9 Temmuz 2009 Perşembe

Sistem Dediğin...


Futbolda sistemlerin varlığını ilk olarak bir Commodore 64 oyunu olan Kick Off ve Sensible Soccer’da görmüştüm küçükken. Çok da hoşuma gitmişti. Geriye düşünce 3 forvet, öne geçince 5 defansla oynamak. Her zaman işe yaramamıştı ama beni rahatlattığı kadar rakibi de tedirgin etmeye yarardı bu sayısal sistemler. O zamanlar 3-5-2’nin hakim olduğu dünyada 4-4-2 ile ilk tanıştığımız zamanlardı. Tabi mecbur kalmadıkça 3-5-2’den sapmak istemiyorduk. Çünkü kadroları ona göre kurmaya alışmış bünyelerimiz orta sahadan birini kesmeye kıyamazdı. Tabi bek kavramı da henüz yerleşmemişti.

Ne zaman ki 4-4-2 yaygınlaştı ve 3-5-2 tedavülden kalkmaya yüz tuttu, birçok yeni terimle terimle tanışmak durumunda kaldık. Kağıt üstünde defansta oynuyor görünen oyuncular rakip ceza sahası civarında görünmeye başladığında anlamıştık bir gariplik olduğunu. Bek oynuyorlardı ama geride görünmüyorlardı pek. Hatta açıkta oynayan oyuncular onların yerine geçiyordu ara ara. Önlibero olayına hiç girmiyorum, onun kabulü biraz daha zor olmuştu çünkü. Libero dediğin Müjdat’tı ve Müjdat’ın önünde de kimseye gerek yoktu kafamda.

4-4-2 denilen sistem zamanla kendi içinde çeşitlenmeye başladı ki budur asıl kafaları karıştıran. Bugüne kadar 3-5-2, 4-4-2, 4-3-3, 3-4-3, 5-3-2 gibi 3 haneli sistemlere alışmaya çalışırken 4-2-3-1, 4-1-3-2, 4-1-4-1 ve hatta 4-1-2-1-2 gibi ne idüğü belirsiz kavramlar çıkmaya başladı. Normalde defans-orta saha-forvet hattından oluşan sayısal sistemler artık defans-defansif orta saha-ofansif orta saha-forvet şeklinde dizilmeye başlamıştı. Baklavaya falan değinmiyorum yine.

Ama gelin görün ki tahta üstünde muntazam şekilde dizilen bu sistemler sahaya dağılıp oyuna başladığında o kafa karıştıran hallerinden uzaklaşıyorlar. Kadro yapısına göre bu takımları kimi zaman klasik 4-4-2, kimi zaman ise 3-5-2 dizilişiyle izliyoruz farkında olmadan. Zaten ön liberolu 4-4-2 sistemleri 3-5-2’nin oyun içi revize edilmiş halidir. Hızlı ve ileri çıkma alışkanlıkları olan beklerle oynayan takımlarda bekler çıktıkça defansif özellikleri yüksek olan ön liberolar defansın arasına kaynayınca farkında olmadan uzun süreler 3-5-2 oynayan takımlar izliyoruz. Özellikle ülkemizdeki büyük takımlarda bu özellik kaçınılmaz. Bir de 4-2-3-1 gibi çift ön liberolu oynayan ve oyun içinde ağırlıklı olarak 4-3-3 dizilişiyle izlediğimiz takımlar vardır. Bunun kağıt üstü ayrımı biraz daha açıktır aslında. Kanatlarda forvetten devşirme oyuncular görülür daha çok. 4-4-1-1 vardır bir de. Bu gizli kahraman 4-4-2’den başkası değildir. Genellikle orta sahadaki “1” forvetle takılmaktan hoşlanır ve hocanın söyledikleri diğer kulaktan çıkmışçasına 4-4-2’ye yelken açar bu takım. Belki de hoca eksik anlatmıştır. 4-1-3-2 ise başta bahsettiğim 3-5-2’nin ta kendisidir. 4’lüdeki bekler aslında orta sahanın kenarlarında takılırken oradaki “1” yalnızlığını tandemdeki ikiliyle beraber gidermeyi tercih eder. 4-1-2-1-2 vardır bir de. Kafaları karıştırmaktaki başarısı türevlerinin çok önündedir. Bu sebepten kendisine baklava sistemi de denir. Orta sahadaki 4’lü taktik tahtasında baklava şeklinde dizilir ve orta saha kanatsızdır. Böyle söyleyince hemen tanıdınız sanıyorum. Evet bu akıllara zarar sistem de 3-5-2’den başkası değildir. Süratli ve çift yönlü yeteneklere sahip bekler kanatları çekip çevirirler, rakibin domine etmesini önlemekle görevlidirler.

Bu arada geç de olsa belirtmek isterim, bütün bunları bilgilendirme maksatlı yazmıyorum. Sadece bol rakamlı sistemlere yorulan kafalara üzüldüğümden bu çaba. Yanlıştır demiyorum. Sayısal olarak örnekleri çoğaltılabilecek bütün bu sistemler kendi içinde doğrudur ama hepsi bir şekilde bilinen en basit sistemlerin tarifidir. Bugünlerde transfer döneminde sıkça duyduğum sistem oyuncularına üzüldüğümdendir biraz da bu yazı. “O oyuncu 4-3-3 oyuncusu değil” diye nice istikballer köreliyor kim bilir. Bu sebeptendir ki sistem karmasaşına pek itimadım yok. Benim için sistem çeşitliliği Amerika ’94’te Kamerun’un 1-1-8’inde saklıdır. Kaldı ki yeniliklere bu kadar açık olmayan dünya futbolu da barındırmadı bu sistemi. Halbuki ne koçyiğitler bu sistemle kendini bulabilirdi...

Hiç yorum yok: