29 Temmuz 2010 Perşembe

Young Boys vs Fenerbahçe


Kafalarda Fenerbahçe'nin nasıl bir mantalite ile oynayağını kurguluyorduk az çok. Uzun yıllardır Alex'e göre kurulu bir diziliş var ve Alex olduğu sürece de bu diziliş devam edecek. Daum'un oturttuğu bu diziliş, zaman zaman değiştirilmeye çalışıldıysa da hem Zico, hem Aragones, hem de 2. Daum döneminde devam etti. Değişen tek şey gelen hocaların mantaliteleriydi. Aslında Aykut Kocaman'ın istedikleri de belli. Daha agresif, daha hücumcu ve daha hızlı bir futbol... Peki Daum böyle bir futbol istemez miydi? Tabi ki isterdi ama ne elindeki malzeme, ne de camianın sabrı buna izin vermiyordu. Geçen seneki futbol ile bu seneki futbolu en az 4-5 resmi maç daha izledikten sonra yapmakta fayda var. Biz bugün daha çok maçın yorumunu yapalım.

Fenerbahçe maça klasik 4'lü önünde Cristian ve Emre, onların önünde Alex, Alex'in önünde Gökhan Ünal ve kanatlarda da Stoch, Kazım ikilisi ile çıktı. En azından ligin ilk yarısına kadar sadece bu dizilişi göreceğimizi ve bazı isimlerin değişeceğini söyleyebiliriz. İlk yarı başlar başlamaz Young Boys atakları izledik. Hani maç başlar, 2 takım birbirini tartar, 5. dakikadan sonra bazı şeyler belli olur şekliden başlamadı maç. İlk 5 dakika içinde 2 net gol kaçırdı rakip. Sonrasında bu sene bol bol izleyeceğimiz türden bir gol geldi. Henüz tam anlamıyla oyun şablonun oturtamayan ve bence uzun bir süre de oturtamayacak bir takımda Emre-Cristian ikilisinin hücuma yapacağı katkılar 1. dereceden gol şansını arttıracaktır. Fenerbahçe'nin golü oyunda bir değişikliğe yol açmadı. Young Boys alabildiğine hızlı ve kalabalık bir şekilde Fenerbahçe üzerinde baskı kurdu. Yıllar önce bizim çok bilmiş medyanın Milan maçında astığı bir Servet vardı. Sebebi de Shevchenko'nun arkasında kalıp, gol yedirmesi olarak gösterildi. Şimdi soruyorum ey okur; Servet Çetin, Shevchenko kadar hızlı olsa onu tutabilir miydi? Fizik kuralları ile imkansız bir şey bu. Biri koşuya başlamış, ivmesini kazanmış bir adam, diğeri durgun vaziyette geriye koşan adam. Burada sıkıntı orta sahada. Eğer topa hakim olamayıp, basit top kayıpları yapıyorsan ve kaptırdığın topta hemen pres koyamıyorsan, öne çıkan defansının arkasına değil Shevchenko, Jan Koller bile sarkar. Hele ki o pası tan Seedorf, Pirlo gibi adamlar atıyorsa. Bunun Servet ile alakası yok yani. Bugünkü Fenerbahçe'ye dönersek; Orta sahada pas yapamayan, kaptırdığı toplara anında pres koyamayan ve topu rakibinin hakimiyetine veren bir takım vardı. Allahtan ilk golü atmışız. İlk golü Young Boys atsa inanın bana benzer görüntüler izleyecektik. Cristian geçen sene defansif olarak iyi, hücumsal olarak kötü başlamıştı. Sezon ilerledikçe defansif olarak da çöktü ve formasını Selçuk'a kaptırdı. Ben bunu Brezilya'da devam eden sezondan gelmesine bağlamıştım. Dolayısıyla bu sene beklentilerim daha çoktu. Bu maçta da pek etkinliğini göremedik. En azından defansif olarak birşeyler katabilseydi bu kadar pozisyon yemezdik.

Young Boys 30. dakikada net pozisyonu önce direk, sonra beceriksizlikle harcayınca takım biraz toparlandı. 3-4 dakika sonra ipleri elimize aldıktan sonra, 41. dakikada 2. gol geldi. Bu golde ilk golde çok yerdiğim Cristian'ın hakkını vereyim. Geriden gelip takımın hücumda çoğalmasını sağladı. İlk golde bahsettiğimiz olay yani. Stoch da çok güzel vurdu. 2. yarıyı merakla bekleyecektim ki Kazım'ın kırmızısı geldi. Huylu huyundan vazgeçmez derler ama bunda maçın atmosferi de etkili. Misal Emre'nin agresifliğinin etkisi harcadığı efordan kaynaklanıyor. Emre pek tabiki çok agresif bir oyuncu ama yanındaki arkadaşları da onun kadar efor sarfetse ve Emre'nin daha az efor sarfetmesini sağlasa agresifliğinde azalma olur. Bu maçta da atmosfer öyle gelişti ki Kazım zaman kazanmak için gereksiz bir hareket yaptı. O an bunu yapmaması gerektiğini düşünemiyor işte. Huy olmuş bu adamda. Kötü oynuyoruz, 2. golü attık, ilk yarıyı böyle bitirelim düşüncesi ve onun huyunun emrettiği şeyi yapmasını sağlıyor. Aynı yine bugün Bilica'nın geçen sene sık sık görüp tenkit ettiğimiz maç sonunda yerde yatmaları gibi. Aykut Kocaman bu sene de Kazım'ı adam edemez ise zaten gönderir. Üstelik Dia ile girmesi gereken bir forma savaşı da var. Belki bu sene olgunlaşır biraz.

Stoper ikilisinden bahsedelim biraz. Bekir ile Bilica sanırım ilk defa beraber oynadılar. İkisi ileri derecede birbiriyle uyumsuzdu bugün. Fenerbahçe bu sene daha çok alan daraltıp, daha hızlı oynayacağı için Bilica beni düşündürüyor. Geçen yıl Bülent Uygun onun için geniş alanda da güvenilecek bir isim olduğunu söylemişti. Bu özelliğini henüz göremedik. En büyük özelliği ceza sahası içi etkinliği ama bu maçta da Bekir ile uyumu nedeniyle sınıfta kaldı. Young Boys hem kanatlardan, hem göbekten pozisyonlar buldu. Genel olarak takım defansı zayıftı ama ceza sahası içinde ayakta kalması beklenen Bilica da çok zayıftı bugün.

Takımı daha fazla yermeden son sözlerimizi yuvarlayalım. Hücumda umut gördüm ben. Gözüken sorunlar düzeltilebilecek düzeyde. Zaten biliyoruz ki 2 oyuncu daha eklenecek bu bölgeye. Takım defansı olarak hayal kırıklığı yaşadım. Ne kadar düzeltilebilir bilemem. Maç sonunda Aykut Kocaman transferden çok eldeki oyuncuların üzerine gideceğini söyledi. Bugün eldeki Bilica ve Cristian ikilisinden benim umudum çok az. Aykut Kocaman ne kadar inanıyor, yoksa inanmak zorunda mı kalıyor bilemem. Geçen sene Galatasaray'ın düştüğü hataya düşersek 1 senemizi üstüne koyamadan heba ederiz. Açıkçası benim önceliğim kilit noktalara daha kalifiye eleman getirmek olur. Aykut Kocaman arzu ettiği hücumsal etkinliği, takım defansını organize ederse ufak rötuşlarla yakalayacaktır zaten.

Hiç yorum yok: