23 Ekim 2009 Cuma

Steaua Bükreş 0-1 Fenerbahçe


1997 yılında Bükreş'te oynanan maçı çok net olmasa da hatırlıyorum. Boliç'in yeni yeni suyunun ısınmaya başladığı ve penaltı kaçırdığı maç. Bol pozisyon bulduğumuz maçta 0-0 lık beraberlikle yetinmiştik. O maçta zihnime kazınan olaylardan birisi de maç sonunda Steaua taraftarının futbolcuları alkışlaması olmuştu. Hayatımda ilk defa kötü oynayan ve kendi evinde 0-0 berabere kalınca sevinen bir güruh görüyordum. Futbolcular da mutlu ayrılmışlardı o maçta sonra. Maç sonrası söylenen Steaua'nın bir kontra atak takımı olduğu ve deplasmanlarda daha iyi oynadığı yönündeydi. Artık ne kadar doğruydu o zamanlar bu söylenenler bilemiyorum ama bizi evimizde 2-1 mağlup etmeyi başardılar. Bugün maç sonrası Steaua Bükreş'li futbolcular bizi alkışlamış. Yayıncı kuruluş göstermediği için göremedim, Daum maç sorasında belirtti bunu.

Maça bakacak olursak, bol pas yaparak başladık maça. Steaua ilk yarı buna karşı koyamadı. Özer ilk defa ilk 11 de başladı ve çevresinde oynayan oyunculardan Kazım'da ilk defa santrafor oynuyordu. Mehmet Topuz'da sanırım 2. kez sağ kanatta oynadı Fenerbahçe'de. Fenerbahçe'nin ileri ucu yep yeni, alternatif bir ileri uç olmuştu. Kötü de değillerdi. Bir çok pozisyon buldular ama rakip alanda yapılan bol pasa rağmen ilk defa beraber bir maçta oynadıkları için ceza sahası çevresinde olgun girişimlerde bulunamadılar. Aslında golün ilk yarıda gelmesi gerekirdi. Çünkü Steaua Bükreş ikinci yarıya orta sahada daha derli toplu başlamıştı. Gol gelmeden Dayro oyuna dahil olsaydı sıkıntı yaşayabilirdik.

Golden sonraki skoru koruma çabası nedendir bilinmez. Hani bunu geriye yaslanıp kontra ataklarla çıkmayı düşünmek olarak değerlendirebiliriz ama Fenerbahçe bunu Alex'siz yapamıyor. Bugün kontra atağa da çok uygun isimler vardı sahada. Yine de golden sonra kontra ataklar geliştiremedik. Onun yerine Selçuk'u alıp skoru daha net korumayı başardık.

Daum hedef santrafor olarak Kazım'ı seçmişti. Kazım bana Doğu Avrupa'da ve İskandinav takımlarındaki güç, hız ve dribbling özelliğinden başka bir artısı olmayan siyahi santraforları anımsattı. Fena da oynamadı aslında. Topu tutup, arkadaşlarıyla pas organizasyonlarına girmesini beklemiyordum zaten. Ama işte kanatta oynadığı zaman da bu özelliklerini içeriye girerek kullanmasını bilmiyor. Daum'un belki de sağ kanattaki Kazım ısrarı bundandır diye düşünüyorum. Geçmiş yıllarda Tuncay'ı solda işlediği gibi Kazım'ı da sağda işler mi göreceğiz.

Özer hakkında bir kaç satır yazmak gerekir. Çarşamba günü Real Madrid - Milan maçında atılan 3. gol nasıl Seedorf'a yazılması gerekiyorsa, bu maçta da bu gol Özer'e yazılmalı. Sıradan bir ara pası değildi bu. Gerçekten çok az futbolcunun becerebileceği bir zariflikle pozisyonu oluşturdu Özer. Maçın genelinde de ilk defa ilk 11 başlamanın sıkıntısını yaşadı. Buna rağmen iyi buldum. Daum daha çok görev verdiği takdirde çok iyi bir oyuncu kazanacağız. Alex'in alternatifi olarak görmemek lazım. Hem sağda hem de solda değerlendirmesi gerekir Daum'un.

Sheriff'in Twente galibiyeti ise tam bir süprizdi. Bence Fenerbahçe liderlik maçına ilk maçında çıkıp mağlup olmuş ve yara almıştı. Şimdi ise liderlik adına ibre tamamen Fenerbahçe alehine döndü.

1 yorum:

alengir dedi ki...

Yayıncı kuruluş neyi doğru yaptıki,rakip takımın bizi alkışladığını göstersin!