19 Nisan 2010 Pazartesi

Fenerbahçe 1 - 0 Beşiktaş


Fenerbahçe'nin topu rakip kaleye yakın yerde taça atarak başlamayı tercih ediyor. Bunun nedeni rakip alanda baskı kurup, kazanılan topla pozisyon bulmak. Peki niye tık tık tık paslaşarak çıkmıyor? Çünkü daha önceki yazılarda da belirttiğimiz gibi Fenerbahçe saha içi koordinasyonunu ayarlayamadı bu sene. Hücum hattı çok dağınık. Aralarında hiç bir uyum yok. Sene başında değiliz artık. Bugüne kadar verdiklerin neyse onun üzerine gidip maçları kazanmak zorundasın. Fenerbahçe bunu yapıyor ve bu maçta da golünü attı. Ondan sonraki dakikalar Fenerbahçe için çok daha kolay. Tam istediği kıvamda bir maç vardı ilk yarı. Güiza 12. dakikada 2. golü atsa bugün ne hakem ne de Bilica konuşacaktık.

Bir teknik direktör için futbolun en talihsiz anı erken gelen goldür. Bütün bir hafta hesap-kitap yaparsın, oyunun gidişatını düşünürsün, rakibin hamlelerine nasıl karşılık vereceğini düşünürsün, golü attıktan sonra ne yapacağını düşünürsün, golü yedikten sonra ne yapacağını düşünürsün vs, vs, vs... Maçın başında gelen gol tüm hesaplarını yerlebir eder işte. Mustafa Denizli kadrosunu tabiki 0-0'a göre kuruyor. Peki gemileri yakıp da devre arasında yaptığı değişikliği 10. dakika da yapabilir miydi? Teorik olarak mümkün elbette ama bunu yapmak da cesaret ister biraz. Bunu yapan hocaya da tüm dünyada deli derler.

90 dakikalık futbol hakkında konuşulacak pek de bir şey yoktu maçta. Bildiğimiz Fenerbahçe ve futbolu vardı sahada. İkinci yarıda Daum değişiklikleri daha erken yapmalıydı diyebilirim ama Daum'un da böyle bir huyu var nedense. Ne zaman değişiklik yapılması gerektiğini düşünsek 10 dakika sonra yapılıyor o değişiklik. Nitekim Semih oyuna girince büyük bir ferahlık sağladı Fenerbahçe futboluna. Yetenekli oyuncu, şu bu diyoruz da futbolun büyük bir kısmı kafada bitiyor. Semih alıyor topu ve ne pas verecek arkadaşı var yanında ne de topla ilerleyeceği alan. Ama işte o futbolu pastan, şuttan, ortadan ibaret sanan yetenekli çocuk İsmail Köybaşı yaptığı faulle Fenerbahçe'ye rahat 2 dk ekstra zaman ve oyunu soğutma imkanı sağlıyor. Mustafa Denizli de bunu öğretecek bir hoca değil. Bu vesileyle BJK yönetimine de burdan selam ederim 1 yıllık Denizli sözleşmesi için. Durmayın devam edin böyle. Daha iyisini bulamayacaklarını düşünen arkadaşlar da var ama farkında değiller ne güzel hocalar uğradı zamanında Beşiktaş'a.

Hakem çok konuşuluyor ya şu sıralar, ben de blogda bir istisna yapıp kısa bir hakem genellemesi yapayım. Hakemlerimiz bariz kötü ve ben daha iyi olacaklarına da ihtimal vermiyorum. Çünkü adamların esas mesleği hakemlik değil. Hepsinin bir mesleği var. Biri öğretmen, biri doktor, biri subay. Hani dışarda görseniz hepsi ağabey çekeceğiniz adamlar. Hüseyin Göçek de inşaat mühendisiymiş. Mühendislik sorun çözme sanatıdır ama mesleğinde. Bu adamın hafta içinde birsürü çözülmesi gereken sorunu vardır masasında. Bu koşullarda hazırlanıyor maça adam. Hele ki bahsettiğimiz ülkede işler Almanya'da ki gibi düzenli değilse varın gerisini siz düşünün.

Maçın dışına çok çıktık yazıda kusura bakmayın. Her iki takım için de ligin gidişatında neler olabilirden bahsedip, son cümlelerimizi yazalım. Fenerbahçe'nin takibi sürüyor ve şampiyonluk şansı çok yüksek. Olamazsa Bursa daha iyi olduğu için olamayacak. Bundan da gocunmam açıkçası. Nasıl ki Fenerbahçe Galatasaray'ı deplasmanda yendi, Bursa da yensin olsun şampiyon. Beşiktaş ise ilk 2 şansını bitirdi. Galatasaray-Bursaspor maçının sonucu onların kaderlerini de doğrudan etkileyecektir. 4.lük makul gözüküyor.

Hiç yorum yok: