Derbilerin favorisi olmaz derler ama Beyaz Takım'ın kazanması büyük bir sürpriz olmadı. Defansın göbeğinde çakılı Mustafa Doğan ve ileri uçtaki kule Hakan Şükür'le rakibi her alanda boğdular. Bloklar arası bağlantı ise Oktay'ın işiydi, o da oldu bir şekil. Kırmızılar ise Sergen'in ayağına bakıyordu. Kondisyon sıkıntısı yaşadığı dakikalar olsa da takımın bütün hücum organizasyonlarında baş roldeydi. Tabi takımın itici gücü Hamza'yı da atlamamak lazım. Hakan Ünsal'ın kritik kayıpları olmasa skor çok farklı sulara sürüklenebilirdi.
Maçın ilk yarısında genç oyuncuları ön plana çıkarmaya yönelik oynayan yıldızlar, gençlerin kendilerinden pek geride olmadıklarını görünce olaya ağırlık koyma yoluna gittiler. İnsiyatifler alındı, müsait pozisyonda arkadaşını görmeden şutlar çekildi. Kaleciler insafsızca kurtardıkça büyükler hırs yaptı. Hatta bir ara Sergen'in kornerden kaleye göndermeyi denediği top gözden kaçmadı. Sonrasında ne oldu? Kaleciyle karşı karşıya pozisyonda durumu zorlayan Sergen inandırıcılıktan uzak şekilde yere serilirken Ahmet Çakar fütursuzca çaldı penaltıyı. O ana kadar yerde kıvranan Sergen kararı görünce ayaklandı zaten. Hakeme sonda ayrı bir parantez açmak boynumuzun borcu.
Beyaz takıma dönecek olursak Mustafa Doğan'ı atlamamak lazım. Maça mutlak galibiyet parolasıyla çıktığını anlamak zor değildi ki zaten yorumcu Yılmaz Vural da verdiği anektodda, maçtan önce Mustafa Doğan'ın yaptığı takım konuşmasında mutlaka kazanmak için sahaya çıkacağını dilegetirdiğini söyledi. Zaten ilk yarıda uzunca bir süre gol yememelerinin nedeni de buydu. Kırmızı Takım ilk golü bulmak için baya çaba ve zaman sarf etti. Ne zaman ki ileride Hakan ve Oktay'ın formu düştü Kırmızılar defanstan daha rahat çıkmaya başladılar. İkinci yarıda dengeyi kuran Kırmızı Takım'da Sergen'le beraber hücum yükünü çeken Tayfun da özellikle dikkatimi çekti. Sergen'den gelen arapasları muazzam değerlendiren Tayfun bana Güiza'yı düşündürdü. Tayfun'un sahip olduğu önsezi yeteneği Güiza'da olsa şu an Fenerbahçe için şampiyonluğu konuşuyor olabilirdik. Beyaz takımda ise gözüme çarpan oyuncu Görkem oldu. Maçta atılan 30 golden aklımda kalanlardan biri kendisine aitti. Takımının 14. golünde, sol kanattan sol ayağının içiyle doksana gönderdiği top maçın en güzel gollerinden biriydi. Kendisi şu an Fenerbahçe alt yapısındaymış. Yaşı biraz daha müsait olsa Uğur Boral'a mahkum olmazdık o bölgede.
Son olarak hakeme gelecek olursak Ahmet Çakar bu maçı yönetmeyi kabul ederek doğru bir karar mı verdi, emin değilim. Zira bundan sonra bugünün şartlarında hakem eleştirirken hatırlaması gereken daha yakın bir tarih olacak. Futbol oynatmaya yönelik zihniyetini anlıyorum ama bir de skora etki edecek hatalar yapmasa iyiydi. Sergen'in kolpa düşüşünü yemesini pozisyonlara uzak kalmasına bağlıyorum. Ama her haliyle eyyam kokan, oyunu beraberliğe sürüklemeye yönelik bir karardı bana göre. Bakın "Ahmet Çakar eyyamcıdır" demiyorum ama karar eyyam kokuyordu...
Bir not da spiker ve yorumcuya düşelim. Ercan Taner her şartta heyecanını koruyan üslubunun örneğini sergiledi yine. Sahada bir de Hagi olsa, Ercan Taner'in anlatımı daha da renklenebilirdi. Yılmaz Vural ise yorumculuğun samimi yüzüydü. Maçın ilk yarısında, Sergen'in klas hareketler serisi üzerine sarf ettiği bir söz hala aklımdan çıkmıyor: "Malesef yetenek kaybolmuyor..."
1 yorum:
maçın son çeyreğini seyrettim, çocuklar zehir gibi maaşallah. kırmızı takımın santraforu ile beyaz takımın sol açığını istiyorum...
Yorum Gönder