Fenerbahçe’den ayrıldığı günden beri saygınlığını kaybetmemiş, hep “Kocaman Bir Adam” olarak hatırlanmıştır Aykut Kocaman. Çalıştırdığı takımlarda daimi olarak büyük başarılara imza atamamasına rağmen ‘büyük hoca’ olarak anılmasında bu kararlı mizacı ve duruşunun da etkisi büyüktür. Bu sebeptendir ki Fenerbahçe taraftarının, Fenerbahçe’ye yakıştırdığı neredeyse tek yerli teknik direktördür kendisi. Ama yakın geçmişte canlı örneklerine tanık olduğumu üzere, büyük kulüplerin başına geçen efsane oyuncular umulduğu kadar başarılı olamamakla birlikte kendilerini kaldıramayacakları kadar büyük bir stres ortamında buluyorlar. Hal böyle olunca teknik direktör adayının kariyerini ve itibarını riske atmadan büyük takım atmosferine ve ritüellerine alışması için bir süreç gerekiyor. İşte Aykut Kocaman yeni sezon itibariyle bu sürece dahil olmaya başlayacak.
Aykut Kocaman’ın sportif direktörlüğü bugün itibariyle resmen duyuruldu. Yalnız bu görevin hangi yetkileri kapsadığını henüz bilmiyoruz. Ama Aykut’un getirilme nedenleri tahmin etmek zor değil. Öncelikle geçen sene yönetimde olup bu sene olmayan Neşet Yalçın’dan başlayalım. Neşet Yalçın, geçtiğimiz sezonun büyük bir bölümünde vaktini Samandıra’da geçirdi. Bir nevi teknik heyetle yönetim arasında bir köprüydü. Daha açık bir söylemle, antrenmanda olup bitenlerden yönetimi haberdar ediyordu. Bir yöneticinin sürekli antrenman tesislerinde bulunması doğal olarak bir huzursuzluk unsuruydu. Bana sorarsanız belli ölçülerde haklı bir huzursuzluktu. Ama bu işi futbolla daha iç içe biri yaptığında ne futbolcu ne de olaya bizim gibi dışardan bakan insanlar durumu yadırgamazdı. Aykut Kocaman ise bu konuda hemen hemen kimsenin ses çıkarmayacağı ve varlığından rahatsız duymayacağı bir insan. Bir anlamda yönetime laf taşıyacak birimde bulunması fikri hoş gelmeyebilir ama bunu futbolcuyu ve teknik direktörü anlayıp, onlara saygı gösterebilecek şekilde yapacağını bilmek iyi bir neden bence.
Bunun dışında bir de durumun uzun vadedeki boyutu var. Bilindiği üzere Aziz Yıldırım’ın kongre sürecinde verdiği bir 3 yıllık şampiyonluk sözü var. Verilen bu söze bağlı olarak garanti yol seçildi ve -henüz resmen açıklanmamış olsa da- teknik direktörlük görevine Cristoph Daum getirildi. Yani herhangi bir aksaklık durumunda takımın başına getirilmesi düşünebilecek tedbir unsuru teknik direktör sezon başında getirildi. Başka bir deyişle sezona B planıyla başlandı. Tabi bu biraz sıkıntılı bir durum. Artık, bir başarısızlık anında takımı şampiyon yapması için çağırılabilecek bir Daum yok. Bugüne kadar hiç başvurmamış olmasak da Daum her zaman yönetimin aklının bir köşesinde bulunan kurtarıcı alternatiflerdendi. Öyleyse ikinci bir tedbir planı daha hazırlamak gerekiyordu. Sezon ortası tedbiri olarak Lucescu pahalı bir yatırım olabilirdi. Onun için hem daha makul değerlerde, hem de herkesçe kolayca kabul görebilecek bir tedbir planı bulunmalıydı, bulundu da.
Aykut Kocaman’ın sportif direktörlüğe getirilmesi, bir gün Fenerbahçe’nin teknik direktörü olabilmesinin en isabetli yoludur bana göre. Olası bir teknik direktör sirkülasyonunda otomatikman takımın başında kalacağından göreve getirilmesi eleştiri konusu olmayacak. Devam eden süreçte ise olası bir başarısızlık durumunda daha makul karşılanacak Aykut Kocaman, çünkü takım O’na bırakılmış olacak. Sportif direktörlük görevi boyunca kulübün tansiyonuna az çok alışmış bir şekilde, nispeten daha düşük bir baskıyla göreve gelecek olması da başarı şansını arttıracak. Tabi bu şartlar kendi başına Aykut Kocaman’ı başarıya götürmeyecek. Sadece aynı şartlardaki diğer hocalara göre işi daha az zorlaşacak. Bundan sonrası ise Aykut’un teknik direktörlük yetilerine kalmış olacak.
Kağıt üstündeki sportif direktörlük yetkisinin altında daha çok bu B planı yatıyor. Yarın öbür gün Aykut’u Fenerbahçe’nin başında görebileceksek en sağlıklı yolu bu olacaktır. Umarım görev yapacağı bu süreçte kendisine vaat edilen yetkiler konusunda bir sıkıntı yaşanmaz ve nöbeti devralacağı güne kadar görevinde kalır.
Aykut Kocaman’ın sportif direktörlüğü bugün itibariyle resmen duyuruldu. Yalnız bu görevin hangi yetkileri kapsadığını henüz bilmiyoruz. Ama Aykut’un getirilme nedenleri tahmin etmek zor değil. Öncelikle geçen sene yönetimde olup bu sene olmayan Neşet Yalçın’dan başlayalım. Neşet Yalçın, geçtiğimiz sezonun büyük bir bölümünde vaktini Samandıra’da geçirdi. Bir nevi teknik heyetle yönetim arasında bir köprüydü. Daha açık bir söylemle, antrenmanda olup bitenlerden yönetimi haberdar ediyordu. Bir yöneticinin sürekli antrenman tesislerinde bulunması doğal olarak bir huzursuzluk unsuruydu. Bana sorarsanız belli ölçülerde haklı bir huzursuzluktu. Ama bu işi futbolla daha iç içe biri yaptığında ne futbolcu ne de olaya bizim gibi dışardan bakan insanlar durumu yadırgamazdı. Aykut Kocaman ise bu konuda hemen hemen kimsenin ses çıkarmayacağı ve varlığından rahatsız duymayacağı bir insan. Bir anlamda yönetime laf taşıyacak birimde bulunması fikri hoş gelmeyebilir ama bunu futbolcuyu ve teknik direktörü anlayıp, onlara saygı gösterebilecek şekilde yapacağını bilmek iyi bir neden bence.
Bunun dışında bir de durumun uzun vadedeki boyutu var. Bilindiği üzere Aziz Yıldırım’ın kongre sürecinde verdiği bir 3 yıllık şampiyonluk sözü var. Verilen bu söze bağlı olarak garanti yol seçildi ve -henüz resmen açıklanmamış olsa da- teknik direktörlük görevine Cristoph Daum getirildi. Yani herhangi bir aksaklık durumunda takımın başına getirilmesi düşünebilecek tedbir unsuru teknik direktör sezon başında getirildi. Başka bir deyişle sezona B planıyla başlandı. Tabi bu biraz sıkıntılı bir durum. Artık, bir başarısızlık anında takımı şampiyon yapması için çağırılabilecek bir Daum yok. Bugüne kadar hiç başvurmamış olmasak da Daum her zaman yönetimin aklının bir köşesinde bulunan kurtarıcı alternatiflerdendi. Öyleyse ikinci bir tedbir planı daha hazırlamak gerekiyordu. Sezon ortası tedbiri olarak Lucescu pahalı bir yatırım olabilirdi. Onun için hem daha makul değerlerde, hem de herkesçe kolayca kabul görebilecek bir tedbir planı bulunmalıydı, bulundu da.
Aykut Kocaman’ın sportif direktörlüğe getirilmesi, bir gün Fenerbahçe’nin teknik direktörü olabilmesinin en isabetli yoludur bana göre. Olası bir teknik direktör sirkülasyonunda otomatikman takımın başında kalacağından göreve getirilmesi eleştiri konusu olmayacak. Devam eden süreçte ise olası bir başarısızlık durumunda daha makul karşılanacak Aykut Kocaman, çünkü takım O’na bırakılmış olacak. Sportif direktörlük görevi boyunca kulübün tansiyonuna az çok alışmış bir şekilde, nispeten daha düşük bir baskıyla göreve gelecek olması da başarı şansını arttıracak. Tabi bu şartlar kendi başına Aykut Kocaman’ı başarıya götürmeyecek. Sadece aynı şartlardaki diğer hocalara göre işi daha az zorlaşacak. Bundan sonrası ise Aykut’un teknik direktörlük yetilerine kalmış olacak.
Kağıt üstündeki sportif direktörlük yetkisinin altında daha çok bu B planı yatıyor. Yarın öbür gün Aykut’u Fenerbahçe’nin başında görebileceksek en sağlıklı yolu bu olacaktır. Umarım görev yapacağı bu süreçte kendisine vaat edilen yetkiler konusunda bir sıkıntı yaşanmaz ve nöbeti devralacağı güne kadar görevinde kalır.
2 yorum:
Özer'de geldi :)
yetkilerini bilemediğimiz bir göreve getirilen Aykut umarım ne yaptığını biliyordur.
Yorum Gönder