Grup maçlarından sonra süpriz olarak nitelendirebileceğimiz tek maç A.B.D. - Gana maçıydı. O da göreceli. Süpriz yapabileceğine inanılan takımlar arasında futbolunu en beğendiğim takım A.B.D. idi. Gana çok koşan, mücadele gücü çok yüksek bir takımdı ama hücum organizasyonlarında yeterince etkili değildi. Amerika da çok koşan, mücadele eden bir takım ama hücumlarda daha etkili olabilen, ritmini yakaladığı zaman durdurulması çok güç bir ekip. Gana erken golle öne geçince kendi oyununu oynadı ve Amerika'yı kimsenin bozamadığı kadar bozmayı başardı. Hoca Bradley'in değişiklikleri beraberliği getirse de Gana tekrardan öne geçip maçı koparmayı başardı. Gana'nın çeyrek finaldeki rakibi Uruguay ise G.Kore karşısında beklediğimden çok daha zorlandı. G.Kore defansının hatası sayesinde öne geçti. Bu dakikadan sonra ritmini kaybedip yavaş yavaş G.Kore ekibi ritimlendi. Turnuvada yıldızı parlayan isimlerden biri olan Chu Young Park, sert Uruguay defansının içinden çıkıp tam bir 4-6-0 a döndürünce takımını bol paslı, zevkli bir mğcadele izledik. G.Kore'nin beraberlik golü uzun uğraşlar sonucu bağıra bağıra geldi ama rakipte Luis Suarez gibi bir golcü var. Müthiş bir plase ile takımını çeyrek finale taşıdı. Uruguay - Gana eşleşmesinde favorim Uruguay ama Gana'nın son maçta hücumda daha derli toplu olduğunu söyleyeyim. Gana G.Kore'den ders alırsa uruguay'ı eleyebilir.
Brezilya ise sonuç odaklı takımı ile Şili'yi rahat geçti. Bielsa'nın fantastik oyun formatının defoları ortaya çıktı. Zordur 3'lü defans ile oynamak. Bielsa'yı ve Şili'li futbolcuları oynadıkları futbol ve zihinleri açıp, 4'lü defans ezberini bozdukları için tebrik etmek gerekir. Brezilya'nın çeyrek finaldeki rakibi ise Hollanda. Hollanda da bu turnuvada daha dengeli ve savunmayı daha emniyetli tutan büyüklerden. Klasik Robben golü geldikten sonra elenmeleri mucize olurdu ve Onlar da Slovakya'yı rahat geçtiler. Bu eşleşmede Brezilya'yı daha avantajlı görüyorum ama Hollanda ilk golü atarsa Brezilya açmakta çok zorlanacak.
İngiltere ve Almanya bu sefer çok erken eşleşti. İngiltere'yi eleme maçlarında çok beğenmiştim ama turnuvada çok kötü bir performans sergiledi. Almanlar'ı yenmesi mucize sayılırdı. Almanya turnuvanın açık ara en iyi futbol oynayan ekibi. Çok beğeniyorum oyun tarzlarını. Yaptıkları altyapı çalışmalarının meyvelerini hem kendileri yiyor, hem de başka ülkelere servis yapıyor. Çizgiyi geçen top konusunda ise 1966 ile karşılaştırmak yanlış. Finaldeki gol ile İngilizler kupayı aldı. Az buz değil. Bolca bıdı bıdısını ettikleri futbolun en büyük kupasını 1 kere kazanabildiler ve onu da çizgiyi geçmeyen bir gol ile kazandılar. Almanya'nın rakibi Arjantin ise ofsayt golü ile öne geçti, akıl almaz bir hata ile farkı 2 ye çıkardı. Hem Almanya-İngiltere hem de Arjantin-Meksika maçlarında ciddi hakem hataları olunca kameralı ofsayt yöntemi tartışmaya açıldı. Benim fikrim net. İster sahada 2 çizgi hakemi olsun, ister kamera olsun, ister çipli top olsun. Mühim olan takımların hakkı bu denli aptalca hatalar ile yenmesin. Sahada akıtılan terin karşılığı çalınıyor burada. Yemişim teknolojinin futbolun ruhuna etkilerini. Burada akıtılan terden, yıkılan düşlerden bahsediyorum.
Paraguay-Japonya maçı ise pozisyon açısından kısır, mücadele açısından üst düzey bir maçtı. Kimine göre sıkıcı, kimine göre güzel maçtı. Japonya'nın bir silahı var ve o silahını kullanabileceği bir yer arıyor. İşte bu arayış benim hoşuma gidiyor. O nedenle ''olmaz olsun böyle dünya kupası'' diyemem. Herkesin bir potansiyeli var ve bu potansiyelini iyi kullanan takımlar her zaman gözümde değerlidir. Paraguay hücumda ne Şili, ne de Uruguay kadar etkili. Tabi ki bu noktadan sonra kesin bir favoriden bahsetmek zor ama İspanya maçında 1 kez olsun Larissa Riquelme'nin göğüslerini dalganırken görürsek şanslıyız. İspanya ise Portekiz maçında beklediğimden fazla zorlandı. Aragones ile Del Bosque'nin takımları arasındaki en belirgin fark David Villa'nın biraz daha solda oynaması. Torres çok güçsüz ve etkisiz. 3 maçtır ismi sayesinde sahada. Aslında Villa'nın solda oynaması çok büyük bir sorun değil ama sıkıntı Torres'te. Queiroz ise 1. adamlığı yapamıyor malesef. Portekiz'in kurtuluşu Mourinho'da. Elbet birgün milli takımın başına geçecektir. Umarım o güne kadar bir merkez santrafor yetiştirirler.
2.7.2010 - 17:00 - Hollanda vs Brezilya
2.7.2010 - 21:30 - Uruguay vs Gana
3.7.2010 - 17:00 - Arjantin vs Almanya
3.7.2010 - 21:30 - Paraguay vs ispanya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder