Macaristan 54'ü dinledim, Hollanda 74'ü dinledim, Brezilya 82'yi dinledim, Arjantin 86'yı dinledim ama İspanya 2010'u canlı canlı izledim. Kupa kazananı takdir ederim ama güzel oynayanı gönlümün bir köşesine yerleştiririm. 1974 ten bu yana 36 sene geçti ve o yıl Hollanda takımını izleyen/izlemeyen herkes anlatır da anlatır. Eminim bir 36 yıl sonra da ben bu İspanya'yı birilerine anlatıyor olacağım.
İspanya son 2 yılın tartışmasız en iyisi ve en keyif veren futbol oynayanı. Avrupa Şampiyonasının üzerine Dünya Kupası'nı da alarak duble yaptı. Bunu Avrupa'da başaran 2 ülkeden biri İspanya. Daha önce de 98 Dünya Kupasını ve Euro 2000'i kazanan Fransa vardı. 2002 ve 2004 de hayal kırıklıkları yaşadılar ama sağlam altyapıları sayesinde 2006 da yine final oynadılar. 2008 ve 2010 da yine hayal kırıklığı yaşadılar ama 2012 de yine final oynayabilirler. Son 2 yıldır yaşadıkları başarısızlıklarda kimse jenerasyona bir şey söylemiyor. Neden başarısız olduklarını biliyoruz. Onlar için başarı, iyi bir jenerasyon yakalamak değil, altyapı sistemlerine güveniyorlar. Keza yine kendilerini geliştiren ve gerçekten futbol olarak pozitif anlamda değişen bir Almanya görüyoruz. Aynı şey onlar için de geçerli. İşte İspanya'da ben bunu görüyorum. Onlara için bugün tesadüf, şans veya jenerasyon başarısı diyemeyiz. Hollanda kupayı kazansaydı onlar için şans ve tesadüfü kullanırdım. Çünkü onlar finale kadar kimliklerinin dışında bir felsefe ile buraya geldi. Robben, Pujol'u geçtikten sonra o hafif sarjda kendini yere bıraksa hakem penaltı ve kırmızı kart verirdi. Ama bırakamıyor. Çünkü onun sulandığı topraklarda bunun gübresi yok. İspanya bence artık kabuğunu tamamiyle kırmıştır. Yıllar içinde devamlı başarılı olan bir Almanya olmayı da başaracaklardır.
Maça biraz değinirsek; Hollanda bugün ilk yarı istediği futbolu oynadı. 2. yarı daha fazla İspanya zorlaması gördüler ama yine de gol atabilecekleri pozisyonu buldular. Takımın yarısı sarı kart görene kadar çok sert oynadılar. İspanya'yı ve Barcelona'yı durdurma yolu bu. 2. yol, onlardan daha çok ve daha hızlı top çevirmek. 2. yolu yapabilecek birileri yok henüz. İspanya da aslında turnuva öncesi İspanya'sı değildi. Villa'nın partneri Torres'den yoksundular. Torres bedenen sahadaydı ama bildiğimiz Torres hiç olamadı. Almanya maçından sonra bu maçta da kesik yedi dolayısıyla. Almanya'ya karşı harika oynayan Pedro bugün silikti. Pedro değişikliği yapılması şarttı, çünkü göbekte van Bommel - De Jong ikilisi çok yıprattı İspanya'yı. Pedro'nun yerine daha bir çizgi oyuncusu olan Navas girdi fakat bu sefer de İspanya'nın pas trafiğinde sıkıntı oldu. Hollanda aslında kendi kıyafeti dışında bir kıyafeti taşıyabileceği en iyi şekilde taşıdı. Rakibi bozabildiği kadar hücum organizasyonu geliştirebilse kupayı alabilirlerdi. Fabregas değişikliğinin ise geç geldiği kanaatindeyim. De Jong'dan yediği tekme ile bir hayli dağılmıştı Xabi Alonso. Fabregas'ın oyuna girişiyle İspanya alışılageldik paslarını daha çok yapmaya başladı ve daha çok pozisyon buldu. 60. dakikada Navas değil de Fabregas girse, ilerleyen dakikalarda da Llorente'yi oyuna girseydi bence daha erken kopabilirdi maç.
İspanya'nın şampiyonluğundan bahsetmişken Cruyff'u anmamak olmaz. Acaba şu an kendisini nasıl hissediyor. Cruyff elbette Hollanda futboluna çok şey katmıştır ama günümüzün modern Barcelona'sı da onun eseri. İspanya milli takımı, tabiri caizse Cruyff'un torunları, Puyol-Pique-Xavi-İniesta gibi isimleriyle bu kupayı kazandı. Ülkesi Hollanda kupayı kaybetmesine rağmen bence o şu an çok mutludur. Çünkü bu Hollanda onun Hollandası değildi ama İspanya onun felsefesini taşıyan bir İspanya idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder