31 Aralık 2009 Perşembe

Kısa Kısa Yılbaşı

- 31 Aralık herkesin övdüğü, yermediği bir gün. Ben yeriyorum arkadaş. İçimde bir kıpırtı var ama sevmiyorum bu günü. 31 Aralık demek sadece yıl sonu değil, ay sonu demek, paraların suyunu çektiği gün demek. Bir patron da cebinden balyayı çıkarıp ''yarın yılbaşı, ihtiyacın olur'' diyip para vermez. Bayram öyle mi? Patron kucaklar koliyi gelir. Bulgurundan pirincine, fasulyesinden salçasına kadar hepsi vardır. Bir de çıkarıp 50 lik attın mı demeyin keyfime.

- 70 ler, 80 ler, 90 lar konuşulur ya hep, 2000 lerde ne oldu acaba. 90 lardan çok mu farklıydı ? 80 ler çok farklı gelir ama 90 lar bizdendi. 2010 a geldik 90 lardan aklımda bi tek pop müzik kalmış. 90 lar pop güzeldi sevgili okur. Belki de ben çocuk olduğum olduğum için bana öyle geliyor. 2000 ler sanırım rock müzik yılı olarak geçti. Rock partisi düzenlemeyen üniversiteyi aşağıladılar, rock dinlemeyen üniversite gencini hor gördüler. Kıraç dinleyen adam bile prim yaptı. 2000 lerin sonlarına doğru alterno gençlik ve elektronik müzik revaçta. Sanırım 2010 lar böyle alterno çocuqlarla geçecek. Benim için 2000 ler patates kızartması, cola ve asla eriyeceğine inanmadığım bir göbek olarak geçti.

- 2000 lerin sonlarına doğru bir dizi furyası başladı. Anneler, babalar ulusal kanallara takılırken, gençler ve kendini genç hissedenler lost, himym, six feed under izlediler. En büyük damgayı şüphesiz Kurtlar Vadisi vurmuştur. Tüm bölümlerini toplasan 4 te 1 ini izlemişimdir ama bok atacak değilim, güzel diziydi. ''Racon kesmiyoruz, kafa kesiyoruz'' sahnesi yerli Tarantino'ydu.

- Her aralık ayı aynı zamanda Milli Piyango ayıdır. Bir ara her sene 1 tane yarım bilet alırdım. 2 sene üst üste son 2 rakamı bulmuştum. Biriyle hesap makineli casio saat almıştım. Diğerini de arkadaşlarla yedik. 3. kez yarım bilet alışımda son 2 yi tutturamadım. Ayrıca büyük ikramiyenin her sene çeyrek bilete çıktığını farkettim. 4-5 senedir bilet de almıyorum.

- Büyük ikramiye çıksa ne yaparım onu da bilmiyorum. Benim gibi bir adam o parayı bulunca sadece oturur. Parayı değerlendirecek bırak bir yatırımı, mahalleye dükkan bile açmam. Yine çeyrek bilete çıkacağını varsayarak 7,5 milyon lira üzerinden hayal kuralım. Açık konuşayım Şükrü Saraçoğlu'nun en güzel yerinden kombine almam. Mantıklı düşün. İstediğin maçı istediğin yerde izleyek durumdasın. İlk önce Panathinaikos vs Olympiakos basket maçına giderim. Oradan sağ çıkarsam doğru Buenos Aires'e Boca Juniors vs River Plate maçına. Bu 2 maçı atlatırsam Avrupa kolay. (Hatırlatayım dedim, bu haftasonu Old Firm var.)

- Geçen sene yılbaşı gecesini askerde, Ağrı'da geçirdim. Filmlerle tek benzer yanı kardı(gerçi İstanbul'da o bile denk gelmiyor). Akşam yemeğinde herkese yarım muz ve yaklaşık yarım kilo karışık çerez ikram ettiler. Çerezi severim. Kendiminkini bitirip arkadaşın beyaz leblebilerine ortak olmuştum. Ertesi gün de tatildi. Bütün gün 3. sınıf Amerikan filmi izlemiştik. Acaba Sencer ne yapar. İskenderun'da kesin balık yedirirler buna.

- Orta okulda iken yılbaşı çekilişi yapmıştık. Herkes birine hediye alıyor ama sözde kim kime hediye alıyor bilinmiyor. Ben Evren'e hayatı boyunca kullanmayacağı bir dolma kalem almıştım. Osman'da bana hayatım boyunca kullanmayacağım bir noel baba mumu almıştı. Bir kere kullanayım dedim annem ''yakma o hediye'' demişti. Ha bir de aslında bana hediye alması gereken kişi Mine idi. Gitmiş Osman'la değiştirmiş kaltak.

- Eskiden yılbaşı daha mı güzeldi yoksa bizim aile mi gençti çözemedim. Ya biz birilerine giderdik ya da birileri bize gelirdi. Bir de hep dansöz beklenirdi TV de. Şimdi Victoria's Secret'i bekliyor çağın genci. Eskiden daha şeymişiz. Neyiz tam bilemiyorum ama Dansöz izlemek Victoria's Secret izalemekten daha güzel gibi.

- Bu kısa kısa nasıl dolar diye merak ederken, aslında yılbaşı için yazılabilecek çok şeyin olduğunu farkettim. Daha uzatabiliriz ama uzamasın bence. Kısa kesmekte fayda var.

- Az daha unutuyordum. Sosis Kafa adında bir blog açtım. Yazmak istenen ama bu bloga yazılamayacak bazı postları oraya atıyorum. Herhangi bir iddiası olmayan, eğlenceli olacağına inandığım, olmasa da olur bir blog. Yine de beklerim.

29 Aralık 2009 Salı

Benim de Söyleyeceklerim Var! (iki)

''Karşı takımın oyuncusu bizim bomboş ceza alanımızı geçip boş kalemizin önünde topu ayağıyla sabitledi ve yere eğildi. Sonra kafasıyla yavaşça sürdü kalemize doğru. Böyle bir gol, siz sevgili okurlamın da bildiği gibi normal bir mahalle takımını dağıtmasına, golü yiyen takımın kaptanının topu tutup havaya rastgele degaj çekip uzaylamasına sebebiyet vermesine, ardından dikilen topun sahibinin aşağıdaki bayırda topun peşinden küfür ederek koşmasına ve maçın bitmesini sağlamasına rağmen biz maçı bitirmedik. Kaleye doğru gidip ''Ver lan eldivenleri ben geçicem kaleye. Sen bas! Kıran kırana oynucaz'' diyerek ittim denyo kalecimizi.''
Uzun zamandır bakıyordum, bulamıyordum Taksim'deki kitap evlerine. Artık arkalara mı sakladılar ne yaptılar bilmiyorum ama dün mizah kitaplarının içinde pırıl pırıl parlıyordu 10 tl lik fiyatıyla. Hazır 2. si çıkmış iken ilk kitabı da basıp, raflara yerleştirelim demişler. İlk kitabı bir çok kişiye verip ihya etmiştim ama sonunda biri hacıladı. Yakın çevre kusura bakmasın, bunun hacılanmasına izin veremem.

28 Aralık 2009 Pazartesi

Son 10 Yıldaki 10 unutulmaz Fenerbahçe Maçı


Ne de çabuk atlatmışız 3650 günü. 10 yıl önce bugün lise 2 sıralarındaydım. Fenerbahçe çok kötü bir sezon geçiriyordu. Avrupa Kupalarında MTK'ya elenmiş, Rıdvan Dilmen istifa etmiş, İtalyanlara benzemeyen, çek orjinli çirkin bir italyan, Zdenek Zeman teknik direktör olmuştu. 90'lı yıllar Fenerbahçe aşkımızın ebedileştiği fakat sadece 1 şampiyonluğun görüldüğü yıllardı. 2000'ler başlangıcına 1 şampiyonluk sığdırıyorduk ama takım eski çalkantılı günlerindeydi. 2003 yılı ile birlikte neredeyse 0 dan başlanan ve hergün adım adım ilerleyen bir takım gördük. Özetle 2000-2009 yılları arası 5 şampiyonluk sığdırdığımız bir dönem oldu. Ziyadesiyle unutulmaz maçlar yaşadık. Bunlardan 10 lu bir demet sunmak isterim sizlere.

7 Şubat 2001 Fenerbahçe - Galatasaray 4-4
21 Nisan 2001 Fenerbahçe - Gaziantepspor 4-3
6 Kasım 2002 Fenerbahçe - Galatasaray 6-0
17 Nisan 2005 Fenerbahçe - Beşiktaş 3-4
18 Eylül 2005 Beşiktaş - Fenerbahçe 1-2
14 Mayıs 2006 Denizlispor - Fenerbahçe 1-1
22 Şubat 2007 Az Alkmaar - Fenerbahçe 2-2
19 Eylül 2007 Fenerbahçe - İnter Milan 1-0
4 Mart 2008 Sevilla - Fenerbahçe 3-2
2 Nisan 2008 Fenerbahçe - Chelsea 2-1

Bu maçlar arasında beni en çok sevindiren maç Sevilla deplasmanı olurken, en çok üzen maç da Alkmaar deplasmanı idi. Şampiyonluğun kaybedildiği Denizli maçından daha çok üzüldüm hakikaten. En çok şaşırtan maç ise evimizde oynadığımız İnter maçıydı. Zira Deniz Barış'ın Cambiasso'yu maymun ettiği bir maçtı.

27 Aralık 2009 Pazar

''I Trust Rafa''

İnançlarını tavsip etmediğim biri ama gerçekten de bu günlerde buna ihtiyacı olan bir adam Rafa Benitez. Liverpool'da herkesin herkese inanması gerekiyor. Zincirleme işliyor bu çark. En mühimi de Benitez'in inandığı futbolcular. Wolves karşısına eli yüzü düzgün bir ilk 11 çıktı ama yedeklere kaç kişi inanıyor bilemem. Benitez'in güvendiği dağlara çoktan kar yağdı ve yağmaya devam ediyor.

25 Aralık 2009 Cuma

Udinese & Man. City'nin Teknik Direktör Hamleleri


Udinese sezona iyi başlamıştı, biz de övmüştük. Överken de teknik direktör Pasquale Marino'yu ve Di Natale'yi öne çıkarmıştık. Udinese genç bir takım. Yaş ortalaması 25. 30 yaşın üstünde sadece 3 oyuncu var. Genç oyuncuların fazla bulunduğu bir takımın ani yükselişleri ve düşüşleri normaldir. 7. haftada İnter mağlubiyeti ile başlayarak, 10 maçta 7 mağlubiyet 2 galibiyet ve 1 beraberlik elde ettiler. İlk 6 maçta 8 gol atan Di Natale, İnter maçı dahil 10 maçlık periyotta 3 gol atabildi. Sonuçta Marino kovuldu. Yerine Torino eski teknik direktörü Giovanni de Biasi getirildi. Pek tanımam Biasi'yi. Neler getirecek göreceğiz.


Bir diğer hoca değişikliği ise Manchester City'de yaşandı. Tottenham yıllardır yaptığı yatırımın meyvelerini yabancı hocalardan yiyemedi. Son yıllardaki güzel kadrolarının başarısız olma nedenleri bence hep hatalı teknik adam seçimleriydi. Ligin baş aktörlerinin altındaki takımlar, baş rol oynamak adına çok paralar harcayarak güzel kadrolar kuruyorlar. Bu güzel. Yalnız bu kadroyu bir de yabancı bir teknik direktör ile süsleyeyim derken duvara tosluyorlar. Tottenham Harry Redknapp'ı getirerek yıllar sonra huzura kavuştu. Baş rol oyuncuları bir şekilde paçayı kurtarabilir ama diğer takımların teknik direktörleri için ligin dinamiklerini bilmek çok önemli. Şimdi dönelim Manchester City'e. Büyük paralar harcadılar. Menejer olarak da benim çok beğendiğim Mark Hughes'in devam etmesini düşündüler. Bence doğru karardı. Sezona da iyi başladılar. Arsenal'i yenip, Man. Utd.'a Old Trafford'da kök söktürdüler. 8. hafta ile beraber beraberlik komasına girip üst üste 7 kez berabere kaldılar. 7 beraberliğin ardından gelen Chelsea galibiyeti güzeldi ama Bolton beraberliği ve yarıştıkları Tottenham'a 3-0 yenilmeleri Arapları sıcak denizlere itmiş. Mancini de beğendiğim hocalardan biri ama dedim ya ligin dinamiklerinin bilmek önemli. Ancelotti düşündüğümün aksine iyi iş çıkarıyor, Zola ise zaten ligi bilen adamdı. Bakalım Mancini neler yapacak.

22 Aralık 2009 Salı

Sonuç Ne?


Gün geçmiyor ki Özbekler bir süpriz yapıp günümüz futbol yıldızlarını ülkelerinde ağırlamasınlar. Amaç ne, önemlisi sonuç ne. Kendilerince bir amaçları, mantıklı bir açıklamaları vardır elbette ama mühim olan sonuç değil mi? Futbol bu, mühendislik değil ki. Elinde kaliteli malzeme vardır ama nasıl işleyeceğini bilemezsin. Dışarıdan mühendis getirtirsin ve o sana makineyi de kurar, işçiyi de yetiştirir. Reklam ise neyin reklamı. Özbekistan'ın muhteşem sahilleri mi var ya da ormanın içinde inanılmaz oksijen deposu kır evleri mi var. Oysa ki Özbekistan'ın meyve veren ağaçlara ihtiyacı var. O ağaçları dikecek, toprak analizini yapacak, doğru aşıları yapacak ziraatçılara ihtiyacı var. Onun da meyvesini bugün değil, yarın yiyebilirsin.

21 Aralık 2009 Pazartesi

6 Kupa


Hafızam beni yanıltmıyorsa, Barcelona 100. yılında İspanya'da tüm spor branşlarında şampiyon olmuştu. Yukarıdaki kupaların hepsinin tarihi 2009. Barcelona Futbol takımının en başarılı sezonuna şahit olduk. Sağdan sola sırayla İspanya Lig Şampiyonluğu Kupası, İspanya Kral Kupası(Copa del Rey), Şampiyonlar Ligi Kupası, İspanya Süper Kupası, Avrupa Süper Kupası, Dünya Kulüpler Şampiyonası

19 Aralık 2009 Cumartesi

ŞL ve Avrupa Ligi Eşleşmeleri

İlk önce bizi ilgilendiren Avrupa Ligi ile başlayalım. Fenerbahçe Lille ile, Galatasaray da Atletico Madrid ile eşleşti. Tabiki zorlu rakipler. Lille gibi sistematik ekiplerden devamlı çekinirim. Bizim takımlarımızın yıllardır tıkır tıkır işleyen bir sistemleri olmadığı için bu tarz takımlar hep sıkıntı yaratmıştır bize. İsmen büyük ama Lille gibi otomatiğe bağlamamış takımları da hep tercih ederim. İlk maçların oynanmasına tam 2 ay var. 2 ay sonra Lille bildiğimiz Lille gibi çıkacak Fenerbahçe'nin karşısına. Atletico Madrid'in ise 2 ay sonrası muamma. Forlan ve Agüero'nun santrafor olduğu takım Şampiyonlar Liginde topu topu 3 gol attı. Fenerbahçe 2 ay sonra bugünden daha güçlü olacaktır. R.Carlos'un yerine yapılacak yabancı transferini merakla beklemekteyiz. Satrafor gelmez kanaatimce. Tahminim ilk yarı boyunca aksayan sol açık mevkine yapılır transfer. Galatasaray'ın ise sıkıntısı futbolcuda. Linderoth ne olacak, defansa takviye gelecek mi gibi sorular çözülmeli. Sezon ortasında çok iyi bir transfer yapamayabilirsiniz ama Beşiktaş'ın devre arası Ernst transferi gibi bir transfer yaparsa Galatasaray daha kuvvetli olur.

Lille-Fenerbahçe / Liverpool-Unirea
A.Madrid- Galatasaray / Everton-S.Lizbon
Hamburg-PSV / A.Bilbao-Anderlecht
Rubin-H.Tel-Aviv / Villarreal-Wolfsburg
H.Berlin-Benfica / Kobenhavn-Marseille
Panathinaikos-Roma / S.Liege-Salzburg
Ajax-Juventus / Fulham-Shakhtar
C.Brugge-Valencia / Twente-W.Bremen

Mourinho şanslı adam. Bu tarz adamların şansı karşılarına hep intikam anlarının çıkmasıdır. Chelsea vs Barcelona maçları muhteşem keyifli geçti. Şimdi de İnter'in başında iken Chelsea ile eşleşti. Barcelona'lı futbolcuları suçlayabileceği herşeyle suçlamıştı Mourinho. Yalnız bu kez kendi evlatları Terry, Lampard, Drogba ile mücadele edecek. Bu sefer saldırabileceği tek kişi Ancelotti. Umarım alt eder. Bir başka ilginç ziyareti Milan forması ile Beckham gerçekleştirecek. Bu eşleşme de duygusal sahnelere sebep olur. Barcelona ise şimdiden bay geçiyor. Sevilla nispeten kolay bir gruba düşmüştü. Çekebileceği en zayıf halkayı çekmiş. Porto ve Arsenal maçları da beni hiçbir zaman cezbetmedi. Zico'ya ise başarılar. İşi çok zor.

Lyon-R.Madrid
Milan-Man.Utd
Porto-Arsenal
B.Münih-Fiorentina
Stuttgart-Barcelona
Olympiacos-Bordeaux
İnter-Chelsea
CSKA Moskova-Sevilla

18 Aralık 2009 Cuma

UEFA Avrupa Ligi Grup Elemeleri Analizi


Bizim açımızdan güzel bir Avrupa Ligi geçti. Her 2 Türk takımı da gruplarında liderliği elde ettiler. Geçmiş turnuvalarla karşılaştırdığımızda önemli bir başarı. Her ne kadar şanslı kuralar çeksek de bitime 1 hafta kala liderliğin garanti olması, son maça yedek kadro ile çıkılması sevindirici. Bu durum belli bir düzeye geldiğimizin göstergesidir. Bu turnuvanın şu ana kadar ki en başarılı takımı şüphesizki Salzburg oldu. Grubunda 2 büyük ligin 2 büyük hayal kırıklığı vardı. Buna rağmen her 2 takımı da deplasmanda yenmesi alkışlanmalıdır. Alkışlanması gereken diğer takımlar; Grubunu lider bitiren Anderlecht, son maçta kendi evinde Hamburg'u yenip liderliğe çıkan H. Tel-Aviv. Hayal kırıklıkları ise Celtic, Lazio ve Steaua Bükreş.

Romenlerin 4 takımı vardı bu turnuvada. Steaua, Dinamo, Timişoara ve Cluj. Dinamo dışında diğerleri gruplarını sonuncu bitirerek elendiler. Avrupa Ligi yoluna, Şampiyonlar Liginde süpriz yaparak 3. olan Unirea ile devam edecekler. İtalyanlar'da 3 takım ile katılmışlardı. Lazio ve Genoa elendi. Yola Roma ve Şampiyonlar Liginden gelen olan Juventus ile devam edecekler. Genoa - Valencia maçını izledim bugün. Maç öncesi taraftar coşkuluydu ve olumlu bir hava vardı. İyi de başladılar maça. 45+1 de Buruno Sartor'un enteresan golüyle yenik duruma düştüler. 2. yarıya daha da baskılı başladılar. 51. dakikada Crespo çok güzel bir gol attı. Genoa baskıyı arttırdıkça karşısına Bruno Sartor çıktı. FM diliyle bugün 10 oynadı gerçekten. Çok önemli kademelere girdi. Genoa kalecisi Scarpi'nin son dakika hediyesi ile Valencia 2-1 kazandı (85. dk da D.Villa hakemin uydurduğu bir penaltıyı da kaçırdı). Sahada Genoa adına kalite eksikti. Palacio birşeyler yapacak ki Crespo golle buluşacak gibi bir hava vardı bütün baskıya rağmen. Eskiden bu kalibredeki İtalyan takımları böyle değildi. Çeyrek finaller, yarı finaller hatta final görürlerdi. Artık vergileri mi düzenlerler ne yaparlar bilemem ama İtalya Ligi gerçekten çok kan kaybetti.

Konuyu dağıtmadan ülke bazında nasıl sonuçlar çıkmış bakalım;
Tur atlayan takımların ülkeleri; Almanya(3), Hollanda(3), İspanya(3), İngiltere(2), Türkiye(2), Belçika(2), Portekiz(2), Fransa, İsrail, İtalya, Yunanistan, Avusturya, Ukrayna, Danimarka. Elenen takımların ülkeleri; Romanya(4), Avusturya(3), İtalya(2), Çek Cumhuriyeti(2), Bulgaristan(2), Hırvatistan, İskoçya, Hollanda, Letonya, İsviçre, Moldova, Belarus, Yunanistan, Fransa, Sırbistan, Portekiz. Bu sezon Avrupa Kupalarında İskoç, Hırvat, Bulgar, Çek, Letonya, Belarus ve Sırp takımı kalmadı. Şampiyonlar Liginde de bir Macar takımına elveda demiştik. Doğu Avrupa futbolu sıkıntıda.

İstatistikler;
Gol Krallığı; 6 gol; Llorente - 5 gol; Gervinho, Pizzaro, Micael, Frei
Asist Krallığı; 4 asist; Angel Di Maria, Bjorn Helge Riise
En çok gol atan takımlar; Lille(15), Shakhtar(14), Benfica(13), H.Tel-Aviv(13)
En az gol yiyen takımlar; Salzburg(2), Fenerbahçe(3), PSV(3), Shakhtar(3), Benfica(3)
En çok gol yiyen takımlar; Austria Wien(16), Rapid Wien(14), Partizan(14)
En az gol atan takımlar; Levski Sofya(1), CSKA Sofia(2), Strum Graz (3), Ventspils(3), S.Bükreş(3)
En çok kart gören takımlar; Lazio(22 sarı/2 kırmızı), AEK(18 sarı/ 4 kırmızı), Valencia(20 sarı/ 2 kırmızı)
En az kart gören takımlar; Shakhtar(4 sarı), Kobenhavn(7 sarı)
Haftaya Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Liginin istatistiklerini karşılaştıralım. Bakalım nasıl sonuçlar ortaya çıkacak.

17 Aralık 2009 Perşembe

Ronaldo'nun Biyografisi


C.Ronaldo'nun biyografisi kaleme alınmış. Kaleme alan kişi Enrique Ortego. Belirtmezsek olmaz, Ortego bir As yazarı.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Roberto Carlos'a Veda


Roberto Carlos hakkında uzun zamandır bir şeyler karalamak istiyordum. Kısmet 1 gün sonra çıkacağı son maçın arifesiymiş. İlk flört günlerine dönersek düşüncelerim gelmemesi yönündeydi. Ümit Özat'tan pek memnun olmayan bir kişi olarak, Avrupa'nın üst düzey futbol oynanan liglerin sıradan bir takımından gelecek orta yaşlı bir sol bek beni fazlasıyla memnun ederdi. R.Carlos'un yaşı itibariyle takım futboluna verecekleri kısıtlıydı zira. Ben bir futbol takımında yıldızların hakimiyetinden çok, takım oyunun güzelliğinden hoşlanan birisiyim. Tabi Aziz Yıldırım bunun tam tersi düşüncede bir başkan. Daima medyayı ve tribünleri gereğinden fazla heyecanladıracak şatafatlı bir isim peşinde. Roberto Carlos bitmiş bir oyuncudur, verilen paralara yazık demiyorum ama verebilecekleri kısıtlıydı.

R.Carlos tahmin edildiği gibi büyük bir gösteriş ile Şükrü Saraçoğlu çimlerine ayak bastı. Binlerce, onbinlerce forma imzaladı. Tüm bu mutluluk dünyanın gelmiş geçmiş en iyi, en sempatik ve mütevazi sol beki içindi. Bugün gazetelere bakıyoruz defansa gelmiyor, kademeye girmiyor, çok yaşlı klişeleri ile dolu. Ne oldu Roberto Carlos sevgimize. Biz değilmiydik onu Winning Eleven da hızlı olduğu için santrafor oynatan. Nankör işte bu futbol. En azından bizim ülkemizde çok nankör.

İlk geldiği sezon hala dünyanın en iyi sol beklerinden biriydi R. Carlos. Sahada da bunu görüyorduk. Her ne kadar Şampiyonlar Liginde verdiğimiz bir çok pozisyonda ve Edu'nun büyük sıkıntı yaşamasında temel etken R.Carlos olsa da sahada bir kimlik kazanmamızda en etkili isimdi. Chelsea maçlarında oynamış olsaydı, belki de Chelsea'yi eleyeceğimizi hala düşünürüm. Ama işe o sakatlık çok ciddi bir sakatlıktı. Yaşlı bir futbolcu aldığınızda bunu öngörmelisiniz. Belli bir yaşa gelmiş bir futbolcu sakatlandıktan sonra asla eski performansını veremez. Takip eden Aragones sezonu ve içinde bulunduğumuz Daum sezonu hep tartışılan bir isim olarak yer işgal etti medyada.

Velhasılı kelam R. Carlos'un verecekleri İstanbul'da ki Sevilla maçının 68. dakikasında bitmişti aslında. Saha içinde daha fazlasını beklemek hata olurdu. Benim kanaatimce bu sezonun başında gönderilmeliydi. Belki R.Carlos da gitmek istedi ama Daum onun kalmasını istiyordu. Kendine göre haklı sebepleri vardır ona birşey diyemem ama şu an bizim yapmamız gereken R.Carlos'u en iyi şekilde uğurlamaktır. Asla unutmayın Roberto Carlos olacak denilen Mahmut Hanefi'nin gönderilip gerçek Roberto Carlos'un bu ülkeye getirildiğini. Asla unutmayın 1 maçta Roberto Carlos'un hem devre arasında hem maç sonunda rakip ile formasını değiştirdiğini. Eminim hala forma değiştirmek istediği için Roberto Carlos'un gitmesini isteyenmeyen bir sürü futbolcu vardır. Roberto Carlos 101. yılın en güzel süpriziydi.

15 Aralık 2009 Salı

Henrik Larsson Teknik Direktör Olarak Döndü


Larsson artık kulübeye mahkum oldu. Çünkü bugünden itibaren İsveç 2. ligi takımlarından Landskrona BoIS takımının teknik direktörü kendisi. Larsson'a çıkar 2 top da sen tekmeler misin diye sormuşlar. Cevap net; ''Hayır. ben futbol oynamayı bıraktım''

12 Aralık 2009 Cumartesi

Kısa Kısa Baywatch


  • Siz bu satırları okurken ben askerliğin neye benzediğini anlamaya çalışıyor olacağım. Sabah 6:20 uçağıyla Adana yolcusuyum, oradan İskenderun...

  • Adana'da beni Anadolu'dan Futbol Blog'dan Hüseyin karşılayacak. Gönül isterdi ki 1 gün vaktim olsa ve beraber Adana Demirspor maçına gidebilseydik ama bugün teslim olmam gerekiyor. Usta birliğinde izin günlerinde artık...

  • Sahil güvenlik olarak yapacakmışım askerliği. Denizlerimizde sorun olmadığını biliyordum ama bu kadar olmadığını bilmiyordum.

  • Askerlikle ilgili tartışma platformlarına baktım sonuçlar belli olduktan sonra. Denizci çıkan herkes birbirine aldıkları yeşil donların akıbetini soruyordu. Ben gittigidiyor'dan satmalarını öneriyorum.

  • Çarşamba gecesi sonucu öğrenme aşamasında yaşadığım heyecan NTV Spor'daki turuncu 'son dakika' bandını gördüğümde yaşadığım heyecana benziyordu.

  • Aralık döneminde askere gidenlerin sadece yılbaşını kaçıracakları sanılır ama ara transfer dönemi unutulur. Askerlikte kaçıracağıma en çok üzüldüğüm şeylerden biridir transfer dönemi tadı...

  • Geçen sene bugün İlker'in bana yaptığı gibi kendisini 5 ay süreyle blogda yalnız bırakıyorum.

  • Oralarda maç izleyebilme durumum ne olur bilmiyorum ama bu akşam Fenerbahçe - Ankaragücü maçını kaçırıyorum, sonucunu ne şekil öğrenirim bilmiyorum. Umarım askerlik bir serinin başlangıcı olur.

  • İnternet imkanlarından da haberdar olmadığım için tekrar ne zaman yazarım bilemiyorum.

  • Son olarak diyeceğim şudur ki saçları kestirince -aşkımızın meyvesi- Aytek'e döndüm...


görüşmek üzere...

10 Aralık 2009 Perşembe

Uefa Şampiyonlar Ligi Fantasy Football #3


UEFA'nın Fantasy Football oyununda Blog İdman Yurdu Ligi kurmuştuk bildiğiniz üzere. Şampiyonlar Liginde grup maçlarını bitirdik. Sezon sonunda vereceğimiz Pierluigi Collina'nın ''Beni Oyun Kurallarım'' kitabını kazanmaya yaklaşan 5 arkadaşı bildirelim ve şu an ki performanslarını tebrik edelim istedik. 1. sırada Güven Yurdatapan'ın fenerbahçe takımı(280) bulunuyor. 2. sırada bir diğer renkdaşımız, aynı zamanda arkadaşımız Davut Başaran'ın ferroklo takımı(279) var. 3. sırada Berkim As'ın Dorchester takımı(277), 4. sırada Burak Kaptan'ın CIPOLLA F.C.(265) takımı ve 5. sırada Alper Öcal'ın Lambuja(265) takımı bulunuyor. Kendilerini tek tek tebrik ediyoruz. Ben denizin takımı DMT(258) 6. sırada, Sencer'in takımı Flamboyant Libadiye(216) 26. ve takımını Sencer'e teslim ederek hayal kırıklığına uğrayan Ümit'in takımı ug spor 27. sırada.
Son sıralara göz atmasak olmaz tabi. 49. sırada Sercan Sözütek'in Çukurovaspor'u, 48 sırada mert mert'in adanaspor'u veee 47. sırada Ali Okancı'nın Pennearabiata'sı var :) Bu arkadaşlar sıkı çalışıp, haftası haftasına takip etsinler takımlarını. Sezon sonunda son 3 takımı önümüzdeki sezon oynanacak lige almayacağız. Şaka bir yana ligi bir süre sonra unutup veya işten güçten düzenleyemeyen arkadaşlar olmasa sonuncuya da Leman dergisinin en kötü karne hediyesi gibi bir hediye vermek isterdim :)
Bildiğim kadarıyla elemeler başlangıcında transfer sınırlaması yok. Klavyenize kuvvet arkadaşlar, düzenleyin takımları.

Şampiyonlar Ligi Grup Elemeleri Analizi


Bana göre Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonasından sonraki en prestijli turnuvadır Şampiyonlar Ligi. Bu sene Platini'nin yeni düzenlemesi çok tartışıldı. Elbette gruplar eskiye nazaran daha güçsüz bir hale büründü ama arka bahçede oynanan UEFA Kupası da çok sıradanlaşmıştı. Yine de beklenen kalitenin üstüne çıktığını düşünüyorum. Arttırılan gelirlerle birlikte 2-3 sene sonra eskisini aratmayacak bir lig olacaktır bence Şampiyonlar Ligi. Kısaca Grup sonuçlarını yorumlarsak;

A Grubu; Kuralar çekildiğinde en çok üzüldüğüm takımlardan biri gruptan çıkamayacağını düşündüğüm Bordeaux olmuştu. Harika bir iş başardılar. Juventus ise özellikle son maçta aldığı mağlubiyetle büyük hayal kırıklığı yarattı bende. M.Haifa ise Şampiyonlar Ligi tarihinin gelmiş geçmiş en kötü performansına sahip olabilir. Attıkları gol sayısı 0.
B Grubu; Beşiktaş'ın CSKA ile 3. lük yarışı yapacağını tahmin ediyordum. CSKA böylesine çalkantılı bir dönemden başarılı bir sonuçla çıktı. Hayal kırıklığı ise Wolfsburg oldu.
C Grubu; Marsilya'nın Milan'ı geçip 2. tura çıkacağını düşünüyordum. Milan evinde oynadığı 3 maçı da kazanamadı. Deplasmanda ise hem Real Madrid'i hem de Marsilya'yı yenmeyi başardı. Zürih ise topladığı 4 puanı da Milan'dan aldı.
D Grubu; İlk 2 hatta ilk 4 kafalardaki gibi şekillendi ama A.Madrid'in performansı rezalet. La Liga'da da reziller gerçi. Apoel ve klasmanı takımlar Şampiyonlar Liginin en keyif verici takımları. Çoğu Türk gibi ben de seviyorum güçlünün karşısındaki güçsüz takımın başarılı olmasını. Fenerbahçe ve Beşiktaş o devre gelmeden klasman atladılar. Galatasaray 90 larda o zevki tattırdı taraftarına. APOEL'in 3. olmasını isterdim.
E Grubu; Lyon ortalama Şampiyonlar Ligi puanını aldı. Genelde 2. olarak her zaman bir üst tura çıkmayı başarıyorlar. Fiorentina, Bordeaux gibi büyük iş başardılar. Bu gruptaki hayal kırıklığı Liverpool ise geçmişin hatalarını yaşıyor. O kadar çok kıytırık, kıyafetsiz futbolcuyla dolduki takım, birkaç önemli eksikle dağıldılar. Benitez'e İspanya yolları gözüksün artık.
F Grubu; Sıralamada süpriz yok ama sonuçlar süpriz geçti. Hem Rubin hem de Dinamo Kiev teşekkürü hak etti.
G Grubu; Bu gruptan Stutgart çıktıysa sebebi Unirea'nın tecrübesizliği ve Rangers'tır. Rangers'tan bu kadar kötü performans beklemiyordum. Unirea ise APOEL gibi gönüllerin takımı oldu.
H Grubu; Tecrübesizliğine yenik düşen takımlardan biri de Standard Liege oldu. Her sene üstüne koyarak ilerliyor. Önümüzdeki yıllar daha fazla süpriz yapacaktır. Sinan Bolat milli takım için gözden ırak gönülden ıraktı. Yeni gelecek olan teknik heyet ilk 11'e koyarsa şaşırmam. Az ise teknik direktör kurbanı oldu. Ronald Koeman da artık ne kadar kıyafetsiz olduğunu kanıtladı bana göre. Zico ise her zamanki efendiliğiyle yoluna devam ediyor. Arzu ettiği takımlardan birinin başına geçecektir elbet.
İstatistikler;
Gol Krallığı; 6 g0l; C.Ronaldo - 4 gol; Dzeko, Owen, Krasic
Asist Krallığı; 4 asist; Fabiano, Necid, Vargas, Wendel - 3 asist; Gilardino, Seedorf, Malouda, Pjanic, Arshavin
En çok gol atan takımlar; Real Madrid(15), Fiorentina(14), Lyon(12), Arsenal(12)
En az gol yiyen takımlar; Bordeaux(2), Porto(3), Lyon(3), Barcelona(3), Sevilla(4), Chelsea(4)
En çok gol yiyen takımlar; Debreceni(19), Zürih(14), Rangers(13), A.Madrid(12)
En az gol atan takımlar; M.Haifa(0), Beşiktaş(3), A.Madrid(3), Juventus(4), APOEL(4), Rubin(4), Rangers(4), Olympiakos(4), AZ(4)
Topla oynama süreleri; (Tabii ki) Barcelona %69(50 dk), Liverpool %59 (34 dk), Manchester United %56(36 dk)
En çok kart gören takım; İnter (16 sarı/1 kırmızı), Real Madrid (17 sarı), Marsilya (14 sarı/ 2 kırmızı)
En az kart gören takım; Liverpool (3 sarı), Wolfsburg (3 sarı/ 1 kırmızı)
İlginç istatistikler var. Özellkile kart sayılarını karşılaştırınca. En çok kart gören 2 takımın finali hedefleyen takımlar olması ve en az kart gören 2 takımın beklentilerin altında kalıp Avrupa Ligine gidecek olması tartışılabilir. Bitecek olan Avrupa Ligi ile karşılaştırabiliriz verileri. Unutmadan, en çok ofsayta düşen oyuncu pek tabii ki adamım İnzaghi.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Mantalite


CSKA'da Dzagoev diye bir futbolcu var. Ben çok beğenirim. Tahminim Mustafa Denizli de beğeniyordur ve bu akşam rakibi olduğu için biraz da çekiniyorrdur. Aynı şekilde Şampiyonlar Liginde takımlarının başında bulunan bir çok teknik direktör de beğeniyordur ve rakip oldukları zaman biraz çekiniyordur. Yalnız içlerinden sadece 1 tanesi adam markajı uygulatır bu oyuncuya. Bu isimi tahmin etmek hiç zor değil, Mustafa Denizli. O Mustafa Denizli ki geçmişte, çok uzun yıllar önce ince ince hesaplar yapar, maçı kafasında oynar, rakibi kitler, süpriz isimleriyle maçları kazanırdı. O devir kapandı artık. Çok şükür bizim takımlarımızda o devri atlattı. Biz artık kendi oyunumuzu oynayarak sahada başarılı olabiliyoruz. Zaten global futbol anlayışı da artık böyle. Mustafa Denizli belki bu sene de Beşiktaş'ı şampiyon yapacak. Belki yine çifte kupa ile sezonu bitirecek ama bu mantalite ile daha ileri gidemeyecek.

7 Aralık 2009 Pazartesi

Roma 1-0 Lazio

Maç öncesi Roma son 5 maçının 4 ünü kazanmış, Lazio ise 12 maçtır galibiyet alamamış 2 rakip olarak olarak çıktılar derbiye. Roma'nın taraftar desteği ile birlikte Lazio'yu evire çevire yeneceği düşünülüyordu, en azından kendim böyle düşünüyordum. Umduğum gibi bir maç olmadı. Lazio derbi bilinci ile sahadaydı.

Maçın ilk yarısı inanılmaz sıkıcıydı. Dün oynanan Genoa-Parma maçının bile yarısından daha az bir izlenilirlik sundu Roma takımları. Bunun nedenlerinden bir tanesi arka arkaya patlayan ses bombaları nedeniyle maçın 13. dk da uzun bir süre durmasıydı. İlk yarı boyunca her iki takımda rakip kalede etkili olamadılar.

İkinci yarıda ise derbi tam olarak hakkını vermese de izlenebilir bir maç çıktı ortaya. Baskın olan takım ise Lazio idi. Geçen hafta Barça-R.Madrid maçında son dakikalarda Messi'nin kaçan golünde aldığım hazzı bu akşam bana Roma kalecisi Julio Sergio yaşattı. Zarate'nin direkten dönen topunu Mauri'nin şutunu öyle bir çıkardı ki gol olsaydı kesinlikle o hazzı alamayacaktık. Oyun Lazio'dan yana gözüktüğü dakiklarda Cassetti beklenmedik bir gol attı. Doğrusunu söylemek gerekirse güzel bir goldü. Hiç bir Lazio'lu defans oyuncusunun Cassetti'yi kaale almaması pahalıya patladı.

Maçın hakkı beraberlikti denebilir ama Lazio'nun +0,5 gol önde olduğunu söylemek gerek. Maç sonunda Totti Lazio taraftarına el hareketi yapınca, futbolcular arasında biraz gerginlik yaşandı. Totti baktı kavga çıkmayacak, koşarak tribünlere gitti ve o anda saha içindeki futbolcuların elektrikleri nötr oldu. Çünkü Totti Lazio takımına her şeye rağmen Roma'nın kazandığını hatırlattı. Ayrıca umarım Totti yeniden saçlarını uzatıyordur.

6 Aralık 2009 Pazar

Eskişehirspor 2-1 Fenerbahçe

Kasımpaşa mağlubiyeti sonrası Twente maçında takım toparlandı diyorduk ki Eskişehirspor yenilgisi ligdeki kötü gidişi devam ettirdi. Geçen haftanın baklavalı dizilişinde sağ içte Cristian, sol içte M.Topuz olunca, bayramdan bayrama yapılan yuvarlak tepsideki biçimsiz ev baklavaları aklıma gelmişti. Ayrıca Emre'siz ve formsuz Alex'li Fenerbahçe, fındığı, fıstığı olmayan bir tatlıdan farksız geliyor bana. Daum bu kez dikdörtgen tepside eski dizilişi 4-4-1-1 i çıkardı sahaya. Güiza yerine Semih tercih edilmişti bu sefer. Topuz sağ dış, Andre Santos sol dış dizildiler orta alana.
Fenerbahçe'nin son haftalardaki sorunu dizilişten çok motivasyon ve organizasyon ile alakalı. Kazım'ın ilk haflarda sağ kanatta oynadığı futboldan eser kalmayınca ve Andre Santos'un sol kanattaki verimsiz futbolu Fenerbahçe'nin hücum varyasyonlarını kısıtladı. Kanatlar şu an da Andre Santos, Kazım ve M.Topuz arasında değişip duruyor. 3'ü de etkisiz. Bugün Uğur Boral ikinci yarıda bir şans buldu. Önümüzdeki hafta Uğur Boral'a sarılabilir Daum. Niteki bugün sol kanat defansif olarak da çok aksadı. Bir çok kornere sebebiyet verildi ki bir çoğunda ayak koyan isim Bilica idi. Güiza mı, Semih mi tartışmasına hiç girmek istemiyorum. Çünkü Semih de çok formsuz. Geçen sezon Güiza ile gol atma yarışına giren Lugano, bu sezon Güiza+Semih'e karşı yarışıyor.

Ligde 17 deplasman var (bu sene 16 oldu). İBB maçı deplasman sayılıyorsa bu Eskişehirspor deplasmanı deplasman oğlu deplasman oluyor bu ligde. Buradan çıkarılacak bir 3 puan benim için ekstra bir güzellik olurdu. Aynı Bursa ve Diyarbakır deplasmanları gibi. Daum Fenerbahçe'yi toparlar. Lakin çok yara aldı. Önümüzdeki 2 maçın çok ayrı bir önemi var artık. Bu arada bir tebrik de esesbandosuna gelsin. Maça ayrı bir renk katarak güzel bir hava oluşturdular.