8 Mart 2010 Pazartesi

Fenerbahçe vs Antalyaspor


İyi günde, ''25 milyon taraftarımız var'', ''taraftarımız bizi desteklesin'', ''lisanslı ürün alın, kulübe destek olun'' gibi klişeleri söylemek, taraftarı gaza getirmek kolaydır. Kötü günde ise hepsi üstünüze gelir. Ne kadar gaz verirseniz, o kadar da o gazı yutacağınız günler gelir. İşte o gün hiç bir şey diyemezsiniz. Sonuna kadar haklı olsanız da, kadronuzda 5 değil 10 sakat olsa da, ilk 11 ininz A takım, yedekleriniz paf takım olsa da, en azından söyleyecek 2 çift lafınız olsa da söyleyemezsiniz. Maç günü geldiğinde sahaya çıkıp kazanmak zorundasınız. İyi veya kötü oynayın ama sonucunda kazanın.

Fenerbahçe'nin bugün ne yapıp, edip 3 puan alması gerekiyordu. Bugün o puanı haftalar, aylar sonunda aldı. Maçın psikolojik etmenlerini hesaba katarak, futbolcu açısından değerlendirdiğimiz zaman çok zor bir maçtı. Topu ayakta tutamak, bol pas yapamak, sakin oynayamak kolay değil. Sonuçta sahada 11 tane Alex gibi düşünen adam yok. Bilhassa maçın son dakikları, Fenerbahçe ceza sahası çevresinde Fenerbahçe'li futbolcuların kazandığı her top, mahalle maçı tabiriyle ileriye bam güm vuruldu. Bunu dünya üzerinde oynaylayabilecek bir teknik direktör yoktur bence. Fakat futbolcuların içinde bulunduğu durum çerçevesinde bunu anlayabiliyorum ve kızamıyorum. Benim kızdığım nokta, centilmenlik adına rakibe vereceğin topu atabileceğin en uzak taç noktasına atmak, yalandan yere sakatlık bahanesiyle vakit çalmaya yönelik hareketler. Fenerbahçe futbolcusunun bunu yapmaması lazım. Değil Fenerbahçe taraftarı, hiç bir futbol sever bu görüntüleri görmeyi hak etmiyor.

Hiç yorum yok: