El Clasico'yu dışarıda izledim. Dolayısıyla eve de geç geldim. Bugün de iş, güç nedeniyle yazamadık yazıyı. Kısaca değinmek gerekirse; Barcelona'nın gücünü anlamak zor. Sene başından beri oynadığı takımlar ile arasında en iyisi zaten onlardı. Real Madrid'i ne hale sokabileceklerini ispatladılar. Öyle ki bu Real Madrid geçen senekinden çok daha iyi oynayan bir takım. Katalanların muhteşem pasları bir yana, saha içinde çok iyi yer değiştirerek kayıyor ve hedef santrafor olmadan nasıl rakibin delineceğinin dersini veriyor.
30 Kasım 2010 Salı
5
El Clasico'yu dışarıda izledim. Dolayısıyla eve de geç geldim. Bugün de iş, güç nedeniyle yazamadık yazıyı. Kısaca değinmek gerekirse; Barcelona'nın gücünü anlamak zor. Sene başından beri oynadığı takımlar ile arasında en iyisi zaten onlardı. Real Madrid'i ne hale sokabileceklerini ispatladılar. Öyle ki bu Real Madrid geçen senekinden çok daha iyi oynayan bir takım. Katalanların muhteşem pasları bir yana, saha içinde çok iyi yer değiştirerek kayıyor ve hedef santrafor olmadan nasıl rakibin delineceğinin dersini veriyor.
27 Kasım 2010 Cumartesi
El Clásico Party
Sezon başında liglerin fikstürleri çekilirken gözlerin ilk aradığı haftadır Real Madrid-Barcelona haftası. Aylar öncesinden ajandalarda bu maçın günü işaretlenir, başka bir programla çakışmasın diye. Pazartesi sendromunu şölene çevirecek bu geceyi de en güzel şekliyle yaşamak gerekiyor tabi.
25 Kasım 2010 Perşembe
Şampiyonlar Ligi Notları #5. Hafta
- Roma Olimpiyat Stadında son yılların en güzel geri dönüşlerinden biri yaşandı. Son haftaların formda golcüsü Gomez'in golleriyle 2-0 öne geçen Bayern, ikinci yarıyla birlikte Roma'nın gladyatörlerine karşı koyamadı. Roma puanını 9 a çıkardı. Basel 6 puanda. İkili averaj Basel'den yana. Son maçlarda Roma, Romanya deplasmanına, Basel Almanya deplasmanına çıkacak. Kısacası bu galibiyet Roma'ya 2. tur kapılarını sonuna kadar açtı. Grupta iddiası kalmayan Cluj'dan 1 puan alsa kafi.
- İkinci tura çıkmayı garantileyen takımlar şöyle; A grubu; Tottenham-İnter, B grubu Schalke-Lyon, C grubu; Man.Uni.-Valencia, D grubu; Barcelona, E grubu; Bayern Münih, F grubu; Chelsea-Marsilya, G grubu; Real Madrid-Milan...
Bu kadarını beklemiyorduk
24 Kasım 2010 Çarşamba
Oynatmaya az kaldı doktorum nerde
Edit : Cluj yönetimi Castu'nun bu davranışından ötürü görevine son verdi.
23 Kasım 2010 Salı
Fenerbahçe 5 - 2 Bucaspor
Fenerbahçe'nin hızlı başlamış gözüktüğü ama aslında Bucaspor'un amatör defansının yediği gollerle farkın bir anda 3'e çıktığını söyleyebiliriz. İlk 23 dakika'da Fenerbahçe'nin 4 pozisyonu, 3 golü var. Atılan 3 gol de Gökhan Gönül'ün taşıdı toplarla sağ kanattan geldi. Atılan ilk golde defansif orta saha kademeye girip Alex'i kapatmıyor. Kaldı ki vuruş anında ceza sahası içinde 6 Fenerbahçe'li futbolcu var. Bu pozisyonda Cristian'ın hakkını da verelim. Golde yaptığı ceza sahası içine koşuyu daha çok yapması gerektiğini sık sık yazıyoruz. İkinci golde kaleci topu gerektirdiği gibi uzaklaştıramadı, yumrukladığı top Niang'ın önünde kaldı. Burada da Niang'ın hakkını verelim. Alex'e oldukça basit gözüken ama güzel bir pas attı. Alex de basit gözüken ama bir çok futbolcuya göre zor olan bir topu kontrol edip golü attı. 3. gol bu ligin bile standardının çok altında. Üç Bucaspor'lu defans oyuncusu yapılan ortaya yalandan da olsa zıplamıyor bile. Onu da geçtim bari Alex'i bozun. Böyle bir hava topunda Alex rahat rahat kafayı vuruyorsa bunun suçlusu futbolcudan başkası değildir.
20 Kasım 2010 Cumartesi
MLS Finali
Kazanan takımın ilk defa MLS şampiyonu olacağı FC Dallas-Colorado Rapids maçı bu pazar Toronto'da oynanacak. Final maçı için de eski şampiyonların gösterildiği ve kupanın imalatınden kesitler sunulduğu izlenesi bir video hazırlamışlar.
17 Kasım 2010 Çarşamba
River Plate 1 - 0 Boca Juniors
Derbi Nedir?
Aşağıdakilerden hangisi derbi değildir?
Bursaspor – Kocaelispor
Galatasaray – Trabzonspor
Fenerbahçe – Kasımpaşa
* * *
Show TV'de yayınlanan 'Bir Milyon Canlı Para' adlı yarışmanın sorusuydu bu akşam… Soru sonrası çevreyle girilen diyaloglardan farklı fikirler çıktı. Sorunun hatasız olduğunu düşünen de vardı tüm şıkların hatalı olduğunu düşünen de. Ben de hazır burdan konu açılmışken “derbi nedir/ne değildir?” konusuna fikir yürütmeye çalışacağım. Şunu da belirtmek isterim ki bu yazının amacı bahsi geçen programı eleştirmek değil, açılan derbi muhabbetine yorum getirmektir.
Öncelikle soruya sözlük tanımıyla ya da ülkede kabul gören anlamıyla yaklaşıldığında net sonuç çıkmıyor. Sözlüklere gore aynı şehirlerin takımları arasında oynanan karşılaşmalar derbi olarak kabul ediliyor. Buna gore Galatasaray–Trabzonspor ve Bursaspor–Kocaelispor derbi olmaktan çıkıyor. Ülkede kabul gören anlamına bakıldığında ise Galatasaray–Trabzonspor şıkkı derbiye yaklaşıyor ama diğerleri yanından geçmiyor.
Yarışmayı seyrederken ev ortamında fikir yürüttük haliyle ve bana gore doğru cevap, yani derbi olmayan seçenek Fenerbahçe–Kasımpaşa maçıydı. Bu tamamen soruyu hatasız olarak ele almaya çalışarak yürütülmüş bir mantıktı. Benim ele aldığım kriter denklik ve rekabetti bu noktada. Sorunun cevabı açıklandı; soruyu hazırlayanlara göre Galatasaray–Trabzonspor ve Fenerbahçe–Kasımpaşa derbi olarak kabul edilmişti. Ama ben bir Fenerbahçeli olarak bugüne kadar seyrettiğim hiçbir Kasımpaşa maçında bu hisse kapılmamıştım.
‘Derbi’nin aynı şehir takımlarının maçına verilen ad olduğunu düşünenlerin sayısı oldukça yüksek. Ama bu konuda dikkate alınmayan bir ayrıntı var. Derbiler çoğunlukla aynı şehrin takımları arasında olur ama aynı şehrin takımları arasındaki bütün karşılaşmalar derbi değildir. Zira derbinin bir evveliyatı, bir mazisi ve bir hikayesi olur. Tarihlerinde sadece 5-6 kez karşılaşmış 2 takımın maçı aynı şehirden oldukları için derbi kategorisine girmez. Örneği geliştirecek olursak daha once karşı karşıya gelmemiş 2 takım bir kupa mücadelesinde denk düştüyse, sırf aynı şehrin takımları oynuyor diye derbi diyemeyiz bu karşılaşmaya.
Benim için derbinin bir başka kaidesi ise tarafların birbirini umursamasıdır. En basitinden derbi tarafları birbirinin başarısızlığını kovalar. Bir Fenerbahçe taraftarı, Galatasaray ligde başka bir takıma yenildiğinde mutlu olur. Ama Kasımpaşa veya İstanbul BŞB için aynı şeyi hissetmez, umursamaz çünkü. Tabi rakibi küçümsediğinden değil, mazileri olmadığından…
Aynı şehrin takımı olmayan derbiler de mevcuttur bilindiği üzere, dünyanın her yerinde. İki büyük takımın mücadeleleridir bunlar çoğunlukla. Birbirine denk, mücadele içindeki 2 takım da olabilir tabi. Burada yaklaşım devreye girebilir. Bir Juventus – Milan maçını derbi kabul etmeyeni de anlarım, derbi diyeni de... Bence derbidir. Ama bir önceki tanımdan yola çıkıp “Fenerbahçe – Libadiyespor derbidir” demesin kimse bana… ya da desin...
Neticede derbi güzel maçtır, heyecan yaratır ve izlenir. Evveliyatı, hikayesi veya rekabeti olmalıdır. Bir maç derbi olarak nitelendirilirken altına “Aynı şehrin takımları” tanımı yerine 2 satır hikaye iliştirilsin.
12 Kasım 2010 Cuma
Şakacı Pique
10 Kasım 2010 Çarşamba
Solskjaer 1. Adamlığa Adım Attı
Ole Gunnar Solskjaer 1996 yılında Molde'den 1,5 milyon paund karşılığında transfer edilerek Manchester United'ın kapısından girmişti ve o tarihten bu yana da evi terketmemişti. 2008 yılında futbolu bıraktıktan sonra da Manchester United'ın reserve takımını çalıştırmaya başlamıştı. Bugün itibariyle artık kendisine Manchester United'ın kapısını açan Molde'nin yeni teknik direktörü oldu. 1994-1996 yılları arasında Molde formasını 42 kez giydi ve 31 gole imza attı. Man. Utd. ile de 215 maçta 91 gol atmayı başardı. Man. Utd. formasıyla genellikle oyuna sonradan girerek maç çeviren bir isimdi. Alex Ferguson onun bu halinden çok memnundu ve Ole de ilk başlarda rahatsız olsa da sonradan bu duruma alıştı. Hatta onun saha kenarında oyunu iyi okuduğu için sonradan girip gol atmayı başardığı bile söylenmişti. Solskajer yeni görevine Ocak'ta, Norveç'te ise yeni sezon Mart'ta başlayacak. Umarım Molde kulübesinde kendisi gibi birini arama ihtiyacı duymaz ve başarılı olur.
7 Kasım 2010 Pazar
Lazio 0 - 2 Roma
''MI HAI REGALATO UN SOGNO ALEKSANDAR TI AMO'' - Bana bir rüya hediye ettin Aleksandar, seni seviyorum - Vucinic de golü geçen haftalarda doğan oğluna hediye etti. |
İkinci yarı penaltı golüyle başladı. Net penaltıydı. Simplicio'nun sert şutu Lichtsteiner'in eline çarptı. Hatta o kadar sert bir şuttu ki Lichtsteiner elinden sakatlandı. Borriello penatıyı kötü kullandı, Muslera'nın kurtarması muhtemeldi ama inançsız bir şekilde atladı topa. Bu dakikadan sonra Lazio'nun kurduğu baskı ile maç derbi temposuna ulaştı diyebiliriz. İlerleyen dakikalarda Simplicio'nun ve Foggia'nın şutları direkte patladı. Derby della capitale maçlarının baş aktörü Rocchi bugün çok kötü günündeydi. Hiçbir katkı veremedi takımına. Yerine giren Zarate de etkisizdi. Hernanes 2 net pozisyonu harcadı. Değerlendirse bugün maçın yıldızı olacaktı. Floccari ise çabalamasına rağmen etkili olamadı. Roma'da ise defans hattı bir hayli başarılıydı. Menez'in çıkmasından sonra Simplicio hücum ile olan bağlantıyı kurmaya çalıştı. Harkulade değildi ama iyi oynadı. Maçın yıldızı şüphesiz Vucinic oldu. Attığı golü de geçen haftalarda doğan oğluna ithaf etti.
Totti maçtan önce ''Lazio kazanır, golü de penaltıdan Floccari atar'' demişti. Totti'nin totemi tuttu. Roma 2 penaltı golüyle maçtan galip ayrıldı. Ranieri'yi hiç sevmem. Geçen yıl bu blogda kendisinden özür dilemiştim. Geçtiğimiz haftalarda da o özrümü geri aldım. Şimdi ne diyeceğimi bilemiyorum ama bence kötü hoca.
4 Kasım 2010 Perşembe
Şampiyonlar Ligi Notları #4. Hafta
- Bursaspor 4. maçından da 0 puan ve 0 gol ile ayrıldı. Bursaspor ilk 45 dakikada oynadığı en iyi Şampiyonlar Ligi maçını çıkardı. Manchester United'ın defanstan oyun kurmasını engellemek adına önde 4 kişiyle baskı kurdu, sık sık hataya zorladı. Yakaladığı pozisyonlar organize gelişen ataklar olmasa da yaptığı baskı sonucu kaptığı toplardan gelişti. İkinci yarının hemen başında yapılan hata ve yenilen gol ile her olur olmaz yerde dile getirilen tecrübesizlik bu sefer ortaya çıktı. Sercan Şampiyonlar Liginde kendini göstermek adına aşırı motive oluyor. Daha önceki maçlarda Volkan Şen de bunun izlenimlerini vermişti. Bursaspor zaman zaman oyun disiplininden koparak, takım oyunu oynamakta zorlanıyor. Ertuğrul Sağlam'ın bence kalan 2 maçta çözmesi gereken problem bu. Önce disiplin, sonra kolay gol yememek, en sonra da gol. 1996 da Fenerbahçe'nin 3 gol atarak 7 puan topladığını tekrardan belirtmekte fayda var.
Real Madrid'in 700. Golü
Real Madrid Milan maçı öncesi Avrupa kupalarında 699 gol atmış durumdaydı. 2-2 lik skorla Avrupa kupalarında 701 gole ulaştı. 700. gol ise Higuain'den geldi. Fatih Tekke Milli Takımın 500. golünü attığında bunun ne önemi var, ileride kimse hatırlamayacak tarzında konuşanlar, yazanlar vardı ama bu tarz istatistikleri demek ki sadece biz önemsemiyormuşuz. Marca çetelesini tutmuş. 100. golü Di Stefano, 200. golü Puskas, 300. golü Jensen, 400. golü Losado, 500. golü Guti ve 600. golü de Beckham atmış.