Cezasına razıdır muhtemelen.

Arda - 3 Maç: Semih'in kader mahkumu. Savunmasında "O başlattı" deme hakkına sahip. Ama hedefi şaşırmadı.

Sabri - 2 Maç: Bildiğim kadarıyla Emre'nin boğazını sıkma hareketinden aldılar Sabri'yi. Emre'nin birkaç hafta önce canlandırdığı boğaz kesme hareketine 1 maç verilmesinden yola çıkılmış ve durumu uygulamaya döken Sabri'ye 2 maç verilmiş diye tahmin ediyorum.

Volkan - 3 Maç: Günün fiyasko kararı. Televizyonda, yaptığı hareketin tamamını göremedik. Ama bence alacağı ceza ortalama düzeyde olamaz. Ceza almış olmasına bakılırsa Volkan suçlu bulunmuş. Bu suçun cezası da 3 maçsa Pascal'a ayıp edilmiş. Standardın sağlanması için ya ceza verilmemeliydi ya da Pascal emsalinden devam edilmeliydi. Havada eyyam kokusu var.

Adnan Polat - 45 Gün Hak Mahrumiyeti: Yıllardır yöneticilere verilen en vasıfsız ceza. Tabi bunun için kimseye kızamam. Bir başkana ne ceza verilir ki başka. Adı var sadece dediğim gibi, 45 değil 90 gün olsa pek umursamazdı sanıyorum Adnan Polat.

Galatasaray - 1 maç seyircisiz oynama, 1 maç saha kapama: Taraftarı bir yana bırakırsak, kulüp yönetimini az da olsa teselli etmiştir bu ceza bence. Zaten düşük bir ortalamaya oynayan takım iddiasını tamamen kaybetmişken tribünden pek bir şey bekleyemezdi. Ama Süper Lig'de takımı olmayan İzmir, kapanan sahaların kurtarıcısı olmaya devam edecek gibi. Dediğim gibi, taraftar üzülmüştür elbet ama yönetimin üzüntüyü paylaştığını pek zannetmiyorum.

Fenerbahçe - 40.500 TL: Para cezalarına pek kafa yormam. Sportmenlik, centilmenlik, vb. nedenlerden ötürü verilmiş para cezası işte.


Genel olarak bakıldığında Volkan'ın cezası dışında ciddi bir sıkıntı görmüyorum ben. Sadece ceza detaylarını okurken sahaya giren seyirciyle ilgili bir madde göremedim. Zannediyorum o da "taraftarların ve sporcuların neden olduğu saha olayları" dahilinde değerlendirmeye alınmıştır. Tabi Samet'in kafasına gelen kanyak şişesi de buna dahil olmalı. Zira gerekeni yapacaklarını gerine gerine söylerken, gözlerinden hiçbir şeyin kaçmayacağı ifadesi hakimdi Mahmut Özgener'de. Kamu vicdanı rahatlamıştır diye umuyorum ben de. Zira ben kuş gibi hafifledim.

16 Nisan 2009 Perşembe

Ronaldo'nun En Güzel Golü


“Harika, gerçekten harika bir goldü. Şimdiye kadar attığım en güzel gol olduğunu düşünüyorum.”

Porto'ya karşı oynadıkları Şampiyonlar Ligi, Çeyrek Final rövanş maçında attığı gol ile ilgili Ronaldo bu sözleri sarfetmiş. Maçın kendileri için ne kadar zor, atılan golün de ne kadar değerli olduğunu anlamaya yeterli bence. Gol çok güzeldi, o ayrı.

Şampiyonlar Ligi Yarı Final


Barcelona ilk maçta getirmişti turu. Rövanşta yorulmadan ve kaybetmeden döndüler eve. Şampiyonlar Ligi'nde son final oynadıkları yıl olan 2006'dan beri ilk kez bu kadar iyi ve tutarlı futbol oynuyorlar. Dolayısıyla yarı finale çıkışları pek sürpriz olmadı. Hesapta Chelsea de ilk maçta atlamıştı turu, deplasmanda 3 gol atarak. Şampiyonlar Ligi'nin bu ayaklarında turlar bu kadar kolay gidip gelmiyor işin içinde Liverpool olmadıkça. Sağolsunlar sezonun en akılda kalıcı maçını izlettiler bize. Turu atlayamasalar da biz burdayız dediler. Daha önceki turda da belirttiğim gibi istediğim oldu, Barcelona ve Chelsea bu sene tekrar karşılaşıyorlar, 2006'daki büyük çarpışmadan beri.

Manchester direkten döndü bu tur. Turun en favori takımı olarak çıktı kuradan ama iki maçtan da çıkışı pek o kadar rahat olmadı. Old Trafford'daki 2-2'lik sonucun rövanşında Dragao'da erken gelen erken gol de fayda etmedi. Manchester farkı açmak yerine hatasız oyunu denedi, büyük ölçüde de başarılı oldu. Bugünkü maçın ikinci yarısındaki kadar çekingen bir Manchester hatırlamıyorum yakın zamanda. Porto turu tahmin edilenden daha kolay geçebilirdi, ama olması gereken yerde kaldı bana göre. Her ne kadar Manchester United'ın başarı istikrarından sıkılmış olsam da, finalde Barcelona'yla eşleşme ihtimalleri için turu geçmelerini istedim. Muhtemelen sonuca Porto taraftarı kadar üzülen tek kesim Arsenal taraftarı olmuştur. 1-1 rövanşında Emirates'de Villarreal'le oynadılar. 2006 yılından gidiyoruz yine. O sene yarı finalde karşılaşmışlardı, Arsenal finale çıkmıştı. Yine turu geçti Arsenal, bakalım finalde deja vu yaşatacaklar mı bu sene. Arsenal - Villarreal maçını yeni izliyorum ama skor itibariyle sürprizsiz bir maç olmuş gibi (3-0).

Bu turdaki tahminler tuttu. Umuyorum bu sene Manchester United - Barcelona finali izleyebilecek bu gözler.

* * *

Barcelona - Chelsea
Manchester United - Arsenal


İlk maçlar 28-29 Nisan, rövanşlar 5-6 Mayısta.
*





15 Nisan 2009 Çarşamba

Chelsea 4 Liverpool 4


Malumunuz ligimizdeki futbolcuların hatrı sayılır bir bölümü televizyonda maç seyretmeyi sevmiyor. Ama seyreden kesimi mhtemelen bir şekilde düşündürmüş ve utandırmıştır dünkü maç. Futbolun bilinen kurallarının, daimi tabularının yıkıldığı maç olmuştur. Artık kimse diyemez Chelsea, Stamford Bridge'de gol yemez. Ayrıca kimse bir Liverpool maçında skor ne olursa olsun "Bu maç dönmez" de diyemez. Deplasmanda atılan 3 gol her şeyi bitirdi de diyemeyiz. Ama şunu da söylemek gerek. Bizim takımlarımıza böyle oynamadıkları için kızmayın lütfen. Daha iyi futbol oynanabilir ama böyle maçlar çıkarabilmek iştir. Bu sebeptendir ki 4 yılda 1 geliyor bu tip maçlar. Başta da söylediğim gibi, umarım bizim futbolculardan bu maçı seyredenler olmuştur. Olmamışsa da bir akşam idmanı olarak tesislerde izlettirilmeli diye düşünüyorum.

Liverpool'u tebrik ediyorum ama istediğim taraf atladı turu. Barcelona - Chelsea eşleşmelerini özlemiştim. Liverpool'un kafası rahat olsun, Premier Lig'i kazanmaya baksınlar artık.

* * *

'19 Fabio Aurelio 0-1
'28 Xabi Alonso 0-2
'51 Didier Drogba 1-2
'57 Alex 2-2
'76 Frank Lampard 3-2
'81 Lucas 3-3
'83 Dirk Kuyt 3-4
'89 Frank Lampard 4-4


* * *

Çok acayip.......

13 Nisan 2009 Pazartesi

Blog Öneri: Hermes Külliyatı


"Zaman içinde bu boşluğa yazılacak satırlar, girizgahtaki ironik tasvire göz kırpıp, varoluşun barındırdığı hemen tüm fragmanları işleyip, birikimimizin el verdiği ölçüde sizlere sunacaktır."

Hermes Külliyatı

* * *


quod non intelligunt
(anlamadıkları şeyleri kınarlar)

"Şu Çılgın Türkler"


12 Nisan 2009 Pazar

Hisseli Harikalar Kumpanyası


Yıllar sonra ilk kez, şampiyonluk mücadelesinden uzak bir Galatasaray - Fenerbahçe derbisi izledik. İki tarafın amaçsızlığının da etkisi var mıdır bilmiyorum ama futbol namına paylaşılacak pek bir şey yoktu. Ama her şekilde kendinden söz ettirme potansiyeli olan bu "dünya" derbisi bu açığı kapatacak olaylara mahal verdi. Hiçbir şey olmasa Emre'nin Ali Sami Yen çıkartması konuşulacaktı. Derbi gündemini başta Lugano olmak üzere, Sabri, Emre, Arda ve Semih şekillendirdi. Anlatılacak çok şey yok olaylara dair. Zaten daha uzun bir süre kafamızı çevirdiğimiz yerde göreceğimiz olaylar oldu.

90 dakika boyunca niteliksiz futbol, duraklamanın son dakikasında sahnelenen Hisseli Harikalar Kumpanyası... Gün Beşiktaş ve Sivasspor'un günü. Zaten ciddi tehdit oluşturmayan, arkalarındaki iki takım birbirini frenledi, 2'şer oyuncuları atıldı, yetmedi muhtemelen birinin sahası 1-2 maç kapatıldı. Bir rakip daha ne ister. Hayat size güzel...

Ebedi Dostluk


"Fenerbahçe sevgisi sınır tanımaz"
Galatasaray Üniversitesi
(Fotoğraf: Alper Duruk arşivi)

11 Nisan 2009 Cumartesi

Arkadaşlık öldü mü?


Her maçın 6. ve 16. dakikalarının coşkusunu beraber yaşa, birbirinin deplasmanlarına otobüsler kaldır. Sonra gün gelsin, düşme potasının azılı adayı olan kardeş takımınla oyna. "O başka bu başka olum" diyerek ve 2-0'lık temiz skorla iyice potaya sok kardeşini. Umut Sarıkaya karikatürü gibi. Ama takdir etmedim de değil...

kısa kısa


- bugün gece saat 02:00 gibi aldığım bir bilgiye göre yine bir aralık çarşısıyla beraberiz sevgili dostlar.

- cumartesi çarşı mı olur yaw. hiç sevmedim bu cumartesi-pazar çarşılarını.

- buralar hakkında hep sitem ettik. biraz da güzelliklerini anlatmak lazım. misal aras nehri. bütün bir gece donan nehir sabahın ilk ışıkları ile beraber çözülmeye başlıyor. nehirin erimesiyle birlikte çıkan buhar çok etkileyici. fotoğraflamak lazım ama benim için imkansız gibi birşey.

- bir de ağrı dağı'na vuran ay ışığı gölgesi. kasarsanız ve ay ışığının gününü tutturursanız bunu görüp karelemeniz mümkün. ay sonuna doğru hava zifiri karanlık oluyor. o zaman değil ağrı dağını 2 metre önünü göremiyorsun.

- soba yakmayı bile öğrendim. sobalar teneke, kömürler taş ama olsun. mangal partisinde kimseye bırakmam heralde mangalı.
- müzik zevkimiz sekteye uğradı. sıradaki parça azer bülbül den gelsin.
yanıyor yanıyor heyyeeyyy
bağrım yanıyor
vurulmuş gibiyim heyy heyyy
canım yanıyor
- atarsa 37...

10 Nisan 2009 Cuma

Emre Sami Yen'e Nasıl Gidecek?


Geçen yaz sorulmaya başlanan, son 1 haftada sıklığını arttıran bir soru oldu bu:
"Emre Sami Yen'e Nasıl Gelecek?"

Neden? Daha önce Galatasaray'da oynadı. Daha da ötesi altyapıdan geldi, orada duyduk adını. Fenerbahçe'ye gelmesi de herkesin beklediği bir şey değildi. Şimdi ben de düşünüyorum, Sami Yen'e nasıl gidecek? Özellikle Fenerbahçe formasıyla... Gidince ne olacak? Düşünüyorum taşınıyorum, aklıma çok farklı şeyler gelmiyor. Sahaya çıkınca yuhlanacak, belki top ayağına gelince de ıslıklanacak. Belki 1-2 de pankart olacak. Daha fazlası gelmiyor aklıma. Sonra bir bakıyorum, bu saydıklarım iki takım arasında gidip gelen futbolcuların çoğuna olmuş. Hiçbirinin de eli ayağına dolanmamış. Onun için Pazar günü Emre'nin halini düşünenlere peşinen söylemek isterim, iyi veya kötü oynayacak ama bunun stad atmosferiyle pek bir ilgisi olmayacak. Kaldı ki memlekette Emre'nin nasıl bir oyuncu ve kişilik olduğunu bilmeyen yok. Bu nedenle kendisinin duygu seline kapılmasını, tribünlerden etkilenmesini, sahaya çıkmaya korkmasını beklemek pek akıllıca olmaz.

Emre Sami Yen'e nasıl gidecek? Fatih Akyel Sami Yen'e, Tümer Metin İnönü'ye, Rüştü Reçber Kadıköy'e nasıl gittiyse öyle gidecek. Büyütecek ve kafa yorulacak bir şey yok. Muhtemelen Emre de düşünmüyordur...

Malignant Vol. II


Malumunuz yakın zamanda müzik çalışmaları maksatlı bir Kıbrıs gezisi yaptık ÜmitG ile. Kıbrıs'ta geçen 8 gün bize 5 besteden oluşan bir albüm kaydı bıraktı. Daha önce de belirttiğim gibi buradan paylaşıyorum kayıtları. Kayıt kalitesinin üst düzey olmadığını ve davulların sample olduğunu hatırlatmak isterim.


Malignant;

Halil Duranay: Vokal
Ümit Günay: Gitar
Sencer Yücel: Bas

Download (27.35 mb)

9 Nisan 2009 Perşembe

Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final - İlk Maçlar


Bu sene Şampiyonlar Ligi'nden 2 beklentim vardı. Biri yıllar sonra tekrardan bir Barcelona - Chelsea eşleşmesi izlemek, diğeri ise Manchester United ile Barcelona'yı finalde karşı karşıya görmek. İlki gerçekleşti sayılır. İkincisi için ise bir kura engeli yok.

Mourinho - Rijkaard eşleşmesinin yerini tutmasa da futbol olarak aynı tadı verecek bir eşleşme olur Chelsea - Barcelona. Barcelona şu anki yapısıyla zor durdurulur bir takım. Rakip takıma şans tanımayan, skoru kendilerinin belirlediği bir futbol oynuyorlar. Bu durumu sarsabilecek nadir takımlardan biri Chelsea. Muhtemelen yine klasikleşen bir teknik - güç karşılaşması izleyeceğiz.

Hayal ettiğim finalin sağlam adayı olan Manchester United, ilk maçta sıkıntılı sinyaller verdi. Ligde Liverpool'un nefesiyle enseyi ısıtan Manchester direklerden dönüyor. Porto'yla Old Trafford'da 2-2'lik beraberlik pek ideal bir sonuç değil. Bana göre yine Manchester turu geçer desem de bu zamandan sonra Porto'nun içerde turu alması büyük sürpriz olmaz. Gerçi Porto'yu bu sene yarı finalde görmek sürprizlerin en büyüğü ama futbolun güzelliğine veriyoruz bunu.

Villarreal yine evinde yenilmedi. Sonucunu net şekilde kestiremediğim bir eşleşmeydi ama özellikle Cazorla'nın sakatlığı, çoğu kişi gibi benim de Arsenal'i favori olarak görmemi sağladı. Muhtemelen Emirates'de 1-0 veya 2-0 gibi temiz bir skorla turu alacaktır Arsenal.


Villarreal 1 Arsenal 1

Manchester United 2 Porto 2

Barcelona 4 Bayern Munchen 0

Liverpool 1 Chelsea 3


8 Nisan 2009 Çarşamba

Fenerbahçe 1 Aurelio 0


Türkiye Futbol Federasyonu, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu'nun 08 Nisan 2009 günü toplantısında, Fenerbahçe'nin Aurelio ile ilgili itirazına dair maddeleri karara bağladı. UÇK kararlarına göre Aurelio'nun, Fenerbahçe Spor Kulübü'ne toplamda yaklaşık 5.400.000 USD tazminat ödemesi gerekiyor. Şu an TFF'nin bu konudaki yaptırım gücünden emin değilim ama kestirebildiğim tek şey Aurelio'nun bundan sonra başka bir Türk kulübünde futbol oynayamayacağıdır. FIFA da TFF'nin kararına paralel bir karar alırsa kaçışı olmaz muhtemelen. Ortega ve Appiah davalarında 2'de 2 yapan Fenerbahçe bu davada da haklılığına inanıyor. Umuyorum Fenerbahçe bu davayı da kazanıp bu alandaki itibarını sürdürecektir. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu'nun konuya ilişkin aldığı kararlarlarla ilgili madde aşağıdaki gibidir:

Profesyonel futbolcu ile Kulübü arasındaki E:2008-779-KF-732 numaralı ihtilaf dosyası;

- Davacının talebinin kabulü ile net 5.250.000,00-USD'nin aynen veya fiili ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankası Kurları esas alınarak hesaplanacak Türk Lirası karşılığının davalı futbolcudan tahsil edilerek davacı kulübe ödenmesine,

- Davacı kulüp tarafından yatırılan 72.765,00-TL peşin harcın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine; 72.765,00-TL bakiye harcın davalıdan tahsil edilerek irat kaydedilmesine,

- Davacı vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen miktar üzerinden 61.426,50-TL vekalet ücretinin davalı futbolcudan tahsil edilerek davacı kulübe ödenmesine,

- Yargılama gideri 80,00-TL'nin davalı futbolcudan tahsil edilerek irat kaydedilmesine,

- Tarafların sair taleplerinin reddine oybirliğiyle karar verilmiştir.

Kısa Kısa Kıbrıs


  • 8 gün süren Kıbrıs Günleri dün sona erdi ve yurda döndüm. Öneri ve uyarıları için deNNis, mcD ve LeFoot'a teşekkür ederim.

  • Yavruvatan'a ilk gidişimdi. Uçaktan ilk gördüğüm uçsuz bucaksız tarlalar oldu. Havaalanından taksiyle Magusa'ya giderken de çok fazla yerleşime rastlamadım.


  • Bir önceki maddeden anlaşıldığı gibi günlerimizi Magusa'da geçirdik. Bir öğrenci için ideal yer. Ama simit pahalı.


  • Evet, Kıbrıs ucuz memleket. Çoğu şey ucuz. Yeme içme ucuz, gezme ucuz, taksi ucuz, arabanın kendisi ucuz, su kaplumbağası ucuz. Ama simit pahalı. 1 simit 2 tl olur mu? 5 simit fiyatına ufak çaplı 1 şişe viski veriyolar.


  • Ama yine de dolu simit sarayı. Genç girişimlere önerimdir, 1 liradan simit satan mekan açıp voleyi vurun.


  • Kıbrıs, Türkiye'nin mi yavruvatanı yoksa Nijerya'nın mı yavru vatanı deseler kafam karışır. Her tarafta Ikbeba'lar, Okechukwu'lar var.


  • Bütün operatörlerde durum aynı mıdır bilmiyorum ama yurt dışında Turkcell kullanmak büyük sıkıntı. Arandıkça kontörünüz gidiyor, hem de yüklüce gidiyor. Nerede olduğumu bilmeden arayanlar hem kendilerine hem bana yazık ettiler.


  • Kıbrıs'ta futbol maçına gidemedim ama radyoda bir Yunan radyosundan maç dinledim. Aynı heyecanı aldım ama.


  • Trafiğin soldan akması bir yaya olarak benim için zor oldu. İleriden gelen bir arabanın hangi şeritte olduğunu kestirmem çoğu kez zaman aldı.


  • Ters direksiyonlu arabayı kullanmak da ilk anda kolay olmaz. Şahsen ben 2. vitese geçmem gereken yerde sağ kapıyı açarım.


  • Seçimlerin hemen ertesi günü gittik Kıbrıs'a ve orada pek televizyonla haşır neşir olmadım. Geldiğimde durumlar rayına oturmuş gibiydi. Bugün belediyeden görevli gelip, kağıt atık torbaları bıraktı. Açılan sandık 100% olmuş galiba.


  • İstanbul'da çok kez almaya niyetlendiğim maket uçaklar da oldukça ucuzdu oralarda. Bir tane aldım ve kutusunu az önce açtım. Parçaları çok küçük. Başlamadan yoruldum.


  • Gidip boş dönmedik. Müzik maksatlıydı ziyaret. Elde kayıtlarla döndük. Yakın zamanda onları da paylaşıcam.


  • Civarda çok fazla araba vardı. Çoğunluğu da ortalamanın üstünde arabalardı. Hal böyleyken eski arabalar dikkat çeker olmuş.


  • 1 hafta boyunca elimizin altında olmasına rağmen televizyon ve internetten uzak kaldım. Ben görmeyeli neler olup bitmiş yeni yeni toparlıyorum.


  • Derbi haftası geldi. Derbi özel programları ve haberleriyle dolu bir haftaya başlamak güzel şey...

5 Nisan 2009 Pazar

Futbol Nostalji


İki takımın da en efsane kadrolarının olduğu zamanlardan...

2 Nisan 2009 Perşembe

Türkiye 1 İspanya 2


Sabah gazeteleri açtığımızda gördüklerimiz yine bizi şaşırtmayacak; Tuncay çok top ezdi, Nihat son vuruşlarda etkisizdi, Emre orta sahada ezildi, Hakan Balta Güiza'yı kaçırdı, oyuncu değişiklikleri fiyaskoydu...

Oysa futbolun nasıl bir oyun olduğundan tekrar tekrar bahsetmeye gerek yok. Dün akşam çok kritik bir maçı kaybedip gruptaki şansımızı asgari düzeye indirdik. Oyuncu değişiklikleri tartışması hiç bitmeyecek elbet. Maçın sonucuna bakınca bana göre de yanlışlar vardı hatta. Ama kaybeden kadronun sahaya sürülmesini eleştirmek pek mantıklı değil şu ortamda. İlk maçtaki performanslar baz alınsa kadroda büyük fireler verilmeliydi. Halbuki maça dair umutları yüksekte tutan oyunculardan biri Arda'ydı. Kısacası 'amansız' olmak yetmedi bize. Keşke amansız oldukları kadar iş bilir oyunculara sahip olabilseydik. Belki o zaman kalan maçlar için daha iyimser olabilirdik. Ben yine takıma kızmadım ve yine utanç (!) duymadım. İyi oynayan değil iyi olan takım kazandı.