16 Eylül 2010 Perşembe

Şampiyonlar Ligi Notları #1. Hafta


- Barcelona uzay futbolu oynamaya devam ediyor. Maçı izleyemedim. Özetlere göre 5 gol atan Barcelona fazlasıyla da cömert davranıyor. Geçen yıl Arsenal Nou Camp da Barça nasıl durdurulabilirin ipuçlarını vermişti. İnter de durdurup, kupaya uzanmıştı. Barcelona bence yine kupanın favorisi. Bazılarının beğenmediği futbolu oynamadan Barcelona'yı elemek imkansız gibi birşey.

- Twente - İnter maçı Twente için makul bir sonuçla bitmiş. İnter'in attığı ilk gol Milito'nun klasik ceza sahası hareketlerinden gelmiş. Bu hareketler artık bana bana bir dönemin Hasan Şaş'ını hatırlatmaya başladı. Tabi Milito ile Hasan kıyaslanamaz. Milito futbolunu bırakana kadar göstere göstere bu hareketleri yaparak golünü yazar. Twente'li Janssen'in ise ayakları çok sağlam. Attığı bir golün yanında bir tane de Milito'nun kendi kalesine atmasına vesile olmuş.

- Yıllardır yaptığı yatırımların karşılığını alamayan bir Tottenham vardı. Harry Redknapp'ın gelmesiyle arzu edilen futbolu oynamaya başladılar. İlk defa katıldıkları Şampiyonlar Ligine güzel başlayıp, 2-0 öne geçmişler. Werder Bremen için en doğru tanım ''son düdük çalmadan maçı bırakmıyorlar'' tanımıdır. Sampdoria'yı da Sampdoria'nın bitti dediği anda bitirdiler.

- Manchester United - Rangers maçı beklenenin aksine berabere bitti. Maçın en kötü sahnesi Valencia'nın ayağının kırıldığı an. Beğendiğim bir oyuncuydu. Umarım kısa sürede sahalara döner. Sahalara dönmesi beklenen bir diğer isim de Rooney. Bedenen sahadaydı ama alıştığımız futbolu yoktu. Çok top ezdi. Rooney sağlam karakterli bir isim. Kısa sürede toparlayacaktır.


- Yıllar sonra çocuklarımıza anlatacağımız bir Zidane vardı. Arkasından Messi çıktı. Tahmin ediyorum bunun devamı Müller olabilir. Bugün de çok klas bir gol attı. Hücum bölgesinin her noktasında oynayabilmesi de onun değerini arttırıyor. Maçtan 1-2 cümle bahsedersek; Roma özellikle 2. yarı çok aciz durumlarda kaldı. Bayern'in baskın, Roma'nın direnen takım olacağı zaten belli olan birşeydi ama van Gaal'in hamlelerine cevap veremedi Ranieri. Klose ise golcülün bir kez daha tanımını yapmış.

- Marsilya'nın yenildiğine bakmayın. Baştan sona üstün oynamışlar. Yedikleri gol de çok pis bir gol. Chelsea ise ligdeki tarifeyi Zilina'ya da sunmuş. Bu takıma artık Mourinho'nun takımı denmesi yanlış. Muazzam golcü bir takım yarattı.

- Milano'da konuşulan İbrahimoviç, Madrid'de ise Özil. Milan ilk yarıda çok pozisyon vermiş. Her iki golde de Ronaldinho ve İbrahimoviç var. İlk golde Boateng'in kafayı geriye doğru bırakması şahane. Real madrid ise topa tuttuğu Ajax kalesini çok tırt bir golle kırması da futbolun enteresanlıklarından. Özil yine sade, basit ve oyunu hızlandıran futboluyla yüceltilmiş.

- Son madde Arsene Wenger'e. O böyle fark yiyen takımların Şampiyonlar Liginde bulunmasından rahatsız ama şunu bilmesi gerekir ki her hoca onun kadar harika değil.

Hiç yorum yok: