"Metz'de Patrick'le buluşmam, Battiston'un da hiçbir zaman kabul etmediği gibi, kesinlikle bir 'günah çıkarma' değildi. Bu gezi sayesinde çekingenliğimi, üzüntümü dile getirebilecektim. Ayrıca, Fransa'da kişiliğimle ilgili yapılan duygusal yorumları silebilecektim."
Yazının ilk bölümünde Toni Schumacher ile Patrick Battiston arasında yaşanan olayı aktarmıştık. Fakat olayın etkileri o günle sınırlı kalmadı. İlerleyen yıllarda gerek kendi liginde, gerekse uluslar arası maçlarda Schumacher'e olan tepki kendini gösterdi. Tribünlerdeki tepkinin yanı sıra çeşitli tehditlerle karşı karşıya kaldığını belirtiyor Schumacher. Öyle ki çocuklarını kaçırmaktan söz eden ve kulübüyle ilgili çeşitli tehdit mektupları aldığını söylüyor. Üstelik bunları yazanların Fransızlar değil Almanlar olduğunu da ekliyor...
Schumacher, Battiston olayından sonra çok daha titiz davranmaya başladı. Maçlardan hemen sonra bir açıklama yapmıyor, herhangi bir röportaj teklifini geri çeviriyordu. Haliyle bu durum dikkatleri daha çok üzerine çekiyordu ve Schumacher ile röportaj yapmak daha önemli bir hal alıyordu. Tabi duyulmak istenenler çoğunlukla o malum olayla ilgiliydi, bunun için ise uzun bir süre beklemeleri gerekecekti. Fakat basın bu kadar sabırlı değildi ve Schumacher'in üzerine. Özellikle milli takımla ilgili yaşanan iç ve teknik sorunlar öncelikle Toni Schumacher üzerinden yorumlanıyor ve çoğu zaman o sorumlu tutuluyordu. Sonuçta 'kötü adam' olmakla ilgili bir sabıkası vardı sahalarda.
İlerleyen zamanlarda beklenen buluşma gerçekleşti. Schumacher, Battiston'la Köln-Metz arası bir yerde buluşup bir barış yemeği yeme niyetindeydi. Ama Battiston, Metz'de bir yerel gazetenin yazarı olan bir arkadaşına Schumacher'le arkadaş olmalarının hikayesini yazma şansı vermek etmek istiyordu. Tabi fazla abartılmayacağına da söz vermişti. Sonuç olarak Metz'de buluşmaya karar verildi.
Toni Schumacher yanında yakın arkadaşı ve danışmanı olan Rudiger Schmitz ve çevirmen olarak kardeşi Karl-Joseph Schmitz ile Metz'e gitti. Battiston'un nasıl bir tepki vereceğini bilmediğinden huzursuzdu. Metz'de yerel bir gazetenin ana binasının arka kapısından giriş yaptılar. Basın mensupları ön kapıya yığılmışlardı. Battiston'un gazeteci arkadaşı da yanlarındaydı. Binanın içinde bir büroya gidip beklemeye başladılar. Bir süre sonra Battiston geldi. Schumacher ona Sevilla'da yaşadığı şoku anlattı. Gelen uzun pasta kaleden fırladığını, topu üstünden aşıracağını tahmin ederek sıçradığını ve kendini frenleyemediğini anlattı. Battiston "Ben de öyle gördüm." diyerek onayladı. Kendisini sakatlamak istemediğini ve üzüntüsünü anlattı ve Battiston "İnanıyorum. Öyle hissettim zaten, öyle olduğunu da biliyorum." şeklinde yanıtladı. O an gözlerinin dolduğunu söylüyor Schumacher, çünkü Battiston hala boyunlukla dolaşıyordu. Aldığı reaksiyondan ötürü biraz rahatlamıştı ama hala mahçuptu. Çünkü kendisine acı çektirmişti ve Battiston olabildiğince nazik ve dürüst davranıyordu Schumacher'e. Özür dilemesini bekleyen, yukardan bakan bir havası da yoktu. "Hadi el sıkışalım. Belki arkadaş bile oluruz. Sevilla olayı benim için bitti, unutuldu." dedi Patrick Battiston. Schumacher artık çok mutluydu ve omuzlarından büyük bir yük kalkmıştı. Daha sonra Battiston, arkadaşının yukarda beklediğini söyledi ve bir fotoğraf çektirmeyi önerdi. Yukarı çıkıp bir odaya girdiler. Odada bir basın ordusu vardı. Battiston da rahatsız olmuş ve şaşırmıştı. Haliyle kızmışlardı da. Bir masaya oturdular ve soru yağmuru başladı. Schumacher aralarında geçen her şeyi anlattı. Üzgün olduğunu, aşağıda el sıkıştıklarını, aralarının iyi olduğunu...vs. Üstüne klasik el sıkışma fotoğrafları çekildi.
Alman bir bayan gazeteci buradan çıkıp bir yerlerde bir şeyler yemeyi önerdi. Kesin bir şekilde reddetti Schumacher. Bu gazeteciyi bir şekilde karşısına aldığının farkında değildi tabi. Birkaç soru daha soruldu ve yanıtlandı. Artık çıkmak istiyorlardı ama bir soru da yine aynı Alman gazeteciden geldi: "Bu el sıkışmasıyla, Fransa ve Almanya arasında sizin yüzünüzden oluşan buzları eritebileceğinize inanıyor musunuz?" Schumacher'i sinirlendiren bu soru sert bir tepkiyle ve iyi bir fırçayla karşılık buldu. Tabi bu tepki de basında ciddi bir reaksiyon uyandıracak ve ertesi gün Almanya'daki gazetelerde olay bir 'skandal' ve 'gövde gösterisi' olarak duyurulacaktı. Fakat ne var ki Schumacher oraya bir gövde gösterisine değil, birebir Battiston'la görüşerek özür dileme niyetiyle gitmişti.
Bu görüşmeyle her ne kadar omuzlarından bir yük kalksa da, Schumacher insanların gözünde hala aklanmamıştı. Sadece Battiston'a içini dökmenin rahatlığını ve huzurunu yaşıyordu. Bundan sonrası için kendisine tek bir şekilde şans tanıyordu. İyi oyunuyla insanların takdirini kazanmaktı artık amacı. Kendi deyimiyle, milyonlarca kişinin elini tek tek sıkamayacağına göre onlara iyi futbol seyrettirip takdir kazanmayı deneyecekti. Bu süreçte yoğun bir psikolojik travma geçiren Schumacher için 18 Nisan 1984 günü bir kurtuluş fırsatıydı. Strazburg'da, Yeni Meinau Stadı'ın açılışında Fransa ile Almanya bir dostluk maçı yapacaktı ve 50.000 kapasiteli stadda bütün yerler satılmıştı. Schumacher için test maçı niteliğindeki bu karşılaşmayı basın, "dünya kupasındaki yenilgi sonrası gelecek Fransız intikamı" havasına sokmuştu. Schumacher'in tek istediği o günkü performansıyla, maruz kalacağı ıslıkları alkışa çevirmekti. Bu maç öncesi Schumacher'e en önemli desteği veren yine arkadaşı Rudiger Schmitz oldu. O'na, daha önce hiç görülmemiş bir nefretle karşı karşıya olacağını fakat saha içinde güvende olduğunu anlattı. Islıkları ciddiye almasını fakat kendini saklamamasını öğütledi.
Schumacher çok iyi biliyordu ki eğer kötü oynarsa artık dışardaydı, en azından milli takım için. Çünkü bu dönemde Jupp Derwall kendisini daha önce takımdan uzaklaştırmayı denemişti. Strazburg'da herkes çok heyecanlıydı ve diğer futbolcular da kalecilerinin yanında olduklarını kendisine hissettirmeye çalışıyorlardı ve ona güven vermeye çalışıyorlardı. Maç öncesi soyunma odasında takım hazırlanırken staddaki seyircilerin uğultusu duyuluyordu. Schumacher herkesten yarım saat önce, kaleci antrenörüyle beraber sahaya çıkacaktı. Tribünlerin tepkisiyle birebir yüzleşmek ve bunu maç öncesinde yenmek istiyordu. Sahaya çıkan merdivenleri tek başına tırmandı Schumacher. Tek başına çimlere çıkmıştı ve büyük bir uğultu beraberinde yükseldi. Sahada ne bir Fransız ne bir Alman, sadece 'Sevilla Canavarı' vardı. "Tel örgüler ve polisler olmasaydı beni kesin parçalamışlardı." diyor Toni. Önce orta sahaya oradan kaleye koştu. Yumurta ve taş yağmuru başlamıştı. Schumacher ısınma koşuları yaparken antrenörü tribünleri yatıştırmaya çalışıyordu. Tribünler pek oralı değildi ve tepkinin dozunu arttırıyorlardı. Antrenörü, Toni'ye içeri girmeyi önerdi, ama korkak bir görüntü sergilememek için gitmedi Schumacher. Tribünler sustuğunda Sevilla olayının biteceğine inandırmıştı kendisini. Dayandı ve sonunda diğer oyuncular da sahaya çıktı. Tribündeki öfke biraz durulsa da gürültü kendini koruyordu. Maç başladı ve maçın hemen başında 1-2 önemli kurtarış yaptı. Kendine güveni, konsantrasyonu ve formu yerindeydi. İstediği gibi bir maç çıkarıyordu. Bir köşe atışında Battiston üzerine doğru geldi, bakıştılar ve arkadaşça birbirlerinin omzuna vurdular. Bu hamle tribünleri de biraz yumuşatmış olacak ki devre arasında tepkiler yarı yarıya azalmıştı. Schumaher'in anlatımıyla "Devre'de 45000 ıslık 20000'e düşmüştü. Diğer yarısı da birkaç güzel kurtarıştan sonra susmuştu." İkinci yarıya takımla beraber çıktı, tek başına çıkmak artık gereksizdi. İkinci yarının özetini Schumacher'in ağzından aktarmak isterim:
"Topu her tutuşumda seyircinin alkışa hazır olduğunu hissediyordum. Yaklaşık iki saat sonra bana düşman olan 45000 seyirciden yalnızca 5000'inin benim için kazanılmaz olduğunu anladım. Diğerleri beni kabullenmişlerdi. Fransızlar o maçı, kurtarılması olanaksız bir şut sonucu 1-0 kazandılar."
Soyunma odalarına giderken Patrick Battiston, Schumacher'in yanına gider. Güzel oyunundan ötürü kendisini tebrik eder ve formaları değiştirmeyi önerir. Orada gösteriş gibi olmasını istemediklerinden soyunma odasında değişirler formaları. Sanırım ikisinin koleksiyonun en önemli parçaları o an edinilmiştir...
Takım 1-0 kaybetse de Schumacher kendince büyük bir zafer kazanmıştır. Tamamını olmasa da tribündeki seyircinin bir kısmını kazanabilmiş ve ertesi gün Fransız ve Alman gazeteleri kendisiyle ilgili övgü dolu yazılar yazmışlardır...
* * *
3 yorum:
oku oku bitmiyoz ne olaymış be
Battison'un büyüklüğü sayesinde olay bu boyutu kazanabilmiş ancak...1.olaydaki "dişine tel taktırırım" sözü beni bitiren an olmuştu.bu sözden sonra schumacher'i sevemem ben :D
zaten onun için ikiye böldüm. hayatımdan 2 gece eksildi bu hikayeye...
@alfredo: o esnada battiston ölmüş mü kalmış mı onun telaşındayken dişinin kırıldığını öğrenince gelen rahatlıkla sarfetmiş o lafı. ama ayıp olmuş, o ayrı. battiston da hakikatli adammış tabi.
Yorum Gönder