Kimse mükemmel değil, en mükemmel bildiklerimiz bile.
Beşiktaş yönetimi adına ‘FEDA’ konulan sezonda belki 4/4’lük bir teknik adam
aramıyordu ama şüphesiz camiasına yakışan birini istiyordu.
Türkiye’de teknik adam olmak zor. İstanbul büyüklerinde
oynamışsanız eğer hayalleriniz kısıtlıdır. İstanbul büyüklerinin
çalıştığı yerli teknik adamlar hep kendi formaları giymiş isimlerden olur.
Kolay kolay diğerleri kabul edilmez. Bazen kendi içinizdeki isimler bile kabul
edilmez; Samet Aybaba gibi.
Fikret Orman yönetimi Samet Aybaba’yı teknik adamlık
görevine getirdiğinde aslında bir geçiş döneminde olduğunun işaretini vermişti.
Yerli teknik adamın sözleşmesinin pek bir anlamı yoktur. 4 yıllık mukavele
imzalayan Samet Aybaba da boş sözleşmeye imza atarken bunu dile getirmişti
zaten.
Beklentiler azdı, kadro dardı. Borç ağır, transfer zor ve
boş atmanın da bedeli ağırdı. Birbirimizi kandırmayalım, pek tabi ki
Beşiktaş’ın hedefi her zaman şampiyonluktur ama bu sene değildi. Vaziyet
Aybabalıktı, Özdileklikti, Çalımbaylıktı. İkisinin zaten takımı vardı, biri de
zaten daha önce çalışmıştı. Aybaba istekliydi, yıllardır bekliyordu. Beşiktaş
bu durumda olmasa ömrünün sonuna kadar da beklerdi zaten, kimse getirmezdi.
Birileri şans verdi, takımın başına getirdi.
Samet Aybaba iyi veya kötü teknik adam, mesele bu değil. Mesele
Samet Aybaba yeterince çalıştı mı, emek verdi mi? Belki antrenman metotları
çağdışı, belki taktik bilgisi zayıf, belki ikili ilişkileri kötü, belki medyaya
verdiği demeçler de başarısız ama Samet Aybaba adım gibi eminim yeterince
çalıştı. Beşiktaş’ı nasıl daha iyi bir takım yapabilirim diye her gün kafa
patlattı. Ortaya bu çıktı.
Orduspor maçının ardından yüzünden düşen bin parçanın ve maç
sonu açıklamalarının temelinde yatanlar hiç birşey yapmamış gibi eleştirilmesi,
yuhalanması, ıslıklanması. Birkaç haftadır sezon sonunda gönderileceğini
biliyor. Belki uzun zamandır da tahmin ediyordu ama eminim tek bir şey istiyor,
teknik direktör kariyeri boyunca görmediği ikinciliği. Çokça taraftara göre bu
bir başarısızlık ama lütfen 3 keseli tartıya Galatasaray’ı, Fenerbahçe’yi ve
Beşiktaş’ı koyalım. Kim ne kadar ağır basıyor ortada. Ve kalan 3 haftada
gerçekleşmesi muhtemel de bir hedef varken sadece o sonbahardaki kırmızı
formanın yakaladığı havayı istiyor.
Herkes verdiği emeğin karşılığını ister. İnsanların
kendini övmesi de hoş değildir. Aynı Aybaba’nın “Şöyle bir hata yaptım;
herkesin küme düşer, kaleye gidemez, gol atamaz dediği takımı şampiyon adayı
yaptım” diyerek kendini betimlemesi de hoş değil ama gerçekçilik payı da az değil.
Eleştirilecek yığınla hatası var ama bu kadarı pek de hak ettiğini söylemek
zor.
2 yorum:
Sevgili yazar,
Aybaba çok daha fazlasını haketti.
Takım iyi giderken herşeyi kendine yontan, kötü giderken topu oyunculara atan bir teknik direktör, iyi bir yönetici değildir.
İkinci yarının neredeyse tamamını bir oyuncuyu seyircinin önüne atarak bitirdi. Bu, takım olma olgusunu ve altında oynayan oyuncuların inancını zedeler.
Ayrıca, Beşiktaş'ın forması 3.lüğe oynar! Beşiktaş kaptanlığı yapmış bir kişi, bunun söylenmeyeceğini bilir. Beğenmediği kadronun değeri de ligin en pahallı 3. kadrosudur.
Bununla birlikte, toplayacağı da meçhul ama 60 puan toplamak, Beşiktaş için sıradan bir hedeftir. Normal seyrinde giden bir sezonda bu puan 3. olmaya bile yetmez.
Aybaba'nın çok çalıştığına da inamıyorum. Defans sorununa bir türlü çözüm bulamadı. Ligin en çok gol yiyen takımlarından biriyiz.
Ayyuka çıkan ahbap çavuş hemşeri kondüsyoner ekibi ve menejer meseleleri ise herşeyin üstüne tuz biber ekmiştir.
Bütün bunları alt alta ekleyince yazınızın tamamına katılmıyorum.
haketmedi gerçekten.
www.teknikdirektor.net
Yorum Gönder