30 Mart 2009 Pazartesi
Kıbrıs Günleri
29 Mart 2009 Pazar
İspanya 1 Türkiye 0
Takımda korkulan bölge olan defans hattı üzerine düşeni yaparken güvenilen kale orta saha beklenen oyunu sergileyemedi. Bunda Emre Belözoğlu ve Arda Turan'nın kötü oyunu etkiliydi. İlk yarıya beklediğim gibi hızlı başladık. Top ağırlıklı olarak bizde kaldığı sürece az sayıda duran top haricinde pozisyon geliştiremedi İspanya. Oyunun bu bölümünü en azından bir gol ile değerlendirebilsek, hem ikinci yarıda seyir zevki yükselirdi, hem de elde edilen özgüvenle beklenmeyen bir galibiyet alınıp 1'e 9'a yürüyen iddaacılar sevindirilebilirdi.
28 Mart 2009 Cumartesi
27 Mart 2009 Cuma
Milli Casusluk
Maradona Paraları Yolda
Daha önce basılan Maradona imzalı Arjantin Peso'larından bir örnek.
26 Mart 2009 Perşembe
Lefter'e Vefa
Zaman Aşımı
25 Mart 2009 Çarşamba
100 Milyon Euro
23 Mart 2009 Pazartesi
25. Hafta
21 Mart 2009 Cumartesi
Kısa ve Net Fenerbahçe
20 Mart 2009 Cuma
Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final
UEFA Kupası Son 8
Çeyrek Final Eşleşmeleri:
Hamburg - Manchester City
PSG - Dynamo Kiev
Shakhtar Donetsk - Marsilya
Werder Bremen - Udinese
19 Mart 2009 Perşembe
Gol Arsızı
Vatikan Yerel Seçimleri
“İki yıl önce Beşiktaş bana oldukça cömert bir kontrat önermişti. Ancak Türkiye'deki ortam dini inançlarıma zarar verebilirdi. Tanrının planlarında benim oraya gitmem yoktu ve bu transfer gerçekleşmedi. Torino'da her gün dini vazifelerimi yerine getirebileceğim bir yerde olduğum için son derce mutluyum.”
Bu sözler Nicola Legrottaglie'nin, La Stampa'ya verdiği röportajdan. Konu nerelerden dolandı da bu muhabbete geldi bilmiyorum ama her halükarda enteresan. Ne için böyle bir açıklama yapmış olabilir diye düşünüyorum, iki neden geliyor aklıma. Birincisi, Beşiktaş'a gitmeyerek doğru bir karar verdiğini ispatlama ihtiyacı duymuştur, ki bunu ispatladığını sanıyorum. İkincisi ise bir yerel seçim hazırlığı. Dini kesimin oylarını hedefleyerek yapılmış bir açıklama olabilir. Üçüncü bir neden gelmiyor aklıma. Belki de Türkiye'de sadece İranlı ve Mısırlı yabancı futbolcuların oynayabildiğini sanıyordur. Sadece İstanbul'da 100'den fazla kilise olduğunu bilmiyor tabi...
18 Mart 2009 Çarşamba
kısa kısa
16 Mart 2009 Pazartesi
Trabzonspor 2 Galatasaray 2
15 Mart 2009 Pazar
"Artık Futbolcu Değil"
14 Mart 2009 Cumartesi
Fenerbahçe 1 Kocaelispor 1
* * *
Volkan: Yediği golda önemli bir hatası olmasa da hatasız oynadı diyemeyiz. Yan toplarda bana pek güven vermedi dün. İlk yarıda zaman geçirmeye yönelik hareketleri tepki gördü. Kadıköy'de oynanan maçın ilk yarısında skor 1-0 iken zaman geçirmenin bir manası olmadığını fark etmiştir heralde. Ama uzun vadede umutluyum bu çocuktan.
Lugano: Tuncay'la başlayan, sezonun yıldızını Bosman'a kurban etme geleneğinin son halkası olacak gibi görünüyor. Çoğu maçta olduğu gibi maçı en çok önemseyen oyuncuydu. Kusursuz oynadı.
Edu: Lugano'yla beraber ortasahanın işini üstlenme ihtiyacı hissettiler. Haksız da değillerdi. Oyun kuramayan bir orta sahanın arkasında oynamak onlar için de zor oldu. Defansı öne çıkarmanın tek yolu olarak oyunu kendileri kurmayı denediler. Önemli bir hatasını hatırlamıyorum.
13 Mart 2009 Cuma
Yaman Çelişki
12 Mart 2009 Perşembe
Şampiyonlar Ligi Son 8
11 Mart 2009 Çarşamba
Kewell & Bülent
10 Mart 2009 Salı
Platini Devrimleri
6 Mart 2009 Cuma
1 Mart 2009 Pazar
Maviler 0 Kırmızı Beyazlar 1
Musiki Cemiyeti
Fenerbahçe 4 Sivasspor 2
Öğle saatlerinde abim aradı, ben Kadıköy yolundayken. 2 kelime muhabbetten sonra maçla ilgili olarak, rahat bir maç izleyeceğimi ve 3-4 gollü bir galibiyet olacağını söyledi. Devre arasında ararım seni öyleyse dedim ve kapadım.
Sivasspor 4 haftadır iyi oynamıyor. Kayserispor maçından beri kötü oyunla puanlar alarak liderlikte arayı açtılar. Bugünkü maça her ne kadar hızlı başlasa da Sivasspor yine beklendiği kadar iyi oynayamadı. Başlarda 2 kez öne geçmelerine rağmen skoru korumaya yönelik önlem alacak zaman bulamamaları Fenerbahçe için büyük şans oldu. Sivasspor, Kadıköy'e kazanmaya gelmişti. Gelirken sahip oldukları yüksek özgüven, defansif tedbirleri unutturmuş gibiydi. Zira Fenerbahçe bugün Hacettepe maçından daha çok gol pozisyonu üretti. Sivasspor, ilk yarı boyunca top kendine geçtiğinde iyi şekilde değerlendirdi ve tehlikeli pozisyonlar üretti. Top Fenerbahçe'ye geçtiğinde ise kazanmak için yüksek bir çaba yoktu Sivasspor'da. Dolayısıyla pas hataları veya bireysel hatalarla kaybedilen toplar üzerine kurulan oyunun çok verimli olamaması da sürpriz değil. Netice itibariyle ilk devre boyunca 6 santra izledik. Devre arasında biraderle tekrar telefonlaştık, "rahat ol" gazını aldım. İkinci yarıda kademeli olarak orta alanı boşaltan Sivasspor her dakika biraz daha rahatlattı tribünleri, olması gerekenin aksine...
Fakat bütün eksikliklerine rağmen Sivasspor'un her an her şeyi yapabilecek kadroya ve kapasiteye sahip olduğunu tekrardan belirtelim. Şampiyon olabilecek yetenekte bir takım ama ne var ki şampiyon olabilecek olgunlukta değiller henüz. Maç öncesi ve sonrası demeçlerinden bunları gördüm. Maçtan önce "Fenerbahçe'yi küçümsemiyoruz, önemli bir takım olduklarının farkındayız" ve maçtan sonra "Kazanmak isterdik ama bizim için önemli değil, hala lideriz" şeklinde demeçlerle neden şampiyon olamayacaklarının cevabını veriyorlar bana göre. Kendine güven iyidir ama çapını bilmek daha önemlidir. Sivasspor'u küçümsemiyorum, önemli bir takım olduklarının farkındayım. Ama kendileri bulundukları yerin öneminin farkında değil gibiler.
Son olarak da Fenerbahçe'yle ilgili birkaç not düşelim. Bu sezon nadir olarak gördüğümüz, iyi oynayarak kazanılan maçlardan biriydi. Takımda kötü performans gösteren oyuncu sayısı belki ilk kez yarının altındaydı. Deivid ve Deniz ilk göze batanlardı, belki biraz da Önder. Deivid birkaç haftadır düşen performansını henüz düzeltemedi ama hücumdaki yaratıcılığından ötürü kesme cesaretini alamadığını düşünüyorum hocanın. Kulübeye bakınca bu konuda hak da veriyorum. Dikişi tutturduğunda hücum trafiğini hatrı sayılır ölçüde hızlandırabilen ve her daim Gökhan Gönül'ün hücumda etkinliğini arttıran bir oyuncu. Önder, yaptığı az sayıda kritik hataya rağmen şikayetçi olmadığım oyunculardan. Edu'nun yokluğunda yerini büyük sıkıntılara mahal vermeden doldurabilen bir oyuncu, hele ki kulübeye dönüp Yasin'i gördükçe şükrediyorum her haliyle. Deniz ise takımda yokluktan oynadığının farkındadır diye tahmin ediyorum. Öyle ki gidip Fenerbahçe'de neden oynadığını sorsanız "Yokluktan" cevabını almanız muhtemel. Uğur, geçen seneki CSKA performansının bir benzerini sergiledi. Fakat 70. dakikada adım atacak halinin kalmaması takımın kondisyon durumu hakkında fikir verir. Semih yeteneğiyle zekasını muazzam şekilde birleştirerek çok temiz bir oyun çıkardı yine. Alex ileri uca yakın oynadığında hem oyundan zevk alıyor hem de topun ileride daha uzun süre kalmasını sağlayarak takımın ileri çıkmasına olanak tanıyor. Gökhan Gönül, bir Fenerbahçeli olarak kıskandığım bir oyuncu. İleride bir gün başka bir takımda görmekten korkuyorum cidden. Koridorunu hücumda ve savunmada tam anlamıyla duldurdu yine. Vederson, Carlos'un yokluğunda Uğur'la iyi bir işbirliği içine girdiler. Ama Vederson'lu oyunun tek eksiği, sol kanattan gelişen atağın yönünün hiçbir şekilde değişmemesi. Vederson biraz daha başını kaldırıp sahayı süzmeli, kimin kendisinden daha müsait olduğunu kontrol etmeli diye düşünüyorum. Lugano'yla ilgili olarak, daha önce de söylediğim gibi sözleşme yenilendiği gün huzuru bulucam gibi. Fenerbahçe'nin en gerekli isimlerinden. Emre ise son haftalarda olduğu gibi yine takımın faydalı isimlerindendi. Orta alanda en çok insiyatif alan ve yüksek yüzdeyle topu kullanan oyunculardan biri. Kendine güvenini kontrol ettiği sürece fayda sağlıyor. Volkan'a çok sayıda pozisyon doğmadı ama yediği gollerde hatasızdı gibi geldi bana. Bunun dışında ayağını çok kez kullandığı bugün biraz daha kontrollü gördüm. Gökhan Emreciksin bugün ilk kez gözümü doldurdu. Sahada kaldığı kısa sürede oynadığı oyundan keyif aldı ve daha önceleri olduğu gibi ikili mücadelelerde çekingen değildi. Alanında sırıtmadı. Son olarak, Aragones'in ilk gol sevinci beni benden aldı. Aynı gün seyrettiği 240. golmüş edasıyla...