26 Şubat 2010 Cuma

Roque Junior & Ewerthon



Bundesliga'dan Katar'a dikey geçiş, sonrasında memlekete dönüş ve en son Serie D'de verilen bu poz. Levekusen günlerinden sonra tamamen unuttuğun bir futbolcu olmuş Roque Junior. Yaşı henüz 33. Zamanında muadili olarak görebileceğimiz bazı yaşıtları hala üst düzey takımlarda bir şeyler verirken, yıllar onu çok düşürmüş. Sebebi neydi bilmem ama Roque Junior Palmeiras'tan Brezilya Serie D takımlarından Ituano'ya transfer oldu.

Palmeiras'ın adının geçtiği bir diğer transfer ise Ewerthon. O da Real Zaragoza'dan bedelsiz olarak Palmeiras'a transfer oldu. Geçen sezon Real Zaragoza'da attığı 28 gol ile takımının La Liga'ya çıkmasında etkili olmuştu. La Liga ağır gelmiş olmalı. 11 maçta 2 golü vardı.

25 Şubat 2010 Perşembe

Kelepçe



Dün oynanan İnter-Chelsea maçında Mourinho'ya kelepçeli destek.
foto; corrieredellosport.it

İnter 2-1 Chelsea


Maç, öncesinde Mourinho ve Ancelotti'nin atışmaları ile başlamıştı. Tabi söz konusu futbol olunca ne kadar laf ederseniz edin sahada oynanan futbol adamı vezir de eder rezil de. Ancelotti sayısız kez bu stadyumda İnter'e karşı maç oynadı. Chelsea 11 inde ise İvanoviç ve Anelka dışındaki oyuncular Mourinho döneminin yıldızları.

Maçın golle başlaması pozisyon ve tempo açısından değil de topla oynama yüzdelerinde farklılık yarattı. Bu oyun tarzı Ancelotti'nin sevdiği bir tarz. Milan'dan aşina olduğumuz üzere, oyun bu düzende sürdüğü müddetçe gol atacaktı zaten Chelsea. Ben İnter'in ilk yarıda daha efektif olmasını beklerdim. Sol bek oynayan Malouda'yı ilk yarı boyunca hiç zorlayamadı İnter. Aksine Ivanoviç bile sık sık ileri çıkıp bugün başarılı bir performans sergiledi. Motta-Cambiasso-Stankoviç 3 lüsü Chelsea orta sahasına göre yaratıcılıktan uzaktı ve ilk yarı boyunca devamlı adam kovalamak zorunda kaldılar.

Kalou'nun ikinci yarının başında gelen golü maçın seyrini değiştirir mi derken Cambiasso'nun golü geldi. Ardından Motta-Balotelli, Eto'o-Pandev değişiklikleri canlandırdı İnter'i. Poazisyon bulma konusunda yine sıkıntı çekseler de ilk yarıdaki kadar pasif kalmadılar. Belki Pandev ile Balotelli'nin pozisyonlarını değiştirip ters ayak deneselerdi pozisyon şansları daha da artacaktı.

2-1 elemeli maçların en pis skorudur. Ne ev sahibine elle tutulur bir avantaj sağlıyor, ne de deplasman takımına avantaj sağlıyor. Gördüğüm kadro yapısı ve oyun formasyonu itibariyle avantaj Chelsea'de. Morinho'nun elindeki malzeme ile Stamford Bridge'de istediği sonucu alması zor.


fotolar; corrieredellosport.com

22 Şubat 2010 Pazartesi

Udinese'den Tanıdık Hamleler


Sezona çok iyi başlayan ve ligin 7. haftası itibariyle düşüşe geçen Udinese, teknik direktör Pasquale Marino'u takımdan gönderip, Giovanni De Biasi'yi başa geçirmişti. De Biasi ile alt sıralardan kurtulamayınca çözümü yine eski hocaları Marino'yu takımın başına getirerek aramaya başladılar. Eskilerin tipik Gaziantepspor hamlesi gibi. Gaziantepspor'da bir dönem Sakıp Özberk, Hüseyin Kalpar, Nurullah Sağlam ekseninde dönüyordu. Bakalım bu kıvrak hareketlerin sonucunda Udinese'yi neler bekliyor olacak. Marino sevdiğimiz bir teknik direktör. Umarım düşmezler

Eto'o nun Çıldırdığı An


Haftasonu oynanan İnter-Sampdoria maçında hakem Tagliavento, Eto'o nun kendisini aldatmaya yönelik harekette bulunduğunu düşünerek sarı kartını çıkardığı an. Maçın ilk yarısında da Samuel ve Cordoba'yı kırmızı kartla oyundan atarak tansiyonu iyice yükseltmişti hakem. Resimdeki pozisyon sonrası Mourinho sinirden deliye dönerek, kahkahalarına hakim olamadı.
kaynak; AFP

15 Şubat 2010 Pazartesi

UEFA Fantasy Football #4


Kitap ödüllü fantasy football rekabetimiz kaldığı yerden devam ediyor. Kadrolarınızı düzenlemeyi unutmayın. Sınırsız transfer yapabilirsiniz. Kadronuzda 1 takımdan en fazla 3 oyuncu bulundurabiliyorsunuz. Rastgele...

#3
#2
#1

12 Şubat 2010 Cuma

Bursaspor 3 - 1 Fenerbahçe


Kötü oynayan bir kadronun suçlusu aranmalı mıdır her zaman? 1 hafta önce methiyetler düzdüğümüz, bizi futbola doyuran Fenerbahçe bugün Daum'un değil Aragones'in takımı gibiydi. Birbirinden habersiz 4 defans, Selçuk-Deniz ikilisi ve rakip stoperin kucağında bekleyen 2 santrafor. Bu maçta 2 santrafor oynayacağız, Semih-Gökhan Ünal-Güiza üçlüsünden 2 sini seçin deseler çoğunluk Gökhan Ünal-Güiza ikilisini seçerdi. Çünkü bu ikili Türkiye sınırları içerisinde defansın arkasına sarkabilen en iyi ikili.

Eğer Fenerbahçe'nin mevcut kadrosu bu ikiliyi besleyemiyorsa orada bir sorun vardır. Deniz Barış'ın yedek oyuncu olması kafalarda soru işareti oluşturmaması lazım. Eğer kadronun içindeysen çıkıp oynamak zorundasın. Sonuçta Deniz Barış sabır gösterilecek genç bir oyuncu değil. Eğer ki eksiklerin çok olduğu şu maçta verim alamıyorsan gönderip, verim alacağın bir oyuncu transfer etmelisin. Aynı durum bugün oynamayan ama oynasa da bir şeyler katabileceği tarşılır durumda olan futbolcular için de geçerli. Kadro derinliği dediğimiz durum da budur zaten. Daum'a suç bulmak istiyorum ama geçerli mazereti var. Sakatıdır, cezalısıdır derken Gökhan Gönül'ü sağ açıkta, Bekir'i de sağ bekte oynatmak durumda. Bugün bazı mevkilerde 2. değil 3. tercihini kullanmak zorunda kaldı Daum. Sorun da 3. tercihlerin yeterliliği. Kadro yeterliliği konusunda yazının devamını başka postlara bırakalım.

Fenerbahçe maçı 5. ve 13. dakikasında bulduğu pozisyonlar ile bitirebilirdi. Goller olsaydı bu kadar çok adrenalin salgılamazdık heralde. Dün Galatasaray-Antalyaspor, bugün Fenerbahçe-Bursaspor maçları yaşamın bir şekilde güzellemeleri. İnanç ve motivasyon insanları çok farklı yerlere sürüklüyor. Bir futbol maçının da en sevilen öğeleri burada yatıyor zaten. Fenerbahçe maçın başında golü bulsa futbolcuların kendilerine olan güvenleri artacak ve Bursaspor takımının da güveni azalacaktı. Bugün tam tersi oldu. Bursaspor'un her geçen dakika inancı arttıkça Fenerbahçe'nin o oranda azaldı. Hayatta yaşadığınız aylık, yıllık evreler 90 dakikaya sığabiliyor işte bir futbol maçında.

2. yarıda Bilica-Emre değişikliği orta sahanın biraz olsun toparlanmasını sağladı. En azından Fenerbahçe dengeyi kurmuştu ama karşısındaki rakip 1. dk ya oranla çok daha motive ve inançlıydı. Fenerbahçe 3. gole kadar oyunu kurmak yerine rakibini durdurmak için oynamak zorunda kaldı. Alex'in de oyuna girmesiyle maçın başında görmek istediğimiz uzun paslı organizasyonlara girildi. Bu denemelerden de sonuç çıkmadı. Bursaspor Sercan'ın sakatlanmadan hemen önceki ciddi gol pozisyonunu değerlendiremeyişi, sakatlık için oyunun durması ve bu esnada oluşan konsantrasyon kaybının cezasını golü yiyerek ödediler. Aslında bu gol için konsantrasyon kaybının cezası demek de yanlış olur. Fenerbahçe gömülü bir defansı nasıl açması gerekiyorsa aynen o şekilde açarak golü buldu. Şiir gibi tıklanan tek paslar ile. Golün başlangıcı ise pek tabi ki Alex.

5 Şubat 2010 Cuma

Fenerbahçe 3 - 0 Bursaspor


Fenerbahçe'nin top kayıpları, Bursaspor'un temposu ve oyundaki 10 dk lık ağırlığı Fenerbahçe adına sıkıntılı bir maç izlenimi ön görüyordu. Fenerbahçe önce toparlanıp sonra baskı yapmaya başlayınca duran toplardan 4 dk içerisinde 2 gol buldu. Fenerbahçe'nin toparlanmasındaki yegane etken ligin devre arasında kazanılan istek, hırs ve ciddiyet. Varsın yeni transfer yapılmasın ama futbolcular giydikleri formanın ağırlığını hissetsin. Aynı zamanda futbolcular içinde takımdaşlık ve kenetlenme de atılan gollerden sonraki sevinçlerde kendini gösterdi. Bursaspor gibi bir takıma karşı ilk yarı çok iyi bir Fenerbahçe izledik.

Bazı spor yazarları Fenerbahçe taraftarını betimlerken, ''Bu taraftar şova yönelik futbolu sever'', ''Bu taraftar yıldızları sever'' tarzında yorumlar yaparlar. Elbette bu taraftar şovu sever ama mücadele eden futbolcuyu her zaman baş tacı etmiştir. Kezman'nın ve Güiza'nın yalancı koşuları bile avuçlar patlayıncaya kadar alkışlanmıştır. Fenerbahçe'nin istekli futbolu Bursaspor'un top yapmasını zorlaştırdı. Ard arda gelen 2 gol rutine sokmadı Fenerbahçe'yi. Devre sonuna kadar savaşan bir takım vardı. Bu taraftarın sevdiği mücadeleci ruhtu. Atılan 3. gol ise enfes bir goldü. Hani bazı gollerde deriz ki x oyuncu çok güzel pas verdi golü x'e yazmak lazım. Bu gol onu bile aşan bir goldü. Özer öyle güzel bir pas verdi, Alex öyle güzel pozisyon aldı ki Mustafa Keçeli ancak Semih'in önüne düşürecek kadar uzaklaştırabildi topu. Lütfen golü bir kez daha izleyin ve Alex'in pozisyonuna dikkat edin. İşte bu da Fenerbahçe taraftarının sevdiği şov futbolu oluyor.

İkinci yarı Fenerbahçe'nin yavaş yavaş temposu düşerken aynı oranda Bursaspor'un temposu yine yükseldi. Daum Selçuk Şahin'i ve Gökhan Ünal'ı oyuna alarak bu baskıyı kırıp top kayıplarını asgari düzeye indirdi ve var olan tempoya kontra atakları ile Fenerbahçe de dahil oldu. Gökhan Ünal iyi sinyaller veriyor. Takıma biraz daha uyum sağladığı takdirde iyi bir rotasyon oyuncusu olacaktır.

Bir de saha zeminine değinmek istiyorum. Malumunuz zemin kötü. Bunun için çözümler üretilmeye başlandı. Son haftalardaki İstanbul havası bu çabaları da baltaladı malesef. Tahminim zamanla daha iyi bir zemine kavuşacağız ama bunun süresi kısa tutulmalı. Gerekiyorsa 1 maç daha Olimpiyat stadında oynayalım ve zemini iyileştirme çalışmalarına ara vermeden devam edelim. Bu zemin futbolcunun ekstra efor sarfetmesine, ekstra efor sarfeden oyuncunun da istediklerini daha az yapmasına ve motivasyonunu kaybetmesine yol açıyor. Sahada yerden oynamaya çalışan bir Fenerbahçe var ve top seke seke gidiyor. Pas şiddetini ayarlamak da zor. Umarım en kısa zamanda düzelir. Ayrıca biletlerin 22 tl olmasının etkilerini umarım görmüştür yönetim.

2 Şubat 2010 Salı

Uğur Boral'ın Gelişimi


Roberto Carlos'un gidişi ve Andre Santos'un hücumda istenilen performansı verememesi Fenerbahçe'nin sol kanatta yeni heyecanlar aramasına vesile olmuştu. Ara transfer döneminin başında da bir yabancı transferin gerçekleştirileceği ima edildi. Bir kaç gün önce de Aykut Kocaman ''gerekmedikçe transfer yapmayacağız'' açıklamasından görüşülen isimlerle anlaşma sağlanamadığını çıkarabileceğimiz gibi, Uğur Boral'ın devre arasındaki yükselttiği performansından memnun olunduğunu da çıkarabiliriz.

Uğur Boral yapı ve gelişim itibariyle memleketteki ortalama üstü futbolcularla aynı sorunları yaşıyor. Mental zayıflık... Uğur Boral 2 hafta önce transferi iddia edilen Pedersen'den ne hız, ne teknik, ne fiziki anlamda zayıf bir isim. Sadece oyun bilgisi ve karar verme gibi mental nitelikleri Pedersen'den düşük. Futbolumuzda fark yaratan yabancı transfer de bu özellikleri ile sivriliyorlar. İster istemez başarılı olmak için bu oyunculara ihtiyaç duyuyoruz. 20 li yaşlarını ortalarına gelmiş bir oyuncu mental olarak ne kadar gelişebilir bilemiyorum elbette ama 30'unda adaya gidip kendini geliştirmiş bir Tugay örneği var karşımızda. Uzun vadeli Sevilla kredisi yiyen Uğur Boral'ın da üzerinde durması gereken konu bu. Son haftalarda bunun da ümitlerini verdi. Daum basın tarafında her ne kadar genç oyunculara şans vermediği konusunda eleştirilse de, Tuncay ve Aurelio gibi isimlerin nitelik kazanmasında önemli işler yapmıştır. Aynı kıyafeti Uğur Boral'a da oturtabilir.