31 Ocak 2012 Salı

Karın fotoğrafı uzaktan hoş gelir


İstanbul gibi bir yerde oturuyorsanız karı sevmeniz için işsiz güçsüz, manzarası güzel bir evde oturuyor olmanız gerekmekte. Çalışıyorsanız, illallah edersiniz, hatta nefretle anarsınız. Hergün bir yerlere koşturan benim gibiler için karlı günler çok zor. Güzide şehrimiz son 30 küsür yılın en soğuk günlerini yaşıyormuş. Daha soğuk yer de gördüm ama İstanbul bu sene biraz fazla abarttı karı. Temennimiz bir an evvel durması.

Karı sadece benim gibiler değil, yeşil çimleri gerektiği kadar yeşil göremeyen futbolcular da sevmez. Sağolsun hakemlerimiz yoğun fikstürün de etkisiyle maçları tehir etmek yerine en ağır şartlarda bile karşılaşmaları oynatıyor. Hele ki zeminleri artık çimden bile sayılamayacak hale gelen Bank Asya 1. Lig ekipleri çatur çatır maçlara çıkıyor. İkinci ve üçüncü lig kulüplerini düşünemiyorum bile ne şartlarla maçlarını oynuyorlar.

Salı (yani dün, belki bugün ben bu postu belirsiz bi saatte atıyorum) oynanması gereken Parma-Juventus maçı Çarşamba gününe tehir edilmiş. Hani başlıkta dedik ya karın fotoğrafı uzaktan hoş gelir; Ennio Tardini de beyazlar için de hoş olmuş.









26 Ocak 2012 Perşembe

Güzel Adam Carvalhal




Beşiktaş'ın Teknik Direktörü Carlos Carvalhal, bu yıki kokuşmuş futbolumunuzun en güzel adamı benim için. Takımının Gaziantepspor maçında uzatma dakikalarında attığı gole çılgınlar kadar sevinen Portekizli kulübesinden fırlayarak köşe gönderindeki gol sevincine ortak olmuştu. Carvalhal'in attığı o depar yüzünden arka adalesinde yırtık meydana gelmiş.

Tabi gol sevinci olsunsun, sempatikliği olsun adam bize güzel geliyor gelmesine de bence teknik direktörlüğü de fena değil. Kadrosu şişkin Beşiktaş'ı gayet de güzel idare ediyor.

Hayatım Futbol'a gönlümden koparak bir Carlos Carvalhal karalamışlığım vardı. Yeri gelmişken onu da ekleyelim:
http://www.hayatimfutbol.com/index.php/2012/01/bizim-carlos/

not: Bu arada yırtık oluştuğuna dair haber dha'nın.

21 Ocak 2012 Cumartesi

Erken gol, rahat maç

Kadrolar açıklandığında santraforsuz Fenerbahçe’nin Galatasaray maçında olduğu gibi 4-3-3 dizileceğini düşünüyorduk ama 4-2-3-1 dizilmeyi tercih etti Aykut Kocaman. Klasik geri dörtlünün önünde Cristian ve Emre, sağda Mehmet Topuz, solda Caner, forvette Alex ve arkasında Stoch…

Maçın başında Çubuklu’nun sahada daha çabuk hareket ettiği göze çarpıyordu ki 10. dakikada hiç beklenmedik bir anda kaleci Navarro büyük bir hata yaptı. Alex’in hafif tempoda idareten yaptığı preste golü atması da çok ilginçti.

Ekstradan gelen gol ve Fenerbahçe’nin istekli oyuna Kayserispor uzun bir süre karşı koyamadı. Önceki maçlardan farklı olarak hem Cristan’ın hem de Emre’nin rakip yarı alanda prese katılması sarı-kırmızılıları çok bozsa da Fenerbahçe, hücumda pas alışverişlerinde hata yaptı. Bulunan 2 pozisyonda da kaleci Navarro iyi çıkardı.

İlk yarının son 15 dakikasında ise Kayseri baskıyı kırdı. Fenerbahçe kendi yarı alanından çıkmakta zorlanırken, zaman zaman da pozisyon verdi.

İkinci yarıda Caner ile Stoch yer değiştirdi. Göbekte oynayan Stoch yılların verdiği alışkanlıktan olsa gerek içgüdüsel olarak sık sık sola kayıyordu. Bu değişiklik Fenerbahçe’ye akıcılık kattı diyebiliriz.
Defansif olarak Cristian ve Emre’nin hücuma çıktığında arkada bıraktığı boşluk problem olmak üzereydi ki 67’de Alex’in penaltısı geldi. Her ne kadar Stoch’un içeriye çevirdiği topta penaltı oluşsa da pozisyonun esas oluşumu Alex’in ara pasındaydı. Sonrasında sinen Kayserispor’a karşı Fenerbahçe daha rahat bir futbol sergiledi. Stoch’un artık klasikleşen sol taraftan aldığı topla önün boşaltıp attığı gollerden biri daha gelirken, 90’da Bienvenu perdeyi kapattı.

Neticede kazanılan 3 puan ve 4 gollü galibiyet moral açısından çok iyi lakin Alex’in en uçta oynadığı 4-2-3-1’i tartmak adına yanlış bir maç. Erken gelen gol işleri kolaylaştırırken, esas olarak zorlu bir mücadelede Fenerbahçe’nin tıkandığı andaki kilidi nasıl açmaya çalıştığını gözlemek gerek.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Lefter'e saygı

Uzun zamandır bloga yazmıyoruz ama Lefter bu dünyadan göçüp gidince iki kelam etmek gerekir.

Bir sürü üstad varken Lefter Küçükandonyadis'i anlatmak benim haddim değil lakin Fenerbahçe taraftarı olarak yönetimden 2 tane isteğim var.

Birincisi; 10 Şubat 2008'de Manchester United, Busby'nin Bebekleri olarak anılan kadronun uçak kazasına selam göndererek o gün kullanılan formayı giymişti. Pazartesi günü Manisaspor'la oynanacak olan mücadelede Fenerbahçe Futbol Takımı, Lefter Küçükandonyadis'in giydiği formayı giyerse çok anlamlı olur.

Hali hazırda zaten Feneriumlar'da bu formalardan satılıyor. Yeri gelmişken de yönetime formaları %50 indirime soktuğu için de teşekkür edelim. Ben haberi aldığımda netten satışı bitmişti.

İkincisi ve en önemlisi; Şükrü Saracoğlu olan stadımızın isminin Lefter Küçükandonyadis Stadı olarak değiştirilmesi... Bir kaç kişi bu öneriyi ortaya attığında pek itibar etmedim çünkü değişeceğine pek ihtimal vermiyordum. Ama bu konuda taraftarın sosyal medyadaki isteği beni umutlandırdı. Keşke değişse, keşke bizler Fenerbahçe Lefter Küçükandonyadis Stadı'nın yollarını arşınlasak.

Futbolda yönetici kısmı bugün var yarın yok. Elbette tarihe geçen büyük başkanlarımız da var lakin sahaların gerçek efendileri futbolculardır. Zemindeki tozu, toprağı yüzlerce kez yutmuş, yetmemiş, yüzlerce kez de rakiplere daha fazlasını yutturmuş Lefter Küçükandonyadis bunu hakediyor. Milli Takım meselesine girmemize bile hiç gerek yok. Sadece Fenerbahçe'ye kattıklarıyla bunu hakediyor.

İleride çocuklarımız Şükrü Saracoğlu kimdir diye sorduğu zaman anlatılır edilir ama malumunuz meseleyi de -yazmaya elim varmıyor- es geçmeyiz. Onu anlatmaktansa Lefter'i anlatayım daha hayırlı.

Umarım yönetim taraftarın 'Fenerbahçe Lefter Küçükandonyadis Stadı' isteğini dikkate alır.

7 Ocak 2012 Cumartesi

...