4 Haziran 2011 Cumartesi

Futbol kötü, sonuca şükür

Herşeyden önce seyir zevki kötü bir maçtı. Bizse ilk yarı eh işte, ikinci yarı kötü top oynadık. Grupta liderlik imkansıza yakın düzeyde. EURO 2012'ye direk gitmemiz için kalan diğer şart en iyi ikinci olmak. Bu bağlamda baktığımızda, Azerbaycan deplasmanında kaybedilen 3 puandan sonra burada bize gereken bence 1 değil, 3 puandı. Maç sonunda ise 1 puana sevinir durumdayız. Bu sonucu başarısız olarak addetmiyorum lakin oynanan futbol tatmin etmedi maalesef.
Erken bir golle geriye düştük. Ardından yavaş yavaş toparlandık ve kontrolü elimize aldık. Beraberliği de bulunca kısmen rahatladık. Ardından üzerimize gelen Belçika karşısında akıllı kontra ataklarla ikinci golü bulmamız gerekirdi. Bunu yapamadık, geriye çok yaslandık. Pas yapabilseydik rakibi yorardık ama onlar bunu yapınca biz yorulduk. Oyuncu değişikliğinin geç kaldığı çok açık. Kaçan penaltı büyük şans. Kaybetseydik kalan maçlara yine "her maç final" havasında çıkacaktık.
Maç üzerine çok da yazılacak birşey yok. Maç sonunda Hiddink'in açıklamaları var. İlk önce takımın yorulmasını Türkiye ligine bağlamış Hollandalı hoca. "Rakibin oyuncuları Avrupa'nın büyük liglerinde mücadele ediyor. Çok maç yapmaya alışkınlar. Tabii ki onların oynadığı ligler, Türkiye liginden farklı". Hiddink haklı. Her ne kadar sosyolojik açıdan futbolcuların çok maç yaptığını düşünsem de Avrupa'dan bu konuda eksiğiz. Hazır yeri gelmişken Beckenbauer'in 70'li yıllarda verdiği bir röportajda çok maç yapmaktan ve ailesinden çok Netzer'i gördüğü için şikayetçi olduğunu da ekleyeyim.
Hiddink, takımda kalıp kalmayacağı ile ilgili olarak da pek açıklayıcı davranmadı. Kendi ağzıyla kulüp takımları artık beni yoruyor diyerek Türkiye'ye imza atan birinden Chelsea'ye gitmesini beklemezdim. Eğer Hiddink Chelsea ile Türkiye Milli Takımı'nı beraber yönetmeyi düşünüyorsa hiç zahmet etmesin, kendisiyle vedalaşalım.

Hiç yorum yok: