15 Haziran 2008 Pazar

Lilja 4ever


izlerken 3-4 kere ''bu ne ya zaman kaybı'' demişliğim oldu. baktım ki şahsımca zamanın pek kıymeti kalmamış izlemeye devam ettim. dakikalar geçtikçe sarmaya başladı film. aslında ilk başlarda beni sıkan ise kızın amerika'ya gidecek olmasının saldığı gaz imiş. gidemedi tabi ki amerika'ya. zaten film de burda başladı. gerçek manada piç olan lilja'yı, annesi sevgilisi ile birlikte terk edip amerika'ya taşınıyor. daha sonra sovyet rusya'nın yokluğu içinde geçen bir hayatta daha da yoksulluk çekmeye başlıyor lilya. para kazanmak için kötü yola falan düşüyor sonradan. tanıştığı bi genç onu kandırıyor ve isveç'e orospu olarak pazarlıyor. kızın başından bin bir türlü velvele geçiyor. nuri alço'lu türk filmlerini andırıyor. tabi bu film ile nuri alço'lu filmleri kıyaslamak saçmalık olur. duygu yüklü bir film. duygu yoğunluğunu tam sınırda dışarıya vurabiliyor. biraz daha duygusallık girse çok sıkıcı olurdu. fakat replikler bazen sıkabiliyor. resimdeki boya fıçısına girmiş lilja'ya aldanmayın, doğal hali daha güzel.

soundtrack'ı ise çok sağlam. sahnelere cuk oturtuluyor müzikler. filmi daha güzel yapıyor. ben bir kaç tanesini yazayım o halde. bir tanesini de sağa ekleyeyim 1 hafta boyunca dinleyin.

Rammstein - Mein Herz Brennt
Antiloop - Only U
Antiloop - Let Your Body Free
Double N - The Ride
tatu - Nas Ne Dogonjat (''not gonna get us'' ın rusça versiyonu)


Hiç yorum yok: